Ana Sayfa / Yazarlar / İstihsan, beğenmek ilkesi ve Risale-i Nur / Prof.Dr. Himmet UÇ

İstihsan, beğenmek ilkesi ve Risale-i Nur / Prof.Dr. Himmet UÇ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İstihsanbeğenmek ilkesi ve Risale-i Nur

Kur’an Allah’ın güzel sanatlar , güzel eylemler sarayı, galerisidir. Sürekli insanın beğenen nazarına arzedilir olaylar. Ve onun en ideal istihsan , beğeni tarzını sergilemesi istenilir. Bakmak , görmek, düşünmek, bakmaz mısınız, görmez misiniz türü hatırlatmalar ve ihtarlar hep insanın ki evrenn karşısında beğenmek gibi bir tutum sergileyen tek canlı odur, ona hatırlatmalar yapılır. Sanatkar bir Allah yarattığı düşünen bakan gören varlığını harika ve acip yarattıkları karşısında iyi ve güzel tutum almaya çağırır, Kur’an bu şablonla estetik bir kitaptır.

Özel bir sınıf din adamları yetiştiremedik.Bir dini arzetmekle memur inanların hepsi imam, imam ise kafada tasarlaran sadece namaz memuru. Umberto Eco ortaçağ boyunca aşağılanan Hristiyanlığı Gülün Adı romanı ve postmodern çalışmaları ile hiç de aşağılanan bir devir olmadığını anlatır. Modern dönem sadece kendini beğendirmek için ortaçağı aşağılar.Onun Gülün Adı romanında bir dağda bir Hristiyan mabedinde, manastırında her sırııf papaz vardır, biyolog, sosyolog , sanatçı ve daha başkaları. Mesela biz de sosyolog bir din adamı olmalı, camide sosyolojik konferanslar vermeli , veya estetik profesörü kuran uzmanı bir kişi de estetik ve kuran diye konuşmalı daha neler neler. 

Risale-i Nur da da uzman kişiler olmalı sosyolojik açıdan,felsefi açıdan, sanat açısından , astronomi açısından ve daha başkaları. Bak şu konuşanlara , aynı şahıslar yıllardır aynı vitrinlerde , değişmeyen bir insan grubuna hitap ediyor, dersine ciddi çalışan yok, derinlik yok, bana kızabilirsiniz ama dersini ciddiye alan yok.

Yirmi ikinci söz birinci makamı bir şahsın elinden tutan bir tarif edici , vassaf şahıs yaratılışın galerisi ve ilahi sanatın sergi salonu olan dünyada , kainatta o kişiyi dolaştırır, ona bakmak , görmek , düşünmek, kısacası istihsan beğeni öğretir. Bir sinemadır bu söz birçokları gibi . Gezdirilen iki adamdır, düşünen insan olarak gözlerini bir aleme açmışlardır.insanın şuuru yirmi yaşına gelinceye kadar uyuşur, bakması, görmesi alaladedir, herşeyi ile . Bediüzzaman bu ülfeti kaldırmak için “ iki adam” başka bir aleme yani bu dünyaya başka bir yerden getirir, fantastik bir giriş. Bundan ne harika sinema olur.

“gözlerini açtıkları vakit gördüler ki acip bir aleme götürülmüşler. Öyle bir alem ki kemal-i intizamından bir memleket hükmünde , belki bir şehir hükmünde , belki bir saray hükmündedir. Kemal-i hayretlerinden etraflarına baktılar” insanın evren karşısındaki tutumu tam bir hayrettir, kemali hayrettir.Ne olurda bu insanlardan hayret eden hiç kalmaz. Hayret ettim kelimesi hep gündelik tavırların uşağı olarak kullanılır. İçi boşaltımış portakala benzer hayret kelimesi insanların elinde. Bediüzzaman kelimelerin içini doldurmuştur, asırlardır kullanılan pörsümüş. Eprimiş kelimeler onun elinde yeni bir anlam kazanır. Onun kelimelerde yaptığı ameliyat-ı cerrahiye kitaplara sığmaz. O bütün temaların bütün olayların içini doldurmuştur, nasıl bakmışsa bakışın ve yorumun yetersiz olduğunu görmüştür, onun yorumu , yeni yorumlar düzeni de büyük boyuttadır.

Bediüzzaman’ın kant ve Hume ve diğer estetik teorisyeni filozoflardan farkı, beğeni örnekleri ile beğeniyi anlatmasıdır. Yani teorik kalmaz.” Gel her tarafa bak , herşeye dikkat et. Bütün buişler içinde gizli bir el işliyor.”(280) Bir grup öğrenciyi alıp tabiatı gezdirmek sureti ile ona beğeni seyahatları, istihsan turları yaptırmalı. Bu estetik tabiat yorumları insanlara ulaşmalı.” Gel bütün bu ovaları , bu meydanları , bu menzilleri süslendiren şeyler üstünde dikkat et. Herbirisinde o gizli zattan haber veren işler var. “(281) “ Gel bu müteharrik antika sanatlarına bak” (281)burada ironi var, çünkü sanat eseri müteharrik olmaz, bir heykel, bir cami , bir tablo canlıolmaz. “ gel bu azim sarayın nakışlarına dikkat et, ve bütün buşehrin ziynetlerine bak “(282)

On birinci bürhan o kadar artistikdir ki maziyi güncelleştirir, zamanı aradan kaldırır. “ gel ey arkadaş sana geçmişş olan on bürhan kuvvetinden kati bir bürhan daha göstereceğim. Gel bir gemiyebineceğiz, şu uzakta bir cezire var, oraya gideceğiz. Çünkü bu tılsımlıalemin anahtarları orada olacak. Hem bak herkez o cezireye bakıyor”(289) Bin dörtyüz yılı bir kalem darbesi ile geçer zamanı ve mekanı güncelleştirir.Kendi olay ile empati kurar ki olayın içindedir, cezireye gider.

Bak onu nasıl tarif ediyor. “iyi dikkat et bu cemiyet-i azimenin bir reisi var. İşte bak ne kadar parlak ve binden ziyade nişanları var . Ne kadar kuvvetli söylüyor, ne kadar tatlı sohbet ediyor” Risale-i Nur’da bir sanatçı kişilik olarak peygamberimiz bir afet konudur.Bizimkiler konu kıtlığında, biraz derinden bakın hey arkadaşlar. Birinci makamın kurmacası bir kurmaca harikası , ya dramatizasyon, ya muhavereler, ya mekanlar. Ya görsellik, ya yorum .

 Kur’an ile peygamberi yan yana nasıl bir sahnede anlatıyor. Kendisi ve adamı bakıyor bak şimdi” Bütün onbir bürhan kuvvetinde bir bürhan daha göstereceğim. İşte bak yukarıdan inen ve herkes ona hayretinden ve hürmetinden ve kemal-i dikkatle bakan şu nurani fermana bak. O bin nişanlı zat , onun yanında durmuş , onun mealini umuma beyan ediyor. “(290) Kur’an ve peygamber yan yana , yer ceziretül arap, Bediüzzaman ve beğeniöğrenen kahramanı yanında. Affet beni üstadım, gerçekten affet. Kör sağır bir toplum, keyfinde insanlar. Bu sanatlı metinlere ne denir.

İkincimakam da kamera kurmaca kamerası daha ayrıntıya girer.” Bak şu kainat-ı seyyalede , şu mevcudat-ı seyyarede cevelan eden zihayatllara “ Seyyal kainat, seyyar mevcudat.bakışa bak imaja bak tam apokaliptik bir imaj.

Cümleye bak” Bak şu semavatın denizinde yüzen ve zeminin yüzünde serpilen rengarenk mevcudata ve çeşit çeşit masnuata dikkat et” Nasıl vurgu yapıyor, göreceksin ki , ki deki vurguya bak.

Ya onbirinci lemada anlatılanlara bak

Ondokuzuncu sözde tarif edilen 

Ve kitab-ı kebirin ayet-i kübrasi , 

Ve o Kur’an-ı Kebirdeki ismi azamı 

Ve o şecere-i kainatın çekirdeği 

Ve en münevver meyvesi 

O sarayı alemin güneşi

Ve alem-i islamın bedr-i münevveri 

Ve rububiyet-i ilahiyenin dellal-ı saltanatı 

Tılsım-ı kainatın keşşafızihikmeti 

 Olan seyyidimiz Muhammed ül Emin Aeyhisselatü vesselam 

Bütün enbiyayı sayesi altına alan risalet cenahı 

Ve bütün alem-i islamı himayesine alan İslamiyet cenahları ile hakikatın tabakatında 

 Uçan

Ve bütün enbiya ve mürselini ve bütün evliya ve sıddıkini ve bütün asfiya ve muhakkikini arkasına alıp bütün kuvvetiyle vahdaniyeti gösterip 

Arş-ı ehadiyete yol açıp 

Gösterdiği iman-ı billah 

Ve isbat ettiği vahdaniyeti-i ilahiyeyi 

Hiç vehim ve şüphenin haddi varmı ki kapatabilsin ve perde olabilsin. 

Klasik peygamber tarifinin yanında şu derinlik ne kadar etkileyici , yazıklar olsun Bediüzzaman’a bühtan eden zavallılara.Gaflet değil dalalet, ihanet, bilinçli körlük.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri Günümüzün hayat hızı ve anlayış tarzının getirdiği şeyler İslam’ın evrensel …

Önceki yazıyı okuyun:
Nur derslerinde Risale-i Nur okunur / Ümit Şimşek

Nur derslerinde Risale-i Nur okunur Risale-i Nur hizmetinin ayırt edici özelliği, Risale-i Nur’un okunması ve …

Kapat