Ana Sayfa / Yazarlar / Kâinattaki Nizam Nisbî Hakikatlerin İplerinden Dokunmuştur

Kâinattaki Nizam Nisbî Hakikatlerin İplerinden Dokunmuştur

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

KAİNATTAKİ NİZAM NİSBİ HAKİKATLERİN İPLERİNDEN DOKUNMUŞTUR.

Cenab-ı Hak Ganiyy-i Mutlaktır.
Âlemde bu kadar dalâletleri ve pek çirkin fena şeylerin yaratılışında ne hikmet vardır?
diye soracak olursak;

Evvelâ basiretimize görünen şey şudur ki;
Mükemmellik, hayır ve güzellik, asıl maksattır, her şeyi kuşatan bunlardır.
Şerler, çirkin şeyler ve noksanlar bunlara göre küçük, azınlıkta, hemen fark edilmeyecek kadar dağınık, bazen de dolaylı olarak mevcutturlar.

Bizzat kendileri için var olmaktan öte; zıtları olan nisbî (izafî, göreceli) hakikatler için, yani hayırların, mükemmelliklerin ve çoğalması, açığa çıkması için o şer ve çirkinlikler birer başlangıç, birer ölçü birimi olmak için yaratılmışlardır.

“Nisbi Hakikatlerin ne kıymeti var ki, onun için cüzi şerler güzel görülüp yaratılsın.” denilirse?

Nisbi Hakikatler denilen şeyler kainatın parçaları arasındaki bağlardır.
Kainattaki nizam nisbi hakikatlerin iplerinden dokunmuştur.

Ve yine kainat içindeki ayrı ayrı cinsler halindeki varlıkların,
birlik ve nizam içerisinde olmaları nisbi hakikatlerin şualarıdır.

Bizzat kendinden olan hakikatler yedi ise nisbi -izafi, göreceli- hakikatler yedi yüzdür.

Öyle ise çok hayrın hatırı için az şer bağışlanır. Hatta çok hayıra vasıta olduğu için beğenilerek alınır. Çünkü içerisinde az şer var diye çok hayrı terk etmek çok büyük bir şer olur.

Şeriatın usul ilminde zekat ve cihad bahislerinde birer kaide olarak yerleşmiştir..

(Mesela; Kangren olmuş parmağı kesmek şer gibi görülür kesilmezse, daha büyük bir şer olan vucudun hayatını kaybetmek gibi büyük bir şerre yol açar.

Aynı şekilde bir askerin şahadetini şer olarak görüp, askerlik iptal edilirse, düşman çizmesi altında koca bir vatan kaybedilebilir.

Keza malın az bir zekatı çok görülürse, o malın bereketi ve koruması kalkacağından malın tamamı dünyada heba, ahirette azap olur.)

Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalâlettedir.

“Bir şahıs, Kudret-i Ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken gözünü açar, bakar.
Bir lütuf beklediği zaman, birden bire, düşmanlar gibi, hastalıklar, elemler, belâlar hücum etmeye başlarlar.
Bir medet,
bir yardım için müsterhimâne tabiata
ve anâsıra baktığı vakit,
kasavet-i kalble, merhametsizikle karşılaşır…

Ecram-ı semaviye den istimdat etmek üzere başını havaya kaldırır.
O ecram, atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli halleriyle gözüne görünür.
Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeye başlar.
Bakar ki, hayatî hâcetleri bağırıp çağırmaya başlarlar.
Bütün bütün tevahhuş ederek hemen kulaklarını tıkar, vicdanına iltica eder.

Bakar ki, vicdanı, binler âmâl (emeller) ve emanî ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hale gelir. Acaba, hiçbir cihetten hiçbir tesellî çaresini bulamayan
o zavallı şahıs,
mebde ile meâdı,
Sâni ile haşri itikad etmezse,
onun o vaziyetinden Cehennem daha serin olmaz mı?

Evet, o bîçare, havf ve heybetten, acz ve ra’şetten, vahşet ve gönül darlığından, yetimlikle meyusiyetten mürekkep bir vaziyet içinde olup,
kudretine bakar; kudreti âciz ve nâkıs.

Hâcetlerine bakar; def edilecek bir durumda değildir.
Çağırıp yardım istese, yardımına gelen yok. Her şeyi düşman, her şeyi garip görür.
Dünyaya geldiğine bin defa nedamet eder, lânet okur.

Fakat o şahsın, sırat-ı müstakime girmekle kalbi ve ruhu nur-u imanla ışıklanırsa,
o zulmetli evvelki vaziyeti nuranî bir hâlete inkılâp eder.
Şöyle ki:
O şahıs, hücum eden belâları, musibetleri gördüğü zaman,
Cenâb-ı Hakka istinad eder, müsterih olur.

… ruhunda yüksek lezzetleri
ve saadetleri hisseder;
kalbini ikaz,
vicdanını tahrik edip ruhunu ihsas ettikçe
o saadetler ziyadeleşir ve ona mânevî cennetlerin kapıları açılır!..” (İşâratü’l-İ’câz, Sûre-i Fatiha)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Molla Burhan Hocaefendi: Nurların öyle bir hâsiyeti vardır ki hiç kimse hissesiz kalmaz

Siirt Tillo meşâyihinden, büyük âlim Molla Burhan Yıldırım Hocaefendi Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ve Risale-i Nur'u …

Kapat