Ana Sayfa / Yazarlar / Hz. Hatice’nin Kolyesi / Prof. Dr. Orhan KÜÇÜK

Hz. Hatice’nin Kolyesi / Prof. Dr. Orhan KÜÇÜK

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bütün kadınların gününü tebrik ediyor, bu münasebetle Efendimizin ‘sav) biricik eşlerine ait bir hatırayı paylaşmak istiyorum.

Hz. Zeynep, on beş yaşına gelince teyzesi Hale’nin oğlu Ebu’l-As ile dünya evine girmiştir. Efendimize (sav) peygamberlik gelmesi ile Zeynep Müslüman olmuş fakat eşi özellikle toplumsal baskı yüzünden eski inanışlarını bırakamamıştı.

Zeynep’in yirmi yaşına geldiği sene “hüzün yılı” idi. Çünkü o sene, kendisine kolyesini hatıra bırakan Hz. Hatice ile birlikte, Peygamberimiz’in kefili olan amcası Ebu Talib hayata veda etmişti. Bunun üzerine baskılar iyice arttı, Efendimiz, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma Medine’ye hicret ettiler. Zeynep ise müşrik kocasının evinde kalmaya mahkûm oldu. Fakat yılmadı, inancında sebat ettiği gibi kocasını da İslâm’a ısındırma çabalarına devam etti.

Hz. Zeynep’in kocası, Hicret’in ikinci yılı 624’te gerçekleşen Bedir Savaşı’na katıldı ve Müslümanlara esir düştü. Hakîm-i Rahîm’in rahmet tecellisi hiç tahmin edilmeyen tevafuklarla beraber Zeynep’in alemine tulû edecekti. Kabul olan duaların tahakkuk zamanı geliyordu. Zeynep için bir tarafta hak dini getirmiş, Allah’ın sevgilisi olan, hiçbir şekilde doğrudan ayrılmayacak olan babası, diğer tarafta ise hayatını adadığı, selameti için yıllardır fiili ve kavli dua ettiği eşi…

Esirler fidye vererek kurtulabiliyorlardı. Kocasını kurtarmak için bütün parasını, annesinden yadigâr kolyeyi bile ortaya koyup Bedir’e gönderdi. Esirler için gelen fidyeler savaş ganimeti olarak paylaşılıyordu. Bir fidye çıkını açıldığında içinde bir kolye vardı.
Rahmet Peygamber kolyeye dikkatle baktı, gözünü alamadı, ötelere daldı… Kâinatı titretecek iç muhasebeleri, tsunamileri andıran dalgalar şefkat kahramanı Nebi’nin sinesinde çırpınıyordu.
– “Bu Hatice’nin kolyesi!”
dedi. Gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı.

Allah rızası için yapılan savaş, kutsal görev, hak dini yayma adına kendisi için canını ortaya koymaktan çekinmeyecek, her biri birer yıldız olan sahabe arkadaşları, bir tarafta kızı, diğer tarafta ise esir kampındaki damadı…
Şefkat Kahramanı Efendimiz bu ortamda arkadaşlarına;
– “Fidyeyi almak hakkınızdır, fakat dilerseniz Hatice’nin hatırasını Zeynep’e iade edip esirini bedelsiz salıverirseniz bu da sizin takdirinize kalmıştır.”
dedi.

Ashabı, kolyeyi iade etti. Hz. Peygamber, Ebu’l-As’ı serbest bırakıp evine gönderirken, Zeynep’le nikâhının devam edemeyeceğini, Zeynep’in Medine’ye gelmesine izin vermesini, almak için gelecek olan vekiline teslim etmesini söyleyerek söz aldı.

Peygamberimiz onu almak üzere aile içinde büyümüş, o devir hükümlerine göre Zeynep’in ağabeyi sayılan Zeyd’i Mekke’ye gönderdi. Ebu’l-As’ın kardeşi Kinane Mekke dışında Zeyd’e teslim ederken bir müşrik grup arkadan yetişip, içlerinden Hebbar isimli olan, mızrak darbesiyle Zeynep’i deveden düşürdü. Bu esnada Hamile olan Zeynep çocuğunu düşürdü ve yaralı olarak Medine’ye ulaştı.

Efendimiz sevinmekle beraber bu duruma da çok üzüldü ve şöyle dedi:
– “Zeynep pek hayırlı bir kızımdır. Benden dolayı hayli eziyet çekmiştir.”
Zeynep 24 yaşında bir genç hanım olmasına rağmen başka kimseyle evlenmedi.

Bir gün Müslüman gözcüler Mekkelilerin kervanını ele geçirdi. Kervanın başında Ebu’l-As vardı. Savaş hali sebebiyle Ebu’l-As’ın hayat hakkı yoktu. Sabaha zor sabreden Zeynep, Sabah namazında mescide gidip Hz. Peygamber namazı kıldırmaya başlayacağı sırada:
– “Ey Müslümanlar! Ben Resulûllah’ın kızı Zeynep’im. Bilesiniz ki Ebul-As benim kefaletim altındadır!” diye seslendi.
Selam verdikten sonra Efendimiz cemaate,
– “Sıradan bir Müslüman’ın bile kefaleti geçerlidir.”
dedikten sonra Zeynep’in yanına gidip,
– “Onu hoş tutup ikramda bulunabilirsin. Fakat sana dokunmasın, biliyorsun ki o sana helal değildir.”
dedi.
Ebu’l-As İslam’a girmeyi reddetti. Üstelik mallarını da, başkalarının oldukları gerekçesiyle vermeyi reddetti. Ölüme meydan okuyordu.
Efendimiz ashabına,
– “Bu mallar ganimettir, meşru malınızdır. Ama siz nasıl isterseniz öyle yapın!”
deyince, Müslümanlar Merhamet Peygamberi’nin damadını da, hayatını da bağışladılar.
Ebu’l-As Mekke’de emanetleri verdikten sonra İslâm’a girdi ve şöyle dedi:
– “Aslında Medine’de İslam’ı seçmiştim. Fakat korkudan Müslüman olduğumu zannedecekler, sizin emanetlerinizi de getiremeyecektim. Şimdi hür irademle Müslüman oluyor ve Medine’ye hareket ediyorum!”

Efendimiz, Zeynep’i ona teslim etti. Sabır ve dualar neticesini verdi, sevenler birbirine kavuştu, hasretle kucaklaştı. Fakat bu kavuşma ancak bir yıl sürdü. Hz. Zeynep (r.anha) özellikle o mızrak darbesinin etkisiyle otuz yaşında vefat etti (Ashab onun hükmî şehit olduğunu söylerdi). Ebu’l-As (ra) da ondan dört yıl sonra Yemâme Savaşı’nda şehit oldu.
Selam ve dua ile…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Çatalzeytin Anma Programında, Mehmed Feyzi Efendi ile ilgili önemli tespitler

Yoğun ilgi gösterilen, Kastamonu Üniversitesi, Çatalzeytin Meslek Yüksek Okulu tarafından organize edilen Mehmed Feyzi Efendi'yi …

Kapat