Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Kelimeler & Kavramlar / İdeoloji Nedir? Kavramın Tarihi Gelişimi

İdeoloji Nedir? Kavramın Tarihi Gelişimi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İDEOLOJİ NEDİR? KAVRAMSAL İNCELEME VE KAVRAMIN TARİHİ

Tuğrul ATAŞ 1

Giriş:
İdeoloji, kavram olarak içinde önyargı barındıran bir kelimedir. Kavramın (ideolojinin) bile bizatihi ideolojik oluşu; ideoloji kelimesi üzerine yapılan incelemelerin -ideolojik bir düşünceye sahip olsun ya  da olmasın- mutlak bir önyargıyla sonuçlanmasına sebebiyet verecektir. Bu yüzden, bu muammalı kavramın incelemesini yapmak son derece zor ve meşakkatlidir.

Kavramın tanımındaki zorluk sebeplerinden biri ve belki en önemlisi, bu kavramı inceleyenlerin  önlerine koydukları sorunların farklı olmasıdır. Bir diğer önemli sebep, tespit edilmiş bu farklı sorunların çözümünde -mecburen- farklı yöntemler takip etme gereği duyulmuş olmasıdır. Bununla beraber,  bugün sokakta gösteri yapan üniversite öğrencisinin, gazetede köşe sahibi yazarın, üniversitede kürsü sahibi hocanın ve birçok siyasetçinin bu kavrama kendi tanımlarını yüklemeleri2 de (-ki ideolojiler  politik hareketlerde yol göstericidir3) tanımı daha bilinmez kılmıştır.

1 Tuğrul Ataş. 1984. Kahramanmaraş/Afşin. Öğretmen Yayımlanmış Eserleri: İslam ve İdeoloji. Bengisu Yayınları, İstanbul, 2013
2 Prof. Dr. Metin Kazancı,Ekim 2006 politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/57.1.4_metin_kazancı

İdeolojinin, sosyal bilimlerin belirsiz4
ve uzlaşılmaz malzemelerinden biri olduğu gerçektir. Hatta, yeterli bir tanımının yapılamayacağı da söylenmiştir5.

‘’İdeoloji üzerine kitap yazmak Böylesine kararsız ve belirsiz bir kavramı anlamaya çalışmakla geçen on iki yılın sonunda geldiğim yer burası… Bir şeyden eminim: Kararsızlık, ideoloji kavramının tarihinin en kararlı öğesi, belirsizlikse kavramın doğasının en belirgin niteleyenidir…’’6
Çelik’in de belirttiği bu belirsizlik, aynı zamanda sonuçsuzluktur. Neticede kavram, kendi için farklı yönlerde, farklı kullanımlara müsait bir ortam yaratmıştır. Bu farklılık, kimi zaman birbirini zıtlar konumda olmuştur. Nitekim bu gün ideoloji kelimesi üzerine Türkiye’de yapılan tartışmalar öldü-
ölmedi, etkili-etkisiz, olmalı-olmamalı gibi tamamen zıt fikirler etrafında dönmektedir. Mesela, ideoloji kelimesi birçok sol-sosyalist kökenli dergiye, kitaba, makaleye isim olurken; birçok İslami sosyal-bilgi kaynağında madde halinde bile bir açıklamaya yer bulamamış olması -zannımca- bu kanıyı
doğrulamaktadır.

Bu noktada -ki ideoloji kelimesinin tanımını için ortak bir tabanın ol(a)madığının işaretini yukarda verdik- bizler, Türk toplumu için ideoloji kelimesinin tanımını nasıl yapacağız ve ideoloji kavramını, Türk toplumu merkezinde nasıl konumlandıracağız?

Kavramın Tarihine Kısa Bir Yolculuk
Özelde ideolojiyi, genelde bir kavramı tahlil etmek için izleyebileceğimiz yöntemler sınırsızdır. Ama hedefe kısa sürede varmak için kullanabileceğimiz kestirme yöntemler kısıtlıdır. Bunlardan belli başlı birkaç tahlil yöntemini belirtmek gerekirse:
a)Kavramı tarihi süreçte oluşturan kelimeleri ayrıştırmak.
b)Kavramı konumlandırmak; neye karşı, ne amaçla kullanıldığını göstermek.
c)Belli kavramları turnusol kâğıdı olarak kullanmak.
d)Kurucu değerlerini tespit etmektir. Bunlara bir de Manheım’ın tarihsel-sosyolojik tahlilini ekleyebiliriz. Manheım’ın kavramsal tahlile zemin oluşturucu bir adım olarak öngördüğü şey:
‘’Problemin çözüme ulaştırılması, ancak tarihte ve bir olaylar bütünü çerçevesinde analiz edilmesi gereken kavramsal anlamın zaman zaman ve zaman zaman da başka bir yanın ortaya çıktığı bir mekân arayarak, bu sözde birliğin iç içe girmiş unsurlarını ayıklayan bir analizle mümkün olabilir. Yani sosyolojik anlam analizine başvurarak gerçek tarihsel bağlam çerçevesindeki problemin çözülmesi amaçlanmak-tadır.’’7

Biz, bu yöntemlerden özel olarak birini tercih etmeyeceğiz. Çünkü; tarihi süreçte ideoloji kavramı, yukarıdaki tahlil süzgeçlerinden birçok kez geçmesine rağmen, zihinlerimizde hala berraklığa
kavuşamadı. Bu yüzden, bizim çabamız, ideoloji kavramını tanımlamaktan ziyade; ideolojinin tanımsızlığını tanımlamak ve bu tanımsızlık üzerinden, onu konumlandırmak olarak görülebilir.

3 Ian Adams,Political İdeology Today, Manchester Universty Press,2002, p.4
4 David Mclellan,İdeoloji, Doruk Yayınları, Ankara,1999,s.11
5 Terry Eagleton, What is ideology? Verso, May 1991,p.1
6 Nur Betül Çelik, İdeolojin Soy Kütüğü I,Bilim ve Sanat Yayınları, 2005, s.9
7 Karl Manheim,İdeoloji Ve Ütopya, De Ki Yayınları,2008, s.73(Çev.: Mehmet Okyayuz)

Merhum Meriç, bu kelimenin ilk kullanıcısının Destut de Tracy’i olduğu söylemektedir.8 Tracy’nin iki asırlık bir geçmişi olan9 bu kelimeye yüklemek istediği vazife, -Meriç’in yorumuna göre- felsefeye yeni bir kalıp vermekti. Tracy, ideoloji kelimesini dört anlamda10 kullanmıştır ama kelimeye yüklediği ortak anlam, genel olarak düşünme bilimidir.11 Bu düşünme bilimini, ‘ideler bilimi’ olarak da yorumlayabiliriz. Çünkü ona göre ideoloji, tıpkı bir matematik ve fizik gibi bir bilimdir. Ama ideoloji, özel olarak –idenin- yani düşüncenin bilimi olduğu için daha kapsamlıdır ve hayatın bütün pratik yönlerini içine alır. Tracy, aynı zamanda bilgilenme sürecini ideoloji kelimesiyle tanımlamaktadır ve kavram olarak ideolojiyi, Bacon’un İdol öğretisinden almıştır. Bu yüzden, Bacon’a ve onun İdol öğretisine başvurmak zorundayız.

Bacon’un İdol öğreti sürecinde, İdol eşittir puttur (Put kelimesini ön yargı olarak da alabilirsiniz.) ve dört türü vardır. Soy, mağara, pazar ve tiyatro putu. Her yerde karşımıza çıkan bu dört put, daha sonra göreceğimiz üzere, Althusser’de her alanda, her şeye hüküm süren ideoloji şeklini alacaktır. Bacon, ideolojiye kavramsal ve anlamsal açıdan temel olan kendi idol öğretisini, şu şekilde ifade eder:

‘’İnsan aklını işgal eden ve usta köklerini salan putlar ve yanlış kavramlar; gerçeğin insan aklına girmesine engel olmakla kalmayıp aynı zamanda akla girmesine izin verilen gerçekleri putlar ve yanlış kavramlar engelliyorlar.’’12

Bu açıklamaya dikkat ettiğimizde, fark edeceğimiz ilk şey; Bacon’un İdol tanımı ile modern dönem ideoloji tanımının birbirleriyle olan benzerliğidir. Bacon’un bu tanımı, ideolojinin, Marx’ın tanımındaki yanlış bilinçlenme ya da Barret’ın sahte bilinçlenme tanımına temel olan bir tanımlamadır. Bu anlamsal benzerlik, her iki tanımda tarihi olarak yeni bir otorite yaratmaktaki sürecin sonucudur. Bacon,
papalığın otoritesinin sarsıldığı 16.asırda var olan otoriteye karşı yeni bir düşünce sistemi kurmaktaydı aynı mücadele farklı isimler altında, sonraki asırlarda gelen ideologlar için de geçerlidir.

I)

Kavramın zihnimizdeki asıl temellendiricileri, tarihi olarak geçmişten günümüze yaklaştıkça ortaya çıkmaktadır. Bu durum bize, ideolojinin kavramsal analizden ziyade, tarihsel analize daha uygun olduğunu göstermektedir. İdeoloji kavramının anlamlandırılasında(Anlamlandırılması diyoruz, çünkü bir şeyin anlamlandırılması, o şeyin kendisinin değilse bile; kendisini oluşturan şeylerin en temel belirleyenidir.) etkili olan kişiler, Bacon’dan sonra Condillac, Halvetius13 ve asrımızda ideolojiye,
Marxist nazardan ama Marx’tan farklı bir açılım getiren Althusser’dir14.

Burada ideoloji ile özdeşleşmiş olduğu halde, ideoloji hakkında pek bilgi alamadığımız Marx’a, ideoloji yorumu için başvurmayacağız. Çünkü Marx, ideolojiye sadece Feuerbach üzerine tezlerinde15 (Alman ideolojisine) değinir ve kavram olarak ideoloji, bir daha karşımıza çıkmaz. O yüzden, Marx’ta -bir ideolog olsa da- sistematik bir ideoloji yorumu aramak beyhudedir. Ama ideolojik düşüncenin temel birçok yapıcı unsuru -yer yer göstereceğiz- Marx’ta kendini göstermektedir.

Condillac ve Halvetius, Bacon’un ‘idol’ kavramı yerine kavramsal olarak farklı bir kelimeyi -ön yargıyı- koymuşlardır. Ama içini aynı anlamla, yani ‘put’la (ön yargıyla eş anlamlı olarak) doldurmuştur. Onlara göre de en büyük ön yargı dindir.

8 Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa, İstanbul, 1967,s.230 Aynı zamanda Bkz. Jorge Lorrain, The Consept Of İdeology, R. H. T. Publıshing, 1979,p.17
9 Devorah Kakelin, Fıshman, İdeology, Policy And Practise, Sprınger,2004,p.41
10 Andrew Vincent, Modern Political İdeologies, Willey-Blockwell,2009,p.1
11 Şerif Mardin, Bütün Eserleri C.3, İdeoloji, İletişim yayınları,1996,s.22
12 Sinan Özbek, İdeoloji Kuramları, Bulut Yayınları,2003,s.14
13 Orhan Hançerlioğlu,Düşünce Tarihi,Varlık Yayınları,1970,s.173 s,193
14 Metin Kazancı,Althusser İle İdeoloji Üzerine Yapılamamış Bir Söyleşi, A.Ü. İletişim Araştırmaları Derg,C.1–2 S.37-54
15 Marx-Engel,Seçme yapıtlar,C.1,Sol Yayınları, 1976,s.15–19

Bu dini olumsuzlayıcı düşünce, Bacon’dan günümüze kadar bütün ideolojik düşünürlerinin ortak özelliğidir. Mesela Tracy, (bir duyumcu olarak) metafizik kavramımın insanlığa vereceği bir şey olamadığını söylemiştir. Aynı şekilde Marx, din eleştirisini her eleştirinin başı olarak göstermişlerdir.

Yukarda zikrettiğimiz Althusser, bilimle ideolojiyi keskin bir şekilde birbirinden ayırarak, ideoloji kelimesinin sadece siyasi bir içeriğinin olmadığını, -tıpkı Bacon’un putu, önyargısı gibi- ideolojinin, hayatın her noktasında karşımıza çıkabileceği dile getirmiştir. Althusser, ideolojileri yaşatmak için ayrı bir çabaya ihtiyaç olmadığını ifade etmiştir16. Althusser’in Marx’tan yola çıktığı halde, Marx’a nazaran çok kapsayıcı bir ideoloji tanımı yapmış olmasının sebebi, ideolojiyi muhalif bir gözle değerlendirmiş olmasıdır. Aslında Althusser için ideoloji, karşıdadır ve burjuvadır. Marx, karşıya kapitalist sermayeyi koyduğundan ideoloji, kısıtlı bir sınıfsal mücadele içeriğine sahiptir ama Althusser’de (muhalif) muhatap oluş, bütüncül bir burjuva iledir.

Althusser’in burjuva orijinli ideoloji kapsamcılığı, bize Habermas’ın ideolojiyi, ideoloji eleştirisiyle bir tutması ve burjuva öncesi ideolojiye imkân vermemesini17 hatırlatmakta. Böylece Althusser’in düşünceleri, Habermas’ı ispatlayıcı bir örnek olmuştur.

Biri Lockçu, biri Hobbesçi olan Condillac ve Halvetius’un ortak yanı, (Lock’un bir dönem din görevlisi olmasına rağmen) her ikisinin de duyumcu olmalarıdır. Bacon’un idol içeriğine dayanmaları ve bu duyumcu halleriyle dini ele alışları, bize ideolojinin alt yapısı hakkında ipucu vermektedir. O ipucu, ideolojinin materyalist 18 bir temele sahip olduğudur. Az önce görüşlerine yer verdiğimiz Althusser ‘de ideolojide ideal ve maneviliğin olmadığını belirtmiştir19. Zaten Althusser, kültürün maddeci temelle ele alınmasının zeminini hazırlamıştır.20

Materyalist olan ideologların bu görüşüne, ülkücü bir kimliğe sahip Remzi Oğuz Arık da katılmaktadır. Arık’a göre de ideolojiler materyalisttir ve ideolojilerde metafizik yoktur21. Bir Marxist ile bir mefkûrecinin ideoloji tanımındaki ittifakından, ideolojinin tanımlama ile değil de konumlandırma ile daha net anlaşılacağını kestirebiliriz.
İdeolojinin materyalist alt yapısının sebebi, dönemin şartlarıyla yakından ilgilidir. Yukarda değindiğimiz gibi ideologlar, mücadeleyi ortaçağın hâkim unsuru papalığa karşı vermekteydi. Papalığın skola-metafizik gücüne karşı, inandıkları ve kullandıkları tek silah, akıl ve idol idi. Ve materyalistler, aklı metafiziğe kurban edemezlerdi. Zira bu, kendi kendileri ile çelişkiye düşmek demekti. Aynı zamanda, yaslandıkları burjuva sınıfı da metafiziğe ihtiyaç duymamaktaydı.

Ortaçağ sonrası Avrupa’da, ekonomik güce sahip olan kilisenin tahtını, sömürge sürecinden sonra ortaya çıkan ve yeni ekonomik gücün temsilcisi olan burjuva sınıfını almıştır. Bu sınıf, kendi düşüncelerini ifade etmek için, seküler bir dil inşa etme çabasındaydı. İnşa edilen bu seküler dil, doğal olarak patenti kiliseye ait mistik kavramları kullanamazdı. Zaten öyle bir şeye de ihtiyaç yoktu. Kaldı ki burjuvazinin seküler dili inşa etmesi, tercihten de öte bir mecburiyetti.

Eğer burjuvazi, kilise gibi sınır içeri-toprak üzeri üretim faaliyetlerinde bulunsaydı, halk için mistik bir dil kullanma ihtiyacı duyabilirdi. Ama burjuvazinin, sınırların ötesinden hammadde ve sermaye merkezli
ticareti, kilisenin üretim tarzına tercih etmiş olması, burjuvazi için seküler bir dili mecbur kılmıştır.
Zaten hammadde sevk etmek, köle sevk etmekten daha kârlı olmaya başlamıştı ve gelecek burjuvazinindi. Dikkat edilirse, ideolojik oluşum, kendi ilişki tarzlarını -süreçlerini- ifade etmek için bir

16 Louıs Althusser,İdeoloji Ve Devletin İdeolojik Aygıtları,İthaki Yayınları,2003,s.104 s.169
17 Jürgen Habermas,İdeoloji Olarak Teknik Ve Bilim,Yapı Kredi Yayınları,2007,s.49 Çeviri: Mustafa Tüzel
18 Track’nin de bir materyalist olduğunu hatırlayalım. Bkz. Andrew Vincent, Modern Political İdeologies, Willey-Blockwell,2009,p.2.
19 İlkay Sunar,Düşün Ve Toplum,Kültür Bakanlığı Yayınları,Ankara,1979,s.243
20 Savaş Kılıç,Anlamın Gizi Dilden İdeolojiye, İthaki Yayınları,2003,s.117
21 Remzi Oğuz Arık,İdeal Ve İdeoloji, M.E.B., İstanbul,1969,s.24

dil yaratma mecburiyeti hissetmektedir.

Bu durum, bize ideolojilerin bir diğer özelliği hakkında bilgi vermektedir, o da ideolojinin aynı zamanda dil-kavram yaratma süreci olduğudur.Çünkü dil, bilgimizi sistematikleştiren simgeler sistemidir.22 Dilbilimcilerinin yaptığı gibi salt bir gizli anlaşmalar sistemi değildir.23 Dile bir alet vazifesi yüklemek yanlıştır çünkü dil, iletişim sağlayan bir vasıtadan öte, mümeyyiz bir anlama ve göreve sahiptir.24 Lock, dil düşünceleri ifade eder ama bir yandan da düşüncelerin dil oluşturduğunu söylemiştir.25 Bu noktada dil ile ideolojinin bağlantısını daha da ileri götürüp, ideolojinin araştırılmasını, dilciliğin sahasına girdirenler de yok değildir.26

İdeolojiyi değerler bütünü ve bu değerler için düşünce üretimindeki süreçler olarak tanımlayabiliriz. Bu süreçte, kavramlar yeniden yaratılır ya da toplumda var olan değer bildiren kavramların içi boşaltılır ve bu kavramlara, ideolojinin hedefine uygun yeniden anlam yüklemesi yapılır.

Aydınlanmanın bu kavram yaratıcı ve kavramlara değer yükleme süreci, bilgiyi kavramadaki akılcı yaklaşımlarla birleşip bir sonraki asırda, pozitivizm ve (ideolojiden çok uzak olmayan) sosyoloji için envanter oluşturmada üzerine düşeni yapmıştır. Bu kavramsal ittifakın zihni yansımasından olsa gerek, Durkheim ideoloji kelimesini her türlü olumsuzluğun ilacı olarak göstermiştir27.

Kavramlar, sınırları ve dokunulmazlığı olan kelimelerdir. İsmin ya da fiilin kavramsallaşması; benzer ya da yakın anlamlı kelimelerden ayrışarak, özel bir hüviyete sahip olmaya ve yeni bir düşünce mecrası oluşturmaya denk düşer. Bu yeni düşünce mecrası, ortaya bilinç çıkarır. Dil ve bilinç, yeni bir kimlik yaratır. Bu açıdan ideolojiyi bir kimlik yaratma süreci olarak da tanımlayabiliriz.

Bu çatı altında bulunan herkes, kendi kimliklerinin doğruluğundan o kadar emindir ki; başka kimliğe sahip kişilere, kendi ‘’idea’’larını kabul ettirmek adeta bir görevdir. Onlar, (kendi kimliklerinden olmayanlar) eninde sonunda, bu kimliğe dâhil olacaktır. Çünkü onlar, yanlış yoldadır. İnsanlığın kurtuluşu ise buradadır, yani ideolojide. Bu aşamada, düşünceye saygıyı, düşüncenin mevcudiyeti açısından kabul ederler. Karşı/farklı düşünce, epistemolojik değer olarak değil, ontolojik olarak vardır. Yoksa karşı/farklı düşünceye saygı, ona bir değer atfedilmesinden değildir. Bu ideolojinin pragmatik yönüdür28. Karşıyı anlamaya dair herhangi bir gayret yoktur. Her şey, kendi haklı hedefleriyle açıklanır.

II)

İdeolojinin psikolojik cazibesi çok büyüktür. İnsanlar bir ideolojiye dâhil olduklarında, diğer insanlar gibi kitle psikolojisiyle hareket etmediklerini düşünürler. Hâlbuki ideolojik düşünce tarzı, kolektif bir kapsayıcılık halindedir. Kişi, kitle psikolojisiyle hareket ettiğinin farkında değildir. Bir sis perdesinin
içerisindedir, gel görelim bunun farkında değildir. Çünkü ona göre, yaptığı her hareket mantıklıdır, amaca yöneliktir. Özel, birey merkezli bir hedef seçmez. Savunma mekanizmasıyla yanlış olan şeyler, mantığa büründürülür.

’Her sınıf ideolojik düzeyde hem sınıf olarak hem de halk olarak mücadele eder daha doğrusu kendi sınıfsal çıkarlarını halkın çıkarlarının tamamı gibi sunarak ideolojik söylemine uygunluk vermeye çalışır.’’29

Bu kolektiflik hakikatçılık, yukarda değindiğimiz kavramsallaştırma süreciyle birleşince ‘’şeyin’’ içinden çıkılması ve ‘’şeye’’ dışarıdan bakılması imkânsız bir hal yaratır. Bu kolektif süreç, mitsel

22 Şerif Mardin ,Bütün Eserleri C.3, İdeoloji,İletişin yayınları,1996,s.21
23 Muharrem Ergin,Üniversiteler İçin Türk Dili,Bayrak Yayınları, İstanbul,2001,s.7. Muharrem Hoca, insanların dile istedikleri gibi müdahale edemeyeceğini, dilin fertlerin keyfine tabi olmadığı söyler. Ama ideoloji, dile bilinçli bir şekilde müdahale eder. Bu durum dilin tabi ve canlı haline müdahaledir.
24 Hans-Gorg Gadamer,İnsan Ve Dil-Felsefi Fragmanlar,Efkâr Yayınları,İstanbul,2004,s.116
25 John Locke,İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme,Öteki Yayınları, Ankara,1999,s.11
26 Pierre Guıraud,İlimler Ve İdeolojiler, Umran Yayınları,tarihsiz,s.121 (Burada yazar ideolojinin, içtimai iletişim tarzları bilimi olan semiolojinin konusu olduğunu da belirtmektedir.)
27 A.g.e. p.27
28 Jean-William Lapıerre,İlimler Ve ideolojiler,Umran Yayınları,tarihsiz,s.29
29 Ernesto Laclau,İdeoloji ve Politika, Belge Yayınları,1998,s.118

kavramlara başvursun ya da başvurmasın, değer yaratıcı kavramsal dil, bilgiyi ve tarihi okuyuşu ile inananlarına ilahi bir görev yükler. Onlar, (ideoloji taşıyıcıları ya da ideolojik bilgilenmeciler) birer peygamberdir artık. Yaratılan ortak değer yargıları, bu peygamberler vasıtası ile davetçi bulur. Amaçları insanlığı aydınlatmaktır, yeni bir kültür ortaya çıkarmaktır. Cenneti ve cehennemi bizler burada, kendimiz meydana getirebiliriz30. Bu bütün ideologların ortak vaazıdır. Bu kendinden emin, insanlığı ıslah etmeyi hedefleyen (!) vahiyci tavrın verdiği cesaret neticesinde, bütün ideolojiler fetihçi ve maalesef kanlı haldedir31.

İdeolojilerin kuramcılarına ve müntesiplerine İsa-havarileri tarzında bir vazife vermesi, ortaçağ sonrası aydının konumuyla alakalıdır. Çünkü aydın, desteğini burjuvaziye göre daha halkla iç içe olan kiliseden değil, (bunu kilisenin kendi yetiştirdiği aydın olarak da alabilirsiniz) burjuvaziden almaya başlamıştır. Aydının, sanayileşmenin meyvelerinden en çok istifade eden grup olması, ister istemez aydını halktan koparmıştır. Bu meyveler, aydınla halk arasında bir perde olmuştur.

Bahsettiğimiz, perdenin dış yönüdür sadece. En başta, aydının halkı aydınlatacak olması, aydının halka olan mesafesinin ifadesidir zaten. Aydın-halk kopuşu, (Aydın kelimesini, entelektüel kelimesinden daha kapsayıcı olduğu için alıyoruz.) ilerleyen dönmelerde bir aydın-elit32 -seçkin33 meselesi olarak karşımıza çıkacaktır.

Sonuç:
Düşüncel uğraşlar veren kişilerin halktan kopuşu, hızlı bilimsel çalışmalarla birleşince bilim fetişleşecek, ideologlar (özel olarak Marx) kendi ideolojilerine -bilgiyi ve tarihi okuyuşlarından mülhem- bilimsel sıfatını vereceklerdir34. Yahut bazı düşünürler gibi ideoloji kelimesini (yukarda belirttiğimiz üzere) bilimden farklı, bilime karşıt, bilimi engelleyici olarak tanımlayacaklardır. Ama her şeye rağmen, ideoloji, hayatın merkezi hatta kendisi olmaya devam edecektir.

30 Remzi Oğuz Arık,İdeal Ve İdeoloji,M.E.B., İstanbul,1969,s.26
31 Jean-William Lapıerre,İlimler Ve ideolojiler,Umran Yayınları,tarihsiz,s.20
32 Mehmet Turhan, Siyasi Elitler, Gündoğan Yayınları, Tarihsiz, s.29–37
33 T.S.Eliot, Kültür Üzerine Düşünceler,Kültür Ve Turizm Bakanlığı,,N:478 s.28
34 Ian Adams,Political İdeology Today,Manchester Universty Press,2002, p.2

https://www.google.com.tr/url?sa=t&source=web&rct=j&url=http://www.academia.edu/20574111/%25C4%25B0deoloji_Nedir&ved=0ahUKEwjSs_3c2rHXAhXII1AKHYcpCqoQFgg4MAU&usg=AOvVaw0wPCqBAp35YOg8YsrCR3hr

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hattat Ömer Efendi

Hattat Ömer bin İsmail Kastamonî Hakkında, Tuhfe-i Hattâtîn'de kısaca şu bilgiler vardır: Kastamonulu ve künyesi …

Kapat