Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / İslâmoğlu’nun Selâm ve Peygambere (S.A.V.) Salâvat Getirmekle İlgili Yanlışı

İslâmoğlu’nun Selâm ve Peygambere (S.A.V.) Salâvat Getirmekle İlgili Yanlışı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.
Seyda Musa Geçit Hocaefendi

İslâmoğlu’nun tefsir usulü hakkındaki bilgisinin kıt olduğu anlaşılmaktadır. Hadis, fıkıh, kelâm, belağat gibi, bir müfessirde bulunması gereken şartlar, kendisinde bulunmadığı için, Kur’an âyetlerini kendi heva, hevesine ve aklına göre yorumlamaktadır.

Tefsir usulünde geçen, umumi, hususi, mutlak, mukayyed v.s ‘den habersiz bir şekilde âyetleri yorumlama cesaretinde bulunmaktadır. Bu konularda hadisleri ve âlimlerin görüşünü kökten redd ettiğinden dolayı, gayet rahat konuşmaktadır. Rabbimizin selam vermek ile ilgili emrini umumi olarak değerlendirip ehl-i kitabın ve ateistlerin hoşnutluğunu kazanmaya çalışmaktadır. Rabbini kızdırıp, kulların rızasını dileyenlere yazıklar olsun. Biz konumuzla ilgili olan âyetin mealini sunup sonrasında gerekli açıklamalar yapacağız, inşallah.

وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْ بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيباً

“Size biri selam verdiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin” (Nisa, 4/86)

İslâmoğlu’na göre bir ateist selam verdiğinde, ona en güzel bir biçimde selama karşılık verilmelidir. Yahudiler tarihi süreçte selam konusunda devamlı Müslümanlarla alay etmişler, onlara dillerini bükerek لسام عليكم (Allah belanızı versin) şeklinde hitap etmişlerdir. Düşmanlarınız size bu şekilde selam verdiklerinde ” و عليكم السلام ورحمةالله وبركاته Allahın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize de olsun” mu diyeceksiniz?

Konuyu uzatmamak üzere bazı nakillerde bulunmak istiyorum. Cumhur (yukarıda mealini verdiğimiz ayetin ) selam hakkında olduğunu söylemektedirler. Aynı şekilde bu âyet, selama cevap verildiğinde ya daha güzeliyle ya da aynısıyla karşılık vermenin vacip olmasına işaret etmektedir. (Beyzavi)

Müslümanın verdiği selama cevap vermek farz-ı kifayedir . Resulullah’tan (s.a.v) şu hadis rivayet edilmiştir;

إذا سَلَّمَ عَلَيْكُمْ أَهْلُ الكِتَابِ فَقُولُوا: وَعَلَيْكُمْ

“ehl-i kitap size selam verdiklerinde و عليكم “size de” deyin “yani söylediğinizin aynı size de olsun. (Riyaz’us Salihin, hn: 867)

Zimmînin selama başlaması gerekir. Şayet zimmî selam verirse وعليك ‘üzerine de’ de. Bazıları bir sebepten dolayı selam vermesinde ruhsat olduğunu söylemişlerdir.

Bir mektupta ve herhangi bir şekilde onlara selam verilmez.

Şayet selam verilirse şöyle denmesi gerekir “السلام على من إتبع الهدى hidayete tabi olanlara ” selam olsun. (Beydavî, Nesefî)

“Yahudi’ye selam vermekle söze başlama” şeklinde rivayet edilmiştir, ‘şayet selam vermeye başlamışsa وعليك “üzerine olsun” de. (Müslim, Selam 13)

Hasan-ı Basrî’den şöyle rivayet edilmiştir: Bir kâfirin vermiş olduğu selama karşılık وعليكم السلام demek caizdir. ورحمةالله “Allah’ın rahmeti üzerinizde olsun” deme, çünkü bu Yahudi’ye istiğfar dilemek olur.

Bazı âlimler bir ihtiyaçtan dolayı zimmîlere selama başlama konusunda ruhsat vermişlerdir. Ebu Hanife‘den; “Bir müslüman, mektup veya mektup dışında Yahudi’ye selam vermekle başlamaz” şeklinde rivayet edilmiştir. Ebu Yusuf’a göre, onlara selam verilmez, musafaha edilmez. (Keşşaf )

El-Fekih isimli eserde, Muside b. Sadaka, Cafer b. Muhammed’in babasından isnad ile şöyle rivayet edilmiştir; “Yahudi, Hıristiyan ve Mecusilere selam vermeyiniz” (Mizan)

Ebu Hureyre‘den rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

لا تَبْدَءوا اليَهُودَ ولا النَّصَارَى بالسلام

Yahudi ve hristiyanla selamla söze başlamayın” (Müslim, Ebu Davut, Tirmizî)

Tac hadis kitabının müellifi şöyle demektedir; “Onların bize selam verdiklerini işittiğimizde, onlara cevap vermemiz gerekmektedir. Çünkü lehlerinde olan bizim de lehimizde, aleyhlerinde olan bizim de aleyhimizdedir.

Nevevi şöyle demiştir: “İdare etmemiz ve şerlerinden korunmamız gibi zaruri bir durum olmadıkça onlara selam vermemiz haramdır. Aksi taktirde selam vermek caiz olur (Tac, Cilt;5, s.249)

Tüm yukarıdaki nakillerden sonra, özetle şunu diyebiliriz: İslâmoğlu kendisini en büyük müfessir, en büyük müçtehid olarak görmektedir. Kur’an âyetlerini yorumlama konusunda çok rahat davranmaktadır. Âyetlerin umumi, hususi, mutlak, mukayyet, nasih, mensuh, zahir, batın gibi hususlarını göz ardı ederek, yerilmiş tefsir olan reye çok başvurmaktadır. Hâlbuki Kur’an’ı sadece kendi rey ve aklına göre yorumlayanlara ilişkin Resulullahın ikazları bulunmaktadır.

Hidayete tâbi olanlara selam olsun.

***

İSLÂMOĞLUNUN PEYGAMBERE (S.A.V.) SALÂVAT GETİRMEKLE İLGİLİ YANLIŞI

İslamoğlu’nun bariz bir hastalığı vardır. O da Arapça lügat kitaplarında geçmeyen manaları, kelimelere yükleme hastalığıdır. Bir kelimenin veya türevinin ne anlama geldiğini mu’cemler, kelimeyi kullanan dilin müşterek aklı ve o aklın kelimeye yüklediği mana ve mefhumları kabul eden maşeri vicdan belirler, onları tesbit edip kayda geçiren de mütehassıs ve muteber lügat (sözlük) âlimleridir.

Bir kişinin bir kelimeye istediği manayı yüklemesi o kelimenin o anlamda olduğunu göstermez. Herkes her kelimeye istediği anlamı veremez. İslâmoğlu’nun yaptığı Yahudi mantığıdır.

Yahudileşme Temayülü’ kendisinde, kelimenin yerlerini değiştirmekle temeyyüz etmektedir. Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır;

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيماً

“Allah ve melekleri peygamberine salâvat getirmektedir. O halde ey iman edenler sizde ona tam bir teslimiyetle salâvat getirin. ” Ahzap süresinin 56. âyetinde geçen salavat kelimesinin dua, istiğfar ve rahmet manasında olmadığını, bilakis destek anlamına geldiğini söylemekle beraber “Peygambere salavat getirmek yağcılıktır” demek suretiyle edep dışı davranışlarda bulunmaktadır. Mütebahhir olan âlimlerin salavatın üç manasının olduğu hakkındaki sözlerini alaya almakla, kibir derekesinde zıplamaktadır.

Arapça tüm sözlüklere bakıldığında salâvat kelimesinin destek anlamına geldiği vâki olmamıştır. Bu adam, bir cümlede geçen kelimenin asıl manasının nasıl olduğu güya yeni keşfetmiş edasında böbürlenmektedir.

Aslında bu onun âdetidir. Arapça bilmeyen hedef kitlesine saçmalıklarını kabul ettirmiş, müridleri adeta onu bir mezhep kurucusu, bir hakiki âlim gözüyle kendisini telakki etmektedirler. Onu izleyen biri çok kez lafızlarla oynadığını görmüştür. Mesela, “Allah manadır, iman umuttur, Kur’an Allah’ın umududur” gibi demagojik söylemler

Evet, Kur’an’da destek manasına gelen birçok lafız bulunmaktadır

تأييد ve نصرة

Kelimeleri gibi. Mesela: “O Allah, yardımı ve müminlerle sana destek vermektedirler” mealindeki

هوالذي ايدك بنصره وبالمؤمنين

(Enfal, 62) ayeti, destek manasındadır.

Şu ana kadar صلاة kelimesinin destek anlamına geldiğini söyleyen hiç bir dil ve lügat bilimci görülmemiştir.

Konuyu uzatmamak adına, ancak iyilikleriyle yad edilen bir kaç alimin sözlerine yer vermek istiyorum.

“Allah ve melekleri peygambere salâvat getirmektedir. O halde ey inananlar sizde ona salâvat getirin” yani

اللهم صلّ على محمد

“Ey Allahım Muhammed’e salavat getir” deyi.

وسلموا تسليما yani قولوا السلام عليك ايها النبي

“Ey nebi sana selam olsun ” deyin. (Beyzavî, Nesefî)

– Ona salâvat ve selam getiriniz صلوا عليه و سلموا

sözü قولوا الصلاة على الرسول والسلام salât ve selâm resulünün üzerine olsun” deyiniz. Salât kelimesinin manası, duadır. Yani, Allah’ın ona merhamet ve selam etsin. (Keşşaf )

Allah ve melekleri peygamberine salâvat getirmektedir… Önceden geçtiği gibi, salât kelimesinin aslı, meyl manasındandır.

Allah’ın salâtı; peygamberine rahmetle mutlak bir şekilde meyletmesi, aynı şekilde meleklerin ona salât etmesi, tezkiyye ve istiğfar ile meyletmesi demektir. Müminlerden salâvat, rahmet ile dua etmek manasındadır (Mizan)

Gramer, fıkıh, mantık ve usul kitaplarında da salat kelimesinin dua mağfiret ve rahmet anlamlarına geldiği görülmektedir.

Tüm bunlardan sonra deriz ki: İslâmoğlu kendi aklınca Kur’anî kavramları yozlaştırmaktadır. Lafız, mana üzerinde oynayıp, kelimeleri tahrif ve tahrip etmektedir.

Böylece ulaşmak istediği sonuçlara ancak bu şekilde ulaşabileceğini sanmaktadır. Kendi ümmetine karşı çok şefkatli ve merhametli olan peygambere rahmet okumayı yağcılıkla nitelemektedir. Bu iddiasını akl-i selim birinin kabul etmesi imkânsızdır. Yâ Rabbi, senin dinine yardım edeni yücelt. Şöhret için dinini kullananı da rezil u rüsvâ eyle, âmin.

Allah’ın elf elf salât ve selamı peygamberinin üzerine olsun..

Kardeşiniz Molla Musa

cevaplar.org

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Risâle-i Nur’da Ramazan Bayramı Bahisleri

RİSALE-İ NUR’DA RAMAZAN BAYRAMI BAHİSLERİ 28. Lema 10. Nükte Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kur’an, Nur Talebelerine Siyaseti Niçin Yasaklıyor? / Ali Kemal PEKKENDİR

KUR'AN, NUR TALEBELERİNE SİYASETİ NİÇİN YASAKLIYOR ? 30.9.2017 Sual: Kur'an'da hangi âyet, Üstad Hz'ne ve …

Kapat