İran Kime Hizmet ediyor?
Batılı düşünce adamlarının ABD yönetimine ve son seçilen Başkan Trump’a mesajı açıktır: DAEŞ’i ve İran’ı tamamen tahrip etmeyin, onun, güçsüz bir şekilde varlığını korumasını sağlayın. Zira bırakın, Müslümanlar, birbirini öldürsün…”
Siyonist stratejik düşünce yapılanmasının “Müslümanların birbirini öldürmesini uzaktan seyretmeye dayandığını” anlamak çok kolaydır. Çünkü yıllardır bu husus apaçık bir şekilde ortadadır ve her geçen gün DAEŞ, El- Kaide ve Boko Haram gibi örgütlerin el altından desteklenmesi çok açık bir şekilde görünmektedir.
Bununla birlikte Batı dünyasının Türkiye’de halkın 15 Temmuz’daki güçlü duruşundan sonra ortaya çıkan “İman gücü” gerçeği ile yüzleşmek zorundadır. Artık plan yaparken “15 Temmuz” direnişi daima göz önüne alınacaktır. Fakat İslam’a olan düşmanlığın asla sona ereceğini asla düşünülmemelidir. Çünkü kıyamete kadar bu mücadele sürecektir, vesselam…
Ortadoğu’daki güçler mücadelesini “Sünni-Şii Savaşı” zemininde yürüten İran’ın aklını başına alma zamanı çoktan geçmiştir. Hiç olmaz ise Türkiye’yi örnek alıp Batı’ya karşı tedbirli olma konusunda uyanık olmak zorundadırlar.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in, Şii milislerin ve Hizbullah’ın Irak-Suriye’de Sünni sivillere yaptıklarını görmezlikten gelip saklamaya çalışması ibretle doludur. DAEŞ’in sadece İran’a karşı kullanıldığını savunarak, mezhepçi politikanın savunuculuğu yapmak akıl dışı ve insafsızlıktır. Ne gariptir ki örgüt en kanlı eylemlerini Irak-Türkiye ve Suriye’de gerçekleştirirken İran halkını hedef alan hiçbir eylemine şahit olunmamışken bu yazılar manidardır.
İsrail Güvenlik Konseyi Direktör Yardımcısı (Albay) Dr.Eran Lerman: “DAEŞ’in varlığı İran için bir hediyedir. O, bu yolla Türkiye’ye tuzak kurabiliyor, Suudi’leri baskı altında tutabiliyor ve daha da vahimi, İran’ın Irak ve Suriye’deki vekâlet örgütlerinin (Hizbullah-Şii milisler) Sünni topluma yaptıklarını meşrulaştırabiliyor” diyerek İran politikalarını gayet güzel izah etmektedir.
Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekatı ile “büyük bir oyunu bozduğunu” herkes görmek zorundadır. Sünni-Şii çatışmasını da önleyecek olan bu harekât batı menfaatlerine aykırıdır. İşte bu yüzden akla gelmeyen kışkırtmaları yapabilmektedirler.
Suriye uçağını 24 Kasım’ın birinci yıldönümünde gece vakti kullanmak Şeytanın dahi aklına gelmeyecek bir eylemdir. Bu sayede Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirip Fırat kalkanı harekatını durdurmaya çalışıyorlar.
Fakat Türkiye bu ahlaksız planları görerek ani reaksiyon göstermedi. Elbette bunun cezasını kesecektir lakin zamanı gelince. Öncelikle Bab, Münbiç alınmalı sonra Afrin’deki PKK varlığı sona erdirilmelidir. Zaten bunlar yapıldıktan sonra Suriye rejiminin ayakta kalması imkânsız hale gelecektir. Kuşatma altındaki Halep düşse dahi Afrin’in düşmesinden sonra bütün rejim güçlerinin dört bir yandan sarılıp yok edilmesi mümkün olacaktır, vesselam…
- Kayıt Dışı Ekonomi ve Çözümleri Kitabı - 23 Ağustos 2020
- Hani Avrupa Ayağa Kalkacaktı? - 20 Ağustos 2020
- Şimdi Sıra Birinci Maddeye Geldi - 15 Ağustos 2020
- Yalancının Mumu 51 Senedir Yanıyor - 13 Ağustos 2020
- Kadına Şiddet Şapka İle Başladı - 11 Ağustos 2020
- Fuat Sezgin’in Arapçanın Üstünlüğüne Dair Görüşleri - 8 Ağustos 2020
- Necip Fazıl Kısakürek’i Farklı Gösteriyorlar - 3 Ağustos 2020
- Ölümü Unutmuş İnsanlara Bir İbret Dersi - 28 Temmuz 2020
- Kelam-ı Ezelî ve Hutbenin Arapça Okunması - 25 Temmuz 2020
- Böyle Anayasa Olmaz - 20 Temmuz 2020