24-26 Ekim 2019 tarihlerinde ülkemizin en yüksek dağı Ağrı’nın eteklerinde, Iğdır Üniversitesinde yapılan Kongreye iştirak etme fırsatı buldum. Çok güzel duygularla ayrıldığım bu serhat şehrimizde yaşadığım hatıralarımı, okuyucularımla paylaşmak isterim. Zira İslam’ın bu topraklarda ne derece güçlü ve koparılamaz bir bağ olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor.
Üç yıldan beri ülkemizde kâinat ve insanın yaratılışını daha iyi anlamak için uluslararası kongreler yapılmaktadır. Birincisi 2017 yılında Harran Üniversitesi’nde düzenlenen “Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi’nin” ikincisi, Erzurum’da düzenlenmiş ve ülkemizde derin yankılar bulmuştu.
Her kongrenin bir öncekinden daha güzel geçtiği ifade ediliyor. Öncekilerini bilmediğim için mukayese imkânım yok. Lakin her üç kongreye iştirak etmiş değerli akademisyenlerden öğrendiğim kadarı ile daha kapsamlı ve güzel bir kongre gerçekleştirildiği söylenmiştir. Kongre Başkanı Iğdır Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof Dr. Selahattin Çelebi başta olmak üzere emeği geçen bütün tertip komitesinden Allah razı olsun.
Kongreye katılarak İshak paşa Sarayını da gezme fırsatım oldu. Hem de memleketimi ziyaret etmiş oldum. Erzurum Horasan, benim baba toprağımdır.
Kongrede sunmuş olduğum bildiri de “Hazreti Adem Babamızın mucizesi” idi. Yani ”Talim-i Esma Hakikatinin Yaratılış Açısından Değerlendirilmesi” başlıklı bir sunum gerçekleştirdim. Beğenilmiş olmalı ki; dinleyiciler tarafından bol bol alkış aldı. Bazı akademisyen arkadaşlarım da beğendiklerini ifade ettiler. İnşallah gelecek sene Kütahya Dumlupınar Üniversitesinde düzenlenecek olan kongreye de katılma fırsatım olur. Zira daha şimdiden yeni bir konu ile hazırlık yapıyorum.
Yaratılış denilince ilk akla gelen hususlardan bir tanesi Hazreti Adem Aleyhisselam’dır. Hazreti Adem’in mucizesi ise “talim-i esmâ” hakikatıdır. Yani Allah’ın güzel isimlerinin öğretilmesi meselesidir. İnsanların yeryüzünün halifesi olması ve bütün yaratılmış şuurlu varlıklardan üstün olması da işte bu noktaya dayanmaktadır.
İnsanı ala-yı ılliyyine çıkaran yani en yüksek noktaya çıkaran “talim-i esma” hakikatidir. İşte bu yüzden yapılması planlanan diğer “Yaratılış” başlıklı kongrelerde de bu konunun daha derinlemesine ele alınmasında fayda vardır.
Allah, yeryüzünde bir halife yaratacağını meleklere bildirdiğinde, onlar bunu hayretle karşılarlar ve bu ilâhî iradenin hikmetini, kendilerine mahsus bir lisanla sorarlar. Bunun üzerine Rabbimiz, Âdem peygambere bütün isimleri öğretir ve melekleri bir imtihana tâbi tutar.
İşte Âdem babamızın mesleği olduğu gibi bütün canlılardan üstün tutulmamız “talim-i esma” iledir. Kuran’da geçen ayetlerde ve dini kitaplarda bu konuya geniş yer ayrılmıştır.
İnsanın yaratılan bütün varlıklara karşı üstünlüğünü; Bakara Suresi 31. Ayet’te “Ve allemel Ademe esmae külleha” yani “Ve Adem’e bütün isimleri öğretti” meselesini “Adem’e secde edin (Bakara Suresi 61)” ayeti ile anlıyoruz. Fakat İblis, Allah’ın emrine karşı gelerek isyan etti ve dedi ki “Ben çamurdan yarattığın kimseye secde eder miyim! (Bakara Suresi 61)”.
İşte bütün melekler: “Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederiz! Senin bize öğrettiklerinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. Muhakkak ki sen Âlim ve Hakimsin (Bakara Suresi 32)” diyerek bu talim-i esma hakikatini tasdik ettiği halde Şeytan, Allah’a isyan edecek kadar ileri gitmiştir.
Kendi nevinin üstünlüğünü dava eden İblis; talim-i esma hakikatini anlayamamıştır. Çünkü öyle güçlü bir kibri vardır ki; kendisini ebedi olarak azaba sokmaya sebep olmuştur. Bu sebeple Allah, Şeytanı lanetlemiştir (Nisa Suresi 118).
Ne yazık ki; insanoğlunun büyük bir kısmı dahi bu ayetlerin manasını anlayamamış ve idrak edememiştir. Allah’ın güzel isimlerini öğrenme konusunda çok cahildir. Aynı İblis gibi kendini büyük görerek; talim-i esmayı ve Kuran’ı öğrenmek için çaba sarf etmemektedir. Hâlbuki insan, bütün mahlukatın üzerinde bir makama çıkaracak olan Allah’ın güzel isimlerine yapışsa; hem bu dünyada hem de sonsuz ahirette saadete erişecektir.
Yeryüzünü insanın emrine veren Allah, hayat sahipleri içinde en yüksek sureti (Ahsen-i takvim) dahi insana vermiştir (Tin Suresi 4). İnsanı en güzel şekilde yaratan Allah’a ne kadar şükredilse yine azdır. Emaneti kübra yani insanlara verilen büyük emanet; imtihandır. İnsan, imtihanı düşünerek, tefekkür ederek ve Allah’ın güzel isimlerini öğrenerek en yüksek makama çıkabilir.
Bu açıdan isim verme konusunda, İslam düşünürlerine göre; Rabbimizin, insanları üstün tuttuğu, talim-i esma (isimlerin öğretilmesi) ile anlaşılmakta, idrak edilebilmektedir. Bu özelliği sayesinde bir tekâmül ve ilerleme çizgisinde olan insanın, diğer canlılardan ayrışması mümkün olabilmektedir.
Allah’ın güzel isimlerine dayanarak her alanda en yüksek makama çıkma yolu; herkes için açıktır. Bütün sosyal ve pozitif ilimlerde en yüksek seviyeye çıkma istidadı her insanda vardır. Fakat bu konuda gayret ve çaba gereklidir. Zira insana ancak çalıştığının karşılığı vardır (Necm Suresi 39).
Talim-i Esma hakikatını İşaratul İcaz isimli kitabında, Bakara Suresinin 31. Ayetini Nursi şu şekilde tefsir etmiştir: “Şahs-ı Âdem’e talim-i esmâ ünvanıyla nev-i benî-Âdeme ilham olunan bütün ulûm ve fünunun talimini ifade eder” demektedir. Sözler isimli eserinde ise “Hazret-i Âdem’e icmalen talim olunan bütün esmânın bütün meratibiyle tafsilen mazharı (asm)” olmuştur diyerek Hz. Âdem’e öğretilen isimlerin icmalî olduğu, yani çekirdek manasında öz bilgilerden meydana geldiği, bu isimlerin En Büyük Peygamber Hazreti Muhammed’de (asm) ise tafsilatlı ve mükemmel şekilde tahakkuk ettiği ifade edilmektedir.
“Fakat sizin pederiniz (Hz Âdem) bir defa Şeytana aldandı, Cennet gibi bir makamdan rû-yi zemine muvakkaten sukut etti. Sakın siz de terakkiyâtınızda Şeytana uyup hikmet-i İlâhiyenin semâvâtından tabiat dalâletine sukuta vasıta yapmayınız. Vakit be vakit başınızı kaldırıp Esmâ-i Hüsnâma dikkat ederek, o semâvâta uruc etmek için fünununuzu ve terakkiyâtınızı merdiven yapınız. Tâ fünun ve kemâlâtınızın menbaları ve hakikatleri olan esmâ-i Rabbâniyeme çıkasınız ve o esmânın dürbünüyle, kalbinizle Rabbinize bakasınız.”
Esma-i Hüsna yani Allah’ı güzel isimleri ile ilgili olan Haşr Suresi 24. Ayette: “O Allah ki; Yaratan’dır, Bâri’dir (yokken var eden), Musavvir’dir (şekil verendir), güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nu tesbih eder. Ve O; Azîz’dir (yücedir), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
İşte Allah’ı andığımızda O’nu esma-i hüsna ile anmak gerekir. Haşa acziyet isnat eden isim, sıfat ve fiillerden sakınmak bir Müslümanın dikkat etmesi gereken hususlardan bir tanesidir.
Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın güzel isimleri ki; 99 tanesi geçmektedir. İnsanlara ve aciz mahluklara ait isimlerle değil; bu isimlerle Allah’a dua etmeliyiz. Her namazdan sonra tesbihat esnasında bu isimleri okumak sünnettir.
Daha fazlasını isteyenler ise Allah’ın 1001 güzel isminin geçtiği “Cevşen” adlı dua kitabına müracaat etmelidir. Huzur, sükûnet ve ferahlanmak isteyenlere tavsiye edilir. Binlerce insan tarafından okunmuş ve halen de okunmakta olan Cevşen duasının güzelliği hakkında söyleyecek kelime bulunamaz, vesselam…
- Kayıt Dışı Ekonomi ve Çözümleri Kitabı - 23 Ağustos 2020
- Hani Avrupa Ayağa Kalkacaktı? - 20 Ağustos 2020
- Şimdi Sıra Birinci Maddeye Geldi - 15 Ağustos 2020
- Yalancının Mumu 51 Senedir Yanıyor - 13 Ağustos 2020
- Kadına Şiddet Şapka İle Başladı - 11 Ağustos 2020
- Fuat Sezgin’in Arapçanın Üstünlüğüne Dair Görüşleri - 8 Ağustos 2020
- Necip Fazıl Kısakürek’i Farklı Gösteriyorlar - 3 Ağustos 2020
- Ölümü Unutmuş İnsanlara Bir İbret Dersi - 28 Temmuz 2020
- Kelam-ı Ezelî ve Hutbenin Arapça Okunması - 25 Temmuz 2020
- Böyle Anayasa Olmaz - 20 Temmuz 2020