Ana Sayfa / Yazarlar / Kâinatın Âlem İle Tesmiyesi…

Kâinatın Âlem İle Tesmiyesi…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

KÂİNATIN ÂLEM İLE TESMİYESİ, 

KÂİNATIN SÂNİİNE OLAN DELÂLETİ, ŞEHADETİ, İŞARETİ İÇİNDİR!.. 

“Binaenaleyh, kâinatın uzuvları da Sanie olan delâletleri, 

şehadetleri için birer âlem olmaları icap eder. 

Öyleyse, Sâniin o uzuvları terbiyesinden 

ve o uzuvların da Sânii ilâm etmelerinden anlaşılır ki, 

o uzuvlar; birer hayy, birer âkıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmiştir.”

(İşârâtü’l-İcâz-Fatiha) 

Kâinat, Allah’ın varlığına olan delaleti ve şehadeti sebebiyle 

nasıl “âlem” unvanını almışsa, 

kâinatın her bir uzvunun da aynı unvanı alması iktiza eder. 

Zira kâinat bu uzuvlardan oluşmuştur. 

Bu uzuvlar 

Allah’ın vücub-u vücuduna ve vahdetine delalet ve şehadet etmeli ki 

kâinat da aynı delaleti ve şehadeti yapabilsin

Zira kâinat dediğimizde bütün bu uzuvların toplamını kastediyoruz. 

Cüzde olmayan, küllde olmaz. Eğer küllde varsa, cüzünde de olmalıdır…

Kâinatın delaleti, şehadeti ve işareti gibi, 

her bir varlık da aynı delaleti, şehadeti ve işareti ediyor.

“Elbette gerektir ki, 

Cenâb-ı Hakkı bir isim, bir unvanla, bir rububiyetle, 

ve hâkezâ, tanısa, başka ünvanları, rububiyetleri, şe’nleri içinde inkâr etmesin. 

Belki, herbir ismin cilvesinden sair esmâya intikal etmezse zarar eder. 

Meselâ, Kadîr ve Hâlık isminin eserini görse, 

Alîm ismini görmezse, gaflet ve tabiat dalâletine düşebilir. 

Belki lâzım gelir ki, onun nazarı, daima karşısında 

Hüve, Hüvallah okusun, görsün. 

Onun kulağı her şeyden  (Deki; Allah Tekdir!..ihlâs,1) dinlesin, işitsin. 

Onun lisanı Lâ ilâhe illâhû beraber mîzened âlem desin, ilân etsin.

İşte, Kur’ân-ı Mübîn, 

“O’ Allah ki, 

Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. 

En güzel isimler O’’nundur.” 

(Tâhâ, 8). 

fermanıyla, zikrettiğimiz hakikatlere işaret eder.

Eğer o yüksek hakikatleri yakından temâşâ etmek istersen, 

git, fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor. 

“-Ne diyorsunuz?” de. 

Elbette “Yâ Celîl, yâ Celîl, yâ Azîz, yâ Cebbâr” dediklerini işiteceksin.

Sonra, deniz içinde ve zemin yüzünde merhamet 

ve şefkatle terbiye edilen küçük hayvanattan ve yavrulardan sor. 

“-Ne diyorsunuz?” de. 

Elbette “Yâ Cemîl, yâ Cemîl, yâ Rahîm, yâ Rahîm“ diyecekler

Semâyı dinle. 

Nasıl “Yâ Celîl-i Zülcemâl“ diyor. 

Ve arza kulak ver. 

Nasıl “Yâ Cemîl-i Zülcelâl“ diyor. 

Ve hayvanlara dikkat et. 

Nasıl “Yâ Rahmân, yâ Rezzâk“ diyorlar. 

Bahardan sor. 

Bak, nasıl “Yâ Hannân, yâ Rahmân, yâ Rahîm, yâ Kerîm, 

yâ Lâtif, yâ Atûf, ya Musavvir, yâ Münevvir, yâ Muhsin, yâ Müzeyyin“ gibi 

çok esmâyı işiteceksin. 

Ve insan olan bir insandan sor. 

Bak, nasıl bütün Esmâ-i Hüsnâyı okuyor ve cephesinde yazılı

sen de dikkat etsen okuyabilirsin. 

Güya kâinat azîm çok büyük bir musika-i zikriyedir.

En küçük nağme, en gür nağamâta karışmakla, haşmetli bir letâfet veriyor. 

Ve hâkezâ,”  (24. Söz)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Belâ ve Musîbet Kavramları

BELÂ VE MUSİBET KAVRAMLARI   Belâ: “Allah (c.c)’ın insanları denemek için verdiği maddî ve mânevî sıkıntı, …

Kapat