Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / İslamiyetin Mekke’de Gizlice Yayılışı İlk Mü’min ve Müslümanlar

İslamiyetin Mekke’de Gizlice Yayılışı İlk Mü’min ve Müslümanlar

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Önceki bölüm için tıklayınız

İslamiyetin Mekke’de Gizlice Yayılışı, İlk Mü’min ve Müslümanlar

1- Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.), (kendi zamanında) Yüce Allah’a iman ve ibadetedenlerin ilki idi.Bu vakıa Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle açıklanır:

“De ki: ‘Ben, Allah’a, ihlas edici olarak ibadet etmemle emrolundum. Bana, Müslümanların evveli olmam emir buyuruldu.'”[522]

“De ki: ‘Hiç şüphesiz, Rabbim beni dosdoğru biryola, dimdik ayakta duran bir dine, İbrahim’in hakka yönelik tevhid dinine iletmiştir. Ben, (bu ümmette) Müslüman olanların ilkiyim!'”[523]

İlk sıralarda; Kureyş müşriklerinin ulu kişilerinden aşın inkarcı ve itirazcı olmayanları, yanlarından ve meclislerinden geçtikçe, Peygamberimiz (a.s.)a işaret ederek:

“Abdulmuttalib oğullarının gökten söz eden oğlu bu!” derlerdi.[524]

Kureyş müşrikleri, ilk sıralarda, Peygamberimiz (a.s.)ın Kabe Mescidinde namaz kılmasına da karışmamakta idiler.[525]

Peygamberimiz (a.s.) gündüzün başlarında Kabe’ye gider, kuşluk namazı kılardı.

Kureyş müşrikleri, bu namazdan da hoşnutsuzluk göstermezlerdi.[526]

Bundan sonra, Peygamberimiz (a.s.) namaz kılacağı zaman, Hz. Ali ile Zeyd b. Harise, otu­rup Peygamberimiz (a.s.)ı beklerlerdi.[527]

2- Peygamberimiz (a.s.)dan sonra, Yüce Allah’a ve O’nun Resûlüne ilk inanan, Müslüman kadın, Peygamberimiz (a.s.)ın zevcesi Hz. Hatice idi.

Hz. Hatice; Peygamberimiz (a.s.) “Uykuda gördüğüm ve sana anlatmış olduğum şeyi, Yüce Rabbim bana Cebrail (a.s.)ı göndererek açıkladı” buyurup Yüce Allah tarafından gelenleri ve Cebrail (a.s.)dan işittiklerini haber verdiği zaman, “Sana müjdeler olsun! Vallahi, Allah senin hakkında hayırdan başka birşey yapmaz! Sana Allahtan gelen, hak ve gerçektir…” diyerek[528] Allah’a, Allah’ın Resûlüne ve ona Allah’tan gelenlere ilk inanan[529] ve Peygamberimiz (a.s.)a peygam­berlik geldiği Pazartesi gününün sonuna doğru, herkesten önce namaz kılmak,[530] Yüce Allah’ın selamı­na nail olmak şerefine eren,[531] Allah tarafından Cennette inciden bir köşkle müjdelenen mutlu Cennet Hatunu idi.[532]

Peygamberimiz (a.s.), kavmi tarafından reddolunmak, yalanlanmak hakaretlerine uğratıl­mak gibi hiç sevmediği kaba ve katı davranışlarla karşılaşarak üzüntü içinde evine döndükçe, Yüce Allah, Resûlünün üzüntüsünü Hz. Hatice’nin teselli ve teskin edici sözleriyle hafifletir, sebatını sağlar, vazifesini kolaylaştırırdı.[533]

Peygamberimiz (a.s.), hadis-i şeriflerinde:

“Kendi zamanındaki kadınların hayırlısı, İmran’ın kızı Meryem’di. Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hatice’dir!”[534]

“Cennet halkı kadınlarının üstünü, Huveylid’in kızı Hatice,

Muhammed’in kızı Fatma,

İmran’ın kızı Meryem,

Müzâhım’ın kızı ve Firavunun zevcesi Âsiye’dir!” buyurmuşlardır.[535]

3-5. Hz. Hatice Müslüman olduğu zaman yanında bulunan kızları:

Hz. Rukayye,

Hz. Ümmü Külsûm,

Hz. Fâtıma

da Müslüman olmuş, Peygamberimiz (a.s.)a İslâmiyet üzerine bey’at etmiştir.[536]

Allah hepsinden razı olsun!

6. Hz. Ali; Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Hatice’nin namaz kıldıklarını görünce, “Nedir bu?” diye sordu. Peygamberimiz (a.s.):

“Bu; Allah’ın, Kendisi için seçtiği,[537] peygamberlerini onunla göndermiş olduğu[538] dinidir!

Ben seni bir ve tek olan Allah’a imana ve O’na ibadete;

Ne yarar, ne de zarar veremeyecek olan Lât ve Uzzâyı inkâra davet ediyorum!” buyurdu.

Hz. Ali:

“Ben, bu dini bugüne kadar hiç işitmedim!

Ben, babam Ebu Talib’e söylemedikçe, danışmadıkça bir iş yapamam!” dedi

Peygamberimiz (a.s.); peygamberlik işinin, açıklanmasından önce yayılmasını istemediğin­den:

“Ey Ali! Sana söylediğimi yaparsan yap!

Yapmayacak, Müslüman olmayacaksan, sana söylediğim bu işi gizli tut, açığa vurma!” buyurdu.

Hz. Ali, o gece bekledi.

Yüce Allah, onun kalbine İslâm sevgisini düşürdü.

Sabahleyin, Peygamberimiz (a.s.)ın yanına vardı ve: “Yâ Muhammed! Senin dün bana söylediğin şey ne idi?” diye sordu.

Peygamberimiz (a.s.):

“‘Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîkeleh’ diyerek, Kendisinden başka ilâh bulunmayan, bir olan, şerîki olmayan Allah’a şehadet getirecek;

Lât ve Uzzâ’yı red ve inkâr edecek,

Allah’a denk tutulan her çeşit putlardan uzak duracaksın!” buyurdu.

Hz. Ali Peygamberimiz (a.s.)ın buyruğunu hemen yerine getirip Müslüman oldu. Allah ondan razı olsun!

Babası Ebu Talib’den korkarak, Müslümanlığını bir müddet gizli tuttu, açığa vurmadı.[539]

Hz. Ali, Müslüman olduğu zaman, on yaşında idi.[540]

Hz. Ali der ki:

“Resûlullah (a.s.); Pazartesi günü peygamber gönderildi. Ben de, Salı günü Müslüman oldum.”[541]

“Ben, Resûlullah (a.s.)la birlikte namaz kılan ilk adamım!”[542]

“Mekke’de, Peygamber (a.s.)la birlikte Mekke’nin bazı taraflarına gitmiştik.

Dağların ve ağaçların arasından geçip giderken, karşısına çıkan hiçbir dağ, hiçbir ağaç yoktu ki, Peygamber (a.s.)a:

‘Esselâmü aleyke yâ Rasûlallah=Selam olsun sana ey Allah’ın Resûlü!’ diyerek selam vermesin!”[543]

Namaz vakti gelince, Peygamberimiz (a.s.) Mekke vadilerine doğru çıkıp gider; Hz. Ali de, babası Ebu Talib’den, bütün amcalarından ve halktan gizli olarak, Peygamberimiz (a.s.)la birlik­te gider, namazlarını oralarda kılarlar, akşamleyin de dönerlerdi.

Allah’ın dilediği zamana kadar, böyle devam ettiler.[544]

Bir gün, Hz. Ali’nin annesi Fatma Hatun, kocası Ebu Talib’e:

“Ali’nin, Muhammed’in yanına devam ettiğini görüyorum.

Senin başına, Muhammed tarafından, oğlun hakkında, güç yetiremeyeceğin bir iş gelmesinden korkuyorum!” dedi. Ebu Talib:

“Demek, oğlum bana bunun için mi görünmüyor?” dedi ve hemen Peygamberimiz (a.s.)la Hz. Ali’nin ardına düştü. Onlara Ebu Dübb vadisinde veya başka bir vadide,[545] Batn-ı Nahle’de,[546] namaz kıldıkları sırada rastladı

Biraz baktıktan sonra, Peygamberimiz (a.s.)a:

Ey kardeşimin oğlu! Senin edindiğini gördüğüm bu din ne dindir?” diye sordu. Peygamberimiz (a.s.):

“Ey amca! Bu Allah’ın dinidir![547]

Allah’ın meleklerinin dinidir!

Allah’ın peygamberlerinin dinidir!

Babamız İbrahim’in dinidir ki, Allah beni peygamber olarak bütün kullara bununla gönderdi!

Ey amca! Öğütleyeceğim, doğru yola kılavuzlayacağım kimselerden, buna en çok sen lâyıksın!

Bu yoldaki davetimi kabul etmeye ve bu hususta bana yardımcı olmaya da sen herkesten daha lâyıksın!” buyurdu.[548]

Onu tevhide, Allah’ın birliğine inanmaya ve putlara tapmaktan vazgeçmeye davet etti.[549]

Ebu Talib:

“Vallahi, yaptığınız veya söylediğiniz şeylerde bir sakınca yoktur.[550]

Ey kardeşimin oğlu! Ben atalarımın dininden ve ona bağlı kalmaktan ayrılmaya güç yetiremeyeceğim!

Fakat, sen gönderildiğin şey üzerinde dur!

Vallahi, ben sağ oldukça, yapmak istediğini tamamlayıncaya kadar, sana hoşlanmayacağın birşey erişmeyecektir!” dedi.[551]

Hz. Ali’ye de, hoşlanmayacağı birşey söylemedi.

“Ey oğulcuğum! Üzerinde bulunduğun bu din nedir?” diye sordu.

Hz. Ali:

“Babacığım! Ben, Allah’a, Allah’ın Resûlüne iman ve onun Allah tarafından getirdiklerini de kabul ve tasdik ettim. Ona tâbi oldum ve kendisiyle birlikte namaz kıldım!” dedi.

Ebu Talib:

“O, seni ancak hayır ve iyiliğe davet eder. Sen, onun yolunu tutmakta devam et![552] Oğulcuğum! Amcanın oğlunun girdiği şeye senin de girmen yaraşır!” dedi.

Ebu Talib’in sözleri, Peygamberimiz (a.s.)ı sevindirdi.

Ebu Talib, dönüp eve gelince, zevcesi Fâtıma Hatun:

“Oğlun nerede?” diye sordu.

Ebu Talib:

“Ne yapacaksın ona?” dedi.

Fâtıma Hatun:

“Azadlı kadın kölem, Ecyad’da onu Muhammed’le birlikte namaz kılarken gördüğünü bana haber verdi.

Sen oğlunun dinini değiştirmesini uygun görüyor musun?!” diyerek çıkışınca, Ebu Talib ona:

“Sus! Sen onu bu işte kendi haline bırak!

Amcasının oğluna arka ve yardımcı olmak, elbette herkesten çok ona düşer!

Eğer nefsim Abdulmuttalib’in dinini bırakmak hususunda bana boyun eğmiş olsaydı,[553] eğer Kureyş kadınlarının kınamalarından korkmasaydım,[554] ben de muhakkak Muhammed’e tâbi olurdum!

Çünkü, o Halîm’dir, Emîn’dir, Tahindir!” dedi.

Fâtıma Hatun da sustu.[555]

Ufeyfü’l-Kindî der ki:

“Ben ticaret adamı idim. Abbas b. Abdulmuttalib de ticaret adamı idi.[556]

Abbas, Yemen’e gelir, ıtır satın alıp hac mevsiminde satardı. Kendisi dostumdu.

Cahiliye devrinde Mekke’ye gitmiş, Abbas b. Abdulmuttalib’in evine inmiştim. Aile halkıma, Mekke elbisesi ve ıtırından satın almak istiyordum.[557]

Abbas’ın yanında oturuyor, güneş gökte yükseldiği zaman, Kabe’ye bakıp duruyordum.

O sırada, olgunluk çağına ermiş bir genç Kabe’nin yanına vardı, başını göğe kaldırıp baktı. Sonra da, ayakta, Kabe’ye yöneldi.

Sonra, bir çocuk gelip onun (biraz gerisinde) sağına (doğru) durdu.

Çok geçmeden, bir kadın gelerek onların arkalarına durdu.

Sonra, olgun genç eğilip rükûa varınca, çocuk da, kadın da rükû ettiler.

Olgun genç rükûdan başını kaldırıp doğruldu.

Çocuk da, kadın da, rükûdan başlarını kaldırıp doğruldular.

Olgun genç secdeye gitti.

Çocuk da, kadın da secdeye gittiler.

‘Ey Abbas! Ben, büyük bir iş, şaşılacak bir hadise görüyorum!?’ dedim.

Abbas:

‘Evet! Büyük bir iştir!’ dedi ve bana:

‘Bu olgun genç kimdir, biliyor musun?’ diye sordu.

‘Hayır! Bilmiyorum’ dedim.

Abbas:

‘Bu, Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib’dir, kardeşimin oğludur’ dedi ve bana:

‘Onun yanındaki şu çocuk kimdir, biliyor musun?’ diye sordu.

‘Hayır! Bilmiyorum! dedim.

‘Ali b. Ebi Talib b. Abdulmuttalib’dir kardeşimin oğludur dedi.

‘Şu kadının kim olduğunu biliyor musun?’ diye sordu. Ona:

‘Hayır! Bilmiyorum!’ dedim.

‘O da, Hatice bint Huveylid’dir ve şu kardeşimin oğlunun zevcesidir.

Kardeşimin oğlu, bize, senin şu gördüğün ve onların da sâlik bulunduğu bu dini kendisine göklerin ve yerin Rabbi olan Rabbinin emrettiğini söylemektedir.

Vallahi, ben bütün yeryüzünde bu dinde şu üçünden başka bir kimse bulunduğunu bilmiyorum!’ dedi.[558]

Ah! Ne olurdu, o zaman itinan edeydim de, ikinci erkek mü’min ben olaydım!

Onların dördüncüleri olmayı, ne kadar arzu ederdim!”[559]

Yüce Allah; Hz. Ali’den de, Ufeyfü’l-Kindî’den de, Hz. Abbastan da razı olsun!

7- Zeyd b. Harise, sekiz yaşında,[560] kısa boylu, karayağız, yayvan burunlu bir çocukken;[561] annesi Sûdâ ile birlikte ziyaretlerine gittikleri Beni Maanlerin yurdunda Beni Kayn b. Cisr atlılarının baskınına uğrayıp esir edilmiş, Ukâz panayırında köle olarak satılırken, Hakîm b. Hizam tarafından
halası Hz. Hatice için dört yüz dirheme satın alınmıştı.[562]

Hz. Hatice onu Peygamberimiz (a.s.)a bağışlayınca, Peygamberimiz (a.s.) tarafın­dan hemen azad edilmiş,[563] daha sonra da evlat edinilmişti.[564]

Zeyd b. Harise; Hz. Ali’den sonra Müslüman olmuş, namaz kılmış,[565] Peygamberimiz (a.s.)ın yanından ve hizmetinden hiç ayrılmamış, Peygamberimiz (a.s.) için Tâifli ayak-takımının Peygamberimiz (a.s.)a attıkları taşlara kendi vücudunu karşı tutarak kanlar içinde kalacak kadar fedakârlık göstermiş[566] ve onun sevgisine mazhar olmuş bir insandı.[567]

Yüce Allah ondan razı olsun!

8- Hz. Ebu Bekir, İslâmiyet’ten önce de Peygamberimiz (a.s.)ın arkadaşı ve dostu idi.[568]Çocukluğundan beri, onun doğruluğunu, emînliğini, güzel ve üstün ahlâkını biliyordu. Kendisinin bu

ahlâkı halka yalan söylemesine engel olup dururken, Allah’a karşı asla yalan söylemeyeceği kanaatinde idi.[569]

Nitekim, Peygamberimiz (a.s.) İslâmiyete davet eder etmez, onun hemen Müslüman olduğu görülür.

Peygamberimiz (a.s.), bu husustaki hadis-i şeriflerinde:

“İslâmiyete davet ettiğim herkes, ona karşı ağırdan davrandı, tereddüt etti ve düşündü.

Ancak, Ebu Bekir’dir ki; İslâmiyeti kendisine arz ve teklif ettiğim zaman, kabulde hiç gecikmedi ve tereddüde de düşmedi” buyurmuşlardır.[570]

Hiçbir şey, Peygamberimiz (a.s.)ı, Hz. Ebu Bekr’in Müslüman oluşuna sevindirdiği kadar sevindirmemiştir.[571]

Hz. Ebu Bekir de, Müslüman olduğu zaman, hiç çekinmeden Müslümanlığını açıklamış ve halkı da, Yüce Allah’a ve Resûlüne imana davet etmeye başlamıştır.[572]

Yüce Allah ondan razı olsun!

9-10- Bilal-i Habeşî ile annesi Hamâme Hatun köle idiler.[573]

Bilal-i Habeşî Peygamberimiz (a.s.)ın halkı İslâmiyet’e gizlice davete başladığı ilk sıralarda Müslüman olduğu gibi,[574] annesi de o sırada Müslüman oldu.[575]

Bilal-i Habeşî, Müslümanlığını ilk açıklayan yedi Müslüman’dan birisi idi.[576]

Dininden döndürülmek, Lât ve Uzzâ adı andırılmak için yapılan en ağır işkencelere katlanırdı.

“Haydi, sen de bizim gibi söyle!” diye zorlandıkça;

“Dilim onu söyleyemiyor (Ona dilim dönmüyor). Ehad! Ehad! (Birdir! Birdir!)” demekten geri dur­mazdı.

Müşrikler Bilâl-i Habeşî’ye “Lât ve Uzzâ mâbuddur” dedirtemezlerdi.[577]

Bilal-i Habeşî Hz. Ebu Bekir tarafından satın alınıp azad edilerek kölelikten ve dayanılmaz işkencel­erden kurtarıldı.[578]

Hz. Ebu Bekir Bilal-i H abeşî’nin annesi Hamâme Hatunu da satın alıp azad ederek işkenceden kur­tarmıştır.[579]

Yüce Allah hepsinden razı olsun!

11. Ebu Fükeyhe; Abduddar oğullarının[580] veya Safvan b. Ümeyye’nin kölesi olup,[581] ilk sıralarda[582] Bilal-i Habeşî’nin Müslüman olduğu zaman, Müslüman oldu.[583]

Dinlerinden döndürülmek için müşrikler tarafından en ağır işkencelere uğratılanlardandı.[584]

Hz. Ebu Bekir, onu da satın alıp azad etti.[585]

Allah, ikisinden de razı olsun!

12-13. Halid b. Saîd’in Müslüman oluşu çok eskidir.[586]

Müslüman oluşuna, gördüğü korkulu rüyası sebep olmuştur:

Kendisi, bir gece, uykuda, Allah’ın bildiği kadar geniş bir ateşin kıyısında durduğunu ve babasının onu ateşin içine iterek düşürmek ister gibi davrandığını, Resûlullah ((a.s.))’ın ise hemen belin­den kavrayarak onu ateşin içine düşmekten koruduğunu gördü!

Gördüğü bu rüyadan çok korktu.

Kendi kendine:

“Vallahi, bu herhalde hak ve gerçek bir rüyadır!” dedi.

Hz. Ebu Bekir’e rastlayınca, rüyasını anlattı. Hz. Ebu Bekir:

“Hakkında hayırlı olmasını dilerim.

İşte, Resûlullah (a.s.)! Hemen gidip ona tâbi ol!

Ona tâbi olur, İslâmiyete girer, onun yanında bulunursan, o seni ateşe düşmekten korur!

Baban ise Cehennemliktir!” dedi.

Halid b. Saîd, Ciyad mevkiinde Peygamberimiz (a.s.)ı buldu:

“Yâ Muhammed! Sen nelere davet ediyorsun?” diye sordu.

Peygamberimiz (a.s.):

“Bir olan ve şerîki olmayan Allah’a iman ve ibadete, Muhammed’in de O’nun kulu ve resûlü olduğu­na inanmaya;

İşitmez, görmez, bir zarar veya yarar vermez, kendisine tapınanları tapınmayanlan bilmez birtakım taş parçalarına tapmaktan -ki, sen de onlara tapmaktasın- vazgeçmeye davet ediyorum!” buyurdu.

Bunun üzerine, Halid b. Sâid:

“Ben, şehadet ederim ki: Allah’tan başka ilah yoktur!

Ve yine şehadet ederim ki: Sen de, O’nun resûlüsün!” dedi.

Peygamberimiz (a.s.), onun Müslüman oluşuna sevindi.[587] Halid b. Saîd’in babası Ebu Uhayha, oğlunun Müslüman olduğunu öğrenince; Müslüman olmayan çocuklarını onun arkasından saldı.

Halid’i bulup getirdikleri zaman, Ebu Uhayha itip kakarak ona hakaret etti.

Elindeki değneği başında kırıncaya kadar, ona dayak attı!

“Sen Muhammed’in kendi kavmine aykırı hareket ettiğini ve onların ilahlarını yerdiğini, geçmiş ata­larını ayıpladığını görüp duruyorsun da, ona tâbi oluyorsun ha?!” dedi. Halid:

“Vallahi, o doğru söylüyor! Doğru yapıyor!

Ben, bunun için kendisine tâbi oldum!” deyince, Ebu Uhayha büsbütün kızdı. Ona sövüp saydıktan sonra:

“Ey zelîl! Yaramaz! İstediğin yere git!

Vallahi, senin rızkını da keseceğim!” dedi. Halid:

“Sen benim rızkımı kesersen, Allah elbette bana geçineceğim şeyi ihsan eder!” dedi.

Ebu Uhayha, Halid’i dışarı çıkarttırdı. Öteki oğullarına:

“Eğer sizden biriniz onunla konuşacak olursa, ona yaptığım şeyi kendisine deyapanm!” dedi. Halid’i hapsettirdi.

Mekke’nin yakıcı sıcağı altında, aç, susuz bıraktırdı.

Halid bir gün bir kolayını bulup babasının elinden kurtuldu. Habeş ülkesine hicret edinceye kadar, babasına görünmedi, Peygamberimiz (a.s.)ın yanından ayrılmadı.[588]

Halid b. Saîd’in zevcesi Ümeyne Hatun da, ilk sıralarda Müslüman olmuştur.[589]

Yüce Allah onlardan razı olsun!

14-15. Amr b. Saîd, kardeşi Halid b. Saîd’den biraz sonra Müslüman olmuştur.[590]

Amr b. Sâid’in zevcesi Fâtıma Hatun da, ilk sıralarda Müslüman olmuştur.[591]

Yüce Allah onlardan razı olsun!

Hz. Ebu Bekir’in teşvik ve delaletiyle:

16- Hz. Osman,

17- Zübeyr b. Avvam,

18- Abdurrahman b. Avf,

19- Sa’d b. Ebi Vakkas,

20- Talha b. Ubeydullah

Peygamberimiz (a.s.)ın yanına geldiler.[592] Peygamberimiz (a.s.) onlara İslâmiyeti arz ve teklif etti.

Kur’ân-ı Kerîm okudu.

İslâm hukukunu (şeriatlarını) anlattı.

Yüce Allah’ın Müslümanlara va’d buyurduğu izzet ve ikramları haber verdi. Hepsi de, iman ve İslâm hukukunu ikrar ederek sabahladılar.[593]

Hz. Osman:

“Yâ Rasûlallah! Şam’dan, yeni bir haberle geldim:

Maan ile Zerka arasında idik.

Uyur gibi bir halde olduğumuz sırada, birden, bir seslenici bize:

‘Ey uykudakiler! Uyanınız! Çünkü, Ahmed Mekke’de zuhur etmiş bulunuyor’ diyerek seslendi.

Mekke’ye gelince, seni (senin peygamber olduğunu) işittik” dedi.[594]

Talha b. Ubeydullah da der ki:

“Busra panayırında bulunduğum sırada, bir rahip, manastırından, panayır halkına:

‘İçinizde Harem halkından bir kimse var mı diye soruyorlar’ diye seslendi.

‘Evet! Ben varım’ dedim. Rahip:

‘Ahmed zuhur etti mi?’ diye sordu.

‘Hangi Ahmed?’ dedim. Rahip:

‘Abdulmuttalib’in oğlu Abdullah’ın oğlu Ahmed!

O, Mekke şehri içinde zuhur edecektir!

Kendisi, peygamberlerin sonuncusudur!

Harem’den ayrılıp çıkacak, hurmalık, taşlık ve çorak bir yere hicret edecektir!

Ona koşmanı, sana tavsiye ederim!’ dedi.

Rahibin söyledikleri kalbime tesir etti.

Oradan acele ayrılıp Mekke’ye geldim.

‘Olan bitenlerden, yeni bir şeyler var mı?’ diye sordum.

‘Evet, var! Abdullah’ın oğlu Muhammedü’l-Emîn peygamberliğe özeniyor.

Ebu Kuhafe’nin oğlu da ona tâbi oldu’ dediler.

Hemen gidip Ebu Bekir’in yanına vardım. Ona:

‘Sen şu zâta tâbi mi oldun?’ diye sordum.

‘Evet tâbi oldum. Sen de hemen ona git, tâbi ol!

Çünkü, o, hak ve gerçeğe davet ediyor’ dedi.”

Talha b. Ubeydullah, rahibin söylediklerini Hz. Ebu Bekir’e haber verdi. Peygamberimiz (a.s.)ın yanına varıp Müslüman olunca, ona da haber verdi.[595]

Sa’d b. Ebi Vakkas’ın bildirdiğine göre; Müslüman olmadan üç gün önce, uykuda, sanki karanlık içinde hiçbir şeyi göremez bir halde iken, kendisini aydınlatan bir ayın ışığını takip etmiş, bazı kimselerin de bu aya doğru gittiklerini görür gibi olup iyice bakınca, onların Zeyd b. Harise ile Hz. Ali ve Hz. Ebu Bekir olduklarını görmüş.

Kendilerine:

“Oraya ne zaman varıp yetişeceksiniz?” diye sormuş. Onlar da:

“Bir saatte!” demişler.

Sa’d b. Ebi Vakkas, o sırada, Peygamberimiz (a.s.)ın İslâmiyet’e gizlice davete başladığını haber alınca, Mekke’nin Ecyad vadisinde ikindileyin namaz kılarken Peygamberimiz (a.s.)ı buldu. Ona:

“Sen, nelere davet ediyorsun?” diye sordu. Peygamberimiz (a.s.):

“Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Resûlullah olduğuna şehadet edersin!” buyurdu.

Bunun üzerine, Sa’d b. Ebi Vakkas:

“Ben şehadet ederim ki: Allah’tan başka ilah yoktur!

Ve yine, şehadet ederim ki: Sen, Allah’ın resûlüsün!” diyerek Müslüman oldu.[596]

21- Ebu Ubeyde b. Cerrah,

22- Ebu Seleme,

23- Erkam b. Ebi’l-Erkam,

24- Osman b. Maz’un,

25- Kudâme b. Maz’un,

26- Abdullah b. Maz’un,

27- Ubeyde b. Haris,

28- Saîd b.Zeyd,

29- Saîd b. Zeyd’in zevcesi Fâtıma binti Hattab,

30- Esma binti Ebu Bekir,

31- Habbab b. Enet,

32- Abdullah b. Mes’ud,

33- Mes’ud b. Rebi (Rebia),

34- Ayyaş b. Ebi Rebia,

35- Ayyaş b. Ebi Rebia’nın zevcesi Esma binti Selame,

36- Huneys b. Huzâfe,

37- Âmir b. Rebia,

38- Abdullah b. Cahş,

39- Ebu Ahmed b. Cahş,

40- Cafer b. Ebi Talib,

41- Cafer b. Ebi Talib’in zevcesi Esma binti Umeys,

42- Âmir b. Ebi Vakkas,

43- Ma’mer b. Haris,

44- Nahham Nuaym b. Abdullah,

45- Hâtıb b. Amr,

46- Ebu Huzeyfe b. Utbe b. Rebia,

47- Âmir b. Füheyre,

48- Vâkıd b. Abdullah,[597]

49- Süheyl b. Beyzâ,[598]

50- Salîtb. Amr,[599]

51- Muttalib b. Ezher,[600]

52- Muttalib b. Ezher’in zevcesi Remle binti Avf…[601]

Bunların hepsi, Peygamberimiz (a.s.)ın halkı Dârü’l-Erkam’da İslâmiyete gizlice davete başlamasından önce Müslüman olanlardandı. Allah hepsinden razı olsun!

Abdullah b. Mes’ud; Peygamberimiz (a.s.)ın Dârü’l-Erkam’a girip halkı İslâmiyete gizlice davete başlamasından önce,[602] Saîd b. Zeyd ve zevcesi Fâtıma Hatunun Müslüman oldukları sırada[603] Müslüman olmuştur.[604]

Abdullah b. Mes’ud der ki:

“Ben, Ukbe b. Ebi Muayt’ın davarlarını güden bir gençtim.

Bir gün, Peygamber (a.s.)la Ebu Bekir, bana uğradılar:

‘Ey delikanlı! Yanında, bize içireceğin süt var mı?’ diye sordular.[605]

‘Evet, var! Fakat[606] ben emanetçiyim![607] Size süt içirmeye mezun değilim’ dedim.[608]

Peygamber (a.s.):

‘Üzerine koç çekilmemiş bir davar var mı yanında?’ diye sordu.

‘Evet, var’ dedim ve onu yanlarına götürdüm.

Peygamber (a.s.) onun bacaklarını ayırdı. Memelerini eliyle sıvazlayıp dua edince, memeleri sütle doldu.

Ebu Bekir ona içi çukur sıcak bir taş (kap) getirdi.

Peygamber (a.s.) sütü onun içine sağıp içti. Ebu Bekir de içti. Ben de içtim.

Peygamber (a.s.) sütlü memelere:

‘Derlenip toplan!’ buyurunca, memeler eski sütsüz haline döndü![609]

Hemen, Müslüman oldum.[610]

Bundan sonra, Peygamber (a.s.)a gidip:[611]

‘Yâ Rasûlallah![612] Şu[613] güzel, tatlı[614] Kelamdan,[615] şu Kur’ân’dan[616] bana da öğretsen a!’ dedim.[617]

Peygamber (a.s.) başımı okşadı ,[618] ve:

‘Allah, sana rahmetini ihsan etsin[619] Allah, öğrenmek istediğin şeyi sana mübarek kılsın![620] Hiç şüphesiz, sen, öğretilmiş,[621] çok bilgili[622] bir genç olacaksın’ buyurdu.[623]

Bizzat Resûlullah’ın ağzından yetmiş sûre ahz ve hıfz ettim ki, bu hususta hiç kimse benimle çek-işemez![624]

Kur’ân Kerîm’in kalanını da, Resûlullah’ın ashabından ahz ve hıfz etmişimdir.”[625]

Aşağıda isimlerini sunduğumuz erkek ve kadın sahabiler de-kaynaklara göre-ilk sıralarda veya Dârü’l-Erkam’da Müslüman olmuşlardır:

53- Ümmü Seleme Hatun,[626]

54.Utbeb.Mes’ud,[627]

54- Utbe b. Mes’ ud,

55- Ümmü Ruman Hatun[628] (Hz. Ebu Bekir’in zevcesidir),

56- Umeyr b. Ebi Vakkas,[629]

57- Salît b. Amr’ın zevcesi Fâtıma binti Alkame,[630]

58- Hâtıb b. Hâris,[631]

59- Hâtıb b. Hâris’in zevcesi Fâtima Hatun,[632]

60- Hattab b. Hâris,[633]

61- Hattab b. Hâris’in zevcesi Fükeyhe Hatun,[634]

62- Sâib b. Osman,[635]

63- Halid b. Hizam,[636]

64- Esved b. Nevfel,[637]

65- Amr b. Ümeyye,[638]

66- Yezid b. Zem’a,[639]

67- Ebu’r-Rum b. Umeyr,[640]

68- Kays b. Abdullah,[641]

69- Kays b. Abdullah’ın zevcesi Bereke binti Yesar,[642]

70- Firas b. Nadr,[643]

71- Cüheym b. Kays,[644]

72- Cüheym b. Kays’ın zevcesi Harmele (Hureymele),[645]

73- Muaykıb b. Ebi’l-Fâtıma,[646]

74- Şurahbil b. Hasene,[647]

75- Haris b. Halid,

76- Haris b. Halid’in zevcesi Reyta binti Haris,[648]

77- Amr b. Osman,[649]

78- Seleme b. Hişam,[650]

79- Hâşim b. Ebi Huzeyfe,[651]

80- Hebbar b. S üryan,[652]

81- Abdullah b. Süfyan,[653]

82- Ma’merb.Abdullah,[654]

83- Adiyy b. Nadle,[655]

84- Urve b. Üsâse,[656]

85- Mes’ud b. Süveyd,[657]

86- Abdullah b. Huzafe,[658]

87- Kays b. Huzâfe,[659]

88- Hişam b.Âs,[660]

89- Ebu Kays b. Haris,[661]

90- Mahmiyye b. Cez’,[662]

91- Süfyan b. Ma’mer.[663]

92- Sekran b. Amr,[664]

93- Sekran b. Amr’ın zevcesi Şevde Hatun,[665]

94- Mâlik b.Zem’a,[666]

95- Malik b. Zem’a’nın zevcesi Amre Hatun,[667]

96- İbn Ümmi Mektum,[668]

97- Amr b. Haris,[669]

98- Osman b. Abdi Ganm ,[670]

99- Sa’d b. Abdi Kays,[671]

100- Abdullah b. Hübeyb,[672]

101- Abdurrahman b. Hübeyb,[673]

102- Cuayl b. Sürâka,[674]

103- Yâsirb.Âmir,[675]

104- Yâsir b. Âmir’in zevcesi Sümeyye Hatun,[676]

105- Âkil b. Ebi’l-Bükeyr,

106- Halid b.Ebi’l-Bükeyr,

107- İyas b. Ebi’l-Bükeyr,

108- Âmir b. Ebi’l-Bükeyr,[677]

109- Ammarb. Yâsir,[678]

110- Abdullah b. Yâsir,[679]

111- Suheyb b. Sinan,[680]

112- Utbe b. Gazvan,[681]

113- Mikdadb.Amr,[682]

114- Mus’ab b. Umeyr,[683]

115- Ebu Sebre,[684]

116- Ebu Sebre’nin zevcesi Ümmü Külsûm Hatun,[685]

117- Şemmas Osman b. Osman,[686]

118- Ebu Musa Abdullah b. Kaysu’l-Eş’arî,[687]

119- Zinnîre Hatun,[688]

120- Zinnîre Hatunun kızı Ümmü Ubeys[689]

Yüce Allah hepsinden razı olsun![690]

Peygamberimiz (a.s.)ın Dârü’l-Erkam’a Girip İslâmiyeti Orada Yaymaya Devam Edişi

İslâm tarihinde “Dârü’l-İslâm” diye anılan[691] Dârü’l-Erkam, Ashab-ı Kiramdan Erkam b. Ebi’l-Erkam’ın[692] Mekke’de, Safa tepeciğinin yanında bulunan evi olup[693] Kabe’nin arsası, Harem’i içinde idi.[694]

Peygamberimiz (a.s.) Kureyş müşriklerinden sakınarak[695] bu mübarek evde gizlenir;[696] yanına gelenleri orada İslâmiyete davet ederdi.[697]

Peygamberimiz (a.s.)la ashabı Dârü’l-Erkam’da[698] gizlice[699] toplanırlardı.[700]

Peygamberimiz (a.s.), onlara orada Kur’ân-ı Kerîm okur ve öğretirdi.[701] Orada, topluca namaz da kılarlardı.[702]

Yüce Allah; dinini halka açıklamasını emir buyuruncaya kadar, üç yıl, Peygamberimiz (a.s.) işini gizli yürütmüştür.[703]

Bu müddet içinde, yanına gelenleri Allah’ın birliğine inanmaya ve O’na ibadet etmeye, kendisinin de peygamberliğini tasdike gizlice davet etmekle uğraşmış,[704] birçok insanlar Dârü’l-Erkam’a girip Müslüman olmuşlardır.[705]

Dârü’l-Erkam Dârü’l-İslâm olarak seçilirken herhalde, Kabe’nin arsası üzerinde yapılı ve Kabe Haremine dahil bulunuşu;[706] kalabalık bir çevrede oluşu; oraya giren, oradan çıkanların pek belli olmayışı; halk ile temas kolaylığı gibi bazı özellikleri gözönünde tutulmuş olabilir.

Peygamberimiz (a.s.)ın Dârü’l-Erkam’a girişi hadisesi, ilk sıralarda, Müslüman olanların Müslüman oluşu tarihlerine de esas teşkil etmiş:

“Resûlullah (a.s.)ın Dârü’l-Erkam’a girip halkı orada İslâmiyete gizlice davete başlamasın­dan önce Müslüman olmuştu” denilerek tarih düşürülmüştür.[707]

Dârü’l-Erkam’a Ne Zaman Girildiği ve Orada Ne Kadar Kalındığı Meselesi

Peygamberimiz (a.s.)ın Dârü’l-Erkam’a giriş sebebi olarak, her ne kadar, nübüvvetin dördüncü yılından itibaren başlayan mücadele devri içinde müşrikler tarafından yapılan baskı ve işkencelerin arttırılışı ileri sürülmekte[708] olup, bu hususta müşahhas bir misal verilmek istenilerek, Mekke vadilerinden bir vadide Sa’d b. Ebi Vakkas’ın bazı sahabilerle birlikte namaz kıldıkları sırada üzer­lerine gelen müşriklerden bazı kimselerin Müslümanlarla münakaşaya ve hatta kavgaya tutuşmaları ve Sa’d b. Ebi Vakkas’ın da eline geçirdiği bir deve çene kemiğiyle vurup onlardan birisinin başını yarması hadisesi[709] üzerine Peygamberimiz (a.s.)ın ashabı ile birlikte Dârü’l-Erkam’da gizlenmek zorunda kaldığı açıklanırsa da;[710] Sa’d b. Ebi Vakkas’la namaz kılan sahabiler arasında bulunan[711] Ammar b. Yâsir’in Dârü’l-Erkam’a girildikten sonra Müslüman olduğu[712] ve kendisinin Müslüman olmadan namaz kılmış olamayacağı gözönünde tutulursa, bu hadisenin Dârü’l-Erkam’a giriş sebebi ola­mayacağı açıktır.

Bu hususta, Müslümanlar ve gayrimüslimler tarafından kitap ve ansiklopedilerde ileri sürülen görüşler de gerçeği aksettirmekten uzaktırlar.

Meselâ, İngilizce’den Türkçe’ye çevrilen İslâm Ansiklopedisi’nde:

Springer’e ve Caetani’ye dayanılarak kaleme alınmış olan “Erkam” maddesinde:

“Ömer’in ihtidasından biraz sonra, Peygamber, Erkam’ın evini bırakmıştır.

Orada ne zaman ve ne kadar kaldığı, katî olarak malûm değildir.

Fakat, 615-617 seneleri arasında kalmış olması muhtemeldir.

İbn Hişam, el-Erkam’dan hiç bahsetmez.

Taberî’nin bu vak’adan haberdar olmasına göre, İbn Hişam’ın da bilmesi icab ederdi.

Taberî umumî tarihinde vak’adan bahsederse de, Peygamberin hayatına ait fasılda bu noktaya temas etmez” denilmektedir.[713]

İngilizce, Fransızca ve Almanca “İslâm Ansiklopedisi”!erine dayanılmak ve ilmî bir tahrir heyetince gerekli incelemeler yapılmak suretiyle Arapça olarak yazılıp yayınlanmış bulunan Dâiretü’l-Maârifu’l-İslâmiye’nin “Erkam” maddesinde de:

Peygamberin mihnetli günlerinde, emniyetli, davetini yapmaya elverişli ve yararlı bulduğu Dârü’l-Erkam’ı, Hz. Ömer’in Müslüman olması üzerine terkettiği açıklandıktan sonra:

“Peygamberin, bu eve ne sığındığı tarih, ne de içinde kaldığı müddet hakkında bize tahkikli rivayeti er zikre di İm iş değildir.

Fakat, biz, bunun 615 yılı ile 617 yıllan arasında olduğunu söyleyebiliriz” denilmekte ve İngilizce’­den Türkçe’ye çevrilen İslâm Ansiklopedisi’nde olduğu gibi, İbn Hişam’ın bu evden hiç bahsetmediği ve Taberî’nin de, bu kıssayı bildiği halde, kitabının Peygamberimiz (a.s.)ın siretine ait kısmında bundan hiç söz açmadığı görüşü tekrarlanmaktadır.[714]

Halbuki, kaynaklarımızdan bazılarında bu hususun da açıklanmış bulunduğu görülür. Meselâ:

İbn Sa’d (d. 168-Ö. 230 Hicrî) Tabakâtü’l-Kübrâ’sında; Peygamberimiz (a.s.)ın Dârü’l-Erkam’a girişinin İslâmiyetin evvelinde olduğunu, Erkam’ın oğlu Osman’dan gelen rivayetle açıklar.[715]

Hâkim (d. 321-ü. 405 Hicrî) Müstedrek’inde, İbn Sa’d’in tesbitini-” evvel” kelimesini düşürmüş olarak-aynı senedle tekrarlar.[716]

İbn Hazm (d. 334-Ö. 456 Hicrî) Cemhere’sinde, İslâmiyet daha Mekke’de ifşa edilmeden önce, Peygamberimiz (a.s.)ın Dârü’l-Erkam’da Müslümanlarla birlikte toplandığını kaydeder.[717]

İbn Abdilber (d ?-ö. 463 Hicrî] İstiâb’ında, İslâmiyetin evvelinde Peygamberimiz (a.s.)ın Dârü’l-Erkam’da gizlenip, oradan çıkıncaya kadar insanları orada İslâmiyete davetle meşgul olduğunu bildirir.[718]

İbn Hacer (d. 77E^ö. 352 Hicrî), bu hususta Hâkim’in söylediğini-ondan aldığını açıklamak suretiyle-tekrarlar.[719]

Nihayet, Diyarbekrî de (ö. 990 Hicrî) İslâmiyetin başlangıcında Peygamberimiz (a.s.)ın Dârü’l-Erkam’da gizlendiği ve Müslümanlarla toplandığı rivayetini de kaydeder.[720]

Yukarıda sıraladığımız tarihî bilgilere göre; Peygamberimiz (a.s.)ın Dârü’l-Erkam’a giriş tar­ihini nübüvvetin dördüncü yılı değil, nübüvvetin birinci yılı ve hatta Erkam’ın Müslüman oluş tarihine göre, birinci yılın da ilk ayı olarak kabul etmek gerekir.

Dârü’l-Erkam’dan ne zaman çıkıldığı ve orada ne kadar kalındığı meselesine gelince; Abdullah b. Ömer’in bildirdiği gibi, Hz. Ömer, nübüvvetin altıncı yılında, Zilhicce ayında Müslüman olmuş[721] ve Dârü’l-Erkam’dan çıkış da bu hadiseyi takip etmiştir.[722]

Dârü’l-Erkam’ın Geçirdiği Safhalar

Erkam b. Ebi’l-Erkam; sonradan Dârü’l-Erkam’ı vakıf olarak oğluna bırakmış, bu husustaki Vakfiye’sinde şöyle demiştir

“Bismillâhirrahmânirrahîm,

Bu, Erkam’ın, Safâ’dan biraz ilerideki evi hakkında yaptığı ahd ve vasiyyetidir ki, onun arsası, Harem-i Şeriften mâdud bulunduğundan, o da, haremleşmiş, dokunulmazlaşmıştır: Satılmaz ve tevarüs olunmaz.

Hişam b. Âs ve Hişam b. Âs’ın azadlı kölesi filan, buna şahittir.”

Erkam’ın bu mübarek evi, içinde oğulları ve torunları tarafından oturulmak veya icarlarından yarar­lanılmak suretiyle, Halife Ebu Cafer Mansur(ö. 158 Hicrî) zamanına kadar devam etti.

Halife Mansur; hac sırasında, Safa ile Merve arasında say ederken, Erkam’ın torunları, dedelerinin evinin arkasındaki bir çadırda bulunuyorlar, Mansur da onların alt taraflarından geçiyordu.

Aralarındaki mesafe çok kısa idi.

Mansur’un başındaki serpuşunu almak isteseler, elleriyle uzanıp alabilecek yükseklikte idiler.

Mansur; Merve’ye inip Safa tepeciğine çıkıncaya kadar, onlara baktı durdu.

Mansur; Abdullah b. Osman b. Erkam’ın, Muhammed b. Abdullah b. Hasan’a uyanlardan olduğu halde onunla birlikte hareket etmemiş olmasıyla ilgilendi.

Abdullah b. Osman b. Erkam’ı hapsetmesi ve zincire vurması için, Medine valisine yazı yazdı. Sonra da, Şihab b. Abdi Rab adındaki Kûfeli bir adamı Medine valisine gönderdi. Emrettiği şekilde hareket etmesi için valiye yazdığı mektubu da, Şihab’la gönderdi.

Şihab, Abdullah b. Osman’ın hapsedildiği yere vardı.

Abdullah b. Osman, o zaman, seksen yaşını aşmış bir ihtiyardı.

Zincire vurulmak onu son derecede üzmüş ve bunaltmıştı.

Şihab, ona:

“Ben seni içinde bulunduğun şu halden kurtarırsam, Dârü’l-Erkam’ı bana satar mısın? Çünkü, mü’minlerin emîri onu istiyor!

Eğer satacak olursan, senin hakkında onunla konuşayım, suçunu affettireyim?” dedi.

Abdullah b. Osman:

“O ev, sadakadır, vakıftır.

Benim ondan ancak bir intifa hakkım vardır. Buna da kızkardeşim ve başkaları ortaktırlar!” dedi.

Şihab:

“Sen, kendine düşen hakkını bize ver! Ondan ilişiğini kes, kurtul!” dedi.

Bunun üzerine, Abdullah’ın şehadetle sabit olan hakkı hesaplanarak onyedi bin dinarlık bir satış senedi yazıldı.

Onun arkasından, parasının çokluğuna aldanarak, kızkardeşi de hakkını sattı.

Mansur, bu evde intifa hakkı olan herkesin intifa hakkını satın alıp ondan ilişkisini kesti.

Dârü’l-Erkam; Ebu Cafer Mansur’dan sonra, oğlu Halife Mehdiye geçti.

O da, zevcesi Hayzuran’a (Musa ve Harun’un annesine) bağışladı.

Hayzuran Hatun, Dârü’l-Erkam’ın çevresindeki evleri ve arsaları satın alıp ona katmak suretiyle, Dârü’l-Erkam’ı yeniden yaptırdı .[723]

Dârü’l-Hayzuran diye anılan ve içinde namaz kılınır mescid haline getirilen[724] Dârü’l-Erkam, daha sonra, Halife Cafer b. Musa’ya geçti.

Orada, bir müddet de Mısırlılar ve Yemenliler oturdular.

Daha sonra, Gassan b. Abbad, Musa b. Cafer oğullarından, onun hepsini veya çok kısmını satın aldı.[725]

En sonunda, onu Mısır Kahire Defterdarı İbrahim Bey, Sultan II. Selim’e hediye etti.

III. Murad da, Hicrî 999 yılında, onu mescid tarzında yeniledi.[726]

Dârü’l-Erkam’in son yapılı durumuna göre;

Kapısı doğu tarafına açılır.

Kapıdan, üzeri tavanlı, sekiz metre uzunluğunda, dört metre eninde bir sahanlığa girilir.

Sahanlığın solunda, üzeri tavanlı, eni üç metreye yakın bir sofa bulunmaktadır.

Ortadaki duvarın sağındaki kapıdan da, sekiz metre uzunluğunda ve bunun yansına yakın eninde, tabanı hasırla döşeli bir kulübeye girilmektedir.[727]

Dârü’l-Erkam’ın en son durumu

Dârü’l-Erkam; günümüzde, Suudî Arabistan Krallığınca, Harem-i Şerif için yapılan çevre düzen­lemesinde yıkılarak arası haremin arasına katilmiş .aslına rucu etmiştir.[728]

Nübüvvetin (Peygamberliğin) Beş Devresi, Davet ve İcabet Ümmetleri

Davetin beş devresi olup, birinci devresi; nübüvvet (peygamberlik) devresidir.

Davetin ikinci devresi; en yakın hısım ve akrabayı, âhiret azabıyla korkutup uyarma devresidir.

Davetin üçüncü devresi; kendi kavmini âhiret azabıyla korkutup uyarma devresidir.

Davetin dördüncü devresi; kendilerine daha önce âhiret azabıyla korkutup uyarıcı gelmemiş bulu­nan bütün Arap kavimlerini âhiret azabıyla korkutup uyarma devresidir.

Davetin beşinci devresi; zamanın sonuna kadar, cinlerden ve insanlardan, kendilerine davet erişe­bilecek olanları âhiret azabıyla korkutup uyarma devresidir.[729]

Ümmet; bir dinde veya bir zamanda, ya da bir yerde toplanmış olan her topluluğa denir.[730] Ümmet kelimesi, yalnız insan toplulukları için değil, yerde yürüyen hayvanlar, iki kanadıyla uçan kuşlar için de kullanılmıştır.[731]

Mütercim Âsim Efendi de, Kamus tercemesinde şöyle der

“Ümmet; kendilerine peygamber gönderilen cemaata denir; gerek iman eylesinler, (onlara) ümmet-i icabet ıtlak olunur; gerek iman eylem esinler ki (onlara) ümmet-i davet ıtlak olunur ve her kabileden bir cemaata denir ve hayvan cinsine denir.”[732]

Kâfirler ümmet-i icabet değil, ümmet-i davettirler.[733]

Peygamberimiz Aleyhiselam, yalnız Araplara değil, bütün insanlara peygamber olarak gönder-ilmiştir.[734]

Peygamberimiz (a.s.); Abdulmuttalib oğullarına yaptığı ilk hitabında da:

“Ey Abdulmuttalib oğulları![735] Ben, özel olarak size, genel olarak da bütün insanlara peygamber gönderildim!” buyurmuştur.[736]

Ehl-i Kitab olan Yahudilerin ve Hıristiyanların da, Peygamberimiz Muhammed (a.s.)ın risalet ve daveti dışında kalmadıkları da, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle açıklanmıştır

“Ey Ehl-i Kitab! Peygamberlerin arası kesildiği bir zamanda, size (gerçekleri) apaçık söyleyip duran resûlümüz gelmiştir.

Tâ ki ‘Bize ne bir rahmet müjdecisi, ne de bir azap habercisi gelmedi’ (demenize meydan kalmasın!)

İşte, size rahmet müjdecisi de, azap habercisi de geldi artık!

Allah, herşeye hakkıyla kadirdir!”[737]

Bunun içindir ki, Peygamberimiz (a.s.); Hıristiyan olan Rum kralı Herakliyus’a gönderdiği mektupta:

“…Ben, seni İslâm davetiyle Müslümanlığa davet ediyorum! Müslüman ol, selameti bul da, Allah sana ecir ve mükâfatını iki kat versin! Eğer bu davetimi kabul etmezsen, yoksul çiftçilerin, teb’an olan bütün halkın günahı senin boynuna olsun!”

‘De ki: ‘Ey Kitaplılar! Geliniz: Aramızda ve aranızda eşit ve ortak olan bir kelimede birleşelim de, Allah’tan başkasına tapmayalım, O’na hiçbir şeyi eş, ortak tutmayalım. Allah’ı bırakıp da birbirimizi rab tanımayalım!’

Buna rağmen, onlar bu davetten yüz çevirirlerse, ‘Siz şahit olunuz ki: Bizler, muhakkak, Müslümanlarız!’ deyiniz!” [Âl-i İmrân: 64] buyurmuştur.”[738]

Nübüvvetin ilk üç yıllık devresi, halkı İslâmiyete gizlice davetle geçmiş;[739] Peygamberimiz (a.s.) bu üç yıllık devrede Bir ve şeriksiz olan Yüce Allah’a iman ve ibadete, kendisinin de Allah’ın kulu ve resûlü olduğunu tasdike ve putlara tapmaktan vazgeçmeye halkı gizlice davetle meşgul olmuştur.[740]

Şiryandan Peygamberimiz (a.s.)ın,[741] bir yandan da Hz. Ebu Bekir’in, yanına gelenleri Allah’a imana ve İslâmiyete daveti neticesinde,[742] erkeklerden kadınlardan birçok insan İslâmiyete girmiş, İslâmiyet Mekke’de halk arasında konuşulur olmuştu.[743]

Peygamberimiz (a.s.)ın En Yakın Hısımları Uyarışı ve Kendisine Yardıma Davet Edişi

Hz. Ali der ki:

“Sen, ilkin, en yakın hısımlarını inzar et, âhiret azabıyla korkut!” (Şuarâ: 214) âyeti nazil olunca,[744] Resûlullah (a.s.) beni çağırdı.[745]

‘Ey Ali! Yüce Allah’ın, en yakın hısımlarımı inzar etmemi emir buyurması bana çok ağır geldi, kaygı verdi.[746]

Biliyorum ki, ben ne zaman kavmime bu işi açmaya kalksam, muhakkak, hoşuma gitmeyen birşeyle karşılaşacağımı göreceğim.

Bunun üzerine, bir müddet sustum.

Cebrail (a.s.) bana geldi de:

‘Yâ Muhammedi Eğer sen Yüce Rabbinin sana emrettiği şeyi yapmayacak olursan, Rabbin sana azab edecektir!’ dedi.

Yâ Ali! Bize, bir sa’ (dört kocaman avuç dolduracak kadar) yemek yap ve üzerine de koyun budun­dan et koy!

Bize bir kap da süt hazırla!

Sonra, Abdulmuttalib oğullarını benim için topla![747]

Onlarla bir konuşayım ve emrolunduğum şeyi kendilerine ulaştırayım’ buyurdu.

Resûlullah’ın bana emrettiği şeyi[748] yaptım.

Abdulmuttalib oğulları Resûlullah’ın yanına toplandılar.

Onlar, o gün, kırk kişi idiler.[749]

Yahut, kırk kişiden ya bir eksik,[750] ya da bir fazla idiler.[751]

Resûlullah’ın bütün amcaları, Ebu Talib, Hamza, Abbas ve Ebu Leheb de gelenler içinde bulunuy­ordu.

Abdulmuttalib oğulları yanına toplandıkları zaman, Resûlullah (a.s.) beni çağırdı.

Onlar için yaptığım yemeği getirmemi emretti.

Getirip önüne koydum.

Eti parçalayarak çanağın çevresine birer parça koyduktan sonra:

‘Haydi yiyiniz, Bismillah!’ buyurdu.

Hepsi, ondan yediler ve tamamıyla doydular.[752]

Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki: Onların tümüne sunduğum yemeği,[753] onlardan bir tek adam bile yalnız başına yiyebilirdi!

Bundan sonra, Resûlullah (a.s.):

‘Yâ Ali! Onlara süt de içir!’ buyurdu.

Onlara süt kabını getirdim.

Ondan da hepsi kanasıya içtiler.

Vallahi, o kaptaki süt kadarını, onlardan bir tek adam bile yalnız başına içebilirdi![754]

Yemeğin ve sütün kalanları, sanki hiç el dokunulmamış, yenilmemiş, içilmemiş gibi idi![755]

Resûlullah (a.s.) söze başlamak istediği sırada, Ebu Leheb:

‘Şaşılacak şey! Arkadaşınız sizi büyük bir sihirle sihirledi![756] Doğrusu, biz, bugünkü gibi bir sihir hiç görmedik!” dedi.[757]

Sonra da, Resûlullah’a hitaben:

‘Bunlar senin amcaların ve amcalarının oğullarıdır. Sen, onlara istediğini söyledin! Sen, dinden sap­kınlığı bırak!

İyi bil ki: Kavmin, senin için bütün Arap topluluklarına karşı koymayı göze alacak değildir.

Bütün Kureyş kabileleriyle Araplar üzerlerine çullanmadan, ata oğullarının senin üzerinde durup seni haps ve esir etmeleri gerekir.

Onların böyle yapmaları, kendilerine, ötekinden daha kolaydır.

Ey kardeşimin oğlu! Ben; atanın oğullarına, gelirken senin getirdiğin gibi şer ve kötülük getiren bir kimse daha görmedim!’ dedi.[758]

Resûlullah’ın konuşmasına imkân vermedi.

Dağıldılar.[759]

Ebu Leheb’in sözü, Resûlullah’ın çok ağırına gitti.

Resûlullah (a.s.), o mecliste susup hiç konuşmadı.[760]

Bunun üzerine, Cebrail (a.s.) gelip, Allah’ın buyruğunu hemen yerine getirmesini, Resûlullah (a.s.)a emir ve tavsiye etti.[761]

Kendisine bu hususta cesaret verdi.[762]

Ertesi günü, sabahleyin Resûlullah (a.s.):

‘Yâ Ali! O adam işittiğin sözlerle tez davranıp önüme geçti de, ben kavmimle konuşmadan onlar dağılıverdiler.

Sen önceki akşam bizim için yapmış olduğun kadar, yine yiyecek içecek hazırla![763] Sonra onları yanıma topla!’ buyurdu.[764]

Yemeği yaptım. Sonra da, onlar Resûlullah için topladım.[765]

Resûlullah (a.s.), yemeği getirmem için bana seslendi.[766]

Resûlullah (a.s.), geçen akşam yaptığı gibi yaptı (Yani, eti parçalayıp yemek çanağının çevresine birer parça koyduktan sonra):

‘Haydi yiyiniz, Bismillah!’ buyurdu.

Hepsi, ondan doyuncaya kadar yediler.[767]

Resûlullah (a.s.):

‘Haydi, onlara süt de içir!’ buyurdu.

Kendilerine, içi süt dolu kabı getirdim.[768]

O kaptan da, hepsi, kanasıya kadar süt içtiler.[769]

Vallahi, onların tümü için hazırladığım o yemeği de, o sütü de, onlardan bir tek adam bile yalnız başına yiyebilir, içebilirdi![770]

Resûlullah (a.s.), onlara:

‘Borcumu benim yerime hanginiz öder?’ diye sordu.

Ben sustum.

Cemaat da sustu.

Resûlullah (a.s.) sorusunu tekrarlayınca:

‘Ben öderim yâ Rasûlallah!’ dedim. Resûlullah (a.s.):

‘Sen ödersin yâ Ali! Sen ödersin yâ Ali!’ buyurdu.[771]

(Diğer bir rivayete göre; Resûlullah (a.s.) onlara:

“Benim borcumu benim yerime ödeyecek ve vaadlerimi yerine getirecek, Cennette benimle birlikte bulunacak, ev halkım içinde benim vekilim olacak kimdir?” diye sordu.

Onlardan birisi:

“Sen [kerem ve cömertlikte] denizsin! Sana bu hususta kim vekil olmaya güç yetirebilir?!” dedi.

Resûlullah (a.s.) sorusunu tekrarlayınca, Hz. Ali:

“Ben senin vekilin olurum!” dedi.[772]

Bunun üzerine, Resûlullah (a.s.), ona:

“Borcumu benim yerime sen ödeyecek ve vaadlerimi sen yerine getireceksin!” buyurdu.)[773]

Bundan sonra, Resûlullah (a.s.) konuşmasını şöyle sürdürdü:

‘Hamd, Allah’a mahsustur. Ben, O’na hamdederim.

Yardımı da, O’ndan dilerim. O’na inanır, O’na dayanırım.

Şüphesiz bilir ve bildiririm ki: Allah’tan başka ilâh yoktur.

O, birdir; O’nun eşi, ortağı yoktur![774]

Herhalde, otlak aramaya gönderilen kimse, gelip de ailesine yalan söylemez.

Vallahi, ben (faraza) bütün insanlara yalan söylemiş olsam, yine, size karşı yalan söylemem! (Faraza) ben bütün insanları aldatmış olsam, yine, sizi aldatmam!

Sizi Kendisine davet ettiğim Allah öyle bir Allah’tır ki, O’ndan başka hiçbir ilah yoktur!

Vallahi, sizler, uyur gibi öleceksiniz! Uykudan uyanır gibi de, dirilecek ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz!

İyiliklerinizin mükâfatını görecek, kötülüklerinizin de cezasını çekeceksiniz!

Bunların sonucu ya temelli Cennette, ya da temelli Cehennemde kalmaktır![775]

İnsanlardan, ilk inzar ettiğim kimseler, sizlersiniz![776]

Ey Abdulmuttalib oğulları! Vallahi, Araplar içinde, benim size getirdiğim, dünya ve âhiretiniz için hayırlı olan şeyden daha üstününü ve hayırlısını kavmine getirmiş biryiğit bilmiyorum![777]

Ben, sizi, dile kolay gelen, Mîzan’da ağır basan iki kelimeye davet ediyorum ki, o da:

Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına ve benim de Allah’ın kulu ve resûlü olduğuma şehadet etm­enizdir!768

Yüce Allah, sizi buna davet etmemi bana emir buyurdu.[778]

Ey Abdulmuttalib oğulları! Ben, özel olarak size, genel olarak da bütün insanlara peygamber gön­derildim!

Siz, bu hususta, görmediğiniz mucizelerden bazısını da görmüş bulunuyorsunuz.[779] Üzerinde bulunduğum şeyde bana yardımcı ve kardeşim olmayı, Cennet kazanmayı hanginiz kabul eder?[780]

Hanginiz, bu yolda kardeşim ve sahibim olmak üzere, bana bey’at eder?’ buyurdu.

Hiç kimse ayağa kalkmadı.

Hemen, ben ayağa kalktım.

Yaşça, oradakilerin en küçüğü idim. Resûlullah, bana:

‘Sen, otur!’ buyurdu.

Sorusunu üç kere tekrarladı.

Her defasında, ben ayağa kalkıyordum. O da:

‘Sen, otur!’ buyuruyordu.[781]

‘Yâ Rasûlallah! Bunların yaşça en küçükleri ve bacakça en inceleri olsam da, sana ben kardeş ve yardımcı olurum’ dedim.

Hepsi sustular.[782]

Resûlullah (a.s.), sorularının üçüncüsünden sonra, elini elimin üzerine koydu[783] da:

‘İçinizde, bu, benim kardeşim, vasîm ve vekilimdir.

Onun sözlerini dinleyiniz ve kendisine itaat ediniz!

Bu işe, amcamsız, amcamın oğlu varis oldu!’ buyurdu.[784]

Davetliler gülüşerek ayağa kalktılar ve Ebu Talib’e:

‘Bak! Sana, oğlunu dinlemeni emrediyor! Ona itaat et!’ dediler.[785]

Ebu Talib:

‘Bırakınız onu! Amcasının oğlu, onun başını, hayırdan başka yana bükmez!’ dedi.[786] Resûlullah (a.s.)a da:

‘Bizim katımızda, sana yardım etmek kadar sevgili birşey yoktur.

Öğütlerini benimseyip kabullendik.

Sözlerini tamamıyla tasdik edip doğruladık!

Bu toplananlar, senin atalarının oğullarıdır.

Tabiî ki, ben de onlardan birisiyim!

Senin istediğin şeye onlardan koşacak olanların, andolsun ki, en çabuğu, en hayırlısı da benden başkası değildir!

Sen, emrolunduğun şeye devam et!

Andolsun ki, etrafını kuşatıp seni korumaktan bir an geri durmayacağım!

Nefsimi, Abdulmuttalib’in dininden ayrılmak hususunda bana boyun eğer bulmadım!

Artık, ben, onun üzerinde öldüğü dinde öleceğim!’ dedi.[787]

Ebu Leheb’den başka, hepsi de, yumuşak ve olumlu sözler söylediler.[788] Ebu Leheb ise:

‘Ey Abdulmuttalib oğulları! Bu, vallahi, bir serdir, kötülüktür![789]

Başkaları onun elini tutup bundan alıkoymadan önce, sizler onun ellerini tutup bundan alıkoyunuz!

Eğer siz bugün ona boyun eğecek olursanız, zillete, hakarete uğrarsınız!

Bunu korumaya kalkışacak olursanız, öldürülürsünüz!’ dedi.[790]

Peygamberimiz (a.s.)ın halası Safiyye binti Abdulmuttalib, Ebu Leheb’e:

‘Ey kardeşim! Kardeşinin oğlunu ve onun dinini yardımsız, hor ve hakir bırakmak sana yakışır mı?!

Vallahi, bilginler, öteden beri, Abdulmuttalib’in soyundan bir peygamberin çıkacağını haber veregelm işlerdir.

İşte o peygamber budur!’ dedi. Ebu Leheb:

“Bu, andolsun ki, boşuna bir umuntudur!

Zaten, kadınların sözleri erkeklere ayakbağı ve köstek mesabesindedir!

Kureyş aileleri ve onlarla birlikte bütün Araplar ayaklandığı zaman, onlara karşı koyacak bizim ne gücümüz var?

Vallahi, biz onların yanında bir lokmayız!’ dedi. Ebu Talib ona:

‘Ey korkak adam! Vallahi, biz, sağ oldukça, ona yardım edecek, onu savunacak ve koruyacağız!’ dedi ve Peygamber (a.s.)a da:

‘Ey kardeşimin oğlu! Rabbine davet etmek istediğin zamanı bilelim, silahlanıp seninle birlikte ortaya çıkarız!’ dedi.”[791]

Peygamberimiz (a.s.)ın Safâ Tepeciğinden Kureyşlilere Seslenişi
“Sen, ilkin, en yakın hısımlarını inzar et!”[792] Yani, “küfürleri yüzünden üzerlerine azap inebileceği­ni hatırlatarak onları korkut, uyar!”[793] mealli âyet nazil olduğu zaman;[794] Resûlullah (a.s.), günlerden bir gün[795] Safa tepeciğine kadar gitti.[796] Orada, yüksekçe bir taşın üzerine çıktı.[797]

Şehadet parmaklarını kulaklarına tıkadı. Yüksek sesle:[798]

“Yâ Sabâhâh!*[799] Ey Kureyş cemaatı!” diyerek bağırdı.[800]

“Kim bu seslenen?” diye sordular.[801]

“Muhammed,[802] Safa tepesinden sesleniyor!” dediler.[803]

Kureyş kabileleri içinde Peygamber (a.s.)a akraba olmayan bir kabile bulunmadığın­dan,[804] Peygamber (a.s.) da kabile kabile bütün Kureyşlilere seslenmişti.[805]

İşitenler, gelip Peygamberimizin karşısında toplandılar.[806]

Gelemeyenler de, toplantının sebebini anlamak için, yerlerine adam gönderdiler.[807]

Yanına gelen Kureyşliler Peygamber (a.s.)a:

“Yâ Muhammedi Ne haber var?” diye sordular.[808]

Peygamber (a.s.):

“Benimle sizin haliniz, düşmanı görünce ailesini haberdar etmek için koşmaya başlayan ve düş­manın kendisinden önce ailesine yetişip zarar vermesinden korkarak ‘Yâ Sabâhâh!’ diye bağıran bir adamın haline benzer.[809]

Ne dersiniz? Ben, size şu dağın eteğinden[810] veya şu vadiden,[811] sizi yağmalamak isteyen[812] birtakım atlıların çıkıvereceğini, yahut akşama, sabaha, düşman baskınına uğrayacağınızı[813] haber verirsem, beni tasdik eder, doğrular mısınız?” diye sordu.[814]

“Evet! Seni tasdik eder, doğrularız![815]

Çünkü, biz seni bütün tecrübelerimizde doğru sözlü bulduk![816]

Sen, bizim katımızda herhangi bir suçla suçlanmış bir kişi değilsin![817]

Hakkındaki tecrübelerimizde, sende hiçbir yalana rastlamış değiliz!” dediler.[818]

Bunun üzerine, Peygamberimiz (a.s.):

“Öyle ise, ben sizi şiddetli bir azap önünde inzara, korkutup uyarmaya memurum:[819]

EyAbdulmuttalib oğulları!

Ey Abdi Menaf oğulları!

Ey Zühre oğulları!

Ey filanoğulları!

Ey filanoğulları!

diyerek birer birer Kureyş kabilesinin bütün ailelerine seslenip:

“Yüce Allah; en yakın hısımlarımı azab ile korkutmamı bana emretti. Sizler ‘Lâ ilâhe illâllah=Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur1 demedikçe; ben size ne dünyada bir yarar, ne de âhirette bir nasip sağlayabilirim” buyurdu.[820]

Peygamberimiz (a.s.)a atmak için eline bir taş alan Ebu Leheb:[821]

“Yuh sana! Sen, bugün, gelip de, bizi bunun için mi topladın?!” diyerek bağırdı.[822]

Resûlullah (a.s.), hitap ve uyarısına şöyle devam buyurdu:

“Ey Kureyş cemaatı! Kendinizi Cehennem ateşinden kurtarınız![823]

Ey Ka’b b. Lüey oğulları! Kendinizi Cehennem ateşinden kurtarınız!

Ey Mürre b. Ka’b oğulları! Kendinizi Cehennem ateşinden kurtarınız!

Ey Abduşşems oğulları! Kendinizi Cehennem ateşinden kurtarınız!

Ey Abdi Menaf oğulları! Kendinizi Cehennem ateşinden kurtarınız!

Ey Hâşim oğulları! Kendinizi Cehennem ateşinden kurtarınız!

Ey Abdulmuttalib oğulları! Kendinizi Cehennem ateşinden kurtarınız![824]

Ey Kureyş cemaatı! Kendinizi Allah’tan satın alınız!

Ben, sizi Allah’ın azabından kurtarabilecek hiçbir şeye malik değilim.[825]

Ey Abdi Menaf oğulları! Kendinizi Allah’tan satın alınız![826]

Ben, sizi Allah’ın azabından kurtarabilecek hiçbir şeye mâlik değilim![827]

Ey Abdulmuttalib oğulları! Kendinizi Allah’tan satın alınız!

Ben, sizi Allah’ın azabından kurtarabilecek hiçbir şeye mâlik değilim.[828]

Ey Abbas b. Abdulmuttalib! Ben, seni Allah’ın azabından kurtarabilecek hiçbir şeye malik değil­im ![829]

Ey Zübeyr b. Avvam’ın annesi! Resûlullah’ın halası Safiyye!

Ey Muhammed’in kızı Fâtıma! Kendinizi Allah’tan satın alınız!

Siz, benim malımdan, dilediğinizi benden isteyiniz!

Fakat, ben sizi Allah’ın azabından kurtarabilecek hiçbir şeye malik değilim.[830]

Şu kadar ki, sizlerin bir hısımlığınız var!

Ben, hısımlık suyu ile sulayacağım!” buyurdu.[831]

Bundan sonra, Resûlullah (a.s.):

“Ey Fihr hanedanı!” diyerek seslendi.

Ebu Leheb:

“İşte, Fihr oğulları, yanındalar!” dedi.

Resûlullah (a.s.):

“Ey Galib hanedanı!” diyerek seslenince, Muharib b. Fihr oğullarıyla Haris b. Fihr oğulları, dönüp geri gittiler.

Resûlullah (a.s.):

“Ey Lüey b. Galib hanedanı!” diyerek seslenince, Teymü’l-Erdem b. Galib oğulları, dönüp geri gittil­er.

Resûlullah (a.s.):

“Ey Ka’b hanedanı!” diyerek seslenince, Âmir b. Lüey oğullarıyla Avf b. Lüey oğulları, dönüp geri gittiler.

Resûlullah (a.s.):

“Ey Mürre b. Ka’b hanedanı!” diyerek seslenince, Adiyy b. Ka’b oğulları ile Husays b. Ka’b’ın iki oğlu olan Sehm ve Cumah oğulları dönüp geri gittiler.

Resûlullah (a.s.):

“Ey Kilab hanedanı!” diyerek seslenince, Teym b. Mürre oğullarıyla Mahzum b. Yakaza b. Mürre oğulları, dönüp geri gittiler.

Resûlullah (a.s.):

“Ey Kusayy hanedanı!” diyerek seslendiği zaman, Zühre oğulları, dönüp geri gittiler.

Resûlullah (a.s.):

“Ey Abdi Menaf oğulları!” diyerek seslenince, Abduddar oğulları ve onlarla beraber Esed b. Abduluzzâ b. Kusayy oğulları, dönüp geri gittiler.

Ebu Leheb:

“İşte, Abdi Menaf oğulları!” dedi.

Resûlullah (a.s.):

“Ey Hâşim hanedanı!” diyerek seslenince, Abdüşşems oğullarıyla Nevfel oğulları, dönüp geri gittil­er.

Orada, yalnız Abdulmuttalib oğulları kaldı.

Ebu Leheb:

“İşte, Hâşim oğulları toplanmış bulunuyorlar!?” dedi.

Resûlullah (a.s.), onlara:

“Ben, sizi ‘Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh=Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur! O, birdir! O’nun ortağı yoktur!’ diyerek şehadet getirmeye davet ediyorum!

Ben de, O’nun kulu ve resûlüyüm!

Bunu böylece kabul ve ikrar ettiğiniz takdirde, sizin Cennete gireceğinize kefil olurum![832]

Siz, Kıyamet günü iyi amellerinizle gelmez de dünyayı boyunlarınıza yüklenmiş olduğunuz halde gelirseniz, ben sizden yüz çeviririm (yüzünüze bakmam)!

O zaman siz bana:

‘Yâ Muhammed!’ dersiniz.

Ben ise, şöyle derim:

[Resûlullah Aleyhisselarn “Şöyle derim” buyururken, yüzünü onlardan başka tarafa çevirdi.

Siz, bana:

‘Yâ Muhammed!’ dersiniz. Ben ise, size şöyle derim.

[Resûlullah (a.s.), “Şöyle derim” buyururken, yüzünü onlardan başka tarafa çevirdi.]”[833]

İslâmiyeti Mekke’de Yaymaya Çalışanlar ve Müslümanlıklarını Hiç Çekinmeden Açıklayanlar

Peygamberimiz (a.s.)la yanında bulunan Müslümanlar İslâmiyeti açıkladıkları zaman, Mekke’de İslâmiyeti duymayan kalmadı. Hz. Ebu Bekir bir köşede, Saîd b. Zeyd bir köşede, Hz. Osman bir köşede,

Ebu Ubeyde b. Cerrah bir köşede., halkı, İslâmiyete davet ve teşvik etmeye koyuldular.[834] Her tehlikeyi göze alarak, Müslümanlıklarını, herkesten önce şu yedi mücahit açıklamıştı:

Resûlullah (a.s.),

1- Hz. Ebu Bekir,

2- Bilal-i Habeşî,

3- Mikdad b. Esved,

4- Suheyb b. Sinan,

5- Ammar b. Yâsir,

6- Sümeyye Hatun (Ammar b. Yâsir’in annesi).[835]

İslâmiyetin Mekke’de Açıklanışından Sonra Müslüman Olanlardan Bazıları

1- Peygamberimiz (a.s.)in halası Hz. Safiyye,[836]

2- Peygamberimiz (a.s.)ın halası Hz. Âtike,[837]

3- Peygamberimiz (a.s.)ın amcası Hz. Abbas,

4- Hz. Abbas’ın zevcesi Ümmü Fadl Hatun,

5- Hz. Abbas’ın âzadlısı Ebu Râfi1,

6- Amr b. Abese,

7- Ebu Zerri’l-Gıfârî.

Ebu Râfi’ der ki:

“Ben, Abbas b. Abdulmuttalib’in kölesi idim. İslâmiyet ev halkı içinde şayi olup, Abbas Müslüman oldu. Ümmü Fadl da Müslüman oldu. Ben de Müslüman oldum.

Abbas; kavminden korkar ve onlara aykırı davranır görünmek istemez, Müslümanlığını gizlerdi. Çünkü, kendisi servet sahibi olup, serveti de kavminin üzerinde (veresiyede) dağınık bir halde bulunuyordu.”[838]

Amr b. Abese’nin Müslüman Oluşu
Amr b. Abese der ki:

“Ben, Cahiliye devrinde, kavmimin putlarına tapmaktan yüz çevirmiştim. Tapılan putların boş olduğunu[839] görüyor,[840] insanların, putlara taptıkları için, dalâletten başka birşey üzerinde bulun­madıklarını anlıyordum.[841]

Onlar birtakım taşlara tapıyorlardı ki, taş insana ne zarar, ne de yarar verebilirdi.[842]

Putlara tapmanın boşluğu, içime doğmuştu.[843]

Teymâ halkından,[844] Kitab Ehli olan bir zâta rastladım.[845] Ona:

‘Ben; bir yere konup da yanlarında put bulunmayınca, içlerinden birisi giderek dört taş getiren, onlar­dan üçü ile tenceresine ocak çatan ve yakışıklı olan dördüncüsüne tapan, oradan göç edileceği zaman da onu orada bırakan, her konduğu yerde bulduğu daha yakışıklısına tapan kabile halkından bir kim­seyim!

İnsana ne yarar, ne de zarar veremeyen birşeyi put edinmenin bâtıl ve boş olduğunu sanıyorum.

Sen, beni bundan daha hayırlısına kılavuzlasana!’ dedim.[846]

O da:

‘Mekke’den bir zât zuhur edecek, kavminin tapageldikleri putlardan yüz çevirip, halkı onlardan başkasına davet edecektir.

Sen onu gördüğün, duyduğun zaman, ona hemen tâbi ol!

Çünkü, o, dinin üstününü getirecektir!’ dedi.

Artık, o günden beri, Mekke’den her gelenin yanına vanp ‘Mekke’de, olan biten birşey var mı?’ diye sorardım.

‘Birşey yok!’ denilince,[847] ev halkımın yanına dönerdim.

Ev halkım, yola uzak değil, yakındı.

Mekke’den, deve üzerinde gelen kimselerin önlerine gerilip:

‘Mekke’de, hadiselerden bir hadise var mı?’ diye sordukça:

‘Yok!’ derlerdi.

Ben, yine, bir gün yola oturmuştum.

Deve üzerinde bir kimse çıkageldi. Ona:

‘Nereden geliyorsun?’ diye sordum.

‘Mekke’den geliyorum’ dedi. Ona:

‘Orada, yeni bir haber var mı?’ diye sordum.

‘Evet, var![848] Mekke’de birzâtzuhur etti. Kavminin putlarından yüz çevirip, halkı onlardan başkası­na iman ve ibadete davet ediyor!’ dedi.

Hemen, ev halkımın yanına döndüm.[849] Devemin üzerine atlayıp Mekke’ye geldim.[850]

Mekke’de, herzaman gelişimde indiğim yere indim.

Onun nerede olduğunu sordum.[851]

Bir de ne göreyim? Resûlullah (a.s.) gizlenmiş!

Kavmi ise, ona karşı çok cüretli ve şiddetli davranmaktalar.[852]

Bana:

‘Geceleyin, tavaf ettiği sıradan başka bir zamanda, onunla görüşmeye kadir olamazsın!’ denildi.

Bunun üzerine, Kabe’nin önünde yatıp uyudum.

Kendisini, ancak tehlil sesiyle tanıyabildim. Hemen yanına vardım, kendisine selam verdim.[853]

‘Sen, nesin?’ dedim.

‘Ben, peygamberim’ buyurdu.

‘Peygamber, ne demek?’ dedim.

‘Resûlullah demektir’ buyurdu.

‘Seni kim gönderdi?’ diye sordum.

‘Yüce Allah gönderdi’ buyurdu.

‘Seni ne ile gönderdi?’ diye sordum.

‘Bir olan Allah’a eş, ortak koşmaksızın ibadet etmek,

Putları kırıp atmak,

Akrabaya yardım etmek,[854]

Kan dökmemek,

Yol güvenliğini sağlamak., vazifesiyle gönderdi’ buyurdu.

‘Sen ne güzel şeylerle gönderilmişsin!

Ben sana iman, ve senin getirdiklerini tasdik ediyorum![855]

Uzat elini, bey’at edeyim sana!’ dedim.

Elini uzattı. Kendisine, İslâmiyet üzerine, bey’at ettim.[856]

‘Senin yanında, bu hususta sana yardımcı kimler var?’ diye sordum.

‘Bir hür ile bir köle’ buyurdu.[857]

O sırada, yanında, Ebu Bekir b. Ebi Kuhâfe ile Ebu Bekir’in azadlı kölesi Bilal bulunuyordu.[858]

‘Sana ben de tâbi oluyorum!’ dedim.[859]

‘Yanında kalayım mı? Yoksa, ev halkımın yanına döneyim mi? Ne buyurursun?’ diye sordum.[860]

‘Sen, şu gününde, bunu yapamazsın.[861] Benim yanımda kalamazsın![862]

Benim durumumu,[863] Allahtan getirip tebliğ ettiğim şeylere karşı[864] İnsanların[865] tutumunu,[866] nasıl katı ve kötü[867] davrandıklarını görmüyor musun?!

Sen şimdi ev halkının yanına dön! Onların yanında otur!

Benim gideceğim yere gittiğimi işittiğin zaman, yanıma gel! Bana tâbi ol!’ buyurdu.

Bunun üzerine, dönüp ev halkımın yanına gittim.”[868]

Allah ondan razı olsun![869]

Ebu Zerri’l-Gıfârî’nin Müslüman Oluşu

Ebu Zerri’l-Gıfârî; Amr b. Abese ile, bir anadan doğma kardeş idiler.[870]

Kendisi, Cahiliye devrinde, putlara tapmazdı.[871]

“Ben kavmimin tapageldikleri putlardan yüz çevirmiştim!” dediği zaman, Abdullah b. Abbas:

“Senin taptığın ne idi?” diye sormuştu.

Ebu Zerri’l-Gıfârî:

“Hiçbir şey değildi!” demiştir.[872]

Mekke halkından bir adam, bir gün Ebu Zerri’l-Gıfârîye:

“Mekke’de bir zât, senin dediğin gibi ‘Lâ ilâhe illâllah=Allah’tan başka ilâh yoktur’ diyor ve kendisinin peygamber olduğunu söylüyor” diye haber vermişti. Ebu Zerri’l-Gıfârî:

“O, kimlerdendir?” diye sorunca, Mekkeli adam:

“Kureyş’tendir!” demişti.[873]

Ebu Zerri’l-Gıfârî der ki:

“Ben Gıfâr kabilesinden bir adamdım.

‘Mekke’de bir zât zuhur etmiş, kendisinin peygamber olduğunu söylüyormuş’ diye, bize bir haber erişince.[874] Yüce Allah daha o zaman kalbime İslâmiyet sevgisini düşürdü.[875] Kardeşim Üneys’e:

‘Hayvanına bin! Şu vadiye doğru git!

Kendisine gökten haber geldiğini söyleyen[876] o zât ile konuş![877]

Kendisinin söyledikleri şeyleri dinle![878]

Kendisi hakkında benim için bilgi edin![879] Haberi bana getir!’ dedim.[880]

Kardeşim[881] Üneys, Mekke’ye kadar[882] gitti.[883]

Onunla buluştu.[884]

Kendisinin söylediklerini dinledikten sonra, dönüp[885] yanıma geldi.[886] Ona:

‘Ne yaptın?[887] Ne haber var sende?’ diye sordum.[888]

‘Mekke’de, senin dininde bir zâta rastladım ki, kendisini Allah’ın gönderdiğini söylüyor’ dedi.

‘Halk, onun hakkında ne söylüyor?’ diye sordum.

‘Şair, kâhin, sihirbaz diyorlar!’ dedi.

Üneys, şair kişilerdendi. O:

‘Ben, doğrusu, kâhinlerin sözünü dinledim. Onun söylediği, kâhinlerin sözü değil!

Onun sözünü şiirin her çeşidine de tatbik ettim.[889] Vallahi,[890] benden sonra[891] ona şiir demeye kimsenin dili varamaz!

Vallahi, o muhakkak sadıktır.

Onlar ise, muhakkak yalancıdırlar![892]

Vallahi, ben öyle bir zât gördüm ki; hayrı,[893] iyiliği, ahlâkîfaziletleri[894] emrediyor, serden, kötülük­ten de sakındınyor.[895]

Onu ahlâkî faziletleri emrederken ve öyle bir söz söylerken gördüm ki, o söz sihir değildir’ dedi.[896]

Vallahi, ben kardeşim Üneys’ten daha üstün bir şair duymadım![897]

Kardeşime:

‘Sen bana bu hususta arzu ettiğim, gönlüme şifa verir, müşkillerimi giderir bir haber getirmedin![898]

Kendim gidip onu görürüm’ dedim. Üneys:

‘Olur! Fakat, sen Mekke halkından sakıma ol!

Çünkü, onlar ona karşı son derecede kin besliyorlar. Hep surat asıp duruyorlar’ dedi.[899]

Hemen, azık dağarcığımı, su tulumumu yüklendim.[900] Elime bir asâ alıp yola düştüm, Mekke’ye ulaştım.

Resûlullah’ı şahsen tanımıyor, başkasından sormayı da uygun bulmuyor, Mescid-i Haram’da bulunuyor ve Zemzem suyundan içip duruyordum.[901]

O sırada, yanıma Ali b. Ebi Talib uğradı ve:

‘Şu adam herhalde garîbdir, sanırım’ dedi. Ona:

‘Evet! Garibim’ dedim. Bana:

‘Öyle ise, kalk, benimle birlikte bizim eve git!’ dedi.

Onunla birlikte gittim.

Ne o bana birşey sordu, ne de ben ona birşey haber verdim.

Sabaha çıkınca, Resûlullah’ı sormak için, kuşluk vakti Mescid-i Haram’a gittim.

Fakat, hiç kimse onun hakkında bana bir haber vermedi.

Yine, Ali bana uğradı da:

‘Bu adam için, daha yerini öğrenmek zamanı gelmedi mi?!’ dedi. Ben:

‘Hayır!’ dedim. Ali:

‘Öyle ise, gel, benimle birlikte bizim eve git!’ dedi.

Evlerine varınca, bana:

‘Senin işin nedir? Sen bu şehre ne için geldin?’ diye sordu.

Ona:

‘Gizli tutacağına[902] ve işim hakkında bana kılavuzluk edeceğine[903] söz verirsen, sana haber verir­im’ dedim.

‘Öyle yaparım’ deyince:

‘Bize erişen habere göre; burada bir zât çıkmış, kendisinin peygamber olduğunu söylüyormuş![904] Onunla konuşması,[905] ondan işittiklerini ezberleyip bana haberini getirmesi için,[906] kardeşimi gönder­miştim.[907] Kardeşim bana gönlüme şifa verecek bir haber getirmedi.[908] Kardeşimin getirdiği haber gönlüme şifa vermediği için,[909] onunla kendim buluşup konuşmak üzere[910] geldim'[911] dedim.

Bunun üzerine, Ali bana:

‘Sen, geldiğine isabet ettin, akıllılık etfin![912]

Bu zât Allah’ın resûlüdür, hak peygamberdir![913]

Sabahladığın vakit, sen beni takip et!

Ben senin için korkulacak bir şey görürsem[914], ya ayakkkabımı düzeltiyormuşumgibi duvara doğru yönelir dururum;[915] ya da, döküyormuşum gibi yaparım.[916]

Sen, durup beni bekleme, git![917]

Ben geçip gidersem, sen arkamdan gel ve benim girdiğim yere sen de gir!’ dedi.[918]

O, gitti, ben de gittim.

Nihayet, o, Peygamber (a.s.)ın huzuruna girdi.

Ben de kendisiyle birlikte girdim.[919]

‘Esselâmü aleyke yâ Rasûlallah!’ diyerek onu ilk kez İslâm selâmı ile ben selamladım.[920] Bana:

‘Sen, kimsin?’ diye sordu.

‘Gıfâr oğullarından bir adamım’ dedim.[921] Kendisine:

‘Yâ Muhammed! Sen insanları nelere davet ediyorsun?’ diye sordum.

Resûlullah:

‘Bir olan ve hiçbir şerîki olmayan Allah’a imana ve putları gidermeye ve benim de Resûlullah olduğu­ma şehadet etmeye davet ediyorum’ buyurdu.[922]

‘Bana İslâmiyeti (nasıl Müslüman olunacağını) bildir!’ dedim.

Bildirince, hemen oracıkta Müslüman oldum.[923]

‘Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlüh=Şehadet ederim ki, Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki, Muhammed, Allah’ın kulu ve resûlüdür’ diy­erek şehadet getirdim.[924]

Resûlullah (a.s.)ın yüzünde sevinç belirdiğini gördüm.[925]

Resûlullah (a.s.):

‘Ey Ebu Zer! Sen şimdi bu işi Mekkelilerden gizli tut, memleketine dön, git!’ buyurdu.[926]

‘Yâ Rasûlallah! Ben dinimi açıklamak istiyorum’ dedim.[927]

Resûlullah (a.s.):

‘Ben senin hakkında Mekkelilerden endişe ediyorum![928] Öldürülürsün, diye korkuyorum’ buyurdu.[929]

‘Yâ Rasûlallah! Ben öldürüleceğimi bilsem de, bunu muhakkak yapacağım’ dedim. Resûlullah (a.s.), sustu.[930]

‘Seni hak dinle peygamber gönderen,[931] varlığım Kudret Elinde bulunan Allah’a[932] yemin ederim ki,[933] Mescid-i Haram’da,[934] onların arasında bunu[935] İslâmiyeti[936] bağıracağım![937] İslâmiyeti haykırarak açıklamadıkça yurduma dönüp gitmeyeceğim’ diyerek,[938] Kureyşlilerin Mescid-i Haram’da halkalandıkları, konuştukları sırada[939] Mescid-i Haram’a varıp yüksek sesle:[940]

‘Ey Kureyş cemaatı![941] Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlüh=Şehadet ederim ki, Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki, Muhammed Allah’ın kulu ve resûlüdür!’ diyerek bağırdım.[942] Müşrikler:

‘Adam sapıttı! Adam sapıttı ![943] Kalkınız yürüyünüz şu Sâbiî’nin üzerine!’diyerek silkinip kalkıverdiler, beni öldüresiye[944] dövdüler, yere serdiler.[945]

O sırada, Abbas b. Abdulmuttalib yetişip üzerime kapandı ve onlara:

‘Yazıklara olsun size! Siz Gıfâr kabilesinden bir adamı öldürüyorsunuz da,[946] onun Gıfâr kabilesin­den olduğunu ve tüccarlarınızın Şam’a giden yolunun bunların yurdundan geçtiğini bilmiyorsunuz!?[947] Ey Kuneyş cemaatı! Sizler tüccarsınız! Ticaret yolunuz da Gıfâr yurdunun üzerindedir! Yoksa, siz ticaret yolunuzun kesilmesini mi istiyorsunuz?'[948] diyerek çıkışınca, üzerimden çekildiler,[949] başımdan dağıldılar.[950]

Ertesi günü, sabahleyin, yine, Mescid-i Haram’a vardım.

Dünkü söylediğimin aynını tekrar söyledim.

Onlar da:

‘Kalkınız, yürüyünüz şu Sabiı’nin üzerine!’ diyerek kalkıverdiler.

Dünkü gibi, yine, öldüresiye[951] dövdüler ve yere serdiler.

O sırada, yine Abbas yetişip, onlara dün söyledikleri gibi söyleyince, bıraktıIar.[952] Beni öldürdük­lerini sandılar.

Kalkıp Resûlullah (a.s.)ın yanına vardım.

Resûlullah (a.s.), halimi görünce:

‘Ben seni men etmemiş miydim?’ buyurdu.

‘Yâ Rasûlallah! Bu, kalbimde bir istekti. Ben de onu yerine getirdim’ dedim.

Bir müddet, Resûlullah (a.s.)ın yanında bulundum.[953]

‘Ey Allah’ın Peygamberi! Sen ne yapmamı bana emredersin?[954] Yâ Rasûlallah! İstediğini bana emret!’ dedim.[955]

Resûlullah (a.s.):

‘Emrim sana gelince, onu kavmine haber ver, tebliğ et![956]

Ortaya çıkışımızın haberi sana eriştiği zaman, yanıma gel!’ buyurdular.”[957]

Bunun üzerine, Ebu Zerri’l-Gıfârî:

“Yâ Rasûlallah! Şimdi ben ev halkımın yanına döneceğim!

Senin savaşla memur olacağın zamana kadar bekleyecek, o zaman, gelip yanına katılacağım!” dedi. Peygamberimiz (a.s.), ona:

“İyi edersin, hemen dön, git!” buyurdu.[958]

Allah ondan razı olsun![959]

Peygamberimiz (a.s.)ın Tevhid Akidesini Yaymaya Koyuluşu

Peygamberimiz (a.s.)ın amcası Ebu Talib; zengin olmamasına rağmen, Kureyşîlerin seyyidi, ulu kişisi ve şereflisi idi.

Kendisinin sözü dinlenir, emirlerine karşı gelmekten çekinilirdi.[960]

Ebu Talib Amca, babası Abdulmuttalib’in vasiyyeti üzerine, Peygamberimiz (a.s.)ı sekiz yaşında iken yanına alıp, onu kendi çocuklarından ziyade üzerine titreyerek büyütmüş;[961] ve yirmibeş yaşında bulunduğu sırada da Hz. Hatice ile evlendirmek suretiyle, ona karşı babalık ve hâmilik vazifesini gereği gibi yerine getirmişti.[962]

Yüce Allah’ın buyruğunu yerine getirmek için yardım istediği sırada da,[963] Abdulmuttalib oğulları arasında, yalnız o, Peygamberimiz (a.s.)a:

“Etrafını kuşatıp seni korumaktan bir an geri durmayacağım!” diyerek, İslâm dâvasında da kendisi­ni destekleyeceğine kesin söz vermiş bulunuyordu.[964]

Ebu Talib Amca Peygamberimiz (a.s.)ın üzerine böyle olanca şefkatiyle eğildiği ve yanıbaşına dikilerek onu koruduğu zaman, Peygamberimiz (a.s.), Yüce Allah’ın “Şimdi, sen, ne ile emrolunuyorsan apaçık bildir! Müşriklere aldırış etme!” buyruğuna uyarak,[965] vazifesini açıkça yer­ine getirmeye;[966] gecede gündüzde, açıkta gizlide, halkı tevhid akidesine davete koyuldu.

Kendisini bundan ne bir döndürücü döndürebildi, ne bir engelleyici engelleyebildi.

Hac mevsimlerinde; halkın toplu bulundukları yerleri durmadan dolaşarak, rastladığı herkesi, -hür köle, zayıf kavi, zengin fakir- ayırt etmeden, Allah’ın birliğine inanmaya davet ve teşvik etti.[967]

Peygamberimiz (a.s.) müşriklerin tapmakta oldukları puflarını yermeye başladığı[968] ve put­lara taparak küfür ve dalâlet üzerinde ölüp gitmiş olan baba ve atalarının da[969] Cehenneme atıldık­larını,[970] helak olduklarını[971] açıkladığı zaman, Kureyş müşrikleri Peygamberimiz (a.s.)a suratlarını astılar.[972]

Peygamberimiz (a.s.)ı ve söylediklerini, red ve inkâr ettiler.

Peygamberimiz (a.s.)a karşı koymak ve düşmanlık beslemek hususunda birieştiler.[973]

Fakat, Peygamberimiz (a.s.)ın amcası Ebu Talib’in kendi dinlerine bağlılıkta devamı,[974] onun aralarındaki saygınlığı,[975] kendisini Peygamberimiz (a.s.) üzerindeki koruyucu ve kollayıcılığı, onların Peygamberimiz (a.s.)ın üzerine yürüyüvermelerini engellemekte idi.[976]

Dipnotlar

[522] Zümer: 11-12.

[523] En’âm: 162-163.

[524] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 325, İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 199, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 24, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 181, Diyarbekrî, Târihul’l-hâmis, c. 1, s. 288, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 461.

[525] İbn Sa’d,Tabakât,c.8, s. 17-18, Taberî, Târih, c. 2, s. 212, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 11243, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 49, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 93, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 25, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 487.

[526] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 113, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 59, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 530.

[527] Belâzurî, Ensâbu’l-eşraf, c. 1, s. 113, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 59.

[528] Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 142, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 93, Zehebî, TâriViu’l-İslâm, s. 128, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâyeve’n-nihâye, c. 3, s. 13.

[529] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 257, İbn Kuteybe, Kitâbu’l-maârif, s. 73, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1820, İbn Esîr,Usdu’l-gâbe, c. 7, s. 82, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 91, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 24, Halebî, İnşânu’l-uyûn, c.1, s. 432.

[530] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1820, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 92, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 103, Diyarbekrî, Târîhu’l-hamîs, c. 1, s. 286, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 426.

[531] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1821.

[532] İmam-ı Azam Ebu Hanffe, Müsned, s. 38, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 231, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 231, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1887, Hâkim, Müstedrek, c.3, s. 185, Begavi, Mesâbîhu’s-sünne, c. 2,s. 204, İbn Esîr, Usdu’lgâbe, c. 7, s. 84.

[533] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 257, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1820, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 7, s. 82, İbn Seyyid,Uyun, c. 1, s. 91, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 24, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 432.

[534] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 84, Buhârî, c.4, s. 230, Müslim, c.4,s. 1886, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 702-703, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1824, İbn Esîr, Usd, c. 7, s. 84.

[535] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1,s.316, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1 895.

[536] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 8, s. 36, 37, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 177.

[537] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 118, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 11 2, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 161, İbn E sfr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 92, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 135, Ebu’l -Fidâ, el -Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 24, Halebî, İnsânu’l-uyûn,c.1,s.433.

[538] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 118, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 161, İbn Esîr, Usd, c. 4, s. 92, Zehebî,Târîhu’l-İslâm, s. 135, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 24, Halebî, c. 1, s. 433.

[539] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 118, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 112, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 161 , İbn Esîr,Usd, c. 4, s. 92, Zehebî, c. 2, s. 135, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 24, Halebî, c. 1, s. 433.

[540] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 262, İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 3, s. 21, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, Hâkim,
Müstedrek, c. 3, s. 111, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1093, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 128, Diyarbekrî, Hamis, c. 1 , s. 279.

[541] Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 102.

[542] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 141, Heysemî, Meonau’z-zevâid, c. 9, s. 103.

[543] Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 593, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 19, 20, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 620, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 153-154, Ebu’l-Ferec, el-Vefâ, c. 1, s. 161, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 135, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 1 6.

[544] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 263, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 210, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 93, Zehebî, Târîhu’l-İslâm , s. 137, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 437-438.

[545] Belâzurî, E nsâbu’l-eşraf, c. 1, s. 113.

[546] Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 102.

[547] İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 263-264, Belâzurî, c. 1, s. 113, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 58,Muhibbüt-Taberı, c. 2, s. 21O, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 93-94, Zehebı, s. 137, Halebı, c. 1, s. 436.

[548] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1 , s. 263-264, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 58, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 210, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 993-94, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 137, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1 , s.436.

[549] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 113.

[550] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 113, Muhibbül-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 211.

[551] İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 264, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 11 3, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, İbn Esîr, Kâmil,c.2,s. 58, Muhibbüt-Taberî, Rıyâd, c. 2, s. 210, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 94, Zehebî, Tâıihu’l-İslâm, s. 137, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c . 1, s. 433.

[552] İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 264, Taberî, Târîh, c. 2, s. 213, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 58, Muhibbüt-Taberî, Rıyâd, c. 2, s. 210, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 94, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 137, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 433.

[553] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 113.

[554] Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 436.

[555] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 113.

[556] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 119, Ahmed b. Hanbel, M üsned, c. 1, s. 209, Taberî, Târih, c. 2, s. 212,Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 57, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 49, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 25.

[557] İbn Sa|d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 8, s. 17, Taberî, Târih, c. 2, s. 212-213, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1243, İbn E sfr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 49, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 93, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 25, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 487,Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 439.

[558] İbnSa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 8, s. 17-18, Taberî, Târih, c. 2, s. 21 2, İbn Abdilberr, İstiâb, c3, s. 1243, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 49, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 25, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 487.

[559] İbnSa’d, Tabakât, c. 8, s. 18, Taberî, Târih, c. 2, s. 213, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1243, İbn Hacer, el-İsâbe, c.2, s. 487.

[560] Süheyif, Ravdu’l-ünüf, c. 3, s. 1 7, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 281 , Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 438-439.

[561] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 44, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 476, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 1 61.

[562] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 4041, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1 , s. 467, İbn Kuteybe, Kitâbu’l-maarif, s. 63, İ bn Abdilberr,İstiâb, c. 2, s. 543-544, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 281, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 563.

[563] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 264-265, İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 40,Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 467, 476, İbnKuteybe, Kitâbu’l-maârif, s. 63, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 281, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 94, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 162, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 563.

[564] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 42, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1 , s. 469, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 545, Süheyif, Ravdu’l-ünüf, c. 3, s. 18, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 582-583, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 563-564.

[565] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 264, Taberî, Târih, c. 2, s. 215, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 165, İbn Esîr,Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 283, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 94, Zehebî, Tânhu’l-İslâm, s. 137-138.

[566] İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 212, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 212, İbn Kayyım, Zâdu’l-mead, c. 2, s. 52, İbnSeyyi d, U yû nu’l-eser, c. 1, s. 134, K astal ânf, M evâhi bu’l-le dünniy e, c. 1, s. 73, D i yarbek rf, H a m fs, c. 1, s. 30 3, H alebf, İ nsânu ‘l-uyûn,c.2, s. 52.

[567] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 44.

[568] Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 1 65 Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 71, 78, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 137,Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 29.

[569] Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 27.

[570] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 120, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 164, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 3,s.310-311, Muhibbüt-Taben ,Rıyâdu’n-nadrâ, c. 1, s. 71 -72, İbn Seyyid,Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 95, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 136-137,Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 27.

[571] İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 3, s. 31 3, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 1, s. 71, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye, c. 3, s. 30.

[572] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 266-267, Ta ben, Târîh, c.2, s. 215, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c.2, s. 165, İbn Esîr,Kâmil, c. 2, s. 59, Muhibbüt-Taberî, Rı yâdu’n-nad râ, c. 1, s. 77, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 94, Zehebî, Tânhu’l-İslâm, s. 178,Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 29.

[573] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 184, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 66.

[574] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 184.

[575] Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 283.

[576] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 233, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s.404, İbn Mâce Sünen, c. 1 ,s.53,Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ.c.1, s. 149, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 170, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 178-179, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 1, s. 245, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 1, s. 74, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 251, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 28.

[577] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 232, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 1 84-1 85.

[578] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 340, İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 232, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 186, Ebu Nuaym, Hilye, c. 1, s. 148, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 284, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 178-179, İbn Esîr, Usd, c. 1, s. 243, İbn Hallikân,Vefeyâtü’l-ayân, c, 3, s. 70, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 253-254.

[579] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1813, İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, s. 55, İbn Esîr, Usd, c. 7, s. 69, İbn Mâce, el-İsâbe, c. 4, s.274, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1 , s. 481.

[580] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 123, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1730, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 68-69, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 156.

[581] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 194-1 95, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1730, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 68-69, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1 , s. 481.

[582] İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 6, s. 248, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s.1 56.

[583] Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 195, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 669, Halebî, c. 1, s. 481.

[584] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 123, Belâzurî, c. 1, s. 195, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1730, İbn Esîr, Usd, c. 6, s.2 48, İbn Hacer, c.4, s.1 56.

[585] Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 195, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 69, İbn Hacer, c. 4, s. 156, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 481-482.

[586] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 96, İbn Abdilberr, c. 2, s. 421, İbn Esîr, Usd, c. 2, s. 97, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s.188, İbn Hacer, c. 1 ,s.4O6.

[587] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 94, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 4, s. 125, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 173, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 248, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 423424, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 97-98, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye,c. 3, s. 32-33, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 424.

[588] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 94-96, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 97-98, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 454.

[589] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 286, Belâzun, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 199, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1790-1791 , İbn Esîr,Usdu’l-gâbe, c. 7, s. 26, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 240.

[590] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 101 , İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1177, İbn E sfr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 230.

[591] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 287, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 382.

[592] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 266-269, Ta ben, Târîh, c.2, s. 215, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c.2, s. 165, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 59, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c, 1, s. 94-95, Zehebî, Târihu’l-İslâm, s. 138, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s.29.

[593] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, s. 3, s. 121, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 165, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 29.

[594] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 55.

[595] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 3, s. 214-215, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 166, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ,c. 2, s. 336, Zehebî, Târıhu’l-İslâm, s. 139-140, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 29, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 229, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1 , s. 448.

[596] İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 368, BegavPnin Mu’cem’inden naklen Muhibbüt-Taben”, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 391.

[597] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 267-278, İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 3 ve 4’ün sahabilere ait sahifeleri, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c.2, s. 173-174, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 95-97, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 138-139.

[598] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 213.

[599] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre.c.1, s. 273, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1.S.219.

[600] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 368, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 307.

[601] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 276, İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 368, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 307.

[602] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 3, s. 151, Hakim, Müstedrek, c. 3, s. 312, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 334.

[603] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 983, İ bn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 3, s. 385.

[604] İbn Sa’d, c. 3, s. 151 , İbn Abdilberr, c. 3, s. 983, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1,s.334.

[605] İbn Sa’d, c. 3, s. 150,151, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 379, E bu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 329, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 171, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 32.

[606] Ahmed b. Hanbel, c.1, s. 379, İbn Abdilberr, c. 3,s.988, İbnEsîr, c.3, s.385,İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c.1 , s. 98, Zehebî,Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 334-335.

[607] İbn Sa’d, c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 462, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3,s. 988, İbnEsîr, Usd, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 98, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1 ,s.335, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 32.

[608] İbn Sa’d, c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 462, E bu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 1 71, E bu’l-Fidâ, el-Bidâye ye’n-nihâye, c. 3, s. 32.

[609] İbn Sa’d, c. 3, s. 151 , Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 379, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 329, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr Usd, c.3, s. 385.

[610] Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 335.

[611] İbn Sa’d, c.3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3,s. 988, İbn Esir, Usd, c. 3, s. 385.

[612] Ahmed b. Hanbel, c.1, s. 379, Ebu Nuaym , c. 2, s. Beyhakî, c. 2, s. İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd, c.3, s. 385, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 98, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 335.

[613] İbn Sa’d, c. 3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 335.

[614] Ebu Nuaym, Delâil, c.2, s. 329, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 171.

[615] İbn Sa’d, c.3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 462, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3,s. 988, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 335, Ebu’l-Fidâ, c.3, s.32.

[616] Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 1 71. İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd,c. 3, s. 385, İbn Seyyid, c. 1, s. 98, E bu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 32.

[617] İbn Sa’d, c. 3, s. 151, Ahmed, c. 1 , s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c.2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbnEsîr, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, c. 1, s. 98, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1 , s. 335, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 32.

[618] Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, Uyun, c. 1 , s. 98, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 335.

[619] Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 335.

[620] İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 98.

[621] İbn Sa’d.c. 3,s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 1 71, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, c. 1, s. 98, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 335.

[622] Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, İbn Abdilberr, c. , s. 988, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 335.

[623] İbn Sa’d, c.3, s. 151, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 379, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Abdilberr, c. 3, s. 988, İbn Esîr, c. 3, s. 385, İbn Seyyid, c. 1, s. 98, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 335.

[624] İbn Sa’d, c. 3, s. 1 51, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 462, Ebu Nuaym, c. 2, s. 329, Beyhakî, c. 2, s. 171, İbn Esîr, c. 3, s. 385, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 335, E bu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c.3, s. 32.

[625] İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 98.

[626] İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 458.

[627] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 126.

[628] İbn Şa’d, Tabakât, c. 8, s. 276, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 450.

[629] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 272, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 35.

[630] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 272.

[631] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 201 .

[632] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 272, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 438.

[633] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 202.

[634] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 246.

[635] İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. , s. 318, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 11.

[636] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 11 9, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 92.

[637] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 120.

[638] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 120.

[639] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 121 , İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 5, s. 488.

[640] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 121 , İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1660.

[641] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 104, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 255.

[642] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 246.

[643] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 122.

[644] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 122.

[645] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 246.

[646] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 116, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1 , s. 200-201, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1478, İbn Esîr, Usd,c. 5, s. 240, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 451.

[647] İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 51 3, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 143.

[648] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 128,130, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 286, c.2, s. 643, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 435.

[649] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4,128.

[650] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 130, Hâkim, Müstedrek, c.3, s. 251 , İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 643, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 435.

[651] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 135.

[652] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 5, s. 385.

[653] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 136, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 319.

[654] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 139, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1434, İbn E sfr, c. 5, s. 236, İbn Hacer, c. 3, s. 448.

[655] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 140.

[656] İbn Sa’d, c. 4, s. 140, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1064, İbnEsîr, c. 4, s. 26.

[657] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 141 .

[658] İbn Sa’d, c. 4, s. 189, İbn Abdilberr, c. 3, s. 888, İbn Esîr, c. 3, s. 211 .

[659] İbn Sa’d, c. 4, s. 191 , İbn Esîr, c. 4, s. 418.

[660] İbn Sa’d, c. 4, s. 191 .Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 240, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1539, İbn Esîr, c. 5, s. 401.

[661] İbn Sa’d, c. 4, s. 194, İbn Esîr, c. 6, s. 259, İbn Hacer, c. 4, s. 160-161.

[662] İbn Sa’d, c. 4, s. 198, İbn Esîr, c. 5, s. 119, İbn Hacer, c. 3, s. 388.

[663] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 202.

[664] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 204.

[665] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 52.

[666] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 204, İbn Esîr, c. 5, s. 46.

[667] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 273.

[668] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 205, İbn Hacer, c. 2, s. 523.

[669] İbn Sa’d, c. 4, s. 213, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1171 , İbn Esîr, c. 4, s. 21 0.

[670] İbn Sa’d, c. 4, s. 214, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1037, İbnEsîr, c. 3, s. 583.

[671] İbn Sa’d, c. 4, s. 214, İbn Esîr, c.2, s. 295.

[672] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 245.

[673] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 245.

[674] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 245, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 1, s. 338.

[675] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 1 36, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 181, İbn Kuteybe, Kitâbu’l-maârif, s. 111, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1589, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 5, s. 467, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 292, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 647.

[676] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 264.

[677] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 388.

[678] İbn Sa’d, c. 3, s. 247, Belâzurî, Ensâb, c.1, s. 158, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 397, İbn Abdilberr, c. 2, s. 728, İbn Esîr,c. 4, s. 130.

[679] İbn Sa’d, c. 4, s. 136, Belâzurî, c. 1 , s. 157, İbn Kuteybe, s. 111, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1589, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 1, s. 221, İbn Hacer, c. 2, s. 382.

[680] İbn Sa’d, c. 3, s. 227, Belâzurî, c. 1, s. 158, Hâkim, c. 3, s. 397, İbn Abdilberr, c. 2, s. 728, İbn Esîr, Usd, c. 4, s. 130.

[681] İbn Sa’d, c. 3, s. 99, Hâkim, c. 3, s. 260, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1026, İbn Esîr, Usd, c. 3, s. 565, Zehebî, Siyer, c. 1, s. 221, İbn Hacer, c. 2, s. 455.

[682] Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1, s. 172, İbn Abdilberr, c. 4, s.1 480, İbn Esîr, Usd, c. 5, s. 252, Zehebî, Siyer, c. 1, s. 278, İbn Hacer, c. 4, s. 454.

[683] İbn Sa’d, c . 3, s. 116, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1 47.

[684] İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 84.

[685] İbn Sa’d, c. 8, s. 272, İbn Hacer, c. 4, s. 490.

[686] İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 529.

[687] İbn Sa’d, c. 4, s. 105, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1763, İbn Esîr, c. 6, s. 306.

[688] İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 7, s. 123.

[689] İbn Esîr, c. 7, s. 365, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 475.

[690] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/225-247.

[691] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 3, s. 243.

[692] İBn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 242, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 260, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 502, İtan Abdilberr, İstiâb,c. 1, s. 131, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 1, s. 74, İtan Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 28.

[693] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 243, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 502.

[694] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 260, İbn Abdilberr, c. 1, s. 131, İbn Esîr, c. 1, s. 74.

[695] İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 1, s. 74.

[696] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 200, 260, İbn Abdilberr, c. 1, s. 131 , İbn Esîr, c. 1, s.74, Diyarbekrî, Târîhu’l-hamis, c. 1 ,s. 293, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 456.

[697] İbn Sa’d, c. 3, s. 242, Hâkim, c. 3, s. 502, İbn Abdilberr, c. 1, s. 131, İbn Esîr, c. 1, s. 74, Diyarbekrî, c. 1, s. 293.

[698] Ezrakî, c. 2, s. 260, İbn Hazm, Cemhere, c. 1, s. 143.

[699] İbn Hazm, Cemhere, c. 1 , s. 143.

[700] Ezrakî, c. 2, s. 260, İbn Hazm, Cemhere, c.1, s. 143, Diyarbekrî, c. 1, s. 293.

[701] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 260.

[702] Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 457.

[703] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 280, İbn Sa’d, c. 1,s. 199, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 116, Yâkubî, Târîh,c.2,s. 24, Taberî, Târîh, c. 2, s. 216, Mes’ûdf, Murûcu’z-zeheb, c. 2, s. 282, İbn Abdilberr, c. 1, s. 35, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vetâ, c.1, s. 181, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 60, İbn Kayyım , Zâdu’l-mead, c. 1 , s. 34, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 99, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, 146, Kastalani, Mevâhibu’l-ledünniye, c. 1, s. 60, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 287.

[704] Yâkubî, Târih, c. 2, s. 24.

[705] İbn Sa’d, Tabakât, c.3 , s. 242, Hâkim, c. 3, s. 502, İbn Abdilbetr, c. 1, s. 131, İbn Esîr, Usd. c. 1, s. 74, İbn Hacer, el-İsâbe, c.1, s. 28.

[706] İbn Sa’d, c. 3, s. 243, Hâkim, c. 3, s. 502.

[707] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 3, s. 243, Zehebî, Siyer, c. 1, s. 4.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/247-249.

[708] Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 293, Ahmed Zeynî Dahlan, Sîretü’n-nebî, c. 1, s. 99.

[709] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1 , s. 281 -282, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 116, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, s. 51 , İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 367, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 33, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 456.

[710] Halebî, İnsânu’l-uyun, c. 1, s. 456, Ahmed Z. Dahlan, Sîretü’n-nebî, c. 1, s. 99.

[711] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre.d, s. 281-282, Belâzurî, c. 1, s. 116, Taberî, c. 2, s. 216, İbn Hazm, s. 51, İbn Esîr, Usd.c.2, s. 367, İbn Hacer, c. 2, s. 33.

[712] Halebî, İnsânu’l-uyun, c. 1, s. 456.

[713] İslâm Ansiklopedisi, c. 4, s. 31 6.

[714] Dâiretü’l-maârif el-islâmiye, c. 4, s. 316.

[715] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 3, s. 242.

[716] Hakim, Müstedrek, c. 3, s. 502.

[717] İbn Hazm, Cemhere, c. 1 , s. 143.

[718] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 131.

[719] İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1 , s. 28.

[720] Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 293.

[721] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 269-270, Zürkânî, Mevâhibu’l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 272.

[722] . İbn Sa’d, c. 3, s. 243, 269, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 502, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 1, s. 132, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 1 32, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 1, s. 74, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 31, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 28.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/249-251.

[723] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 3, s. 243-244, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 502-503.

[724] Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 2, s. 260.

[725] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 244, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 503.

[726] Eyvub Sabri Paşa, Mir’at-ı Mekke, s. 1050-1051.

[727] İbrahim Rifat Paşa, Mir’atu’l-Haremeyn, c. 1, s. 193.

[728] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/252-254.

[729] İbn Kayyım, Zâdü’l-mead, c. 1, s. 34.

[730] İbn Kuteybe, Te’lîfu muhtelifu’l-Kur’ân, s. 345-346.

[731] En’âm: 38.

[732] Mütercim Asım Efendi, Kamûsu’l-muhit Tercemesi, c. 3, s. 394.

[733] Ebu’l-Beka, Külliyyat, s. 73.

[734] A’râf 158, Sebe: 28.

[735] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 159, Taberî, Târih, c . 2, s. 217, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 302.

[736] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.1 ,s. 159, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 119, Taberî, Târih, c. 2, s. 217-218, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 61, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 302.

[737] Mâide: 19.

[738] Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 346, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 263, Buhâri, Sahih, c. 1, s. 6, c. 4, s. 4-5, c. 5,s. 169, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1396, Ebu Ubeyde, Kitâbu’l-emvâl, s. 34, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 77, Taberî, Târih, c. 3, s. 87, EbuNuaym, Delâil, c. 2, s. 345-346, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vetâ, c. 2, s. 724, İbn Kayyım, Zâdu’l-mead, c. 3, s. 71, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 261, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. ks. 2, s. 36, Kastalani, Mevâhibu’l-ledünniye, c. 1 , s. 290, Diyarbekrî, Hamis, c. 2, s. 35,Suyûtî, Hasâisü’l-kübrâ, c. 2, s. 121, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 3, s. 261.

[739] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 280, İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 199, Belâzuri, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 116, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 24, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 1, s. 265, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 35, Ebu’l-Ferecİbn Cevzî, el-Vetâ, c. 1, s. 181, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 60, İbn Kayyım, Zâdu’l-mead, c. 1, s. 34, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye,c. 3, s. 37, Kastalani, Mevâhib, c. 1, s. 60, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 456.

[740] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 94, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 248, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 161,1 73, İbn Abdilberr,İstiâb, c. 2, s. 423-424, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 2, s. 97-98, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 32-33.

[741] İbn Sa’d, Tabak âtü’l-kübrâ, c. 1, s. 199, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 11 5, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 181, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 60, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 98-99.

[742] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 1, s. 266-267, Taberî, Târih, c. 2, s.215, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c.2, s.1 65, Muhibbül-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 1, s. 77, İbn Esîr, Kâmil, c. 2,s. 59, Usdu’l-gâbe, c. 3, s. 585, İbn Seyyid,Uyun, c. 1, s. 94, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 138, E bu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 29.

[743] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 1, s. 280, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 175, İbn E sfr, Kâmil, c. 2, s. 59, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c.1,s.98.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/254-256.

[744] İ bn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 126, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, Tefsir, c. 19, s. 121, E bu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c.2, s. 425426, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 179-180, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefa, c. 1, s. 184, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 62, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 144-145, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 39.

[745] Taberî, Târih, c. 2, s. 216-217, Tefsir, c. 19, s. 121, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 426, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 62.

[746] Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Tefsir, c. 19, s. 121, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 425, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefa, c. 1, s.184, İbnEsîr, Kâmil, c. 2, s. 62.

[747] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 126-127, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Tefsir, c. 19, s. 121-122, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 425, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 179-180, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 184, İ bn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 62, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 144-145, E bu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 39.

[748] Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Tefsir, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 425, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s.184, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 62.

[749] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 127, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym , Delâil,c.2, s. 425, Beyhakî, Delâil, c.2,s. 180, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 184, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 62, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 44-145, E bu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 39.

[750] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 127, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 27, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s.122, E bu Nuaym , Delâil, c. 2, s. 425, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 180, Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 184, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 62, Zehebî, Târih, s. 145, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 39.

[751] Yâkubî, Târih, c. 2, s. 227, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Tefsîr, c. 1 9, s. 122, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 425. Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 180, İbn Esîr, c. 2, s. 62, Zehebî, s. 145, Ebu’l-Fidâ, c.3, s. 39.

[752] İbn İshak, c. 3, s. 127, Taberî, Târih, c.2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym, c. 2, s. 425, Beyhakî, c. 2, s. 180, Ebu’l-Ferec, c.1, s. 184, İbn Esîr, c. , s. 62, Zehebî, s. 145, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 39.

[753] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 1 59, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 221, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 350, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 302.

[754] İbn İshak, c. 3, s. 127, İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1 , s. 187, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Beyhakî,c.2, s. 180, Ebu’l-Ferec, c.1, s. 184, İbnEsîr, c. 2, s. 62, Zehebî, s. 145, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 39.

[755] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 1 59, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 221, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 350, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 302.

[756] İbn İshak, c. 3, s. 127, Taberî, Târih, c.2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym, c. 2, s. 425, Beyhakî, c. 2, s. 180,Ebu’l-Ferec, c.1, s. 185, İbn Esîr, c. 2, s. 62, Zehebî, s. 145, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 39.

[757] Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 302, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c.1, s. 460.

[758] Belâzurf, E nsâbu’l -e şrâf, c.1, s. 118, İ bn E sfr, Kâm il, c. 2, s. 61, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 458.

[759] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 127, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, E bu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 425426, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 180, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 185, İbn Esîr, Kâmil, c.2, s. 62, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 1 45, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 39.

[760] Belâzuri, Ensâbu’l-eşraf, c. 1, s. 118.

[761] Belâzuri, Ensâbu’l-eşraf, c.1, s. 118, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c.1, s. 459.

[762] Belâzuri, Ensâbu’l-eşraf, c. 1, s. 118.

[763] İbn İshak, c. 3, s. 127, Taberî, Târih, c.2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym, c. 2, s. 426, Beyhakî, c. 2, s. 180, Ebu’l-Ferec, c.1, s. 185, İbn Esîr, c. 2, s. 62, Zehebî, s. 145, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 39.

[764] Taberî, Târih, c.2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym, c.2, s. 426, Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 185, İbn Esîr, c.2, s. 62.

[765] İbn İshak, c. 3, s. 127, Taberî, Târih, c.2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym, c. 2, s. 426, Beyhakî, c. 2, s. 180,Ebu’l-Ferec, c.1, s. 185, İbn Esîr, c. 2, s. 62, Zehebî, s. 145, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 39.

[766] Taberî, Târih, c.2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym, c.2, s. 426.

[767] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 127, Taberî, Târih, c. 2, s. Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve , c. 2, s. 426, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 180, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 62, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 145, E bu’l-Fidâ,el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 39.

[768] Taberî, Târih, c.2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym, Delâil, c.2, s. 426.

[769] İbn İshak, c. 3, s. 127, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu Nuaym, c. 2, s. 426, Beyhakî, c. 2, s. 180, İbnEsîr, c. 2, s. 62, Zehebî, s. 145, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 39.

[770] İbn İshak, c.3, s. 127, Beyhakî, c. 2, s. 180, Ebu’l-Fidâ, c.3, s. 39.

[771] Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 302-303.

[772] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 111, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c.2, s. 221.

[773] Ahmed b. Hanbel’in Menâkıb’ından naklen Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 221.

[774] Belâzurî, Ensâbu’l-eşraf, c. 1, s. 118, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 61.

[775] Be lâzurf, E nsâbu’l -e şrâf, c.1, s. 118, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 61, H alebî, İnsâ nu’l-uyûn, c. 1, s. 459.

[776] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 119.

[777] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 127, Taberî, Târih, c. 2, s. 217, Tefsîr, c. 1 9, s. 122, Beyhakî, Delâil, c. 2,s. 18 0, Ebu’l -Ferec İbn Cevzî, el-Vefa, c. 1, s. 185, İbn Esir, Kâmil, c. 2, s. 62-63, Zehebî, Târihu’l-İslâm, s. 145, E bu’l -Fidâ, el-Bidâyeve’n-nihâye, c. 3, s. 39.

[778] Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 460461.

[779] Taberî, Târih, c.2, s. 217, Tefsîr, c. 19, s. 122, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c.1, s. 185, İbn Esîr, Kâmil, c.2, s. 63.

[780] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 187.

[781] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 1 59, Taberî, Târih, c. 2, s. 218, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 221 , Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 350, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 302.

[782] İbn Sa’d, Tabakât, c. 1,3.187.

[783] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 159, Taberî, c. 2, s. 218, Muhibbüt-Taberî, c. 2, s. 221, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 350,Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 302.

[784] Taberî, Târih, c.2, s. 217.

[785] Taberî, Târih, c.2, s. 217-218, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 63.

[786] İbn Sa’d, Tabakât, c. 1,3.187.

[787] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 119, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 61.

[788] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c.1, s. 119, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 27, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c.1, s. 459.

[789] Belâzuri, Ensâbu’l -e şrâf, c.1, s. 119, İ bn E sfr, Kâm i I, c. 1 , s. 61, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 459.

[790] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 119, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 27, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 61, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s.459.

[791] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 119, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 27-28, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 459.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/256-264.

[792] Şuarâ: 214.

[793] Taberî, Tefsîr, c. 19, s. 118.

[794] İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 200, Ahmed b.Hanbel, Müsned, c.1, s. 307, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 190, Müslim, Sahih, c. 1 ,s. 192-193, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 338, Belâzurî, E nsâbu’1-eşrâf, c. 1, s. 1 20, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 248, Taberî, Târih, c. 2, s. 216.

[795] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 307, Müslim, Sahih, c. 1, s. 194, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 121 , Taberî, Târih,c. 2, s. 21 6.

[796] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 307, Müslim, Sahih, c. 1, s. 194, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 181, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 38.

[797] Buhârî, Sahih, c. 6, s. 16, Müslim, Sahih, c. 1, s. 193, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 178, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vetâ, c. 1 ,s. 183, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 460.

[798] Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 339, Taberî, Tefsîr, c. 19, s. 120.

* “Yâ Sabab âh,” “Düşman taratın dan, kuşatıldık! Sarıldık! Sabah vakti gelip çattı! Hemen çarpışmaya hazırlanın!” gibi anlam­lara gelir. (İbn Esîr, Nihâye, c. 1, s. 6-7).

[799] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 307, Müslim, Sahih, c. 1, s. 194, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 339, Belâzurî, Ensâb, c. 1 ,s. 121, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 183, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 60, Zehebî, Târihu’l-İslâm, s. 144, Ebu’l-Fidâ, c.3, s. 38, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 7, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 288, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 460.

[800] İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 200, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefa, c. 1, s. 1 83.

[801] Müslim, Sahih, c. 1 , s. 194, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, Zehebî, s. 1 44, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1,s.46O.

[802] İbn Sa’d.c. 1, s. 200, Müslim, c. 1, s. 194, Taberî, c. 2, s. 216, Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 183, Zehebî, s. 144, Halebî, c.1, s.460.

[803] İbn Sa’d, c. 1, s. 200, Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 183.

[804] İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 24, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 154.

[805] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 60.

[806] İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 200, Ahmed b. Hanbel, c. 1,s. 307, Müslim, c. 1, s. 194, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 181, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 60, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 7.

[807] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 307, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 16,Taberî, Tefsîr, c. 19,s. 121, Begavi, Mesâbıhu’s-sünne,c. 2, s. 175, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 38, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1 ,s. 460.

[808] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 200, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 281, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 121, Taberî, T ârih, c. 2, s. 216, Ebu’l-Ferec İbn Cevzf, el-Vefa, c. 1, s. 183.

[809] Ahmed b.Hanbel, Müsned, c. 3, s. 476, Müslim, Sahih, c. 1.S.193, Taberî, Tefsîr, c. 19, s. 120, Ebu’l-Ferec, el-Vefâ, c.1, s. 1 83, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 350.

[810] İbn Sa’d, c. 1, s. 200, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 307, Müslim, c. 1, s. 194, Belâzurî, c. 1, s. 120, Begavi, Mesâbîhu’s-sünne, c. 2, s. 175, Ebu’l-Ferec, c. 1,s. 183, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 60, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 146, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 38.

[811] Buhârî, Sahih, c. 6, s. 1 7, Begavi, Mesâbihu’s-sünne, c. 2, s. 175.

[812] Ahmed b. Hanbel, c.1, s. 307, Buhârî, c. 6, s. 17, Begavi, c. 2, s. 175, Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 183, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 38.

[813] Ahmed b. Hanbel, c. 1 , s. 307, Belâzurî, c. 1, s. 121, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 182, Zehebî, Târihu’l-İslâm, s. 146, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 7.

[814] İbn Sa’d, c. 1, s. 200, Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 281, Buhârî, c. 6, s. 17, Müslim, c. 1, s. 194, Belâzurî, c. 1, s. 120, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, Beyhakî, c.2, s. 182, Begavi, c. 2, s. 175, Ebu’l-Ferec, c. 1,s. 183, İbn Esîr, c. 2, s. 60, Zehebî, s. 146, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 38.

[815] İbn Sa’d, c. 1, s. 200, Ahm ed b. Hanbel, c. 1, s. 281, Buhârî, c. 6, s. 17, Belâzurî, c. 1, s. 183, İbn Esîr, c. 2, s. 60, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 38, İbn Haldun, c. 2, ks. 2, s. 7.

[816] Buhârî, Sahih, c. 6, s. 1 7, Begavi, Mesâbîhu’s-sünne, c. 2, s. 175.

[817] İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 200, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 1 83.

[818] İbn Sa’d, c. 1,s. 200, Müslim, Sahih, c.1, s. 194, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 120, Taberî, Târîh, c. 2, s. 216, Ebu’l-Ferec,c.1, s. 183, İbn Esîr, c.2, s. 60, Zehebî, Târih, s. 146.

[819] 81 0. İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 200, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 281, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 1 7, Müslim, Sahih, c. 1, s. 194, Bel âzurf, E nsâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 1 20, Taberî, T ârfh, c. 2, s. 216, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 182, Begavî, Mesâbîhu’s-sünne, c. 2, s. 175, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 1 83, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 60, Zehebî, Târihu’l-İslâm, s. 146, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 38.

[820] İbn Sa’d, Tabak âtü’l-kübrâ, c. 1, s. 200, Belâzurî, E nsâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 120, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 184.

[821] Ze m ahşe rf, K eşşâf, c. 4, s. 29 0, Fa hru’ r-R âzf, Tefsîr, c. 3 2, s. 16 6, Kurtubf, Tefsîr, c. 20, s. 235, H âzin, Tefsîr, c. 4, s. 424, Beyzâvf, Tefsîr, c. 2, s. 580, Ebussuud, Tefsîr, c. 9, s. 210, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 288.

[822] İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 200, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 281, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 1 7, Müslim, Sahih, c. 1, s. 194, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 120-121, Taberî, Târih, c. 2, s. 216, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 182, Begavi, Mesâbîhu’s-sünne, c. 2, s. 175, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî el -Vefa, c. 1, s. 184, İbn Esir, Kâm il, c. 2, s. 60-61, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 146, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 38.

[823] Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 338, Deylemî, Firdevs, c. 5, s. 285.

[824] . Müslim, Sahih, c. 1 , s. 192, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 248, Taberî, Tefsîr, c. 19, s. 120, Kurtubî, Tefsîr, c. 13, s. 143.

[825] Buhârî, Sahih, c. 6, s. 1 7, Müslim, Sahih, c. 1 , s. 193, Nesâf, Sünen, c. 6, s. 249, Taberî, Tefsîr, c. 19, s. 119.

[826] Nesâî, Sünen, c. 6, s. 248-249.

[827] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 128, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 17. Nesâî, Sünen, c. 6, s. 248-249.

[828] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 128, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 161, c. 6, s. 17, Müslim, Sahih, 11, s. 193, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 249-250, Taberî, Tefsîr, c. 19, s. 119.

[829] Buhârî, Sahih, c. 6, s. 1 7, Müslim, Sahih, c. 1 , s. 193, Nesâf, Sünen, c. 6, s. 249-250.

[830] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 128, Buhârî, Sahih, 4, s. 161, c. 6, s. 17, Müslim, Sahih, c. 1, s. 193,Nesâî, Sünen, c. 6, s. 249.

[831] Müslim, Sahih, c. 1 , s. 192, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 339, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 248, Taberî, Tefsîr, c.19, s. 119.

[832] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 119-120, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 27.

[833] İbn İshak, Kitâbu’l-mübtedâ ve’l-meb’as, c. 3, s. 128.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/264-270.

[834] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 200, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c 1, s. 123.

[835] İbn Sa’d, Tabakât, c. 3, s. 233, İbn Ebf Şeybe, Musannef, c. 13,. 4748,Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.1 , s. 404, Belâzurî, c.1, s. 158, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 349, Ebu Nuaym, Hilyetu’l-evliyâ.c. 1, s. 172, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1864, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 7, s. 152, Zehebî, Siyeru a’lamu’n-nübelâ, c. 1 , s. 293, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 58.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/270-271.

[836] İbn Sa’d, Tabakât, c. 8, s. 41.

[837] İbn Sa’d, c. 8, s. 43, Zehebî, c. 2, s. 195, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 358.

[838] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 10, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 477, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 323, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 6, s. 106.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/271-272.

[839] İbn Sa’d, Tabakât, c . 4, s. 217, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 111, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 257, İbn Atodilberr, İstiâb, c .3, s. 1192.

[840] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 112, Ebu Muaym, Delâil, c. 1, s. 257, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1192.

[841] Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 112, Müslim, Sahîh, c.1, s. 569, İbn Esîr, Camiu’l-usûl, c. 10, s. 76, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3,s. 6.

[842] Ebu Nuaym, Delâil, c.1, s. 257, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1193.

[843] İbn Abdilberr, c. 3, s. 1192, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 251 .

[844] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 217.

[845] İbn Sa’d, c. 4, s. 217, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s.2 57, İbn Abdilberr, c. 3, s. 11 93.

[846] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 217.

[847] İbn Sa’d, c. 4, s. 217-218, Ebu Nuaym, c.1, s. 257, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1193.

[848] Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 1 ,s.257, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1193-1194.

[849] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 218, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 112, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1192-1194.

[850] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 218, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 112, Müslim, Sahih, c.1, s. 569, Ebu Nuaym , Delâil,c. 1, s. 257, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1194.

[851] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 218, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 111, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1 , s. 257, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3,5.1194.

[852] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 218, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 112, Ebu Nuaym , Delâil, c 1, s. 257-258, İbn Abdilberr, c. 3, s.1194.

[853] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 111, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 258, İbn Abdilberr, c. 3, s. 1194.

[854] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 21 8, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 11 2, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 569, Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 1, s. 258, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1194, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 61 7, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2,s. 168, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 251-252, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 6.

[855] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 218, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 111, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1 , s. 258, İbn Abdilberr, İstiâb c. 3 s. 1194.

[856] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1193, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 252.

[857] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 112, Müslim , Sahih, c. 1, s. 569, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 617, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10,s.76, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 4, s. 252.

[858] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 112.

[859] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 112, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 569, İbn Esîr, Câmiu’l-usül, c. 10, s. 77.

[860] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 218, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 111, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1 , s. 258, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1194, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 6.

[861] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 112, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 569, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 77.

[862] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 218.

[863] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 112, Müslim, c. 1, s. 569, İbn Esîr, Câmiu’l-usül, c. 10, s. 77.

[864] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 218, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 112, Ebu Nuaym , Delâil, c. 1, s. 258, İbn Abdilberr, c.3, s. 1194.

[865] İbn Sa’d, Tabak âtü’l-k übrâ, c. 4, s. 218, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 111, Müslim, Sahih, c.1, s. 569, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 258, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s 1194, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 77.

[866] Müslim, Sahîh, c. 1 , s. 569.

[867] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 218, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 111, Müslim, Sahih, c. 1, s. 569, Ebu Nuaym , Delâil,c. 1, s. 258, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1194.

[868] İbn Esîr. Câmiu’l-usûl. c. 10. s. 77.

[869] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/272-275.

[870] İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1 , s. 252.

[871] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 222, Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1 , s. 156, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 38.

[872] Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 327.

[873] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 223.

[874] Buhârî, Sahih, c.4, s. 158, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 338, İbn E ar, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 38.

[875] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 222.

[876] Buhârî, Sahih, c.4, s. 241, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1923, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1653, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10,s. 38, İbn Esir, Usdu’l-gâbe, c. 6, s. 100, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 34, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 62.

[877] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 158, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 338, İbn Ea>, Câmiu’l-usûl, c. 1 0, s. 38, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[878] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 224, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 241, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1923, İbn Abdilberr, İstiâb, c.4, s. 1653, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 38, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 6, s. 100, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 34.

[879] Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 241, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1923, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4,s. 1653, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10,s. 38, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 6, s. 100, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 34.

[880] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 224, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 158, Müslim, c. 4, s. 1923, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 338, İbn Abdilberr, İstiâb, c . 4, s. 1653, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 38, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 6, s. 100, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 34.

[881] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 241.

[882] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 224, Müslim, c. 4, s. 1923, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 38.

[883] İbn Sa’d, c. 4, s. 224, Ahmedb. Hanbel.c. 5, s. 174, Buhârî, c. 4, s. 158, Müslim, c. 4, s. 1923, Ebu Muaym , Delâil, c. 1 ,s. 254, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 209, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1653, Zehebî, Siyeru a’lâmu’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[884] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 58, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[885] İbn Sa’d, c. 4, s. 224, Buhârî, c. 4, s. 241, Müslim, c.4, s. 1923, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1653, İbn Ea”r, Câmiu’l-usûl, c. 10,s. 38, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 34.

[886] Ahmedb. Hanbel.c. 5, s. 174, Beyhakî, c. 2, s. 209, Zehebî, Târîhu’l-İslâm , s. 166.

[887] Müslim, Sahîh, c.4, s. 1923, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 35.

[888] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 58, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 338, Zehebî, Siyer, c. 2, s. 37.

[889] İbn Sa’d, c.4, s. 220, Ahmed b. Hanbel, c.5,s. 174, Müslim, c. 4, s. 1923, Ebu Nuaym , c. 1, s. 254, Beyhakî, c. 2, s.209, İbn Esir, c. 10, s.35, Zehebî, Târih, s. 166, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 35.

[890] Ahmedb. Hanbel, M üsned, c. 5, s. 174.

[891] Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1923, Beyhakî, Delâil, c . 2, s. 209, İbn E sfr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 36, Zehebî, T ârfhu’l-İslâm , s.167.

[892] İbn Sa’d, c.4, s. 220, Ahmed b. Hanbel, c.5,s. 174, Müslim, c. 4, s. 1923, Ebu Nuaym , c. 1, s. 254, Beyhakî, c. 2, s.209, Zehebî, Tarihu’l-İslam, s. 167, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 35.

[893] Buhârî, Sahih, c.4, s. 1 58, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 338, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[894] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 224.

[895] İbn Sa’d, c. 4, s. 224, Buhârî, c. 4, s. 158, Hâkim, c. 3, s. 338, Zehebî, c. 2, s. 37.

[896] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 241 .Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1922-1923, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1653, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl,c. 10, s. 38, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 6, s. 100, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 34, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 62.

[897] Kadı I yaz, es-Şitâ, c. 1, s. 219.

[898] Buhârî, Sahîh, c.4, s. 158,241 , Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1924, Hakim, Müstedrek, c. 3, s. 338, İbn Abdilberr, İstiâb, c .4, s. 1653, İbn E ar, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 39, Zehebî, Târîhu’l-İslâm , s. 167, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 34, İbn Hacer, c. 4, s. 62.

[899] Ben senin için korkulacak birşey görürsem,904 ya ayakkabımı düzeltiyormuşum gibi duvara doğru yönelir, İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 220, Ahmedb. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 174, Müslim, c. 4, s. 1924, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s.254, Beyhakî, Delâil, c . 2, s. 209, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 38, Zehebî, Târih, s. 167, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 35.

[900] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 58, 241 .

[901] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 58-1 59, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 338, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[902] Buhârî, Sahih, c.4, s. 159, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 338, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[903] Buhârî, Sahih, c.4, s. 241, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1924.

[904] Buhârî, Sahih, c.4, s. 1 59, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 338, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[905] Buhârî, Sahih, c.4, s. 159.

[906] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 225.

[907] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 225, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 159.

[908] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 225.

[909] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 59.

[910] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 225, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 159.

[911] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 225.

[912] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 59, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 338-339.

[913] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 241, Müslim , Sahîh, c. 4, s. 1924, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 39, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 6,s. 100.

[914] İbn Sa’d, Tabakât, c.4, s. 225, Buhârî, c. 4, s. 1 59, Müslim, c. 4, s. 1924, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 339, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1654, İbn Ea”r, Câmiu’l-usûl, c. 1 0, s. 38, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 6, s. 100, Zehebî, Siyer, c. 2, s. 37.

[915] Buhârî, c. 4, s. 159, Hâkim, c. 3, s. 339, Zehebî, c. 2, s. 37.

[916] İbn Sa’d, c.4, s. 225, Buhârî, c. 4, s. 241 , Müslim, c. 4, s. 1924, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1654, İbn Esîr, Cami, c. 10,s. 39, İbn Esîr, Usd, c. 6, s. 100.

[917] Buhârî, c. 4, s. 159, Hâkim, c. 3, s. 339, Zehebî, Siyer, c. 2, s. 37.

[918] Buhârî, c. 4, s. 159, Müslim, c. 4, s. 1924, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 39.

[919] Buhârî, Sahih, c.4, s. 1 59, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 339, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[920] . Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1, s. 136,159, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 342, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1654, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 212, Zehebî, Târihu’l-İslâm , s. 168, 170.

[921] İbn Abdilberr, İstiâb, c . 4, s. 1654.

[922] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 225.

[923] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 59.

[924] İbn Sa’d, c. 4, s. 222, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 342, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1654, Beyhakî, c. 2, s. 212, Zehebî, s. 170.

[925] Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 342, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 212, Zehebî, s. 1 70.

[926] Buhârî, c. 4, s. 159, Hâkim, c. 3, s. 339, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1654, İbn Esîr, Cami, c. 10,s. 40, Zehebî, s. 170, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 34.

[927] Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1, s. 158, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 328.

[928] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1624.

[929] Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 328.

[930] Ebu Nuaym, Hilye, c. 1, s. 158, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 328.

[931] Buhârî, c. 4, s. 159, Hâkim, c. 3, s. 339, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 34.

[932] İbn Sa’d, c.4, s. 225, Buhârî, c.4, s. 242, Müslim, c. 4, s. 1924, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1654, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10,s. 39, İbn Esî, Usd, c. 6, s. 100, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 63.

[933] İbn Sa’d, c.4, s. 225, Buhârî, c. 4,s. 159, 242, Müslim, c. 4, s. 1924, Hâkim, c. 3, s. 339, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1654, İbnEsîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 39, İbn Esîr, Usd, c. 6, s. 1 00, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[934] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 225.

[935] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 159, 242, Müslim, Sahîh, c. 4, s. 1924, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 339, İbn Abdilberr, İstiâb, c.4,s. 1954, İbn Esî, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 39, İbn Ea”r, Usdu’l-gâbe, c. 6, s. 100, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[936] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 225, Ebu Nuaym , Hilyetü’l-evliyâ, c. 1, s. 158.

[937] Buhârî, c. 4, s. 159, Müslim, Sahîh, c.4, s. 1924, Hâkim, c. 3, s. 339, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1 654, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl,c. 10, s. 39, İbn Esîr, Usd, c, 6, s. 100, Zehebî, c. 2, s. 37.

[938] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 225, Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1 , s. 158.

[939] Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 328.

[940] İbn Sa’d, c. 4, s. 225, Buhârî, c. 4, s. 159, Müslim , c.4, s. 1924, Ebu Nuaym, c. 1, s. 158, Hâkim, c. 3, s. 339, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1654, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 39, İbn Ea>, Usd, c. 6, s. 100, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 34, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 328.

[941] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 59, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 339, Zehebî, Târihu’l-İslam, s. 170.

[942] İbn Sa’d, c. 4, s. 225, Buhârî, c. 4, s. 159, Müslim, c. 4, s. 1924, Ebu Nuaym, c. 1, s.1 58, Hâkim, c. 3, s. 339, İbn Abdilberr, c.4, s. 1654, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 39, İbn Esîr, Usd, c. 6, s. 100, Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 170, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 34,Heysemî, c. 9, s. 328, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 4, s. 68.

[943] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4,s. 225, Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1, s. 158-159.

[944] Buhârî, c. 4, s. 159, Hâkim, c. 3, s. 339, Zehebî, Târîhu’l-İslam, s. 170.

[945] İbn Sa’d, c.4, s. 225, Buhârî, c. 4, s. 242, Müslim, c. 4, s. 1924, Ebû Nuaym, c. 1, s. 159, Hâkim, c. 3, s.339, İbn Abdilberr c.4, s. 1954, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 39, İbn Esîr, Usd, c. 6, s. 1 00, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 34.

[946] Buhârî, c. 4, s. 159, Hâkim, c. 3, s. 339, Zehebî, Târih, s. 170.

[947] Buhârî, c. 4, s. 242, MüsJim, c. 4, s. 1924-1925, İbn Abdilberr, c. 4, s. 1 654, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 3940, İbn Esîr, Usd, c. 6, s. 101, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 34.

[948] İbn Sa’d, c. 4, s. 225, Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1 , s. 159.

[949] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 59, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 339.

[950] Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1, s. 159.

[951] Buhârî, Sahih, c. 4, s. 1 59, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 339.

[952] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 225, Buhârî, c. 4, s. 159, 242, Müslim, Sahîh,c. 4, s. 1924-1925, Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1, s. 159, Hâkim , c. 3, s. 339, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1654, İbn Esir, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 40, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe,c. 6, s. 100, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 34.

[953] Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 328.

[954] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 225.

[955] Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1, s. 158.

[956] İbn Sa’d, c.4, s. 225, Buhârî, c. 4, s. 241-242, Müslim, c. 4, s. 1924, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 39, İbn Esîr, Usd, c.6, s. 100, Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 34.

[957] Buhârî, c. 4, s. 159, Hâkim, c. 3, s. 339, Ebu Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, c. 1, s. 158, İbn Esîr, Câmiu’l-usûl, c. 10, s. 40,Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, c. 2, s. 37.

[958] İbn Sa’d, Tabakât, c. 4, s. 222.

[959] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/275-283.

[960] Yâkubî, Târih, c. 2, s. 14.

[961] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 119-120, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1 , s. 166, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c.1, s. 130-131, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 2, s. 282-283.

[962] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 198-201, İbn Sa’d, Tabakât, c. 1 ,s. 132, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1,s. 99, Yâkubî,Târih, c. 2, s. 20, Taberî, Târih, c. 2, s. 196, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1818, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s.1 45, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 50, Zehebî, Târihu’l-İslâm, s. 65, Ebu’l-Fidâ, c. 2, s. 295, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 264.

[963] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 1 59, Taberî, Târih, c. 2, s. 218, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 2, s. 221, Ebu’l-Fidâ, Tefsir, c. 3, s. 350, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 8, s. 302.

[964] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 119, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 61.

[965] Hİcr:94.

[966] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 282, Taberî, Târih, c. 2, s. 218, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 63, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser,c. 1, s. 99, Zehebî, Târihu’l-lslâm, s. 147.

[967] Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 40-41.

[968] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 282, İbn Sa’d, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 1, s. 199, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 116, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 24, Taberî, Târih, c. 2, s. 218, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 181, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 63, İbnSeyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 99, Zehebî, Târıhu’l-İslâm , s. 148, Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 288, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 461.

[969] İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 199, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s.1 16, Yâkubî, c. 2, s. 24, Ebu’l-Ferec, el-Vefâ, c. 1, s. 181 ,
Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 283.

[970] Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 116.

[971] İbn Sa’d, c. 1, s. 199, Yâkubî, c. 2, s. 24, Ebu’l-Ferec, el-Vefâ, c. 1, s. 181.

[972] İbn Sa’d, c. 1, s. 199, Belâzurî, c. 1, s. 11 6, Diyarbekrî, c. 1 ,s. 288.

[973] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 282, Taberî, Târih, c. 2, s. 218, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 99, Zehebî, Târıhu’l-İslâm, s. 148, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 7, Halebî, İnsânu’l-uyûn, c. 1, s. 461.

[974] İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 284, Taberî, Târih, c. 2, s. 218, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 63, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 99, Zehebî, s. 148, Halebî, c. 1 , s. 461.

[975] İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 284, İbn Sa’d, c. 1, s. 202, Taberî, c. 2, s. 218, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 63, İbn Seyyid, c. 1, s. 99, Zehebî, Târıhu’l-İslâm, s. 148.

[976] İbn İshak, İbn Hişam, c. 1, s. 282, Taberî, c. 2, s. 218, İbn Esîr, c. 2, s. 63, İbn Seyyid, c. 1, s. 99, Zehebî, Târıhu’l-İslâm, s. 148. Halebî. c. 1. s. 461.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 1/283-285.

Kaynak: M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık

Peygamberimiz (a.s.)ın Tebliğ ve İcraatının Kaynağının Vahiy Oluşu, Kur’an’ın Mushaf Hâline Getirilişi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Risâle-i Nur’da Ramazan Bayramı Bahisleri

RİSALE-İ NUR’DA RAMAZAN BAYRAMI BAHİSLERİ 28. Lema 10. Nükte Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Mevt / Ölüm Üzerine (Derleme)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ وَ بِهِ نَسْتَعِينُ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ …

Kapat