Ana Sayfa / Yazarlar / İmajın Saltanatı!

İmajın Saltanatı!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.
İnsan şunu düşünmeden edemiyor bazen nedense: Asrımız, hakkında “imaj çağı” denilecek kadar şekle bağlı özelliklerine ‘cool’ görüntülü “imaj modeller” yüzünden mi kapıldı acaba? Yoksa nihai amaç sırf görüntüyle bile ‘güdülebilecek’ kuşaklar yetiştirmekti de; bu yüzden mi o meşhur suretler hep ön plana çıkarıldı?
Sahi, öze oranla sureti, içe nispetle kabuğu ya da muhtevadan ziyade şekli önemseyen bir devir nasıl çıkıverdi ortaya?
Bu zor/kolay sorulara ‘takılmamak’ elde değil hakikaten. Hatta günlük hayatta insan bazen öyle tablolarla karşılaşıyor ki, mecburen, bir ‘imaj çağında’ yaşadığını yeniden hatırlamış oluyor.
O tablolara örnek mi? Mesela topluma bir mesaj mı verilecek veya telkin edilmesi gereken bir düşünce mi var? Ya da herhangi bir nesnenin tanıtmak mı gerekiyor? Hiç sorun değil! Zira kurgulanan o ‘imajlar’ eliyle hepsi de oldukça kolay ve sıradan birer eylem durumunda artık..
Öyle ki, insan böylesi bir çağın mensubu olarak bir gün istese de istemese hayatına nice ‘imaj-modelin’ girdiği bir mağdur olarak buluyor kendisini! Şuncacık ömrümüze o kadar çok ‘kahraman’ girip çıkmış ki; zihnimizi-dünyamızı hatta kalbimizi bir dönem işgal edebilmiş bir dolu sinema, tv ya da medya figürünün kısa bir hatırlama çabasıyla dahi gözlerimizin önüne geleceği kesin gibi.
Ama teslim etmek gerekiyor, içeriğe oranla görüntüyü önceleyen bir zihne ulaşmanın en etkili şekli de zaten bu olsa gerekti.. Ki, tam da öyle oldu. Diğer türlü, zihinlerin edilgen bir yapıya kavuşabilmeleri için harcanan o devasa çaba ve yatırımlar boşa mı gidecekti? Hem, hak olmayan bir meslekte bile olsa, amaca giden yolda gösterilen böylesi bir ciddiyet ve samimiyetin karşılıksız kaldığı hiç görülmüş müdür?
Bugün zayıflama, kozmetik ya da moda gibi bir takım “endüstrilerden” söz edilebiliyorsa eğer, bunda en az vücut ölçüleri, görüntüleri ya da tercihleriyle özendirilen ‘örnek imajların’ etkisi kadar; değer yargıları bakımından onları ‘örnek’ görebilecek hale gelmiş kitlelerin de mühim katkısı var. Ve o kitlelerin kendi ‘açık pazar’ hallerine yapacakları hiçbir katkı ise, sanırım “sorgulamama eylemi” kadar hayati olamayacaktır.
Öyle ya, bırakın şehir hayatı süren örneklerini; ormanda yaşamasına rağmen Tarzan’ın ya da eski harp meydanlarından bir savaşçının dahi nasıl olup da ekranlarımızda en ‘cool’ halleriyle, makyajlı ve fit şekilde gösterildikleri ne kadar tuhafımıza gidebildi ki? Tarzan, Spartaküs, Conan ya da herhangi bir cengâver şövalye, zorlu bir kadın savaşçı veya bir ‘süper kahraman’ vs., yaşadıkları şartlarla zıt olsa da neden hep ‘en ideal’ vücut ölçülerinde ve imajlarda bize arz-ı endam ettiler acaba?
İşte, o ‘hoş’ görüntüler gibi sahtekârlıklarla verilmek istenen mesajların farkına varabilsek, o endüstrilere en azından kendi adımıza katkı vermekten bir nebze kurtulacağızdır belki. Zira anlatma çabasına girdikleri mesajdaki başarı bir gerçektir:  “Sen de her halükârda ve her ortamda bu imajlar gibi güzel veya yakışıklı görünebilirsin! Nasıl mı? Bunun için hiç meraklanma, çünkü bak seni onlar gibi gösterebilecek şu, şu, şu ürünler var, ne kadar güzel!”

“Daha büyük bir tehlike!”

 
Moda, kozmetik, fitness ve benzeri endüstrilerin insanı “açık pazar haline getirme” melaneti dışında bugün çok önemli bir tehlikesi daha söz konusudur ne yazık ki! Ya da yukarıda sözünü ettiğimiz o telkin ve yönlendirme araçları insan hakkında sadece ekonomik ya da endüstriyel gayelerle yetinselerdi, bu kadar büyük bir tehlikeden söz edilemeyecekti.. Kısacası, o faaliyetler dinî ve kültürel yönden bir yozlaştırma, kendine benzetme ya da ‘kimliksizleştirme’ amacının dışında kullanılsalar ve hele çocuklardan uzak tutulsalardı; belki birer metot olarak kâr etme azmi, ticarî gaye veya pazarlamanın ‘parlak’ taktikleri vs. ile izah edilebilirlerdi. Hatta bu yönlerden bir dereceye kadar belki kabul dahi edilebilirlerdi.
Ama ortada dünyevî ya da ekonomik bir zarardan çok; manayı boşlayan, sureti kutsayan, hazza kul eden ve “imaj her şeydir’i” telkin ederek insanı ebedî kayıplara sürükleyebilen bir tehlike varsa eğer?! Bu tehlike herhangi bir kabule ve anlayışa nasıl dahil olabilir ki?
İşte bu kıyasa gelmez meseleden dolayı, ne bir zamanların ‘kâinatın hâkimleri’ parolasıyla belleklerde yer alan ünlü çizgi kahramanı, ne kendilerine kudret atfettiren sihirli-büyücü-fantastik filmleri ve ne de (tüm orijinalliklerine ve eğlendiriciliklerine rağmen) taze dimağların din tasavvurlarında yaralar açan diğer ‘masum’ çocuk filmleri ve oyunları.. Bunların hiçbiri masum gelmiyor, hiç biri de herhangi bir saygıyı veya anlayışı hak etmiyorlar nazarımda…
Ah yetenekli ilgisizler, ah!
Mustafa H. Kurt, 2010.

Yazar : Mustafa H. KURT

Mustafa H. Kurt: 1974 yılında Gaziantep'te doğdu. Cumhuriyet Lisesi (1992) ve Gaziantep Üniversitesi Tarih bölümünden mezun oldu (2000). Türkiye’de ve Almanya’da eğitimcilik yanında farklı iş kollarında çalıştı. Yazarımız, kastamonur.com yanında hâlihazırda çeşitli dergi ve haber sitelerinde yazıyor.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kazan Dibinde Mum Gibi – 2

Sorularım var..  Ayağı kırılan bir futbolcunun yeniden sahalara dönüp eski performansını gösterebilmesi için ne kadar …

Kapat