Ana Sayfa / Yazarlar / İslamiyet Gelecekte Hâkim Olacaktır / Vehbi KARA

İslamiyet Gelecekte Hâkim Olacaktır / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman Said Nursi, Osmanlı’nın en sıkıntılı günlerinde dahi asla yeis içinde olmazdı. Çünkü Zümer Suresi 53. Ayet mealinde “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet edicidir.” Buyuran Rabbimizin emrine boyun eğmişti.İnsanlara şevk verir ümit aşılardı.

“Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâmın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garpta bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş. Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-ı şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş. Hem o yeistir ki, kuvve-i mâneviyemizi kırmış. Az bir kuvvetle, imandan gelen kuvve-i mâneviye ile şarktan garba kadar istilâ ettiği halde, o kuvve-i mâneviye-i harika meyusiyetle kırıldığı için, zâlim ecnebîler dört yüz seneden beri üç yüz milyon Müslümanı kendilerine esir etmiş. Hatta bu yeisle, başkasının lâkaytlığını ve füturunu kendi tembelliğine özür zannedip neme lâzım der, ‘Herkes benim gibi berbattır’ diye şehamet-i imaniyeyi terk edip hizmet-i İslâmiyeyi yapmıyor”

“Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi öldürüyor. Biz de o katilimizden kısasımızı alıp öldüreceğiz. “Lataknetü min Rahmetillah-Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” kılıcıyla o yeisin başını parçalayacağız…”

Yeis, ümmetlerin, milletlerin“seretan-kanser” denilen en dehşetli bir hastalığıdır. Ve kemâlâta mâni ve “ben kulumun güzel zannı üzerineyim” hakikatine muhaliftir; korkak, aşağı ve âcizlerin şe’nidir, bahaneleridir. Şehamet-i İslâmiyenin şe’ni değildir. Hususan Arap gibi nev-i beşerde medar-ı iftihar yüksek seciyelerle mümtâz bir kavmin şe’ni olamaz. Âlem-i İslâm milletleri Arabın metanetinden ders almışlar. İnşaallah, yine Araplar ye’si bırakıp, İslâmiyetin kahraman ordusu olan Türklerle hakikî bir tesânüd ve ittifak ile el ele verip Kur’ân’ın bayrağını dünyanın her tarafında ilân edeceklerdir.

“Sıkıntı sefahetin muallimidir. Yeis dalâlet-i fikrin, zulmet-i kalb ruh sıkıntısının membaıdır”. İşte burada insanın yaşam kaynağı ve mutlu olmasının sırrı kalp, ruh ve vicdan gibi cihazların iman ve ibadet gibi gıdalar ile beslenmesi gerektiğine işaret etmiştir. Bunlar olmadan insanın maddi ve bedeni rahatlıklar içinde olması bir şey ifade etmez. Hem insanı hem toplumu bitiren ve tüketen yegâne hastalık ve zehir ümitsizlik olduğu gibi insanı ve toplumu ayağa kaldırıp hayatlandıracak yegâne ilaçta iman ve ibadetten gelen ümit ve şevktir.

İşte o zamanlarda söylediği sözlerden bir başkası şudur: “İstikbalde hüküm sürecek ve her kıt’asında hâkim olacak, yalnız İslamiyet’tir”. Devletin çökmüş olması ve işgal altında olmasından fevkalade üzgün ve ciğeri yanmış gibi feryat ederek diyordu ki:

İslâmiyetin özünü terk ederek kışrına ve zahirine nazarımızı çevirdik ve aldandık. Kötü düşünceler ve ümitsizlikle İslâmiyetin hakkını ve müstahak olduğu hürmeti saygıyı ifa edemedik. Ta, o da bizden nefret ederek evham ve hayalatın bulutlarıyla sarılıp tesettür eyledi. Hem de böyle olması gerekirdi ve hakkı var. Zira biz İsrailiyyatı yani hurafeleri İslam’ın usulüne, hikâyeleri akaidine ve mecaz ifadeleri gerçeklere hakikatlere karıştırdık. Maalesef İslamiyetin kıymetini takdir edemedik. İşte İslamiyet de ceza olarak bizi dünyada zillet ve sefalet içinde bıraktı.

Bizi kurtaracak ise yine Allah’ın merhametidir. Öyleyse, ey Müslüman kardeşler! Geliniz, ona tarziye vereceğiz. Özür dileyeceğiz. Elbirliğiyle sadakat elini uzatacağız, biat edeceğiz. İslamiyetin güçlü eline sarılacağız.

Hem de pervasızca ilân ederim ki; Beni geçmiş asırların fikirlerine karşı mübarezeye, heyecan ve şecaate getiren ve yüzer senelerden beri beni gayrete getiren itikadım ve yakînimdir ki: Hak, toprakta gizlense dahi yeniden doğacaktır. İslam’a taraftar olan ve benimseyenler muzaffer olacaklardır.

“Hem de itikadımdır ki: İstikbale hüküm sürecek ve her kıtasında hâkim-i mutlak olacak, yalnız hakikat-i İslamiyet’tir. Evet, saadet saray-ı istikbalde taht-nişin hakaik ve maarif yalnız İslâmiyet olacaktır. Onu fethedecek yalnız odur”, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kaçan deliler (Tebessümlük)

Bu gerçek olay 1960'lı yıllarda Elazığ'da yaşanmıştır.... Kaçan deliler  Olay gerçektir. Elazığ'da geçer. 1960"lı yıllar! …

Kapat