Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / İbretlik Hapishane Hatırası / Ahmet KATIN

İbretlik Hapishane Hatırası / Ahmet KATIN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Afyon hapsi, şartları ve mahkeme safhaları itibariyle en ağır geçenidir. Hapishane, altı koğuştan ibrettir. O gün hizmetin önde gelen isimlerinden olan Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin talebesi Hüsrev Altınbaşak’ı, çıkacak bir kargaşa sonunda ölüp gitsin diye önce içinde altmış kadar cani ve katilin bulunduğu koğuşa koyarlar.

Hüsrev Altınbaşak,bu koğuşa girer girmez selam verir,fakat selamını kimse almaz. Koğuşun bir köşesine geçip oturur. Üç gün beton üzerinde soğukta, yataksız yorgansız yatar.

Bu zaman zarfında namazını hiç aksatmadan kıldığını gören iri yarı koğuş ağası, üçüncü günün sonunda yanına gelerek, üst perdeden , “Hoca, benim bir sorum var, cevaplayabilir misin?”der.

Hüsrev Altınbaşak ,”bildiğim bir soruysa cevap veririm, sor bakalım” dedikten sonra aralarında şu konuşma geçer:

-Ben on beş cana kıydım, türlü türlü suç işledim bu durumda ben cennete girebilir miyim?

-Oturda sana cevap vereyim. Sen nerelisin?

>Karadenizliyim.

-Karadeniz’e bir damla su damlatsak artar mı?

>Artmaz.

-Peki, ondan bir damla alsak azalır mı?

>Azalmaz, bir damla sudan ne çıkar?

-İşte aynen bunun gibi Cenab-ı hakkın sonsuz rahmet denizleri yanında senin günahların bir damla su bile olmaz. Eğer sen pişman olur, sadakat ile tövbe eder, beş vakit namazını kılarsan, değil cennete, orta yerine bile girersin.

Bunun üzerine koğuş ağası kalkar ve mahkumlara dönerek ,”Heyyyyt ulan hergeleler! Bana bile cennet olduğuna göre size hayda hayda vardır, haydi toparlanın bakalım!“ Diye bağırır.
Koğuş ağası, koğuşun köşesinde kullandıkları bir musluğun etrafını battaniyeyle çevirdikten sonra herkesin orada gusledip abdest almasını emreder.Bütün mahkumlar gusledip abdest alırlar .

O sırada öğle namazının vakti girer. Ağa, Hüsrev Altınbaşak’a gelerek, ”Hocam buyur, bundan sonra sen imamsın, biz cemaat” der. O günden sonra beş vakit namazı birlikte kılarlar. Bu arada Hüsrev Altınbaşak’ın başında sarık gören mahkumlar, sarıksız olmaz diye düşünüp yatak çarşaflarını yırtarak başlarına sarık diye dolarlar. Mahkumların başları sarılı bir şekilde Hüsrev Altınbaşak’ın ardında namaza durduklarını gören gardiyanlar şaşkına döner.

Akşam olduğunda koğuş ağası bütün mahkumları toplar ve onlara şöyle seslenir:

-”Heyy! Size söylüyorum, herkes yatağını alıp koğuşun ortasına getirsin.” Yataklar gelince bunları üst üste koyduktan sonra Hüsrev Altınbaşak’a döner,”Hocam bize ceza olarak şimdi de üç gün bu yatakların üstünde” yatacaksın ‘der.

Hüsrev Altın başak mahcup ve şaşkındır. “Hayır olmaz” der .

“Olur, çünkü sen geldiğinde üç gün biz seni yerde soğuk betonda yatırdık hatırını bile sormadık şimdi biz de ceza olarak üç gün ceza olarak yerde yatacağız, sen bu yatakların üstünde yatacaksın”

Hüsrev Altınbaşak,”Kardeşim, siz onu bilmeden yaptınız. Ben bile bile buna razı olamam. Vicdanım beni uyutmaz iyisi mi siz bana yatacak bir yatak verin yeter” der.

Artık koğuşta namazlar, arasındaki uzun tesbihatlarıyla kılınır. Bir gün koğuş ağası Hüsrev Altınbaşak’ın tahliyesine yaklaştığı sırada önünde el pençe divan durarak, “Hocam eğer ben buradan sağ sağlam çıkarsam, sen dünyanın neresinde olursan ol, vallahi ilk işim seni ziyarete gelmek olacak” der.

Hüsrev Altınbaşak’ın mahkumlar üzerindeki bu tesirini gören hapishane yönetimi, kendisini bu koğuştan alıp altıncı koğuşa Mehmed Feyzi, Re’fet, Halıcı Sabri, Halil ve Ceylan Çalışkanın yanlarına nakleder. Mustafa Osman önce ikinci koğuşta iken, sonra oda Tahiri Mutlu ağabeyin bulunduğu dördüncü koğuşa yerleştirilir.

Çok geçmeden Hüsrev Altınbaşak tahliye olur. Mahkumlar onu gözyaşları ile Uğurlar. Aradan iki yıl geçer, 1950’de Demokrat Parti iktidara gelince genel af ilan edilir. Herkes hapisten tahliye olup sevinçle ailesinin yanına giderken, koğuş ağası verdiği sözü uyarak, yaya olarak Isparta’nın yolunu tutar. Hüsrev Altınbaşak’ı evinde bulup ziyaret eder, hasret ve hürmetle ellerine kapanır.

Hüsrev Altınbaşak “Neden önce ailenin yanına gitmedin ?’’ diye sorduğunda gözyaşları içinde, “Ailem değil mi sen şöylesin, sen böylesin diye beni tahrik edip bu belalara sürükleyen? Sen ise benim ebedi hayatımı kurtardın. Amerika’da da olsan yine önce seni ziyarete gelirim’’ der.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Yanlış sorunun, doğru cevabı olmaz / Ayhan KÜFLÜOĞLU

Yanlış cevaplar olduğu gibi, yanlış sorular da vardır. Örneğin: “Evet – hayır”dan başka üçüncü veya …

Kapat