Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Hz. İbrahim’in Kurban Edilmesi İstenen Oğlu Meselesi
Hat: Kadıasker Mustafa İzzet / H. 1279 M. 1862

Hz. İbrahim’in Kurban Edilmesi İstenen Oğlu Meselesi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

HZ. İBRAHİM’İN KURBAN EDİLMESİ İSTENİLEN OĞLU MESELESİ

Prof. Dr. Özcan Hıdır

Hz. İbrahim’in kurban etmek istediği oğlunun İsmail mi, İshak mı olduğu meselesi Yahudilik ile İslâm arasında bir polemik konusudur. İslâm’da kurban edilmesi istenen oğulun Hz. İsmail olduğu genel kabul görmüşken Yahudilik’te bu oğulun Hz. İshak olduğuna inanılmıştır. Aşağıda da görüleceği üzere, daha Sahabe döneminden itibaren İslâm kaynaklarında bu ikinci görüşü destekleyen ifadeler bulmak mümkünse de İslâm’da genel kabul, bu oğlun Hz. İsmail olduğu yönündedir. Kur’ân-ı Kerîm’de meselenin söz konusu edildiği Saffât Sûresi’nde, konuya ayrıntılı sayılabilecek biçimde yer verilmesine rağmen isim zikredilmemesinin de bunda etkisi vardır. Yahudiler, bu seçimi “kutsal ırk” tezi üzerine oturturlar ve hem yabancı hem de cariye olan bir annenin (Hacer) oğlu olan Hz. İsmail yerine, Sare’den olma Hz. İshak’ın “zebîh/kurbanlık oğul” olmaya daha layık olduğunu dile getirirler.

Öte yandan Ignaz Goldziher ve Reuven Firestone başta olmak üzere birtakım şarkiyatçılar da, Hz. İbrahim’in kurbanlık oğlunun Hz. İshak olduğunu İslâm ve Yahudi kaynaklarından temellendirmeye çalışmışlardır. Onlara göre genel olarak bu tür kıssa ve olaylar, İslâm toplumundaki sözlü rivayet geleneğinin bir sonucu olarak, İslâm ile geçmiş kültürler arasındaki sürekliliğin yeni versiyonları olup, Hz. İbrâhim’in oğlunu kurban etmesinin istenmesi hadisesi de, Tevrat’ta Hz. İshak için anlatılan olayın, Hz. İsmâil adına evrim geçirmiş halini teşkil eder.1 Gerek bu iddianın ne derece isabetli olduğu gerekse meselenin İslâm açısından durumunun hakikatte neye tekabül ettiği, ancak Kitab-ı Mukaddes’teki ve İslâm kaynaklarındaki ilgili bilgileri dikkatli bir nazarla etüt etmekle mümkün olacaktır.

Tevrat’ta Hz. İbrahim’in Kurbanlık Oğlu Meselesi

Tevrat’ın Tekvin bölümünde bu hadise, birbiriyle çelişkili şu ifadelerle yer alır: “Allah İbrâhim’i deneyip ona dedi: ‘Ey İbrâhim!’ Ve o: ‘İşte ben’, dedi. Ve dedi: ‘Şimdi oğlunu, sevdiğin biricik oğlunu, İshak’ı al ve Moriya diyarına git, ve orada sana söyleyeceğim dağların biri üzerinde onu yakılan kurban olarak takdim et.’” (Tekvin 22/1-2)

Bu ifadelerde, kurban edilecek oğulun Hz. İshak olduğunun ve bunun Hz. İbrâhim’in tek çocuğu olduğunun belirtilmesi gibi iki önemli nokta vardır. Ancak yine Tekvin’deki diğer ifadeler, yukarıda anlatılanla çelişmektedir.

“Ve İbrâhim’in karısı Saray ona çocuk doğurmadı; ve Saray’ın bir câriyesi, bir Mısırlı vardı ve onun adı Hacer’di. Ve Saray İbrâhim’e dedi: ‘İşte Rab beni doğumdan alıkoydu; rica ederim, câriyemin yanına gir, belki ondan çocukların olur.’ Ve İbrâhim Saray’ın sözünü dinledi. Ve İbrâhim’in karısı Saray, câriyesi Mısırlı Hacer’i aldı ve onu kocası İbrâhim’e, karısı olmak üzere verdi. İbrâhim Ken’an diyarında oturduktan on sene sonra idi. Ve Hacer’in yanına girdi ve o gebe kaldı.” (Tekvin, 16/1-3)
“Ve rabbin meleği ona dedi: ‘İşte sen, gebesin ve bir oğul doğuracaksın, ve onun adını İsmâil koyacaksın.” (Tekvin, 16/11) “İbrâhim ve Hacer’den İsmâil doğduğu zaman İbrâhim 86 yaşındaydı.”2 (Tekvin, 16/16)
“Ve İbrâhim, oğlu İshak kendisine doğduğu zaman 100 yaşında idi.” (Tekvin, 21/5)
“Ve Allah İbrâhim’e dedi: ‘Senin karın Saray’a gelince, onun adını Saray çağırmayacaksın, fakat onun adı Sara olacaktır. Ve onu mübarek kılacağım, ve ondan sana bir oğul vereceğim… Onun adını İshak koyacaksın… Fakat gelecek yıl bu muayyen vakitte Sara’nın sana doğuracağı İshak’la ahdimi sabit kılacağım…’ Ve İbrâhim oğul İsmâil’i ve evinde doğanların hepsini, ve parası ile satın alınanların hepsini, İbrâhim evinin adamları arasında her erkeği aldı ve Allah’ın kendisine söylemiş olduğu gibi, aynı o günde gulfeleri etinden sünnet ettirdi. Ve İbrâhim gulfe etinden sünnet olunduğu vakit, doksan dokuz yaşında idi. Ve oğul İsmâil gulfesinin etinden sünnet olunduğunda, on üç yaşında idi.3” (Tekvin, 17/15-25)

“Tevrat’taki bu ifadeler, aşağıda ayrıca değerlendirileceği üzere, çelişkilidir. Zira Allah Teâla, 14 yaşına kadar Hz. İbrâhim’den tek evladının kurban edilmesini istemişse, şüphesiz bu çocuk Hz. İsmâil olmalıdır. Şayet Allah’ın Hz. İshak’ın kurban edilmesini istediği söylenirse, bu durumda onun Hz. İbrâhim’in tek oğlu olduğunu söylemek yanlış olacaktır.”

İslâm Kaynaklarında Meselenin Ele Alınışı

Konuyla ilgili İslâm kaynaklarında da birbiriyle çelişen rivayetler yer alır. Yukarıda da belirtildiği gibi, Kur’an’da isim zikredilmeksizin bu hadisenin anlatıldığı Sâffât Sûresi 101-113. âyetlerinin tefsirinde, kurban edilmesi istenen oğulun kimliği konusunda oldukça farklı rivayetler nakledilir. Buna göre Hz. Ömer, Hz.Ali, Abdullah b. Mes‘ûd, Abbas b. Abdulmuttalip, Abdullah b. Abbas, Ebû Hüreyre, Katâde, İkrime, Hasan el-Basrî, Saîd b. Cübeyr, Mücâhid, Şa‘bî, Mesrûk, Mekhûl, Zührî, Atâ, Mukâtil b. Süleymân ve Kâ‘b’ul-Ahbâr’ın bulunduğu sahâbî ve tâbiîler, kurban edilmesi istenen oğulun Hz. İshak olduğunu söylemişlerdir.4 Buna karşılık bu oğulun Hz. İsmâil olduğunu söyleyenler ise başlıca şunlardır: Hz. Ebû Bekir, Hz.Ali, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Ebû Hüreyre, Muâviye, İkrime, Mücâhid, Muhammed b. Kâ‘b el-Kurazî, Rebî‘ b. Enes, Hasan el-Basrî, Şa‘bî, Saîd b. Müseyyeb, Dahhâk, Ahmed b. Hanbel.5

Bu iki grup liste karşılaştırıldığında, bazı sahâbî ve tâbiîlerden, kurban edilenin hem Hz. İshak hem de Hz. İsmâil olduğu yönünde rivayetler nakledilmiş olduğu görülür. Tefsir ilminin en önde gelen öncülerinden Abdullah b. Abbas (r.a.) da kendisinden bu konuda iki farklı rivayet nakledilen sahâbîlerdendir. İbn Abbas’tan nakledilen ve kurban edilmesi istenenin Hz. İshak olduğunu söyleyen rivayetler İkrime kanalıyla nakledilirken, Hz. İsmâil’in kurban edilmesinin emredildiğini bildirenler ise başlıca, Şa‘bî, Saîd b. Cübeyr, Yûsuf b. Mihrân ve Mücâhid’den nakledilmiştir. Öte yandan Atâ b. Ebî Rebâh’ın naklettiğine göre İbn Abbas, kurban edilmesi istenenin İsmâil olduğunu söyleyerek şöyle demiştir: “Yahudiler, kurban edilmesi istenilen oğulun İshak olduğunu iddia ediyorlar; ancak onlar bu konuda yalan söylemektedir.”6

İlgili rivayetlerin ihtilâfı sonucu İslâm âlimlerinin de konu hakkındaki görüşleri farklılık arzetmiştir. Taberî7, kurban edilmesi istenen oğulun kesinlikle Hz. İshak olduğu kanaatindedir. İbn Kuteybe de, âlimlerin çoğunun kurban edilmek istenilenin Hz. İshak olduğunu söylediğini, Tevrat’taki ifadelerden hareketle kendisinin de bu görüşte olduğunu belirtmiş, ardından bunu destekleyen nakillere yer vermiştir.8 İbn Haldûn ise, Taberî’nin bu konuda tercih edilen görüşün Hz. İshak olduğunu söylediğini belirterek, açıkça zikretmese de, bu görüşe meyletmiştir.9 Buna karşılık İbn Kesîr, kurban edilmesi istenilen oğulun kesin olarak Hz. İsmâil olduğu görüşünü benimsemiş ve onun Hz. İshak olduğunu söyleyenlerin de dayanaklarının isrâiliyyât olduğunu söylemiştir.10 Süyûtî gibi bazı âlimler ise tarafsız bir tavır takınmış ve kesin bir görüş bildirmekten çekinmiştir.

Elde mevcut kaynaklardaki rivayetler objektif olarak değerlendirildiğinde ve oransal olarak bir kıyaslama yapıldığında, kurban edilmesi istenen oğulun Hz. İsmâil olduğunu söylemek mümkündür. Zira yukarıda görüş ve iddialarına yer verdiğimiz şarkiyatçı R. Firestone’un da belirttiği gibi, bu oğulun Hz. İsmâil olduğunu ifade eden rivayetler diğerine göre daha fazladır.11

Öte yandan yukarıda, Tevrat’ta bu olayın anlatıldığı ifadeler arasındaki çelişkilere işaret etmiştik. Sâffât sûresinde, Hz. İbrâhim’in ana yurdundan ayrılırken Allah’tan kendisine sâlih bir evlat vermesini istediği nakledilir ve onun bu isteğine karşılık olarak Allah Teâla ona, halîm/uysal, mütevazı bir evlat bahşedeceğini müjdelemiştir. Olayların gelişimi ve Hz. İbrâhim’in o anki konuşma tarzı, onun bu duasını çocuğu olmadığı bir sırada yaptığını göstermekte ve müjdelenen çocuğun, onun ilk erkek çocuğu olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki Kur’an’da Hz. İbrâhim’in iki oğlundan bahsedilirken, “Bana ihtiyarlığımda İsmâil ve İshak’ı bahşeden Allah’a hamdederim”12 buyurularak isimleri sıra ile anılmıştır. Diğer taraftan Kur’an, Hz. İshak’ın doğacağına dair verilen müjdede onun için “ilim sahibi”13 ifadesini kullanmıştır. “Hicr sûresinde de Hz. İbrâhim’e hitaben, ”Biz sanaâlim bir evlat müjdeliyoruz”14 (Hicr / 53) buyurulmuştur. Buna karşılık kurban edilme hadisesinin anlatıldığı Sâffât Sûresi’nde ise, müjdelenen çocuğun “uysal, mütevazı” (Sâffât / 101) olduğu beyan edilmektedir. Buna göre her iki çocuğun ayrı huy ve karakterlere sahip olduğu anlaşılmaktadır.” Kaldı ki Kur’an’da kurban edilme hadisesinin tamamı anlatıldıktan sonraki âyetlerde Hz. İbrâhim’e Peygamber olacak İshak adında sâlihlerden bir evladın müjdelendiği15 bildirilmektedir.

Bu ve benzeri deliller ışığında kurban edilmesi istenen oğulun Hz. İsmâil olduğu ortaya çıkmakta ise de aksi görüşü savunanların da birtakım deliller ileri sürdüğü görülmektedir. Ne var ki biz burada bütün bu delillerin zikrinden ziyade, Hz. İshak’ın kurban edilmesinin istendiği konusundaki rivayetlerin İslâm âlimleri tarafından benimsenip kaynaklara nasıl girmiş olabileceği noktası üzerinde duracağız. Yahudilerin böyle iftihar vesilesi bir olayı, Hz. İsmâil yerine ataları olan Hz. İshak’a maletmeleri anlaşılır bir tutumdur. Ancak İslâm âlimlerinin, özellikle de Abdullah b. Abbas gibi tefsir ilminde yetkin bir sahâbîden bu konuda her iki görüşü de destekleyen rivayetler nakledilmesi, izaha muhtaç yönler barındırmaktadır. Burada akla gelen ilk ihtimal, bu tür rivayetlerin kaynaklara, israiliyyatın İslâm kaynaklarına intikalinde öncü şahsiyetlerden olan Kâ‘bu’l-Ahbâr kanalıyla girmiş olduğudur. Zira Hz. İshak’ın kurban edilmesi istenen oğul olduğu yönündeki rivayetleri nakledenler arasında Kâ‘b da bulunmakta, buna karşılık Hz. İsmâil olduğuna dair rivayetlerde onun ismine rastlanmamaktadır. Nitekim İbn Kesîr, meseleyi bu açıdan ele alarak şöyle demiştir:

“Gerçeği ancak Allah bilir; fakat dikkat edilirse Hz. İshak’ın kurban edilmesi istenen oğul olmasıyla ilgili bütün rivayetler, Kâ‘bu’l-Ahbâr tarafından nakledilmiştir. Kâ‘b, Hz. Ömer döneminde Müslüman olmuştu ve Müslümanlara, Yahudi-Hıristiyan (kutsal) kitaplarından pasajlar okumaktaydı. Onun okuduğu bu pasajları önceleri sadece Hz. Ömer dinlerken, daha sonra başkaları da bunları dinlemeye başladı. Böylece Kâ‘b’ın bazı doğru, yanlış ve uydurma hikâye ve kıssalarını Müslümanlar öğrenmiş oldular. Halbuki, ümmetin Kâ‘b’ın bilgi hazinesine ihtiyacı bulunmamaktadır.”16

Görüldüğü gibi İbn Kesîr açıkça, Hz. İshak’ın kurban edilmesi istenilen oğul olduğuna dair rivayetlerin İslâm kaynaklarına, Ka‘b vasıtasıyla Yahudi kaynaklarından intikal ettiğini söylemiştir. Kaynaklardaki rivayetlerde İbn Abbas’ın Kâ‘b’dan söz konusu ettiğimiz meseleyle ilgili bilgi aldığını gösteren bir kayda rastlanmazken, aynı konuda Ebû Hüreyre’nin Kâ‘b’dan bilgi alış-verişinde bulunduğu görülmektedir.17 Bununla birlikte İbn Kesîr’in yukarıda nakledilen görüşünün, önde gelen bazı sahâbî, tâbiî ve Taberî gibi âlimleri zan altında bıraktığı da açıktır. Öyleyse başta İbn Abbas’tan nakledilen rivayetlerin bir kısmında olduğu gibi, kurban edilen oğulun Hz. İshak olduğu görüşündeki âlimlerin bu kanaate sahip olmalarında, Kur’an’daki ilgili âyetlerde isim zikredilmeyip -Elmalılı Hamdi Yazır’ın (ö. 1942) da belirttiği gibi, kurban edilmek istenenin Hz. İsmâil olduğu ancak delâleten anlaşılır-,18 çelişkilere rağmen Tevrat’ta bu ismin açıkça “İshak” olarak zikredilmesinin önemli âmil olduğu söylenebilir.

Süleyman Ateş, kurban edilmesi istenenin Hz. İshak olduğu görüşünü benimseyerek bu yöndeki delilleri öne çıkarmıştır. O, elde mevcut kanıtlardan bunun İshak olduğunun anlaşılmasına rağmen Müslümanların çoğunluğunun, kurbanlığın Hz. İsmâil olduğu görüşünü benimsediğini ve bunun yaygınlık kazandığını söyler. Bunun sebebini ise, Allah’ın emri uğruna kurban edilmeye gönülden razı olmanın büyük bir fedakârlık olmasından dolayı Arapların, bu fedakâr insanın kendi ataları İsmâil olmasını arzulamalarına bağlar. Ateş’e göre bu konudaki rivayetler, ya Yahudilerle irtibatlı bazı Müslümanlar veya Müslüman olmuş Yahudi ve Hıristiyanlar tarafından tefsirlere sokulmuştur.19 Bu iddiasına rağmen Ateş’in, kurban edilmek istenen oğulun Hz. İshak olduğu ile ilgili rivayetlerin önemli kısmının Kâ‘bu’l-Ahbâr’dan nakledildiği olgusunu görmezden gelmesi, dikkat çekicidir.

Netice olarak Hz. İbrâhim’in oğlunu kurban etmesinin emredildiği hadisede, İslâm kaynaklarında hem Hz. İshak hem de Hz. İsmâil’in kurban edilmesi istenen oğul olduğu yönünde rivayetler bulunmaktadır. Aralarında İbn Abbas’ın da yer aldığı bir grup âlimden, bu iki farklı görüşü de benimseyen rivayetler nakledilmiştir. Bununla beraber İbn Abbas’ın, kurban edilmek istenenin Hz. İsmâil olduğunu, Yahudilerin bu konuda hatalı olduğunu açıkça ifade ettiği yönündeki sözüne yukarıda yer vermiştik. “Gerek Kur’an ifadelerinin herhangi bir isimden bahsetmemesi gerekse bu konuda Hz. Peygamber’den sarih ve güvenilir bir hadisin sâbit olmaması20 nedeniyle, kaynaklarda farklı rivayetler yer almıştır. Bu itibarla, İslâm âlimleri arasında bu meseleyle ilgili herhangi bir ihtilâftan bahsedilemeyeceği 21 ve ortaya atılmak istenen ihtilâfl ı durumun Yahudilerin propagandasının sonucu olduğu22 gibi görüşleri, elde mevcut İslâm kaynaklarındaki bilgiler göz önüne alındığında, ihtiyatla karşılamak gerekir.” Zira bu hususta İslâm âlimleri arasında ihtilâf bulunmaktadır. Nitekim tasnif dönemi hadis alimlerinden Hâkim, her iki görüş sahiplerini destekleyecek rivayetlere yer verdikten sonra, muhtelif bölgelerde kendilerinden hadis aldığı hocalarının, kurban edilmek istenilen oğulun Hz. İsmâil olduğu konusunda ihtilâf etmediklerini ancak sonradan bu konudaki delilleri biraraya getiren musannifl erin kurban edilmek istenilen oğulun Hz. İshak olduğunu tercih ettiklerini belirtir.23 Bu ifade, iki görüş arasında tercihte bulunmanın zorluğuna işaret ediyor gibi gözükse de, gerek Tevrat’taki çelişkiler, gerekse İslâm kaynaklarındaki bilgilerin önemli bir çoğunluğunun kurban edilmesi istenilen oğulun Hz. İsmail olduğunu söylediği açıktır.

Dipnotlar:

1. Firestone, Reuven, Journeys in Holy Lands, New York 1990, s. 155, 157, 158.
2. İbn Sa‘d’ın naklettiği bir rivayete göre ise, Hz. İsmail doğduğunda Hz. İbrâhim 90, Hz. İshak doğduğunda ise 120 yaşındadır (bk. İbn Sa’d, Tabakât, I, 48).
3. Buhârî’nin rivayet ettiği bir hadiste (bk. Enbiyâ, 8), sünnet olduğunda Hz. İbrâhim, seksen yaşındadır.
4. Bu âlimlerin görüşleri için bk. Taberî, Tefsîr, XIII, 96-98; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihaye, I, 150; Fahruddin er-Râzî, Tefsîr, XXV, 153.
5. Bu âlimlerin görüşleri için bk. Taberî, Tefsîr, XIII, 99-101.
6. Taberî, a.g.e., XIII, 99; Taberi, Târih, I, 268; İbn Kesîr, a.g.e., VII, 28.
7. bk. Taberî, Tefsîr, XIII, 90, 102; Taberi, Târih, I, 263.
8. bk. İbn Kuteybe, el-Meârif, s. 35-37.
9. bk. İbn Haldûn, İber, II, 38.
10. bk. İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihaye, I, 163; İbn Kesir, Tefsîr, IV, 20-21.
11. Firestone, Journeys, s. 102, 135.
12. İbrâhim 14/39.
13. ez-Zâriyât 51/28.
14. el-Hicr 15/53.
15. es-Sâff ât 37/112.
16. İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihaye, I, 149.
17. bk. Taberî, Tefsîr, XIII, 96-98.
18. bk. Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul 1936, V, 4065.
19. bk. Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul, tarihsiz, VII, 41516
20. Konuyla ilgili Hz. Peygamber’den doğrudan bir rivayet sâbit olmamakla birlikte bunun, Hz. Peygamber döneminde konunun tartışılmadığından kaynaklandığı söylenebilir. Ne var ki kurban edilmek istenenin Hz. İsmâil olduğunu zımnî olarak gösteren İbn Abbas’tan nakledilen rivayetler bulunmaktadır (bk. Buhârî, Enbiyâ, 9; Ahmed b. Hanbel, I, 347; Ayrıca Hz. İsmâil ismini açıkça zikreden bazı rivayetler için de bk. Hâkim, Müstedrek, II, 604606. Diğer yandan Hz. Peygamber’in babası Abdullah ve İsmâil’i (a.s.) kastederek, Ene ibnü’z-zebîhayn=Ben iki kurbanlığın zürriyetindenim meâlinde bazı kaynaklarda (bk. Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, I, 230) yer alan rivayet, bu lafızlarla sâbit görülmemiştir. Ancak Hâkim’in Müstedrek’inde, bunu anlam olarak destekleyen bir rivayet bulunmakta ve ayrıca sözü edilen rivayet de, aynı lafızlarla ancak senetsiz olarak hikâye edilmektedir. Buna göre Hz. Peygamber kendisine “Ey iki kurbanlığın oğlu! diye hitab eden birine mukabelede bulunmamış ve onu tebessümle karşılamıştır (bk. Hâkim, Müstedrek. II, 604).
21. bk. Mevlâna Şiblî, Asr-ı Saadet, trc. Ömer Rıza Doğrul, İstanbul 1973, I, 104106.
22. bk. Mevdûdî, Ebu’l-Ala, Tefhîmü’l-Kur’an, İstanbul 1996, V, 35. 23. bk. Hâkim, a.g.e., II, 609.

Din ve Hayat Dergisi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Terviye Gecesi ve Günü Hakkında

Terviye Gecesi ve Günü Hakkında Zilhiccenin sekizinci günü, kurban bayramı arefesinden önceki gün. Terviye kelime …

Kapat