Evvelâ, Başımıza gelen bu felaketten ne kadar ders çıkardık, yoksa ehli dalâlet gibi başımızı gaflet kumuna sokup olup bitene kulak mı tıkadık?
Oysaki insan nekadar cahildir, başına gelenden ders almaz, Mesnevî-i Nuriye’de geçen şu misal çok güzel;
İ’lem Eyyühel-Aziz!
Mer’ayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirtmek için çobanın attığı taşlara musab olan bir koyun, lisan-ı haliyle: “Biz çobanın emri altındayız. O bizden daha ziyade faidemizi düşünür. Madem onun rızası yoktur, dönelim.” diye kendisi döner, sürü de döner.
Ey nefis! Sen o koyundan fazla âsi ve dâll değilsin. Kaderden sana atılan bir musibet taşına maruz kaldığın zaman,
ﺍِﻧَّﺎ ﻟِﻠّٰﻪِ ﻭَ ﺍِﻧَّﺎ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ﺭَﺍﺟِﻌُﻮﻥَ
söyle ve Merci-i Hakikî’ye dön, imana gel, mükedder olma. O seni senden daha ziyade düşünür. (Mesnevi-i Nuriye)
Bu paragraf bize ne anlatıyor iyice okuyup düşünmek lazım.
Oysaki ecel celladı arkamızda her an gel idam biletini al, diyebilir. Peki biz ne hazırladık, yol uzun, yol çetin, eğer azık yoksa vay halimize, Rabbimiz bize sorduğunda ne cevap vereceğiz, yoksa hâlâ bu mikroptan gelen hastalıkla bize edilen ihtarları görmemizlikten mi geliyoruz,
8. Söz’deki o kuyuya düşen sol yoldaki kardeş gibi mi olacağız?
Hiçbir şeyi umursamayıp o zehirli meyvelerden mi yiyeceğiz, yoksa sağ yoldaki kardeş gibi ihlasla samimiyetle Cenab-ı Hakk’a niyaz mı edeceğiz?
“Ey bu yerlerin hâkimi! Senin bahtına düştüm. Sana dehalet ediyorum ve sana hizmetkârım ve senin rızanı istiyorum ve seni arıyorum.” (Küçük Sözler)
Günlerdir medreselerden uzağız, kandilleri evde ihya ettik, Ramazanda evdeyiz, ilim meclislerinden uzağız, peki düşündük mü bunun sebebi nedir? Hepimiz nefis muhasebesi yapalım, ne yaptım da Allah bu hastalığı verdi, uzaklaştırıldım.. kimseyi suçlamayalım veya Avrupa yüzünden demeyelim. Unutmayalım ki, Cenab-ı Hak istemeseydi Avrupa Çin vs sebeb olamazdı, herşey Allah’ın izniyle hareket ediyor, belki Rabbimiz bizi uyarmak istedi bu corona sebeb oldu.
Bu dõnemde bizler birbirimizi arayıp soruyor muyuz, uhuvvet sadece medreseye has değil.
“Birimiz şarkta, birimiz garbda, birimiz cenubda, birimiz şimalde, birimiz âhirette, birimiz dünyada da olsak biz yine birbirimizle beraberiz” sözün içli bir teselli marşımız oldu. (Hizmet Rehberi)
Ağabeylerimizdeki nihayet tevazu, uhuvvet bize sirayet etmediyse biz bitmişiz de haberimiz yok. Demek ki o kadar okuduğumuz Uhuvvet Risalesinden birşey anlamamışız.
Evden çıkmıyoruz diye bize hastalık gelmez diye rahat olmamalı. Bir saniye sonrasına bile yaşamaya garantimiz yokken, bu hatalarımıza ısrarla devam ediyorsak demek ki başımıza gelen bu musibetten ders çıkarmamışız ki, hatalarımıza devam ediyoruz.
Bolca Kur’ân, Tahmidiye, Sekine, okumalı. Sünnet-i seniyeyi rehber edinmeli. Çünkü Sünnet-i seniye bir kıblename, yol gösterici pusula..
Namaz akabindeki tesbihatlarımızı aksatmamalı, akşam ve yatsı arasındaki ehemmiyetli olan otuzüç defa çekilmesi gereken virdleri ihmal etmemeli,
günlük okumalarımıza azamî gayret göstermeli.
Şu muhteşem vecize ile sonlandıralım
Vücudunu Mûcidine feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın.
(Mesnevî-i Nuriye)
Rabbim bizi sahili selamete ulaştırsın.
Hz. Yunus A.S. gibi ihlasla dua edelim ki Cenab-ı Hak bizleri bu düştüğümüz ahvalden kurtarsın..
Hoş bakın zatınıza zat-ı Âlinize..
- Yine Bir Mayıs Ayı ve Anneler Günü - 10 Mayıs 2020
- İnsan ne kadar cahil… - 20 Nisan 2020
- Ey Bu Yerlerin Hâkimi! Senin Bahtına Düştük… - 23 Mart 2020
- Uhuvvet Öyle Bir Hasenedir ki… - 12 Ocak 2020
- Ver elini aşalım denizleri, dağları geçelim - 5 Ağustos 2019
- İmtihan - 23 Temmuz 2019
- Haydi gelin Asr-ı Saadet’e gidelim - 11 Temmuz 2019
- Âlem sanal, vartalar gerçek - 1 Ocak 2019
- Günümüzde Teknoloji - 25 Kasım 2018
- Yarına Bırakma - 22 Ekim 2018