Ana Sayfa / Yazarlar / Huzura ve Doyuma Giden Yol: Çalışmak / Ümit ŞİMŞEK

Huzura ve Doyuma Giden Yol: Çalışmak / Ümit ŞİMŞEK

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“İnsanlar için ancak çalışmasının karşılığı vardır.” (Necm Suresi, 53:39)

Maddi ve manevi hayatımızın her ikisini birden ilgilendiren en kapsamlı kanunlardan biri bu Ayet-i Kerimede dile getirilmiştir. Kainatta zaten tüm kapasitesiyle yürürlükte olan bu yasa, eğer kulak verilir ve gereği yerine getirilirse, insanlık âlemi içinde huzur ve doyum yolunu açacak bir potansiyele sahiptir.

Ne yazık ki, zamanımızın egemen anlayışı, şimdilik bu hakikatin oldukça uzağında görünüyor.

Bu âlem, herkesin ve her şeyin çalıştığı bir alemdir. Burada canlı veya cansız her şey çalışır. Zerrelerden galaksilere kadar her şey her an çalışmakta ve bu çalışmasının sonucunda bir şeyler üretmektedir. 

Canlılar dünyasında ise bu ilke daha da ayrıntılı ve göz kamaştırıcı iş bölümleri şeklinde belirir. Bir karınca yuvası veya bir arı kovanı bu gerçeğin tipik bir numunesidir. Aslında bu dünyanın kendisi de büyük bir karınca yuvasına benzer; orada bakterilerden balinalara kadar herkesin belirlenmiş bir görevi bulunur ve herkes bu görevi eksiksiz şekilde yerine getirir. Bu gezegen üzerinde soluk alıp vermenin böyle bir fiyatı vardır. 

İnsan kendi bedenine baktığı zamanda aynı hakikatle karşılaşacaktır. O bedendeki yüz trilyon hücre, onca hücrenin meydana getirdiği dokular, organlar ve sistemler, gece gündüz demeden faaliyetlerine devam ederler. Eğer bir organ faaliyetine ara verecek olursa, beden bir süre sonra ona verdiği hizmetleri geri çekmeye başlar. Çünkü bu alemde olduğu gibi,bu bedende de herkes için ancak çalışmanın karşılığı vardır. 

Sağlıklı bir toplum hayatının temelinde de aynı ilke yatar. Eğer bugünün toplumları, eriştikleri o kadar imkanlara rağmen aradıkları huzur ve doyumu bir türlü yakalayamıyorlarsa, bunun en önemli nedenlerinden biri, bu yasanın ihmalinden ibarettir. 

“İnsan için ancak çalışmanın karşılığı vardır.” Bu yasa, bir üretim anlayışının ifadesidir ve insan için, bütün kainatla uyum içinde, üretici bir rol öngörmekte- dir. Gelin, görün ki, günümüzün uygarlığı bu yaratılış kanununu ters yüz etmiş ve insana tüketici rolünü biçmiştir. 

Tüketici rolünü benimseyen bir insanın önünde artık başarılacak hedefler, uğrunda azmedilecek idealler, alın teri dökerek elde edilecek kazançlar, insanlığın hizmetine sunulacak eserler değil; dönülecek köşeler, zahmetsizce erişilecek servet ve şöhretler, zamanın nasıl geçtiğini hissettirmeyecek eğlenceler vardır. Kur’ân’ın ve kainatın yasalarında asıl olan çalışmadır; dinlenme ve eğlence onun arkasından gelir. Tüketim uygarlığının yasasında ise asıl olan tüketmek ve eğlenmektir; çalışmak gerekse bile ancak bu amaçlar için gerekli olabilir. Eğer hiç zahmetsizce bu hedeflere ulaşılabilecekse niçin olmasın? Nitekim medyanın her gün yüzlerce defa tekrarlayarak insanlara örnek olarak sunduğu yaşam biçimleri aynen böyle bir hedefi gösteriyor. Eskiden insanlar çalışıp çabalayarak zengin olmuş kimselerin başarı hikayelerini okurlardı. Şimdi ise emek, yetenek ve beceriden daha başka özellikler sayesinde gündeme oturan, en az emekle en çok paraya kavuşan, az çalışıp çok tüketen ünlülerin hayatlarına dair ayrıntılarla günlerini ve gönüllerini doyuruyorlar. Çalışan insan yerine, eğlenen ve tüketen insan modeli, öylesine zihinlere ve ruhlara nakşedilmiş bulunuyor ki, en dindar olanlarımız bile bu modelin cazibesinden kendisini kurtaramıyor; bu dünyada nasıl bir iz bırakacağını düşünecek yerde, ondan nasıl kâm alacağını düşünerek ömür tüketiyor. 

Kainata meydan okuyan bu anlayışın insanlığa armağanı ise ortada:

Huzurdan ve doyumdan uzak bir hayat.

Belki maddi refah imkanlarından nasibimiz pek çok. Malımız ve paramız her zamankinden fazla. Ama ihtiyaçlarımızda öyle. Bu uygarlık, insana üç şey veriyorsa, karşılığında otuz şeye muhtaç ediyor. İnsanın çalışması bu kadarına yetmeyince, kolay yoldan köşe dönmenin çareleri araştırılmaya başlıyor. Bu ise tüm kainatta geçerli olan “çalışma” ilkesine temelden ters düşüyor. 

İşte, burada, insanın ihtiraslarına gem vuracak ve ona belki kanaat ve tevazu içinde, ama o derecede huzur ve doyum içeren bir hayatı kazandıracak formülü Kur’ân sunuyor: 

“İnsan için ancak çalışmanın karşılığı vardır.” 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Osmanlı Modernleşmesinde Batı Düşüncesinin Kur’an Yorumuna Etkisi Sorunu /Prof. Dr. Celal KIRCA

OSMANLI MODERNLEŞMESİNDE BATI DÜŞÜNCESİNİN KURAN YORUMUNA ETKİSİ SORUNU GİRİŞ İslam dini, tarihinde iki kez yabancı kültürlerle karşılaşmış ve bu kültürlerle etkin olarak iletişimde bulunmuştur. Bunlardan...

Kapat