Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Seçme Yazılar / İnsanlığı Diriltecek Yegane Hakikat: Ümmileşmek / Yusuf KAPLAN

İnsanlığı Diriltecek Yegâne Hakikat: Ümmileşmek

İkinci bir medeniyet krizi ile karşı karşıyayız. İslâm, Müslüman coğrafyada toplumların omurgasını, ruhunu, belirleyen tek kaynak olan özelliğini yitiriyor. Öyle bir hale geldi ki, Müslümanların yalnızca kıyafet gibi giydikleri, işlerine yaramadığı anlarda da kaldırıp attıkları, hayata dair hiç bir değişim, dönüşüm, diriliş ve coşku ifade etmeyen bir cesede dönüştü.

İnsanlığı Diriltecek Yegane Hakikat: Ümmileşmek / Yusuf KAPLAN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İnsanlığı Diriltecek Yegâne Hakikat: Ümmileşmek

İkinci bir medeniyet krizi ile karşı karşıyayız. İslâm, Müslüman coğrafyada toplumların omurgasını, ruhunu, belirleyen tek kaynak olan özelliğini yitiriyor. Öyle bir hale geldi ki, Müslümanların yalnızca kıyafet gibi giydikleri, işlerine yaramadığı anlarda da kaldırıp attıkları, hayata dair hiç bir değişim, dönüşüm, diriliş ve coşku ifade etmeyen bir cesede dönüştü.

Çünkü İslam toplumları meseleleri İslam’ın çağlar ötesi kaynaklarına dayanarak çözecekleri yerde sürekli değişen bilim gibi, hayatın her noktasını esir almış tüketim çılgınlığı, hız, haz ve arzulara müracaat ediyorlar. Kur’an, hadis, sünnet ve medeniyetle olan irtibatları da söylem düzeyinde. Yeni dünyalar inşa eden, zihinleri şekillendiren temel kaynaklar maalesef bunlar değil.

HURAFELER ÇÖPLÜĞÜ CAZİP GELİYOR

İslam toplumlarının hayatı pagan çağdaş hurafeler yönlendiriliyor. Zihinler dünyaya ve hatta İslâm’a bakışları teknolojiyi kutsallaştırma, tüketime köle olma, haz ve arzuların tuzağına düşme gibi çağdaş hurafeler çöplüğü tarafından şekillendiriyor.

İçerisinde bulunduğumuz toplum postmodern kültürün kıskacında. Bütün dünyayı olduğu gibi, İslâm dünyasını da ayartıyor, paganlaştırıyor, kölesi yapmayı başarıyor!

Durmaksızın paganlaşan bir dünyadan Müslüman toplumlar da ürpertici şekillerde nasibini alıyor. Daha da vahimi bundan sonra devreye giriyor. İslam alemi, coşkusunu yitirmesine neden olan, ruhunu yitirmesine kapı aralayan bu ölümcül ayarlardan ve pespaye sekülerleşme biçiminden şikayetçi değil. Öyle bir hale geldik ki hiç bir şey olmamış gibi davranıyor, olanı biteni güle oynaya izliyor ve yuvarlanıp gidiyoruz.

Öylesi bir uykunun içerisindeyiz ki, postmodern pagan hayat o kadar ayartıcı bir şekilde ağlarına alarak Müslüman toplumların da ruhunu ve coşkusunu buharlaştırıyor ki, ontolojik bir felaket yaşıyoruz ve farkında değiliz!

Bugün “İslam dünyası” ifadesinin de içi boş. Çünkü Müslümanların inşa etmediği bir dünyaya İslam dünyası dememiz abesle iştigal olur.

ÇÖZÜM ÜMMÎLEŞME

İslam coğrafyası dünyaya dair hesap-kitap yapmak yerine, muhasebe yapabilme melekelerini keşfedebilirse, dünyaya dair hesaba girişmenin sadece Müslümanların değil, insanlığın felâketi olduğunu görebilir. Zira muhasebe yapma, insanlığın yükünü omuzlarında hissetme basîreti, feraseti ve yükümlülüğü kısacası böyle bir “göz” sadece Müslümanlarda var şu çivisi çıkmış dünyada!

Öyleyse sözünü ettiğim, bu “göz”, bu feraset ve basiret ne?

İki kelimeyle: Ümmîleşebilme melekesi!

Şunu iyi bilmemiz lazım: Ümmîleşebilme özelliği, hassasiyeti yalnızca Müslümanlarda var evet. Fakat -elbette ki- gizil, potansiyel, bilkuvve güç olarak!

Peki, ümmîleşmek, ne demek ve biz nasıl ümmîleşeceğiz?

Kısa ve öz bir tarif yapmak gerekirse ümmîleşmek; çağı tanıyarak, çağı tanımadığımızı ilan etmek demek!

Bakara Suresi143. âyette beyan ve tarif edildiği üzere “vasat ümmet” olmak demek yani.

ÜMMÎLEŞMEK “VASAT ÜMMET” OLMAK YOLCULUĞU

Vasat ümmet, merkez ümmet demek. Hücurat Suresi’nde verilen ilkeyi (=literârafû=tanımak, tanış olmak ilkesini) hayata geçirerek, tıpkı Peygamberimiz (sav) gibi, şu üç şeyin hem tanığı hem de tanıdığı kişi olmak:

1-Hakikatin ve Hakikat Çağrı’sının şahidi (tanığı ve tanıdığı kişi) olmak. Yani hakikate teslim olmak, şeksiz-şüphesiz iman etmek.

2-Hz. Âdem’den bu yana ortaya konan insanlık birikiminin, bütün çağların ve çağrılarının şahidi (tanıdığı ve tanıdığı kişi) olmak.

3-İçinde yaşadığımız çağın ve çağrısının şâhidi (tanıdığı ve tanıdığı kişi) olmak.

Özetle, tıpkı âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (sav) gibi, hiç kimsenin kınamasına aldırış etmeden, “bir elimize güneşi, bir elimize de ayı verseler bile davamızdan asla vazgeçmeyeceğimize” söz vererek bütün zamanları seferber etmek, bütün zamanları kendi çocuğumuz kılabilmek ve bütün zamanların çocuğu olarak insanlığın hakikatle buluşturulması yükünü ve yükümlülüğünü taşıma Müslümanca coşkusu, neşvesi ve heyecanıyla nefes alıp verebilmek.

Ümmîleşmek, bütün insanlığı çağdaş hurafelerin ördüğü körleştirici ağlardan kurtararak hakikat yolculuğumuzun önündeki bütün taşları temizleyerek insanlığı hakikat medeniyeti yolculuğuna çıkaracak bütün yapı taşlarını döşeyerek yeni baştan ümmîleşmeye davet etmek demek.

Asla aklımızdan çıkarmayalım: Biz, hakkını vererek ümmileşebildiğimiz, vasat ümmet olabildiğimiz zamanlarda İslam beldelerini inşa ettik, sonrasında da dünyaya barış yurdunu ve insanlık yurdunu armağan ettik. Bugünün en büyük güçleri, mazileri tarihin en eski dönemlerine kadar uzanan köklü “medeniyet”ler bunu asla başaramadılar. 

Sözün özü: Şayet yeniden ümmîleşip, “vasat ümmet” olabilirsek Müslümanca bir şuurun dünyayı yeniden diriltecek yegane ve büyük bir nimet olduğunu keşfedilecek. Vesselam.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Önceki yazıyı okuyun:
Gençlerle Görgü Kuralları Üzerine..

Gençler için görgü kuralları Şu an belki öğrencilik günlerini yaşıyorsunuz. Yakın bir zamanda mezun olup, bazılarınız üniversiteye gidecek, bazılarınız ise bir meslek sahibi olacak. Yaşamınızın...

Kapat