Hz. Hâlid b. Velid’in İki Mektubu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Hicretin 10. senesi, Rebiülevvel ayı. (Milâdî 631)

Resûl-i Ekrem Efendimiz bu tarihte Hz. Halid bin Velid’i dört yüz mücahidle Yemen civarındaki Necran’da oturan Haris bin Ka’boğullarına gönderdi.(İbni Hişâm, Sîre, 4:239; İbni Sa’d, Tabakât 1:339; Taberî, 3:156)

Resûlullahın Halid bin Velid’e emri şöyleydi:

“Onları üç gün İslâma dâvet et, icâbet ederlerse, gerekeni yap. Şayet icabet etmekten kaçınırlarsa onlarla savaş!”(İbni Hişâm, Sîre, 4:239; İbni Sa’d, Tabakât, 1:339)

Hz. Halid, emrindeki mücahidlerle Necran yakınına vardı. Birkaç taraftan süvari elçiler göndererek Hâris bin Ka’boğullarını üç gün üst üste İslâmiyete dâvet etti. Necran halkı, sonunda dâvete icabet ederek Müslüman oldu.(İbni Hişâm, Sîre, 4:239; İbni Sa’d, Tabakât, 1:339; Taberî, 3:156)

Bunun üzerine Hz. Halid, İslâmın ahkâmını, mesuliyetlerini öğretmek üzere aralarında bir müddet kaldı. Sonra da durumu Resûl-i Ekrem Efendimize bir mektupla bildirdi. Mektubunda ne yapması gerektiğini soruyordu.

Bu mektup şöyledir:

“Bismillahirrahmanirrahim. Allahü teâla’nın Resûlü, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma Halid bin Velid tarafından.Esselâmü Aleyke Yâ Resûlallah. Kendisinden başka ilâh olmıyan Allahü teâlâya hamdederim. Yâ Resûlallah, beni Haris bin Kâ’b Kabîlesine gönderdiniz. Onlarla üç gün muharebe etmememi ve İslâm’a davet etmemi, Müslüman olurlarsa aralarında kalmamı ve İslâmın esaslarını, Allahü teâlâ’nın kitabını ve Resûlünün sünnetini öğretmemi, eğer müslüman olmazlarsa muharebe etmemi emir buyurmuştunuz. Ben de, emri şerifleriniz üzere hareket ederek, Haris bin Kâ’b oğullarına üç gün nasihat edip, İslâm’ı tebliğ ettim. Süvarilerim “Ey Benî Harisler! Selâmete ermek isterseniz, Müslüman olunuz” diye onları İslâm’a davet ettiler. Onlar, hiç çarpışmadan müslüman oldular. Ben de onlara, Allahü teâlânın emirlerini Resûl Aleyhisselâm’ın sünneti şeriflerini öğrettim. Ya Resûlallah. Bundan sonra, nasıl hareket etmem gerektiği hakkında ikinci bir emri şerifiniz gelinceye kadar burada bekliyeceğim. Esselâmü aleyke Yâ Resûlallah.”

Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.), Hz. Halid’in mektubuna şu cevabı yazıp gönderdi:

“Bismillahirrahmanirrahim. Resûlullah Muhammed’den Halid bin Velid’e:”

“Allah’ın selâmı üzerine olsun! Senden [yaptığından] dolayı kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah’a hamdederim! Elçinin getirdiği mektubunu aldım. Mektubunda, Hâris bin Ka’boğullarının karşı koymadan Müslüman olduklarını, tek ve ortağı olmayan Allah’a îmân ettiklerini, Muhammed’in Allah’ın kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet getirdiklerini, Allah’ın onları doğru yola hidâyet ettiğini haber veriyorsun. Onları, Allah ve Resûlünün emirlerine göre hareket ettikleri takdirde, âhiret nimetleriyle müjdele! aykırı hareket ettikleri takdirde, âhiret azabının dehşetiyle korkut. Artık dön gel! Onların elçileri de seninle birlikte gelsin!..”

“Allah’ın selâmı, rahmet ve bereketi üzerine olsun.”(İbni Hişâm, Sîre, 4:239-240; Taberî, 156)

Resûl-i Ekrem Efendimizin (a.s.m.) emri üzerine Hz. Halid, Hâris bin Ka’boğullarından bir heyetle Medine’ye geldi. Elçiler, Hz. Resûllullahın huzuruna çıkıp Müslüman olduklarını haber verdiler.

Peygamber Efendimiz, Benî Hâris bin Ka’boğullarına elçiler arasında bulunan Kays bin Husayn’ı vali ve kumandan tayin etti. Elçiler, Medine’de bir müddet kaldıktan sonra, Resûl-i Ekrem Efendimizin verdiği hediyelerle birlikte yurtlarına döndüler.(İbni Hişâm, Sîre, 4:241; Taberî, 3:157.)

***

Halid b. Velid, Fars halkına bir mektup yazarak onları İslâm’a davet etti.

Mektupta şunlar yazıyordu:

“Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla!
Bu mektup Halid b. Velid’den Rüstem, Mehran ve Fars halkı ordusunadır! Selam hidâyete tâbi olanların üzerine olsun! Bunlardan sonra, biz sizi İslâm’a davet ediyoruz. Eğer İslâm’a girmek istemezseniz zelil kimseler olarak bize haraç veriniz. Eğer bunu da yapmayacak olursanız bizim öyle bir ordumuz vardır ki siz içkiyi nasıl seviyorsanız onlar da Allah yolunda şehit olmayı, öldürülmeyi seviyorlar. Selam hidâyete tâbi olanların üzerine olsun! “ 
[1]

[1] Tabarani, V/510 (Ebu Vail’den); Heysemi, V/310 (Tabarani rivayet etti; isnadı hasen veya sahihtir der).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, sf : 1/198.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Tövbenin İlk Adımı ve Aşamaları

Tevbenin ve Allah’a yönelmenin başlangıcı   Ebu Cafer Muhammed b. Musa ile aramızda şöyle bir …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Emirdağ Lâhikası – I s.230-251

Garibdir ki müstesna olarak her tarafta yağmura ihtiyaç var iken, bu Emirdağı’na mahsus şiddetli bir …

Kapat