İskender Pala’nın son çalışmalarından birisi Kalp adını taşıyor. 328 sahifelik bir eser, bendeki kitap Nisan 2019’da basılmış. Napolyon “zulüm dehaların ekmeğidir” demiş. Kuyuya atılıp sonra semavi bir el ile kurtarılan Cenabı Yusuf, esir pazarında satılmış, bütün bunları nasıl seyretmiştir, bunu eğer layık görülür de cennete gidersek, Alah’tan ahiret sinemasında seyretmeyi isteriz, bütün sıcaklığıyla büyük dramaturgdan.
İskender Pala Büyük İskender misyonu ile ülkemizi dolaşıyor zihinlerde, akıllarda, kalplerde. Üniversite’nin medarı iftiharı olan bir insan. Bizim üniversitemizden statü avına çıkmış insanlar görünür, İskender Pala gibi kendini milletine ümmetine adamış birkaç adam olsa neler olmaz ki.. Ucuz cengaverlik, kahramanlık pozları ile büyük olunmuyor, milletine, onların dinine, tahassüsüne hizmet etmek ne büyük bir lütuf, ihsan-ı ilâh. Bu yüzden İskender Pala’ya tebrik ediyoruz. Hayatı başarılarla ödüllerle süslenmiş, herşeyi haketmiş, milleti de ona layık olduğu payeleri vermiş. Allah benzerlerini çoğaltsın.
Sayın Pala, eserini neden yazdığını, araştırmalarını anlatır, Sunuş kısmında. Kalbin ilim dünyasındaki yerinin değişmelerini anlatır. “Bilim tarihi boyunca bilincin merkezini beyin olarak gören tıp dünyası onun kalp olduğunu söylemeye başladı.” Bu dönüşü yorumlar. “Madem insan kalbe dönüşten bahsediyor ve bunun gerekliliğini vurguluyor. Artık biliyoruz ki kalbimiz yalnızca maddi hayatımızın vazgeçilmezi değil, manevi hayatımızın da düzenleyicisi, insanlığın yitiği, sılası. Hakikate açılan kapı salt hakikat.” Kalp ile ilgili bir eser düşünür izlenimlerini anlatır.” Okudukca keşfetmeye başladığım bir hakikatler evrenindeydim artık. İtiraf ederim ki ben derslerimde kırk yıldır anlattığım kalbi hiç bilmiyormuşum. Bu kitapta yaptığımız şey kalbin kültüre bakan yönünü anlatmaktan ibarettir.”
Kitap üç bölümden oluşmuş. Kalp külliyatı, Kalp Muhteviyatı, Kalp Spekturumu. Birinci bölüm kalbi tanımak, ikinci bölüm kalbi yönetmek, üçüncü bölüm ise kalbi içselleştirmek için” Kitabın muhteva kısmına şu güzel cümle ile girilir. “Allah yolu bilgiye, kalbin yolu bilgeliğe, ya sen yolcu”
Pala, Yunus’un bir şiiri ile başlıyor. Şiir ne kadar yüksek bir hissediş örneğidir, biz bütün kendini aydın sananlar Yunus’un müridi olacak bir nitelikde miyiz bize bu şiir onu anlatıyor.
Hak bir gönül verdi bana
Ha demeden hayran olur
Bir dem gelir şadan olur
Bir dem gelir giryan olur
–
Bir dem sanasın kuş gibi
Şol zemheri olmuş gibi
Bir dem beşaretten doğar
Hoş bağ ile bostan olur
–
Bir dem gelir söyleyemez
Bir sözü şerh eyleyemez
Bir dem dilinden dür döker
Dertlilere derman olur
–
Bir dem varır mescitlere
Yüz sürer onda yerlere
Bir dem varır deyre girer
İncil okur ruhban olur
–
Bir dem gelir İsa gibi
Ölmüşleri diri kılar
Bir dem girer kibr evine
Firavn ile Haman olur
–
Bir döm döner Cebraile
Rahmet saçar her mahfile
Bir dem gelir gümrah olur
Miskin Yunus hayran olur
Efendimizin asm bir hadisini nakleder, kalbi nasıl harika tarif eder. “Kalpler her an yer ve şekil değiştirme konusunda kuşlara benzer” uluhiyetin mektebinden çıkmış bir söz. İbni Mace bu cevherden muktebes bir cümle kullanır. “Kalp çölde bulunup rüzgarın alt üst ederek çevirdiği kuş tüyü gibidir.” Pala da bir kalp uzmanıdır, söyler:” Allah kendi hakikatini insana yakınlaştırmak için kalpleri bir özleyiş yurduna çevirmiş”
Kalp öyle bir çekirdek ki hem insan denen meyvenin hem de kainat denilen ağacın özü. O özün içindeki öz de kalbimiz Rab Taala’nın “düşünüp öğüt alasınız diye her şeyi çift yarattık” (Zariyat 49) Allah hiçbir adamın içinde iki kalp yaratmamıştır.” (Ahzap 4.) Bu yüzden özeldir değerlidir. Çamurunu Kabe toprağından almıştır.” Mevlana “Ey can bülbülü bu kafesin içinde ne zamana dek bu yalnızlıkta tek kalacaksın.” diye sormakta haklıdır. Bir dipnotla konuya açıklık getirir. “Hz Adem yaratılacağı vakit, Allah u Taala Azrail Aleyhisselama yeryüzünden toprak getirmesini buyurmuş, o da dünyanın değişik yerlerinden topraklar almıştır. Yaratılış esnasında kalbe denk gelen toprak meğer kabe arazisinin toprağıymış.”
Ahiret pazarının tek değerli cevheri kalptir. “O gün ne mal ne evlatlar fayda verir, ancak Allah’a arınmış kalple gelenler müstesna” (Şuara 88)
“Pagan Ortadoğu inaçlarında ölümden sonra kişiyi yargılayan mabutlar kalbi yerinde bulamayacak olurlarsa o kişinin ebedi hayat için sorgulanmasına gerek duymazlar, dolayısıyla onun Cennete girmesine geçiş izni vermezlermiş”
Kalbin nasıl her kılığa girdiğini anlatan bir vahşi tesbit: “Vezüv yanardağının korkunç lavları altına her şeyi ile birlikte gömülen ünlü Pompei şehrindeki genelevlerin kapısında kalp sembollerinin bulunması bu yüzdendir.”
Kalbin tarihini anlatır Pala. “İbn-i Sina’nın yazdığı ve dünya bilim tarihinde Ortaçağ tıbbının en yetkin kitabı olarak kabul gören El-kanun fi’ Tıb, bütün batı biliminin kalp tasavvurlarına yön vermiştir.” Bu kitabı “Mansur Bin Muhammed b ilyas’ın Teşrih-i Beden-i İnsanî (Anatomi ) kitabı takip eder. Bu yolda bir tesbit daha. “Çağının pek çok ilmini topladığı Netayic ül Fünun adlı ansiklopedik bir eser yazan ünlü şair Nevi’nin bir beytini okuyalım:
Dil safhasına baktım, etrafı cümle meşrûh
Bildim bu nüsha çıkmış bir züfunûn elinden
(Gönül denilen aşk sayfasına baktım, kenarları hep şerh edilmiş, açıklamalarla doldurulmuş, anladım ki bu nüsha aşkı bilen birinin elinden geçmiş” Kalple ilgili bir tesbit daha; “En son evrenin frenakslardan oluştuğunu söyleyen kuantuma uygun hareket ettiğini de bulabildiler.”
Kalbin Anatomisi bölümünde giriş cümlesi bir resim tablosu yorumudur. “19. Yüzyıl ressamlarından William Holman Hunt’un ünlü bir tablosu vardır. Ressam geceleyin elindeki fenerle bahçede duran filozof kılıklı bir adamın göründüğü bu tabloya “Kainatın Işığı” adını vermiştir.Resimdeki adam serbest kalan eliyle bir kapıya vurmakta ve içeriden gelecek cevabı beklemektedir. Rivayet edilir ki bu tabloyu tedkik eden bir sanat eleştirmeni ressama dönerek takılmış. “güzel bir tablo Üstad, lakin manasını bir türlü kavrayamadım, adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak gibi duruyor, çünkü kapıya bir tokmak koymayı unutmuşsunuz.” Ressamın cevabı eleştirmenin yüzünde bir mahcubiyet kırmızılığına yol açmış. “Adam alelade bir kapıya vurmuyor ki azizim, bu kapı insan kalbini temsil ediyor. Yalnızca içerden açıldığı için dışarda tokmağa ihtiyacı yoktur.”
Kalp dakikada yetmiş saatte 4200, günde ortalama 100,800 defa bizim için kasılıp gevşeyen ve bunu aralıksız yapan bir aygıttır. Eğer yorulsu günden yüzbinden ziyade kasılıp gevşemeye devam eder miydi? Eğer yorulsa Allah’ın günü bunca yorgunluğa kalp mi dayanırdı.
Kalp işte sevmek ve sevilmek istemesi asla şımarıklığından değil, damarlarındaki asil kandan. Akıl ile çatışıp durması geçimsizliğinden değil bilakis hilesiz, hakikatli, hasbî olduğundandır.
Kalbimizin durmadan kasılıp genişlemesi aslında içimizden evrene dağılan bir yayın frekansı, bir radar dalgasıdır. Ürettiği manyetik alanın beyninkinden beş bin kat büyük olduğunu biliyor muydunuz?
Bilim insanları kalbin zekasının aklın zekasından ileri olduğunu ve kötü düşüncelerin bu yüzden ona hep zarar verdiğini söylüyorlar. Yani erdemlerin dışında kalan her türlü insanlık halleri kalbi kirletiyor. Kalp ancak iman sayesinde tesirli olur. İlimler kabuğunda oyalanır kalbin, ilan ise bir kalbin lezzetini tatmaktır. Kalp soğuk tutumlardan rahatsız olur.
Bir et parçası zannettiğimiz kalbin içinde ondan ayrı bir kalp vardır, buna Rabbani Latife, ilahi cevher denir. Kur’an’da kalp manasında fuat kelimesi 130 defa geçiyor.
Bir hadisinde Allah Resulü “Ey kapleri değiştirip evirip çeviren Allah! kalbimi dinin ve taatin üzerine sabit kıl” şeklinde dua eder. (Müsned) Kalp imanın mahallidir ve inanç samimi bir şekilde kalp ile tasdik edilerek gerçekleşir.
Hakikatı zedelemek kalbi huzursuz eden şeylerin başında gelir, biz farkında olmasak da. Siz siz olun hakikatı zedelemeyin, hele hakaik-i imaniye ve Kur’aniyeyi. Her kalp bir hakikatı taşımak için yaratılmıştır.
- Çanakkale Şehitlerine - 18 Mart 2023
- 12 Mart Erzurum’un Düşman İşgalinden Kurtuluşu ve İstiklâl Marşı - 11 Mart 2023
- Mustafa Kavurmacı ile İlgili Bir Hatıra - 20 Kasım 2022
- Zafer Ayı Ağustos - 28 Ağustos 2022
- Kırkıncı Hoca, Hikmet Parıltıları - 22 Temmuz 2022
- Orhan Pamuk Maceram - 28 Ocak 2022
- Bir Yayıncıdan Rica - 3 Kasım 2021
- Resim ve Heykel Sanatı ve Denizli - 25 Ekim 2021
- Türkiye’nin Romanı Olarak Gün Doğmadan.. - 20 Ekim 2021
- Henri Troyat ve Lev Tolstoy Biyografisi - 9 Eylül 2021
hocama teşekkür ederim ancak bir de ricam var dil bilgisi kurallarına biraz daha uyulsa çok güzel olacak paragraflar karışıyor cümleler nerede başlıyor nerede bitiyor belli olmuyor bunu da düzeltseniz yazı daha iyi okunacak allah razı olsun