Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / İslâm’a ‘Terör’ İsnadının Oryantalist Temelleri: Ernest Renan’ın 1883’te İrad Ettiği Konferans

İslâm’a ‘Terör’ İsnadının Oryantalist Temelleri: Ernest Renan’ın 1883’te İrad Ettiği Konferans

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Fulya İBANOĞLU
Kur’an Kursu Öğreticisi/Kartal Müftülüğü

İslâm ve müslümanlar 1400 yıldır pek çok cepheden saldırıya, en hafif tabirle kargaşaya maruzdur. Kur’an-ı Kerîm’in teklif ettiği tefekkür dünyasına göre bunlar tabii olarak hak-bâtıl savaşının tezahürleridir. Bu mânâda farklı coğrafya ve kültürlerde kendi iç dinamikleriyle tasavvur ve idraklerini şekillendiren ümmet-i Muhammed’in tarihî süreçte birbirleriyle yaşadıkları çalkantılar bahs-i diğer.

Bu yazıda müslümanların, 19. yüzyılda gayr-ı müslimlerle, ama daha çok kendilerine düşmanlık besleyen gayr-ı müslimlerle imtihanının bir vechesi ele alınacaktır. Şöyle ki: Coğrafî keşiflerle Garb’ın Şark’ı bir sömürü metaı haline getirip zenginleşmesinden sonra, hatta buna paralel bir biçimde bu coğrafyaya müteveccih saldırıları dinî-fikrî-içtimaî bir hâl almıştır. Hususen müslüman Şark’ın dini/İslâm sebebiyle tefekkürde, siyasette, cemiyet hayatında “Garb’a nispetle” geri kaldığı iddiası kuvvetli bir şekilde dile getirilmiş, “İslâmiyet mâni-i terakkîdir” hükmü, bir fikr-i sabit halinde nerdeyse herkesin zihnine kazınmış, ancak mâninin İslâm’ın kendisinden değil müslümanlar tarafından yanlış anlaşılıp tatbikinden kaynaklandığına dair çok geniş bir literatür meydana çıkmıştır.1

Geçen yüzyılda bu iddianın en mühim fikrî mümessillerinden biri de Ernest Renan’dır. Yirmi iki yaşına kadar rahip okullarında ilahiyat eğitimi alan Renan, Ortadoğu dilleri, dinleri ve felsefesi üzerine yoğunlaşır; Süryanice, İbranice, Arapça tahsil eder; İbn Rüşd üzerine doktora tezi hazırlar. Nihayet 29 Mart 1883’te Sorbonne Üniversitesi’nde “L’Islamisme et la Science” başlıklı bir konferans veren Renan, İslâm’ın hür tefekküre mâni olduğu, bu sebeple müslümanların inhitat ettiğini garazkârane bir şekilde müdafaa eder. Renan’ın konferansta esas olarak vurguladığı İslâm ile aklın, bilimin tenakuz ettiği meselesi o tarihten beri müslüman münevverlerce sıklıkla tenkit edilmiştir.2

Renan’ın bu konferansıyla birlikte belki ilk kez İslâm’la “terör” kelimesi bir arada zikredilmiştir. “Müslümanlar sadece cinayet işlemesini bilir.”3 gibi çok sert ve haksız bir kanaate sahip Renan’a göre, İslâm dünyasında “mutaassıp müslümanların” iktidarda ol-a-madıkları dönemlerde aklî ilimler, felsefe terakkî etmiş ve fakat fikir hürriyetini kısıtlayan iktidarlar devrinde tefekküre ciddi tazyikler uygulanmış, tedhiş tüm hayatı sekteye uğratmıştır:

“Ortaçağ’ın ilk yarısında tekrar ediyorum, İslâmlık mâni olamadığı felsefeye tahammül etti; mâni olamaması henüz insicamsız olmasından, terör4 için iyi teşkilatlanmamış bulunmasındadır (…) Fakat İslâmlık eline âteşin imanlı yığınları geçirir geçirmez her şeyi yakıp yıktı.5 Dinî terör6 ve riya revaç buldu. İslâmlık zayıf zamanlarında liberal, kuvvetli zamanlarında sert ve haşin davrandı.”7

Görüldüğü üzere Ernest Renan’ın tahlilinde, Ortaçağ’ın başlarında müslümanlar iktidar bakımından kuvvetli olamadıklarından felsefeye, yani Batı’da vahyin mukabili olarak görülen rasyonaliteye karşı çıkamamışlardır. Kurûn-ı vustâ ve öncesi malum olduğu üzere İslâm tefekkür tarihinde Yunan düşünce mirasının müslümanlar tarafından tercüme edilip, üzerinde konuşulup tartışıldığı, pek çok telif ve şerhin yazıldığı bir zaman dilimidir. Ancak Renan müslümanların Ortaçağ’da felsefeyi benimsemeseler de tahammül etmek zorunda kaldıklarını, çünkü henüz “terör” ya da silahlı baskıda bulunabile-
cek kadar teşkilatlanamadıklarını iddia eder. Ne zaman ki iman bakımından çok daha iştiyaklı kimseler İslâm dairesine girmiştir işte o vakit taassub ya da “dinî terör” ortaya çıkmıştır, demektedir. Burada, İslâm’a yeni girenlerin şevkiyle başkasına şiddet tatbik etmek arasında kurduğu nispet son derece zayıf ve gayrı makuldür. Yani, İslâmiyet muktedir olmadığı devirlerde fikrî-içtimaî serbestiyete kapısını açmışken, kudretli zamanlarında hür tefekküre şiddet tatbik etmiştir iddiası, ancak kötü niyetli bir tahlil neticesidir ve İslâm tarihini tamamen reddeden, yok sayan bir bakış açısıdır. Renan’ın bu konferansına cevaben yazılan reddiyeler de bu meseleleri tartışmıştır, ancak mesele bu yazının hudutlarını aştığı için sarfı nazar edilecektir.

Konferansla muhtemelen aynı asırda ilk kez yapılmış, hâlen el yazması halindeki iki -Türkçe- tercümede, yukarıda iktibas ettiğimiz paragrafta, dikkat çekici bir ilaveye tesadüf edilir ki bunun sebebi henüz tespit edilememiştir. Şöyle:

“(…) Lakin Türkler misullu salâbet-i diniye sahibi akvâm-ı kesîre kabul-i din-i İslâm eyledikten sonra felsefiyyat ortadan kalktı ve bir dehşet-i umûmiye memâlik-i İslâmiyeyyi istilâ eyleyip taasub ve etvar-ı riyakârane âdet hükmüne girdi (…)”8

Bu elyazması nüshalarda mütercim ya da mütercimlerin -“salâbet-i diniye” tabirinden anlaşıldığı üzere Türkleri İslâm’ı kabul ve yaşamak noktasında sağlam görmelerine rağmen- onların İslâm’ı kabulünden sonra felsefenin ortadan kaldırılıp, tedhişin yayıldığına dair bir ifadeyi orjinal metinde bulunmadığı halde niçin ilave etmek ihtiyacı duydukları düşünülmeye değerdir. Oryantalistlerce yazılan İslâm tarihlerinde, Türklerin menfî bir mevkide konumlandırıldıkları, Türklerin İslâm’a duhullerinden sonra müslümanların tereddiye başladığı, daha sarih ifade edilecek olursa tarihte Selçuklu ve Osmanlı tecrübesinin aynı zamanda sonun başlangıcı olduğu iddiası kabul görmüş gibidir.9 Ancak söz konusu tercümelerin aksine, Renan’ın konferansında Türklere yapılan farklı atıflara rağmen söz konusu pasajda böylesi bir ifadeye rastlanılmamaktadır.

Renan’ın bu konferansında, İslâm’a ve müslümanlara tevcih ettiği karalamaları, asılsız suçlamaları reddetmek üzere 19. yüzyılda Osmanlı münevverleri tarafından kaleme alınan reddiyelerde İslâm ve terör/şiddet meselesi bugün anladığımız mânâda mevzu edilmemiş görünmemektedir. Mesela Namık Kemal Renan Müdâfaanâmesi’nde, Renan’dan nakille “İslâmiyet zayıf bulunduğu zaman hürriyet, kuvvetli olduğu zaman şiddet göstermiştir.”10 iddiasına İslâm’ın tefekküre baskı yapmadığı, aksine hürriyet bahşettiği, böylece ilimde terakkînin yolunu açtığı, cevabını vermiştir. Bundan sonra da literatürde İslâm-Bilim ve terakkî hep birlikte anılacaktır.

Ancak 19. asırda Batı tefekkür dünyasını temsilen Renan’ın İslâm’ı terör ve şiddetle mutabık bir din olarak tanıtması, üstelik bunu “mutaassıb dindarlara”, “âteşin iman sahiplerine” atfetmesi, bugün müslümanların Batı tarafından içine çekilmeye çalışılan siyasî-içtimaî tuzağın fikrî temellerinden bir kısmını teşkil etmektedir. Ve ne yazık ki, dininde muhlis dindarların dahi, dünyevî iktidara sahip olduklarında şiddete teşvik edecekleri hükmünü tüm dünya sekenesine asırlar öncesinden kabul ettirmiş görünmektedir.

Dipnotlar

1 Osmanlı’nın son iki asrında “İslâmiyet terakkîye mâni değildir.” mevzuunu yazan pek çok münevver vardır. Bunlardan mesela Elmalılı Hamdi’nin İslâm ve terakkî ile alakalı fikirlerine işaret eden bir makale için bkz. İbanoğlu, Fulya, “Mevcudu Muhafaza Ederek Terakkî Etmek: Elmalılı Hamdi Efendi’de Terakkî Fikri”, Elmalılı M. Hamdi Yazır Sempozyumu-Antalya 2012 içinde, edt: Ahmet Ögke-Rıfat Atay, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara, 2015, s. 517-526.
2 Osmanlı’da Ernest Renan’ın iddiasına mukabil yazılan reddiyeler için bkz. Cündioğlu, Dücane, “Ernest Renan ve ‘Reddiyeler’ Bağlamında İslâm-Bilim Tartışmalarına Bibliyografik Bir Katkı”, Divan: İlmî Araştırmalar, 1996/2, s. 1-94.
3 Bilici, Faruk, “Renan, Ernest (1823-1892)”, DİA, XXXIV, 568-571.
4 Orjinal metinde de “la terreur” şeklinde geçiyor. bkz. Renan, Ernest, Discours et conferences, Paris: Calmann Levy Ed., 1887, s. 394. Atatürk Kitaplığı Osman Nuri Ergin terekesi içinde yer alan ve mütercimi tespit edilemeyen el yazması nüshalarda ise bu kelime “havf u dehşet” olarak tercüme edilmiştir. bkz. Müteveffa Mösyö Rönan’ın “İslâmiyet ve Ulûm”a Dair İrad Eylediği Nutkun Tercümesidir, no: OE 1491, s. 10a; Müteveffa Mösyö Rönan’ın “İslâmiyet ve Ulûm”a Dair Neşrettiği Risalenin Tercümesidir, no: OE 206, s. 8b.
5 “Mais, quand l’islam a disposé de masses ardemment croyantes, il a tout détruit.” Renan, 1887, s. 394.
6 “La terreur religieuse”, Renan, 1887, s. 394. Elyazması nüshalarda bu ifade “taassub” olarak tercüme edilmiştir. bkz. no: OE 1491, s. 10a ve no: OE 206, s. 8b.
7 Renan, Ernest, Nutuklar ve Konferanslar, trc. Ziya İshan, MEB, Ankara, 1946, s. 199-200.
8 İslâmiyet ve Ulûm, OE 206, s. 8b.; OE 1491, s. 10a.
9 Kara, İsmail, “Tarih ve Hurafe, Çağdaş Türk Düşüncesinde Tarih Telâkkisi”, Din ile Modernleşme Arasında Çağdaş Türk Düşüncesinin Meseleleri içinde, Dergâh Yay., İstanbul, 2003, s. 90.
10 Namık Kemal, Renan Müdâfaanâmesi, Mahmud Bey Matbaası, İstanbul, 1326, s. 47

Din ve Hayat Dergisi 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Velîme Hakkında

Düğün münasebetiyle verilen yemek. Sevinç ve saadet ifade eden her türlü merasim sebebiyle verilen ziyafetlere …

Kapat