Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / İslâm Mezhepleri ile Hristiyan Mezhepleri Arasında Benzerlik Var mı?

İslâm Mezhepleri ile Hristiyan Mezhepleri Arasında Benzerlik Var mı?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İslâmî mezhepler ile Hristiyanlıktaki mezhepler arasında bir benzerlik söz konusu mudur?

Mehmed KIRKINCI

İslâm dinindeki mezhepler ile Hristiyan dinindeki mezhepler arasında büyük farklılıklar vardır. Zira İslâmî mezhepler itikat ve ibadete ait temel hükümlerde müttefiktirler. Hristiyan alemdeki mezhepler ise birbirlerinin küfrüne, dalaletine hükmetmişlerdir, her birisi âdeta müstakil bir din halini almıştır. Aralarında yıllarca devam eden savaşlar olmuştur.

İslâm mezhepleriyle Hristiyan mezheplerinin arasındaki farklılığın temelinde bu mezheplerin doğuş biçimi yatmaktadır.

İslâm mezheplerinin üç ana kaynaktan beslendiğini görüyoruz:

Birincisi Kur’an’dır. Mezhepler, aynı Kur’an’ın içtihada açık âyetlerinin farklı yorumlanmasından doğmuşlardır.

Hristiyanlıkta ise İncil bir tane değildir. Yetmişe kadar çıkan İncil sayısı, İznik toplantısıyla ancak dörde indirilebilmiştir. Farklı İncilerden doğan mezheplerin ise ayrı birer din gibi ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur.

İkinci kaynak hadistir. Allah Resulü (asm.) bizzat içtihat etmişler ve bu içtihatlar mezhep imamları için önemli bir kaynak olmuştur. Hazret-i İsa aleyhisselamın ise İncil üzerinde yaptığı bir içtihat gösterilemiyor.

Üçüncü kaynak sahabelerin yaptıkları içtihatlardır. Bu içtihatların bir kısmı Resûlullah hayatta iken yapılmış ve onun kabulüne mazhar olmuştur. Allah Resulünün (asm.), sahabenin alimlerine içtihat müsaadesi vermesiyle, ashap tarafından birçok içtihatlar yapılmıştır. Bunlar da mezhepler için üçüncü önemli kaynaktır.

İşte mezhep imamları bu üç kaynakta açık hüküm bulunmayan bazı yeni meselelerde içtihat yapmışlardır. Bunlar ise şeriatın ancak yüzde onunu teşkil eder.

Hristiyanlıkta ise havarilere dayandırılan bir içtihat da söz konusu değildir.

Hal böyle olunca, papazlar yukarıda sayılan üç kaynaktan mahrum kalmışlar ve kendi heveslerine, zanlarına bazen de menfaatlerine göre keyfi ve indi görüşler ifade etme hususunda serbest kalabilmişler ve birbirine zıt mezhepler ortaya çıkmıştır.

Hristiyanlık dini ruhani reislerin elinde bir zulüm ve tahakküm vasıtası olarak kullanılmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri bu hususu şöyle ifade etmiştir:

“Havas ve hükümet adamları elinde çok zaman Din-i Hristiyanî, bahusus Katolik Mezhebi; bir vasıta-i tahakküm ve istibdad olmuştu. Havas, o vasıta ile nüfuzlarını avam üzerinde idame ediyorlardı. Ve “serseri” tabir ettikleri avam tabakasında intibaha gelen hamiyetper-verlerini ve havas zâlimlerin istibdadına karşı hücum eden hürriyetperverlerin mütefekkir kısımlarını ezmeye vasıta olduğundan ve dörtyüz seneye yakın Firengistanda ihtilaller ile istirahat-ı beşeriyeyi bozmağa ve hayat-ı içtimaiyeyi zîr ü zeber etmeye bir sebeb telakki edildiğinden; o mezhebe, dinsizlik namına değil, belki Hristiyanlığın diğer bir mezhebi namına hücum edildi…” (bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, s. 436)

Diğer taraftan, İslâmiyette “düşün, sonra iman et” hakikati hâkimdir. Hristiyanlıkta ise “Düşünmeden inanacaksın, sonra yine düşünmeyeceksin.” hurafesi hâkimdir. Çünkü Hristiyanlıkta din aklın hükümlerine zıttır. Hatta, iman hususunda tefekkür küfürdür. Bir Hristiyan ruhani reisinin nasihati şöyledir; “Sakın aklı rehber ittihaz etmeyiniz, çünkü din akla külliyen muhaliftir.”

İslâm dini hüccet ve delil ile bir şeyi kabul etmeyi emreder. Hristiyanlarda ise delil ve hüccet ile iştigal etmek gereksizdir. Bununla uğraşanlar aşağılanır. Papazlar din namına telkin ettikleri faraziye ve hurafeler ile hiçbir zaman aklı tatmin edememişler ve vicdanları huzura kavuşturamamışlardır. Sadece hakikat ile hurafelerin arasını fark edemeyecek kadar şuursuz olan bir kısım sıradan insanları kandırmışlardır.

Bediüzzaman Hazretleri Hutbe-i Şamiye isimli eserinde,

“Biz Kur’an şakirdleri olan Müslümanlar, burhana tâbi oluyoruz. Akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-i imaniyeye giriyoruz. Başka dinlerin bazı efradları gibi ruhbanları taklid için burhanı bırakmıyoruz.” buyurur.”

Yine bir başka eserinde de “Her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mehenge vurunuz. Eğer altun çıktı ise kalpte saklayınız.” buyurmuştur.

İslâmiyet’te müçtehit ve mürşitler tarafından ortaya konulan hakikatler araştırıldığında, bu hakikatlerin akli ve nakli delillere dayandığı görülür.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Yâ İlâhenâ! Onu Cennete Dâhil Eyle!…

YÂ İLÂHENÂ! ONU CENNETE DAHİL EYLE!.. “Kim üç kere Allah’tan cenneti isterse  Cennet; 'Ya İlahi! …

Kapat