Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Seçme Yazılar / İnsan Sonrası ve İnsan Ötesi (Transhümanizm)

İnsan Sonrası ve İnsan Ötesi (Transhümanizm)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İnsan SONRASI – Rosi Braidotti (Özet)

Yazan: Ahmet Hakan ÇAKICI 

Genel Değerlendirme:

“İnsan Sonrası”, İtalyan felsefeci ve Feminist kuramcı Rosi Braidotti’nin Kolektif Kitap’tan basılan 240 sayfalık eseri.
Kitaba girmeden önce “İnsan Sonrası” kavramının, gelişmekte olan teknoloji ile önümüze çıkması muhtemel insan/robot/ bilgisayar karışımı siborglerin dönemini kastetmediğini belirteyim. Kavram bu dönemi kapsıyorsa da, hedefi bu değil.  Bu kavramı açıklayabilmek için evvelemirde iki anahtar kavramı ve bu kavramların konu ile ilintisini açıklamak gerektiğini hissediyorum: Andropos ve Vitruvius.

Andropos: Bu kavram Eski Yunan’da hikmet sahibi olgun insanı (insan-ı kamil, aziz, evliya) karşılıyor.  (Daha açık ifade edelim; sanırım Andropos, Peygamberleri işaret ediyor.) Andropos, toplum için bir ahlaki nizam tanımlıyor. “İnsan” olmanın bir takım ahlaki sıfatlara sahip olmakla ilişkili olduğunu düşünüyor ve tanımlanan ahlaki niteliklere sahip olmayanların, “İnsan”i olarak eksik olduklarını, insanileşmede başarılı olamadıklarını iddia ediyordu. Yani, “insan” olmanın yolu; ahlaktan, erdemlerden geçiyordu. (Bizde kullanılan, “önce insan ol”, “insan mısın?” , “insanlık önemli” gibi kelimeler de, muhatabından ahlak ve erdem talep eden Andropos/peygamberler düşüncesinin yansımalarıdır.) 

5000 senedir bu düşünce toplumları baskılıyor ve onlara şekil veriyor. Dolayısı ile Andropos’un (Peygamberlerin, azizlerin, evliyaların..) ahlak ve erdem anlayışına uymayan bir kesim dışlanıyor ve ötekileştiriliyor. Bunlar fahişeler, eşcinseller, tefeciler, cimriler, hırsızlar, katiller vs. Bunların arasına “kadın”ı da eklememiz lazım, çünkü peygamberlerin arasında hiç kadın yok ve ne İncil’de ne de Tevrat’ta kadın muhatap alınlıyor. Dolayısı ile Andropos, kadını da aşağılıyor, diyorlar.

Vitruvius: Leonardo Da Vinci’nin günlük notlarının arasında bulunan meşhur olmuş bir eskiz. Bu çalışma Aydınlanmanın ve modernist dönemin (hümanizmin) İnsanlık sembolü olarak kabul ediliyor. Vitruvius insanı; batılı, beyaz, sağlıklı, yakışıklı ve erkek olarak tasvir edilmiştir. Batı Hümanizmi (insancılığı), “İnsanı” bu değerler üzerinden tanımlayarak Batılı, beyaz, sağlıklı, güzel ve erkek olmayan herkesi aşağıladı ve Asyalı, Afrikalı, Kızılderili, sarı, siyahi, çirkin, sakat,  eşcinsel ve kadını ötekileştirdi. İnsan saymadı. Bu bilinçaltının  geliştirdiği Hümanizm düşüncesi, algılarını Vitruvis insanın üzerine odakladı ve diğerlerini görmezlikten geldi. Gördüğünü de perişan etti.

İşte İnsan Sonrası, bu Andropos ve Vitruvius’un tanımladığı “İnsan” anlayışlarının reddi ile girilen döneme verilen isim. Peygamberlerin ve aydınlanmanın tanımladığı normların hepsini yerle bir edip tarihe gömerek; erkekinsanın ürettiği dünyaya karşı teknoloji, kadın ve eşcinseller hep birlikte yeni bir dünya kurmak istiyoruz, diyorlar. Peygamberlerin, ahlak ve erdem İnsanının yerini alacak düşünceyi üretecek olan eşcinsellerin ve kadınların dünyasının hiç kimseyi hatta hayvanları ve diğer bitkisel canlıları da dışlamayarak yeni bir türün (“Zoe”) müjdesini veriyorlar, iddiasında Braidotti. 

“İnsan” olmak için ahlaklı, batılı, erkek ve heteroseksüel olmaya gerek yok. Hatta İnsan olmaya gerek yok”, diyorlar. 

“Hümanizm, laiklik ve bilim çok büyük bir numaraydı. Sonuç korkunç bir felakete doğru gidiyor. Bu felaket gelmeden yeni bir şey yapmalı ve bunları tasfiye etmeliyiz”, derken; atılacak çöp paketinin içine, ahlakı ve erdemi de sıkıştırıveriyorlar. Yani çok daha büyük bir numara için, bu numaranın önündeki engeli (ahlak ve erdem) de eskiyen numara ile birlikte tasfiyeye çalışıyorlar, diye düşünüyorum.

Kitap benim için bir hayal kırıklığı. Sayın Braidotti, İnsan Sonrasının kurulmakta olduğunu haber veriyor lakin insan sonrasının ne üzerine kurulduğuna dair bir şey söylemiyor. Bütün kitap eski dünya yıkılıyor, Erkekinsanın kurduğu yapı dağılıyor çok güzel şeyler olacak, harika olacak, müthiş olacak, ne güzel olacak formunda ilerliyor. Ne olacağı ve neyin üzerine olacağı konusunda hiç bir şey yok. Değerlerin yerine ne konulacağı veya değerler olmadığında insanların ne üzerine uzlaşacaklarına dair hiç bir fikir vermiyor. Fakirler ile zenginler, güçsüzler ile güçlüler arasındaki dengeyi sağlamaya çalışacak olanın ne olduğuna dair hiç bir ipucu yok kitapta. 

Bizi “Yeni Kapitalist Egemenlere” güvenmeye, eşcinseller ile kadınların birlikte inşa edecekleri yapıyı desteklemeye çağırıyor. Şikayet edilenlerden ahlak, erdem ve küçük erkeklerin tasfiyesinin işaretleri her yerde kendisini hissettirirken emperyalizmin, sömürgeciliğin, gelir eşitsizliğinin, Batı üstünlük düşüncesinin tasfiyesine dair hiç bir ip ucu yok. “İnsan Sonrasının işlevi, Yeni Kapitalist hamlenin önündeki engellerin kadınlar ve eşcinseller eli ile temizlenmesi mi” sorusu kitabın sonunda zihnime asılı kalan soru oluyor.

***

İnsan-sonrası, insan-ötesi…

Yazan: Erol Göka
Yaşadığımız zamanlara “insan hakları çağı” denmesine, temel haklar mefhumunun “insan” terimi etrafında oluşturulmasına itiraz ediyor “İnsan Sonrası” kitabının yazarı Rosi Bradiotti. Dur bakalım! Önce “insan” dediğiniz şu varlık kimdir, neyin nesidir? Bir konuşalım diyor. “İnsan-sonrası” (posthuman) fikriyatında olanlara göre hayvanlar dünyasındaki türler içinde bir tür olan insanın, kendisi kutsallaştırarak tarihin ve âlemin merkezine yerleştirmesi, hem saçma hem çarpık bir anlayış. Acilen yeni bir insan-tabiat ve teknoloji kavrayışına ihtiyaç var. Biraz felsefeye dalmazsak, bu fikriyatı tam olarak idrak edebilmemiz imkânsız.
“İnsan-sonrası” fikriyatında olanların çoğu, birkaç istisna dışında, tüm düşünce tarihine karşılar, çünkü düşünce tarihi “insan” (human) anlayışının egemen olduğu zamanları yansıtıyor onların gözünde. Aynı gerekçeyle düşünce tarihindeki birçok kimseyi, mesela Heidegger’i, Althusser’i, Foucault’u hatta “seküler hümanist” dedikleri Richard Dawkins’i bile defterden silmiş görünüyorlar.“İnsan-sonrası” yanlıları, Marx, Darwin, Bergson, Hume ve Derrida gibileri kendilerine yakın buluyorlar ama bir numaralı düşünürleri, 1995 yılında intihar ederek yaşamını yitirmiş olan Gilles Deleuze… “İnsan-olmayana ve üst-insana bizi açmak (…), durumumuz, bizi iyi çözümlenmemiş bileşimler arasında yaşamaya ve bizim kendimizi iyi çözümlenmemiş bileşimler olmaya mahkûm ettiği sürece felsefenin anlamı budur” diyecek kadar insanı alabildiğine soğuk ve maddi kategorilerle düşünen Deleuze.

“İnsan-sonrası” taraftarları, sonuna kadar maddeciler; “vitalist materyalizm” favori kavramlarından. Ama onların maddeciliği, bildiklerimizden biraz farklı… Madde yerine “form”, mevcudiyet yerine “örüntü” (pattern), ortam yerine “mesaj” demeyi yeğliyorlar. Zira dijital teknolojiler sayesinde enformasyonun bedenini kaybettiğini, gayri-maddi bir yapıya dönüştüğünü, yaşamı olduğu gibi taklit etmeye çalışan yapay bir yaşam (artificial life) ortaya çıktığını düşünüyorlar. Gerçek canlılıkla (Alife) yapay canlılığı (A-life) ayırt ettiklerini söylüyorlar. Zihni, evrensel bir sembol işlemcisi olarak kavramsallaştırıyorlar. Zihin ve bilgisayarın tamamen aynı olmasalar da bazı ortak işleyiş mekanizmalarını paylaştıkları kanaatindeler. Doğa-kültür, insan-hayvan, insan-makine, hayat-oyun, kadın-erkek ayrımları sahte onlara göre, bunların hepsini aşmak istiyorlar. “Makinelerimiz rahatsız edici derece canlı, bizler ise korkutucu derece cansızız” diyorlar. Onlar için; bilim, yaşamın sadece bilgi iletme birimlerinden (bit) meydana gelen dijital bir enformasyon, insanın da evrim oyununda makinelerden farksız bir oyuncu olduğunu ortaya koymuş; teknoloji ise insandan daha iyi işlev gören makineleri yaratmıştır. Artık insanı, sanki özel bir varlıkmışçasına ele almaktan, mesela “insan hakları” gibi başlıklar altında düşünmekten tamamen vazgeçmek lazım gelir.

Gelelim “insan-ötesi” fikriyatına yani transhumanizme. Transhumanizmin insanın biyolojik varlığına odaklanmış ve teknolojinin imkânlarıyla onu dönüştürmeye çalışan bir anlayış. Bilim ve teknoloji yoluyla insanın biyolojik varlığının ve sınırlılığının aşılmasını savunan bir akım. “İnsanlık, gelecekte bilim ve teknoloji tarafından derinden etkilenecek bir yerdedir. Bizler yaşlanmanın, bilişsel kısıtlamaların, istemsiz acı çekmenin ve Dünya gezegenine hapisliğimizin aşılması yoluyla insanın potansiyelinin genişletilmesinin imkân dâhilinde olduğunu öngörüyoruz” diyorlar. Günümüzün teknolojik imkânları, hâlihazırdaki implantlar, protezler, dijital teknolojiler, biyoteknolojideki ve nörofarmakolojideki gelişmeler, transhumanistlerin insanın potansiyelinin daha da güçlendirilmesi senaryoları için ipuçları veriyor. Bu senaryolar arasında, insan bilincinin makinelere yüklenmesi, istenmeyen kişilik özelliklerinin kaldırılması ve ölümsüzlüğe ulaşma da var.

Görüldüğü gibi teknoloji, şişede durduğu gibi durmuyor. İnsan düşüncesini de hemen etkileyerek kendisine uygun ütopyalar da ortaya çıkarıyor. Ne yazık ki bu fikirler, bazı marjinallerin tuhaf fantezileri değil. “İnsan-ötesi” düşüncesi yani transhumanizm, devletlerin savaş politikalarını derinden etkilerken, “insan-sonrası” fikriyatı akademiden başlamak üzere hızla yaygınlık kazanıyor.

İnsan-ötesi akımının güçlü bir felsefi alt-yapısı yok daha çok pratik sorunlar nedeniyle gündemimize gelebilir ama “insan-sonrası” fikriyatı öyle değil. Ateizm ve materyalizm, inancı reddediyordu. “İnsan-sonrası” ise insanın özünü değiştirmeyi, onu “yeryüzünün halifesi” olma makamından indirmeyi amaçlıyor; doğrudan doğruya insana meydan okuma…

Yeni Şafak 
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Ev satılmaz” derdi Merhum Mehmet Şevket Eygi

Gazetecilik hayatıma “İslami Camia”da devam etmeye karar verdikten ve bunu Allah’ın izniyle gerçekleştirdikten hemen sonra …

Kapat