Ana Sayfa / Yazarlar / İntikam

İntikam

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İntikam

Yatsıdan sonra gece yarısından önce idi. Biraz dışarıda dolaşıp kafamdaki düşünceleri dağıtmak istiyordum. Birkaç aydan beri bu vakitlerde yürüyüş yapmayı adet haline getirmiştim. Karanlığın günahları, kötülükleri, çirkinlikleri örttüğü gecelerde kaldırımların esrarlı havasını hissetmek her zaman için bana cazip gelmiştir. Bununla beraber gece yarısından sonra dışarı çıkanların pek makbul canlılar olmadığının bilincinde olmakla birlikte benim bu akşam yürüyüşlerim gece yarısına kadar sürer ve muzır mahluklar sokaklara dökülmeden son bulurdu. Gece yarısından sonra zararlı haşerelerin, böceklerin, farelerin, köpeklerin, cinlerin, şeytanların, ayyaşların, kumarbazların, fahişelerin, hırsızların ve hastalıkların faaliyete geçtiği saatler başlayacağı için mütedeyyin insanların o saatlerde evlerine çekildiğini biliyordum.

Karanlık bir sokağın dar kaldırımlarında yürürken çalıların arasından küçük bir çocuğun bana baktığını gördüm. Ürperdim! Bu saatte küçük bir çocuğun çalıların arasında tek başına ne işi olabilir? Hem çocuğun üstü çıplaktı ve bakışları da çok tuhaftı. Sanki beni tanıyan büyük bir adam gibi karşımda duruyordu. Kaşlarını çatmış masmavi gözleri ile bana kızarak bakıyordu. Gözlerimi onun bakışlarından ayıramıyordum. Oradan uzaklaşıp gitmem imkansızdı. Çünkü çocuk bakışlarıyla beni kıpırdayamaz hale getirmişti. Ona doğru yaklaştım. Çocuk başını yere doğru eğerek yüzündeki ifadeyi sertleştirdi. Kin ve nefret dolu bakışlarla alt dudağını sarkıtıp burnunu çekti. Bana “Abi” diye hitap ettiğinde ağzında dişlerinin olmadığını ve yüzünün korkunç bir şekle büründüğünü gördüm. Korkunun verdiği panik ile gücümün yettiği kadar oradan uzaklaştım. Nefesim tükenip de bir adım daha koşamayacağım zamana kadar koştum. Sonra yürümeye başladım. Gece karanlığında daha önce yürümediğim sokaklarda titreyerek yürüyordum. Sanki bu çocuk karşıma tekrar çıkacakmış gibi bir hisse kapıldım. Bu his içimin ürpermesine ve korkunun bütün vücudumu kaplamasına sebeb oluyordu. Allah’ım bir an önce evime gideyim diye dua ediyordum. Bir saat sonra oturduğum semte iyice yaklaşmıştım. Eve arka sokaktan gelip apartmanın kapısından içeri girerken rahat bir nefes alıp ışığı yaktım. Ne olur ne olmaz diye apartmanın kapısını sıkıca kapattım. Kafamı çevirip merdivenlere yöneldiğimde çocuğun merdivenlerin basamağına oturmuş vaziyette beni beklediğini gördüm. Çenesini iki elinin arasına dayayıp bana küsmüş gibi bakıyordu.

“Niçin benden kaçıyorsun.” dedi.

Korkarak “Sen kimsin?” diyebildim.

“Sokağa atılmış ve kaybolmuş bir çocuğum.” dedi.

“Peki adın ne senin?” diye sorup korkumu biraz hafifletmeye çalıştım.

“Benim adım yok.” dedi.

“Nasıl adın olmaz.” dedim.

“Çünkü ben senin kardeşinim.” dedi.

“Ama benim kardeşim yok ki.” dedim.

“Zaten kardeşin olmadığı için adım yok.” dedi.

“Konuştukların çok anlamsız sözler.”

“Ahmak daha anlamadın mı? Ben senin kardeşinim, annenin ise cinayetiyim. O kadını bir elime geçirirsem soracağım ona.”

“Sen anneme niçin kızıyorsun.”

“Çünkü o beni sokağa attı. Hem de daha doğmadan bir cenin iken sokağa attı.”

“Yani kürtaj mı?”

“Evet. Anneme söyle sakın dışarı çıkmasın yoksa başına bir şeyler gelebilir.”

“Ne yapacaksın ona?”

“Boğazına saldırıp bütün gücümle sıkacağım. Karnını delik deşik edeceğim. Bana yaptığı kötülüğün intikamını alacağım ondan.”

“Sakın yapma, onunla konuş seni şefkatle bağrına bassın.”

“Yapacağım, yapacağım.” diye dört defa tekrar etti.

Kini ile iradesini güçlendirmeye çalışıyordu.

Kardeşim olduğunu kabullenmeye başlamıştım fakat içindeki kin ve nefret beni ürkütüyor ve temkinli hareket etmeye devam ediyordum.

“Niçin bu zamana kadar görünmedin?” dedim.

“Sizin yerinizi ancak bulabildim.” dedi.

Fazla konuşmak istemediği her halinden belliydi. Soru sormama fırsat bırakmayarak pantolonunun kemeri ile karnı arasına sakladığı büyükçe bir ekmek bıçağını çıkarıp üzerime doğru gelmeye başladı. Korkarak geri çekildim. Gerileyerek giderken: “Dur sakın yapma.” diyordum.

“Korkma sana bir şey yapacak değilim. Senin kabahatin yok. Benim derdim annem olacak o kadınla.” dedi.

“Bu kin ve nefreti bırak pişman olacağın şeyleri yapma.”

“Bana yaptıklarından dolayı pişman olmayan kadına karşı ben de yaptıklarımdan pişman olacak değilim.” dedi.

Elindeki bıçağı sallayarak: “Hadi çabuk beni anneme götür.” dedi.

“Tamam götürürüm fakat bıçağı bana vermen şartıyla.”

“Bıçağı sana veririm ama işi bittikten sonra.”

Biz konuşurken apartmanın merdivenlerinden inen birinin ayak seslerini duydum. Aşağıya inenin kim olduğunu merak ettiğim için kafamı kaldırıp merdiven aralığından yukarıya baktım. Aşağıya inen kişinin komşumuz olduğunu gördüm. Kardeşim hemen merdivenlerden aşağıya koşarak bodruma inip saklandı.

Komşumuz “Merhaba” dedikten sonra birisi ile konuştuğumu zannettiğini söyledi. Ben de durumu belli etmemek için yürüyüş yaptığımı ve eve çıkacağımı söyledim.

Merdivenleri süratle tırmanıp evin kapısını cebimden çıkardığım anahtarla açtım. Hızlıca eve girip kapıyı kilitledim. Eve girince anneme seslendim ve ona kardeşimden bahsettim. Önce inanmadı bana kızar gibi oldu sonra düşüncelere daldı. Hareketsiz bir vaziyette derin düşünceler içinde iken ve ben de onun bu halini sessizce seyrederken birden kapı çaldı. Zil sesini duyunca ikimizde aynı anda irkildik. Annem ısrarla kapıyı açmamı söyledi. Ben de kapıyı açtım. Kapıyı açar açmaz kardeşim elindeki bıçakla üzerime doğru gelip beni iterek içeri daldı. İçerideki odaya doğru koşup annemi karşısında görünce o da annem gibi hareketsiz bir vaziyette donup kaldı. Elindeki bıçağı yere bıraktı ve ağlamaya başladı.

Anne şefkati ve kokusu kardeşimin başını döndürdü. Bütün kinini unutturdu. Sadece “Anne” diyebildi. Anne şefkatinde her şeyi eriten sıcaklık kardeşimin kalbini yumuşattı. Kinini bitirip yok etti.

Anne diyerek kucağına doğru koşuyor ve gözlerinden sicim gibi yaşlar boşanıyordu. Bu manzarayı ve kardeşimin kendisinden hiç beklemediğim bu tepkisini görünce ben de ağlamaya başladım. Annem şok olmuştu. Üzüntüsünden ve pişmanlığından ne yapacağını bilemiyordu. Sonra üzerine doğru koşup gelen kardeşimi kucağına alıp hasretle kokladı.

“Yavrum ben ne yaptım. Nasıl bir insanım ben.” dedi.

“Kardeşim bütün kinini unutmuş, anne şefkatinin sıcaklığı içinde erimiş, yüzünü annemin göğsüne gömmüş vaziyette sessizce ağlıyordu. Bir ara başını kaldırıp gözlerine bakarak:

“Anne bana bir daha kötülük yapma tamam mı?” dedi. Annem “Yavrum.” diyerek gözyaşları içinde kardeşime sarıldı. Hayatında ilk defa anne şefkatinin sıcaklığını hisseden kardeşim başını annemin göğsünden kaldırmayarak: “İyilerin neden iyi, kötülerin ise neden kötü olduğunu anlamak için anne kucağının sıcaklığını tanımak lazımmış.

Anneler şefkatli olsalar çocuklar bu kadar çok suç işlemezler.” dedi.

Annem gözyaşlarını silerken: “Eğer anneler, zalim insanlar tarafından kandırılmasalar böyle bir şeyi asla yapmazlar. Kalbimizde öyle bir şefkat var ki; çocuklarımız için kendimizi bile feda etmekten çekinmeyiz.” dedi.

Kardeşim: “Beni bırakma!” diyerek daha sıkı sarıldı.

Annem kardeşime şefkatle sarılıp, yüzünü onun başına dayadı ve hıçkırarak ağladı.

(2002)

 (Yol İsimli Kitaptan)

Yazar : Abdullah ÖZTÜRK

1963 miladi ve 1383 hicri senesinde, Ankara’da dünyaya geldi.
Gazi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldu.
Memleketi Şeyh Ali Semerkandi Hazretlerinin yaşadığı ve medfun olduğu Şeyhler beldesidir.
Huccet, Hulasa, Fıkhul Kebir, Fıkhul Evsat, Fıkhul Asgar, Hıristiyanlara Mektuplar, Yol, Bir Şahıs Bir Olay, Cevher İnci Altın, Suristan, Kalbimin Aydınlığı 40 Hadis, isimli eserlerin yazarı, halen ilmi araştırmalarını devam ettirmektedir.

Web Sitesi
Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Yorumlar

  1. avatar

    Allah razı olsun abi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Önemli Bir Kur’an Kavramı, Ulü’l-elbâb

Önemli Bir Kur’an Kavramı, Ulü’l-elbâb Akıl kelimesi Kuranıkerim’de isim olarak geçmez, fiil olarak yer alır. Demek …

Kapat