Ana Sayfa / Yazarlar / Kabir Hayatında Işık Mahşerde Burak / Vehbi KARA

Kabir Hayatında Işık Mahşerde Burak / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İnsanoğlu ortalama 50-60 yıl yaşar ve ölür. Öldükten sonra ilk gideceği yer ise kabirdir ve gittiği alem ise berzah alemidir. Kıyamete kadar bu alemi temaşa eden insan; dünya hayatından pek fazla bir süre bu kabir hayatında kalmaktadır.

Kuran’ın hükmü ve Peygamberimizin (asm) talimiyle anlıyoruz ki Kıyametin kopmasından sonra Sur’a üflenecek ve ruhlar yeniden cesetlerine gireceklerdir (Basu badel mevt). Elbette kısacık dünya hayatında nasıl bir iman taşıyor ise; yeniden diriltildiğinde de cesedi buna göre şekillenecektir.

Dehşetli Mahşer gününde insan, yaptığı bütün fiil ve hareketlerinden sorguya çekilecektir. Zerre kadar bir iyilik veya kötülük karşılıksız kalmayacaktır. İnsanlar, gerçek adaletin nasıl olduğunu burada görecektir. Dünyada iken gıpta edip hayran ve meftun olduğumuz; mal, mülk, şan , şeref, mevkii, makam gibi şeyler orada başa bela olacak cinsten işlerdir.

Mahşerde kurulan mizan ve tartıda iman sahibi olanların eğer iyilikleri fazla geldi ise doğrudan sonsuzluk alemi olan cennete, kötülükler ağır geldi ise cezası bitene kadar korkunç olan Cehenneme gideceklerdir. Sırat Köprüsü adı verilen dehşetli yoldan; ne yazık ki çoğu insan geçemeyecek, Cehennem çukurlarına düşecektir. Ne kötü bir yerdir orası…

İşte insan oğlunun mukadderatı bu şekildedir. Aklı başında olan ve kalbi sönmemiş her insan, Allah’a iman etmeli ve Onun emir ve yasaklarını dinlemelidir. Bunun haricindeki her şey; birer oyun ve oyalanmadan ibarettir.

İnsana verilen imandan sonra en önemli emir ise namazdır. Eğer bir insan günde beş vakit kılmakla mükellef olduğu namazı eda ederse, umulur ki Allah’ın lütfuna mazhar olup Cennete direkt olarak gider. Hiçbir salih amel, kişinin miracı olan namazdan daha değerli değildir. Bundan başka; Allah’ın huzuruna dünyada iken dahi kabul edilmek; ancak namaz iledir.

Namazın önemi, Kuran’da en fazla önem kazanmış hususlardandır ve çokça bahsedilmiştir. Doğrudan 88 ayet namaza aittir. Kuran’ın üzerine bir söz olamaz. Madem Rabbimiz namazın ehemniyetine, kainatın sırrının yazıldığı Kuran’da bu derece önem vermiş o halde başka söze hacet yoktur. Kabir hayatında ışık, mahşerde Burak olarak karşımıza çıkan namazı, herşeyden önemli tutmalı dünyevi işler ne kadar çok ve önemli olursa olsun asla terk etmemeliyiz.

Dünya hayatı binlerce yıl süren kabir hayatı yanında pek kısa kalmaktadır. Kabirde ise insana yoldaş ve berzah alemine ışık olacak en önemli şey namazdır. Namaz konusunda tembellik edip dünyanın işleri ile boğulmuş ve nefessiz kalmış insanların kulakları çınlasın.

Üniversitede denizcilik derslerinde zaman ve yön tayini konusunu işlerken namaza lafı getirir ve şöyle bir örnek verirdim:

“Sizi üniversitenin rektörü bir toplantıya çağırmış ve görüşmek istiyor. Nasıl heyecanlanıp en güzel kıyafetlerinizi giyip vaktinden önce hazır olursunuz, değil mi? Halbuki zavallı ve ölümlü bir insanın huzuruna çıkıyorsunuz. Buna karşılık namazda bizleri terbiye eden Yaratıcımız olan Allah’ın huzuruna namazla çıkma şerefini kazanmışız. Bizden başka hiç bir canlıya bu şeref tanınmamıştır. Bundan gurur duyup rabbimizin huzurunda ona el açıp yardım istemekten daha güzel ne olabilir? Ki Allah, herşeyden bize daha çok yakındır. Ol dediği anda herşey olur. Kudretine hiçbir varlık karşı gelemez. O halde bizi namazdan alıkoyan şeytanirracimden başka ne olabilir?”

Hem Allah’ın önünde diz çöküp Ona yalvaran ve Ondan yardım dileyen bir insan kalbinden daha huzurlu hangi varlık bulunabilir. İnsana şah damarından daha yakın ve kalbinin en gizli hatırasını dahi bilen Rabbimizin rızasını kazanmış bir insana, hangi güç engel olabilir. Zerrelerden galaksilere kadar herşeyin boyun eğdiği Allah’ın kudretinden kim kaçabilir? Hangi ölümlü varlık Kadir olan Allah’ın azabından kurtulabilir ki?

Ülkemi çok seviyorum. İnsanlarına da çok değer veriyorum. Fakat bir konu var ki beni çok üzüp derinden yaralıyor. Gemiyle hangi Müslüman ülkeye gitsem, insanlar çoklukla namazlarını kılıyor. hele hele Arap ülkelerinde namaz kılma oranı % 95 civarındadır. Lakin İslam’a bin yıl bayraktarlık etmiş bu necip milletin torunları, namazdan pek de nasibini alamamış. Nereye gitsem bir de görüyorum ki benim gibi namaz kılanların sayısı pek azdır. Çoğu yerde tek başıma namaz kılıyor ve bundan çok üzüntü duyuyorum. En dindar yerlerde dahi namaz kılanların oranı % 20-30’u geçmiyor. Peki neden?

Bu sorunun cevabı kitaplarla yazılsa dahi az çeker. Fakat şunu çok iyi biliyorum ki, rakı müptelası bazı zındıkların ülkemiz üzerinden silindir gibi geçmiş olması, burada incelenmesi gereken hususların başında yer almaktadır. Ölmüş gitmiş bu zavallıların şimdi kabir hayatında nasıl bir azapla karşı karşıya olduğunu düşünüp ders almalı, ilk fırsatta alnımızı koyacak bir seccade bulup Rabbimize el açmalıyız, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hayatın Kalbi / Şevket ÖZSOY

Daha önceki bir yazımda insanın maddi ve manevi hayatının “kalp merkezli” olduğu konusu üzerinde durmuş, …

Kapat