İLK SES
Kâinatın var oluşu büyük gürültülerle başladı belki de. Evrenin yaratılışında akıl sahiplerinin tahammül edemeyeceği olayların, inkılâpların olduğu muhakkak.
Kulaklar olsaydı dayanabilir miydi o seslere? Gören gözler bulunsaydı o büyük yaratılış karşısında ne yapardı? Akıllı canlılar, varlıklarını devam ettirebilirler miydi? Bilemiyoruz.
Âlemin inşasından söz ediyoruz. Dünyanın tavanı parıl parıl yıldızlarla, tabanı renk renk çiçeklerle süslendi. Sonra tohum topraklarla buluştu. Göklerden haber bekledi o nüve. Bu sessizliğe, damla damla cevap geldi. Yağmurun, yerin dudağına kondurduğu buseyi melekler alkışladı.
Kısacası bir Nâzım, bir manzume yazdı. Gökkuşağı, bu şiirin kafiyesi oluverdi.
Nakış nakış dokunan dünya sarayına, o seçkin misafir davet edildi. Her şey onun içindi. Güneş onun için, gece onun için… Ancak bu güzide konuk, iki sınıf halinde boy gösterdi. Bunlardan birisi “altın olma” sevdasında, diğeri “altın bulma” hülyasındaydı.
Hz. Adem ile Havva’nın mutluluk türküsü uzun sürmedi. Habil, kardeşi Kabil tarafından öldürüldü. Bu, toprağa düşen ilk insan kanıydı. Zalimle mazlumun mücadelesi başlamıştı. Artık Nemrutların, Şeddatların, gözyaşları üstüne kurdukları saltanatları boy gösterecektir.
İbrahim (as), Nemrut’un ateş’li imtihanını kazandı. Musa (as) Firavun’un zulüm selinde boğulmadı. Hz. İsa ve dostları karanlık bir çağın kandilleri oldular.
Yine yerküremiz kâbuslar görmeye başladı. Kum, alev alevdi. O, Taif’e elinde gül, dudağında saadet besteleriyle gitti. Taşlandı. Rabbinin tesellisi, Addas’ın elinde bir üzüm salkımı şeklinde zuhur etti.
Mekke, her çeşit baskının merkezi haline gelmişti. Ne gam! Veda Yokuşu’nun ardında kardeşliğin ülkesi, insanlığın “Medine”si, karanlıkların bir alternatifi vardır. Bundan böyle, karıncaya dahi, bile bile ayak basılmayacaktı.
Zira O’nun elindeki Mesaj’da “herkesin dini kendine” yazıyordu. Asırlar sonra insanlık, hürriyetle yeniden tanışıyordu.
Zaman aktı, çağlar değişti. Çok geceler, gündüzler gördü dünyamız. Zulüm yeniden hortladı. Azeri “gardaş” gam yüklüydü:
“Gitmeyi gözümden yaş,
Silirem ağlayı ağlayı!
Sorma meni nazlı gardaş,
Donirem ağlayı ağlayı!”
Bosnalı yavrunun ağıtları ciğerleri dağlıyordu:
“Ben bir Bosnalı savaş görmüş çocuğum,
Anasının gözünde hep yaş görmüş çocuğum!”
Babasının kucağında: “Babamı istiyorum! Babamı istiyorum!..” diye can veren küçük Filistinli kızın destanı bile yazılamadı. Kim bilir, bu satırlar adresine ulaşmadan nice yiğitler tarih olacak…
Milletimizin, tarih boyunca hep mazlumların yanında olduğunu bilmeyen yok. Bu hoşgörü medeniyeti köhne bir çağa hatime çekmişti. Adaletimizi gören ecnebiler: “Kardinal külâhı”na iltifat etmiyordu. Şimdi ise onların kapısında hak hukuk arar hale gelmemiz cidden düşündürücü.
Çizdiğimiz tablo gerçi karanlık. Ama gecelerin kararması sabahın yaklaşmasının işaretidir. Bazı nimetlerin gelmesi, kimi şartların tahakkukuna bağlıdır. Bize düşen görevler vardı. Dünyayı kurtarma hayalinden önce, kendi evimizin önünü temizlemeliydik. Nahoş hallerin meydana gelmesine sebebiyet verecek hatalar işlememeliydik.
Şimdi öze dönme vaktidir. Kendimizi hesaba çekmenin tam zamanıdır. Doğruları öyle güzel yaşamalıyız ki bağrımızdan güller, nergisler fışkırsın.
Dünyayı adaletle bezemek için gönderilen sevgili Peygamberimiz, âleme veda arefesinde bir reçete bıraktı: Veda Hutbesi. İnsanlık bu destanî nutka kulak verseydi, Filistinli küçük Muhammed’in anası ağlamayacaktı. Çeçen dağlarının beyaz örtüsü kızıla boyanmayacak, hatta Amerikalı anneler ve babalar gözyaşı dökmeyecekti.
İnsan hak ve hürriyetlerinin en aşağılarda seyrettiği şu günler de elbette mazi olacak. Çünkü NUR üflemekle sönmez. “Güneş balçıkla sıvanmaz.” Beşeriyet yepyeni bir huzur iklimine kavuşacak. Zira zaman düz bir çizgi izlemiyor ki kışın ardı yine kış olsun.
Mahir Duman
- Mal – Mülk - 6 Haziran 2024
- Kulluk - 19 Mayıs 2024
- Konuşma - 16 Nisan 2024
- Kitap - 4 Nisan 2024
- Kibir – Tevazu - 21 Mart 2024
- Kardeşlik – Yardımlaşma - 9 Mart 2024
- Kahramanlık – Korkaklık - 21 Şubat 2024
- Kadın – Erkek Dünyası - 12 Şubat 2024
- Bir Adım Öteye… - 1 Şubat 2024
- İnsan Olmak - 27 Ocak 2024