İsrail Balonu Sönüyor
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu başkanlığındaki Türk heyeti ile İsrail Başbakanı’nın Özel Temsilcisi Joseph Ciechanover ve İsrail Milli Güvenlik Konseyi Başkan Vekili Jacob Nagel’in başkanlıklarındaki heyet 7 Nisan 2016 tarihinde İngiltere’nin başkenti Londra’da bir araya geldi.
Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, heyetlerin görüşmede, Mavi Marmara sonrası iki ülke arasında ilişkilerin normalleşmesi için yapılan müzakerelerin akabinde anlaşmayı sağlayacak mutabakat metninin nihai hale getirilmesi ve farklılıkların giderilmesi yönünde ilerleme kaydettiği ifade edildi. Görüşmede ayrıca, anlaşmanın çok yakında gerçekleştirilecek bir sonraki toplantıda sonuçlandırılması hususunda uzlaşıya varıldığı aktarıldı.
Görünen o ki İsrail Türkiye ile olan gerilimin son bulmasını istiyor. Çünkü mevcut durum İsrail’in hiç de öyle güçlü bir devlet olmadığını “höt” deyince korkup geriye çekildiğini gösteriyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu süreçte İsrail’in foyasını açığa çıkarmada büyük bir rol üstlendi. Gelişmeler sonunda dünya kamuoyu da herşeyin içyüzünü çok açık bir şekilde gördü.
Demek ki dünyada medya ve finans kurumlarına egemen olmak insanları aldatmak için yeterli değildir. Mavi Marmara katliamı sonrasında İsrail’in hukuksuz saldırılarına, hoyratlığına, “ben yaparım olur” gibi agresif söylemlerine ikinci “one minute” durumu ile cevap verildi.
Mavi Marmara sürecinden sonra İsrail, özür diledi. Hâlbuki İsrail daha önce kimseden özür dilemiyordu. Hatta dünyanın süper gücü ABD’ye dahi kafa tutmuş görüntüsü veriyordu. 1967 savaşı sırasında yine Gazze açıklarında USS Liberty gemisi İsrail tarafından vurmuştu. İsrail’in Amerika’ya yönelik bu gemi saldırısında tam 34 kişi hayatını kaybettiği ve 171 kişi de yaralandığı halde ne soruşturma açılmış ne de özür gelmişti.
İsrail’in karizmasını Erdoğan çizmişti. Zira yaptığı her saldırı sonrasında dünya üzerindeki medya ve finans gücünü devreye sokan İsrail, daima yaptığı fenalıkların yanına kar kalmasını sağlıyordu. Fakat tarih değişmiş güçlü ve karizmatik liderler sayesinde roller değişmişti. Artık cinayet ve katliamları dünya üzerindeki güçlüyü haklı gören hukuki zemin değişmeye başlamıştı.
Türkiye bu bakımdan Erdoğan ile ne kadar övünse o kadar azdır. Dünya beşten büyüktür sözleri ile kapitalizm ve sömürü düzenine kafa tutan bir ülke ve lider ortaya çıkmıştı. Eskiden olduğu gibi insanları aldatmaca ile ikna etmek güçleşmişti.
Türkiye, Mavi Marmara katliamı sonrası İsrail’e bu özrü dileterek, dünyaya gereken mesajın ulaşmasını sağlamış oldu. Şimdi yeniden eski duruma dönme gayretleri var. Bunun için Yahudi lobisi İsrail’e baskı yapıyor. Kibrinden ve zulmünden asla vazgeçmeyen Netenyahu defalarca geri adım atmak zorunda kaldı. Mavi Marmara katliamı sonrası Türkiye’nin taleplerini görüşmek üzere bir çok kez İsrail tarafından adım atıldı. 2013 Mart ayında İsrail Başbakanı Netanyahu, o dönem Başbakanlık görevini yürüten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak, özür diledi. Özür sonrası İsrail sürecin devamını zorladı ancak Türkiye’den net yanıt alamadı.
Bundan sonraki süreçte meydana gelecek gelişmeler İsrail’in balonun söndüğü bir döneme denk geliyor. Zira şartlar bu gelişmeleri zorlamaktadır. Son durumu ve gelişmeleri madde madde alt alta yazarsak gelecek ile ilgili bazı öngörülerde bulunma şansını yakalayabiliriz:
1. İsrail Mavi Marmara’da bir katliam yaptı karşılığında ise Türkiye, ilişkileri dondurdu. Türkiye’nin şartları vardı ve o şartların yerine getirilmesi halinde ilişkilerin normalleşebileceği taahhüt ediliyordu. Bu şartlar, özür, tazminat ve Gazze’ye yönelik ablukanın hafifletilmesiydi.
2. Netanyahu 2013’te özür diledi. Özür sonrası tazminat konusu da masaya yatırıldı. Tazminatla ilgili bir İsrail tarafı ödenecek miktarla ilgili sorunlar çıkardı. Bugün gelinen noktada 20 ya da 21 milyon dolar gibi rakamlara çıkıldığı söyleniyor.
3. Gazze’ye yönelik abluka için de Türkiye’nin baskıları sonuç verdi ve 17 Nisan 2016 tarihinde varılan uzlaşma ile Gazze’ye uygulanan ambargonun aşama aşama kalkacağı müjdesi gelmiş durumda.
4. Türkiye, üç talepten biri olan Gazze konusunda geri adım atmadı. Zira ablukanın hafifletilmesi sonra da kademeli olarak kaldırılması konusunda TİKA’nın Gazze’de yoğun faaliyetleri oldu. Bu konuda Türkiye’nin baskılarıyla Gazze’ye yönelik ambargo defalarca kırıldı, TİKA başta olmak üzere Türkiye’den giden tüm yardımlar, yine Türkiye’nin ablukanın hafifletilmesi konusundaki ısrarlı adımlarıyla Gazze’ye ulaştırıldı.
5. Gazze’deki ambargonun kaldırılması ile birlikte Türkiye-İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin normalleşmesi beklenebilir. Türkiye 2010’dan bu yana İsrail’le diplomatik olarak ilişkileri minimuma indirmiş durumdadır. Onun öncesinde kanallar açıktı ve Türkiye’nin Filistin politikası açık bir şekilde yürütülüyordu.
6. Hamas’a karşı Batı dünyasının politikalarına karşı Müslüman dayanışmasına uygun bir politika yürüten Türkiye hem İslam dünyası üzerinde hemde bütün zulme maruz kalmış ülkelerin nezdinde itibar kazanmış oldu. Halit Meşal her zaman Türkiye’ye gidip-geliyor bu konuda batı baskısı bir sonuç vermiyordu.
7. Bundan sonraki dönemde de değişen bir şey olmayacaktır. Türkiye’nin Filistin politikasında, Filistin duruşunda bir değişiklik, bir kırılmayı kimse beklememektedir. Türkiye, Filistin için yaptığı yardımları İsrail’le ilişkilerin açık olduğu dönemden daha rahat ve birinci elden gerçekleştirebilecektir. Diplomatik kanalların tıkalı olduğu dönemde dahi; Gazze, Kudüs ve Batı Şeria’ya büyük faaliyetler, yardımlar yapılmıştı. Eğer normalleşme süreci tamamlanırsa Türkiye’nin Filistin politikası değişmeyeceği gibi Filistin için yapacağı faaliyetlerin daha da artacağı beklenmektedir. 2012 ve 2014 yıllarında Gazze iki kez büyük saldırılara hedef oldu. O süreçte Türkiye ile İsrail arasındaki kanallar kapalıydı ve özellikle 2012 görüşmelerini Mısır yürütmeye çalıştı. Aslında her ikisinde de Türkiye devredeydi ama İsrail, “görüşmediğimiz bir Türkiye ile masaya oturamayız” diyerek ateşkesi sürekli erteleme yoluna gitmişti. Oysa kanalların açık olduğu dönemde olası saldırılarda Türkiye’nin diplomatik olarak siyasi olarak Filistin’e, Gazze’ye yapacağı yardımlar hem artacak hem de daha düzenli yapılabilecektir.
8. 2013 yılında İsrail Doğu Akdeniz’de Tamar kuyularından doğalgaz çıkardığında Türkiye’nin kapısını çalmıştı. Şimdi yine doğalgaz üzerinden Türkiye ile ortaklık kurmak istiyor. Zaten Türkiye konumu itibariyle ve yürütülen başarılı politikalar sayesinde doğalgaz ülkelerinin ortaklık kurmak için can attıkları bir ülke haline gelmiştir. Rusya bile bu konuda çok gayret etmiştir. Türkiye’nin doğalgaz konusunda Azerbaycan ve Katar’la alternatifleri bulunmaktadır. Bu durum dahi Türkiye’nin hangi ülke olursa olsun yapılan pazarlıklarda elini güçlendirmektedir.
İsrail konusunda yazabileceğim çok şey var. Örneğin ticaret gemisi ile Hayfa ve Aşdod limanlarına gitmiş bu ülkeyi daha yakından görme fırsatım olmuştu. Fakat yazı bir hayli uzun olduğu için bunu bir sonraki yazımda paylaşayım, vesselam…
- Kayıt Dışı Ekonomi ve Çözümleri Kitabı - 23 Ağustos 2020
- Hani Avrupa Ayağa Kalkacaktı? - 20 Ağustos 2020
- Şimdi Sıra Birinci Maddeye Geldi - 15 Ağustos 2020
- Yalancının Mumu 51 Senedir Yanıyor - 13 Ağustos 2020
- Kadına Şiddet Şapka İle Başladı - 11 Ağustos 2020
- Fuat Sezgin’in Arapçanın Üstünlüğüne Dair Görüşleri - 8 Ağustos 2020
- Necip Fazıl Kısakürek’i Farklı Gösteriyorlar - 3 Ağustos 2020
- Ölümü Unutmuş İnsanlara Bir İbret Dersi - 28 Temmuz 2020
- Kelam-ı Ezelî ve Hutbenin Arapça Okunması - 25 Temmuz 2020
- Böyle Anayasa Olmaz - 20 Temmuz 2020