Ana Sayfa / Yazarlar / Isparta Valiliği ve Mehmet Akif / Prof. Dr. Himmet UÇ

Isparta Valiliği ve Mehmet Akif / Prof. Dr. Himmet UÇ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Isparta Valiliğinin önünde ilgisizlikten mezbeleye dönmüş bir Mehmet Akif Çeşmesi vardı. İki yıldır o çeşmenin onarılması için valiye, yardımcılarına söyledim. Hastalıklar doktorlardan sorulur, siyaset siyasilerden, kültür sorunları da kültür adamlarından sorulmalı. Son olarak sayın Başbakanımız Isparta’ya geldiğinde onun konuşmalarını dinlerken yine o çeşmenin yürekler acısı haline üzüldüm. Altındaki mermerler kırılmış, çeşme perişan. O yazımda onun onarılması için birşeyler karaladım.

Akif’in Safahat’ını defalarca okudum, makaleler yazdım ve onun için bir de kitap çıkardım. Üniversitede kültür bir iki despotun elinde.. Akif’e şair demeyenler, Akif’i anar. Ne yaparsın. Geçen gün çeşmeyi gördüm, tamir edilmiş, hanımı arabadan aldım, gittik baktık ne kadar sevindim, bilemezsiniz. Güzel tasarlanmış estetik bir çeşmenin iki yıllık sızlanma sonucu tamir edilmesinden bir zafer kazanmış gibi sevindim.

Din ve kültür birbiri içinde iki kavram. İstiklal Marşı hem dini hem hayatı ve milleti bir arada sentezleyen bir metin. Camideki metin ise yalın metin, ona farklı renkler girmez, tabiatı gereği, ama insanlar sürekli et sote yiyemez, kıymalı makarna daha cazip gelir, Akif’in Safahat’ı dindir, sanattır edebiyattır, tarihtir, insandır, insanlardır, duadır, davettir, istiklal aşkıdır, Peygamber sevgisidir, Ömer sevgisidir, daha çok şey söylenir. Bir iki ayete sıkışmış dini muhayyile birkaç beyte sıkışmış edebiyat muhayyilesi, ondan sonra yan gel yat.

Din ve kültür bir arada olursa ihanet olmaz, ama sadece din bunu başaramaz, işte önümüzdeki örnekler. Kültür rahatlatır ve demokratiktir, ama sade din çok zaman taassuptur, onda taassup yoktur, ılımlıdır, buna yakın konuşur Bediüzzaman.

Bediüzzaman edebiyatın büyük şairlerin eserlerinden kısa alıntılar ile konuşur, böyle sentezleri yapın demenin başka adıdır bu. Namık Kemal, Fikret, Ziya Paşa, Ali Suavi, Niyazi Mısrı daha birçokları onun bunların farkında olduğunu gösterir.

Sonra Yahya Kemal Beyatlı ortaokulunda “evet hayır” maratonuna katıldık. Böyle yakınımızda Yahya Kemal isminin olmasından müteessir oldum, okulun girişinde Mustafa Kemal ve İstiklal Marşı, sol taraf boş.. Gücüm yetse sol tarafa Mohaç Türküsü ve Akıncı şiiri ile Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiirlerini, yanına da bir Yahya Kemal portresi koyardım. O elçi iken fraklı resmi harika gider oraya, Mohaç Türküsü ve Akıncı da bize büyük tarihimizi yaşatan ve yapan askerlerimizi anlatır ve onların cennete gidişini harika imajlarla ortaya koyar. Din cennete gitti der, ama Yahya Kemal savaş meydanında ölen bir insanın nasıl cennete gittiğini sıcaklığı ile anlatır:

Mohaç Türküsü[1]
Bizdik o hücûmun bütün aşkıyle kanatlı;
Bizdik o sabâh ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhûr ova at kişnemesiyle!
Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;
Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.
Gül yüzlü bir âfetti ki her pûsesi lâle;
Girdik zaferin koynuna, kandık o visâle
Dünyâya vedâ ettik, atıldık dolu dizgin;
En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!
(aMohaç Türküsü[1]
Bizdik o hücûmun bütün aşkıyle kanatlı;
Bizdik o sabâh ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhûr ova at kişnemesiyle!
Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;
Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.
Gül yüzlü bir âfetti ki her pûsesi lâle;
Girdik zaferin koynuna, kandık o visâle
Dünyâya vedâ ettik, atıldık dolu dizgin;
En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!
Bir bir açılırken göğe, son def’a yarıştık;
Allâh’a giden yolda meleklerle karıştık.
Geçtik hepimiz dört nala, cennet kapısından;
Gördük ebedî cedleri, bir anda yakından!
Bir bahçedeyiz şimdi şehitlerle berâber;
Bizler gibi ölmüş o yiğitlerle berâber.
Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa bizden
Şimşek gibi bir hâtıra nal seslerimizden!
Burada cennete gidişi anlatır,ne kadar canlı değil mi ?
Bir bir açılırken göğe, son def’a yarıştık;
Allâh’a giden yolda meleklerle karıştık.
Geçtik hepimiz dört nala, cennet kapısından;
Gördük ebedî cedleri, bir anda yakından!
Bir bahçedeyiz şimdi şehitlerle berâber;
Bizler gibi ölmüş o yiğitlerle berâber.
Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa bizden
Şimşek gibi bir hâtıra nal seslerimizden!

Mohaç Muharebesi veya Mohaç Meydan Muharebesi (Macarca: Mohácsi csata), 29 Ağustos 1526’da, Osmanlı İmparatorluğu ve Macaristan Krallığı orduları arasında meydana gelen ve Macaristan’ın büyük bölümünün Osmanlı hakimiyetine girmesiyle sonuçlanan savaştır. Savaş, sayıca üstün Osmanlı ordusunun hafif süvari birlikleri ve o zamana kadar Avrupalıların karşılaşmadıkları 300 seyyar top ve etkin tüfek kullanımı sayesinde, Macar ordusunun esas gücü olan ağır süvarilerini kısa sürede kaybetmesini takiben ağır bir Macar yenilgisi ile sonuçlanmış ve Osmanlı Ordusu, Macar Ordusu’nu hezimete uğratmıştır. Savaş iki saat kadar sürmüştür.

Sıra geldi Akıncı şiirine
Akıncı, öncüdür. Piyoniyedir, gönüllüdür, fedaidir, dalkılıç ve kelle koltuktadır. Yolu o açar ve o gösterir. Ardından ordu yürür. 14, 15 ve 16. asırlarda Balkanlar’ın fethi ve Rumeli’nde yeni bir Türk anayurdu oluşması, birinci derecede akıncının eseridir.

Osmanlı’nın kuruluş ve yükselme dönemine damgasını vuran akıncılar, tımarlı sipahilerden sonra savaşlarda Osmanlı ordusunun bel kemiğidir diyebiliriz. Akıncılar’dan düzenli bir birlik olarak bahsedemeyiz ve bu nedenle bir ocak teşkilatı olduğunu da söyleyemeyiz. Ancak Osmanlı’nın Bitinya bölgesinde akın harekatlarına başladığı dönemde düzenli bir organizasyon halini aldığını söyleyebiliriz, bu da 14. yy başlarına denk gelmektedir.

YAHYA KEMAL BEYATLI – AKINCILAR

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi “İlerle!” Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan Bir gün yine doludizgin atlarımızla
(burada cennete gidişi anlatır) Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

Din ve tarih bu kadar içe.
Şimdi okulun sol tarafına bu iki şiirle bir de koca bir tarih olan Süleymaniye’de Bayram Sabahı’nı koyarsak, her sabah çocuklar okula giderken o resimleri ve şiirleri görür, mensub olduğu milletin dini ile edebiyatının nasıl bir arada verildiğini görür.

Sayın Isparta valisine, Özcan Bey abiye teşekkür, çeşmeyi onarana teşekkür.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Şevkimiz niçin çabuk kırılır?

Bir iş, bir hizmet yaparken müdahele edilmesi veya tenkit edilmek hemen şevkimi kırıyor. Bu niçin …

Kapat