Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Röportaj & Mülâkat & Konuşmalar / İhsan Kabil ve Muhsin Mete ile “Görsel Medyada Din ve Din Adamı İmajı”

İhsan Kabil ve Muhsin Mete ile “Görsel Medyada Din ve Din Adamı İmajı”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Ayfer Balaban, Dr. Ömer Menekşe

Görsel medyada ekseriyetle çağ­daşlık karşıtı, yobaz bir din adamı portresi çiziliyor. Bu olumsuz tiple­meyi bertaraf için ne yapmak ge­rekir?

İ.K. Olumsuz imaj sadece din ko­nusunda eksik bilgilenmeden kay­ naklanmıyor tabi ki. Bir yandan bil­gi eksikliği, diğer yandan da ön yar­gı ve taraflılıkla, maksatlı bir tavır ve dışlama da olabilir. Ne yapmak gerektiğine gelince; eğitimle birlik­te iyi niyet gerekir. Hem yapımcılarla, senaristlerle diyaloga gitmek, bilgilendirmek, hem bu yönde ya­pıcı, teşvik edici çalışmalar yapmak ve/veya bunları destekleyici yollar aramak gerekir.

Cenaze törenlerinde giyim- kuşamıyla, herhangi bir mecliste yemesi-içmesiyle her türlü estetikten yoksun, problemli, âdâb-ı muaşe­ret bilmeyen, dil terbiyesinden mahrum kötü bir din adamı yansı­yor ekrana ve perdeye. Problemli bir durum değil mi bu?

İ.K. Hakikaten problemli. Kalp gö­zünü açsın, içlerine derunî bir an­lam dünyası inşa etsin duasıyla bir­likte, bunu değiştirmek için çaba göstermek gerekir diyorum. Bir şeyleri yıkmadan, karşıtlaşmadan, insanî ve bilimsel çabalarla bu problemin çözümünü aramak gerekir. Aynı şekilde doğrusunu üretmek ve bunu yaygın bir hâle getirmek için çalışmalar yürütmek gerekir ki, Kurum (Diyanet İşleri Başkanlığı) bu anlamda ciddî adım­lar atıyor. Başkanlıkça tertip edilen Yayın Kongreleri ve Dergi’deki şu çabalar buna mâtuf.

Batıda ekrana ve perdeye birleşti­rici, uzlaştırıcı son derece nazik, kendisine güvenilen bir din adamı yansıtılıyor. Din adamı ve kilisenin sınırları, saygınlığı gözetiliyor. Bizdekiyle belirgin bir fark var.

I.K. Din hizmetinde engin gönüllü, yüksek nitelikli din adamlarımız var. Birçoğu aynı zamanda akade­ mik çalışmalar yapıyorlar. Fakat genellikle perde ve ekrana taşınan din adamı bu değil. Umarım bu işi yapanlar olması gerekenleri yapmaya başlar­lar/yapmaya gayret edenler de var.

Sanatsal özgürlük adına milletimizin manevî de­ğerlerine saygıda kusur edilmemesi insanî beklen­ tilerimizden biri.

Bizim sanatsal çalışmalarımızda etik ve estetik da­ nışma kurullarımızın teşkil edilmesi gerekir. Bu noktada bir otorite boşluğu var diyebiliriz. Değer­leri, kaynakları, duyumsamaları ve düşünceleri hız­la tahrip eder bir durum varsa -ki olmadığı söyle­nemez- o halde sorumlulukla etik ve estetik uzmanlıklarına başvurulabilecek mercilerin oluştu­rulması gerekir.

Zaman zaman din üzerinden kara mizah yapılıyor?

I.K. Din üzerinden mizah çok ciddî bir konu. Mi­zah başka, kara mizah başka. Kara mizahın adı üzerinde. Kutsallar üzerinden kara mizah değer aşınmasına götürür, tahrip eder. Bu kaçınılmaz sonuçtur. Bu anlamda olumsuz, istismara açık ör­nekler gerçekleştirenlere “insaf!” demekle birlikte, bunu genelleştirmemek, alenîleştirmemek ve sa­nata yaymamak gerektiğini de özellikle belirtmek isterim. Her meslekte yanlışlıklar ve yanlış yapan­lar ortaya çıkabilir. Barışçıl yaklaşımlarla tamir yoluna gitmeli.

Bir dönüşümden bahsediyorsunuz. Doğru bilgiye sahip olmaksızın böyle bir dönüşüm gerçekleşebi­lir mi?

I.K. Bilgi keşke bir şeyleri dönüştürmeye kâfi gel­se. Gelmediği aşikâr. İşte bu sebeple bilgi kadar kalbî dönüşümü de önemsiyorum. Onun için ba­zı donanımlara ihtiyaç var, diyorum. Yaratılışa ya­kışır bir değişim, gelişim, olgunlaşma, kemalât her yerde ve kişide hükümfermâ olur inşallah.

Din algısının sinemadaki yansımalarını değerlendi­rir misiniz?

M.M. Sinemayla başlayıp televizyonla devam eden yayıncılık anlayışına baktığımızda, ortaya konulan ürünlerde dinin bir temel kaynak olarak alındığı ve bu anlayışın yapılan işe gerektiği gibi yansıdığı söy­ lenemez. Bu sadece dinle ilgili bir husus değildir. Problem de bizatihî sinemanın kendi problemi değildir. Bir algının sinemadaki yansımasıdır. Sos­yal hayatın dışında ve kenarında bir din anlayının sinema veya televizyona yansımasıyla karşı karşıyayız.

Sinemaya sadece film olarak bakılmamak Türk si­nemasının önemli kaynaklarından biri Türk edebi­yatıdır. Edebiyattan yapılan uyarlamalardır. Bu iti­barla edebiyattaki bakış açısı neyse sinemaya yan­sıyan da odur. Bu genel bir kültür-sanat problemi. Konuya nereden bakıldığı, daha öznel ifade eder­sek din eksenli bakıp-bakmama meselesidir.

Sinemayı bilfiil yapanlar ve hassasiyet taşıyanlar­dan mükemmel diyebileceğimiz çalışmalar ortaya çıkarmaları noktasında beklentiler var. Bir sanat anlayışı olarak farklı bir dil nasıl dinle bağdaştıra­bilir?

M.M. Mesele; dini nasıl daha farklı bir dille, mese­la sinema -televizyon diliyle kitlelere sunabilinz gi­bi bir düşünce ve sanat arayışı içinde olup-olmadığımızdır. Bunun bir düşünce temeli de olması gerekir. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda ticarî kaygı ya da sinema ile ilgilenen kişilerin hassasiyet­leri ön planda oldu. Ama görüldü ki hassasiyetler tek başına yeterli değil. Bunun mutlaka kültürel bir temeli olması gerekir. Bunların arayışı içinde olun­ması gerekir. Bu tür bir temellendirme yapılmadı­ğı takdirde ister istemez ürünler daha çok şekil plânında kalıyor.

Sanat eserlennde doğrudan değil, dolaylı çağrı­şımlarla, birtakım simgelerle yapılacak anlatı daha etkili olabilir. Bu da ancak düşünce-sanat plânında yapılmış birtakım temellendirmelerle mümkün­dür. Bunlar olmadığı takdirde yapılan iş aslında o sanatın gerektirdiği birtakım donanımları kazan­madan yapılıyor demektir. Belki bu sebeple ürün, olması gerektiği biçimde ortaya çıkmıyor.

Kaynak: diyanet aylık dergi 33

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Ali Erkan KAVAKLI: “Cehaletle varılacak bir yer yoktur” (Mülâkat)

ALİ ERKAN KAVAKLI: BİLGİ İNSANA YOL GÖSTERİR!  Herkesin hayalidir; hem eğitim hayatında, hem iş hayatında …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Kur’an’da Yok” Diyen Bir Gencin Hazin Sonu

Bir gün dersten çıkmış ve altın kullanmanın erkeklere haram olmadığını çünkü Kuran'da geçemediğini öğrenmişti. Hadislerde …

Kapat