Kastamonu Lâhikası’ndan Notlar

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kastamonu Lâhikası’ndan Notlar / Yasemin GÜLEÇYÜZ

Bediüzzaman Hazretleri’nin Eskişehir Hapsinin sebebi İslâm’da kadın hakları ile ilgili âyetlerin yorumunu yapmasıdır. Miras hukuku ve tesettür ile ilgili âyetlerin açılımını yaptığı için hukukî bir suç tesbit edilememesine rağmen vicdanî kanaate (!) dayanarak 11 ay hapis cezası almıştır. Bir diğer ceza da Kastamonu’da “mecburî ikamet”tir.

Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19 Ağustos 1935 tarihinde verdiği bu kararla Bediüzzaman Hazretleri hapisten çıktıktan sonra Kastamonu’ya sürgün olarak gönderilir.

Kastamonu’nun Nur meyveleri…

Burada kaldığı yedi yıl boyunca (20 Eylül 1943’te tekrar tutuklanıp Isparta’ya gönderilinceye kadar) Şuâlar kitabının bazı bölümlerini telif eder. Zaten Bediüzzaman Hazretleri hapishaneleri de, sürgünleri de hep “Medrese-i Yusufiye” olarak kabul ettiğinden zahiren karanlıklar içinde Nur bahçelerinden meyveler devşirir.

• “Kur’ân’dan ve münâcât-ı Nebeviye olan Cevşen’den” aldığı dersle tefekkür ibadeti yaptığı Üçüncü Şuâ olan Münacat Risâlesi,

• “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir” (Âl-i İmran Sûresi, 173.) âyetinin açılımını yaptığı Dördüncü Şuâ olan Hasbiye Risâlesi,

• Kur’ân’da olmadığı halde, namazda okunan “Ettehıyyâtü” duâsının sırlarını açtığı Altıncı Şuâ,

• Kâinattan Yaratıcısını soran bir seyyahın şahit olduklarını aktardığı Ayetü’l-Kübrâ Risâlesi,

Kastamonu’nun kışın uzun ve soğuk kış gecelerinde, yazın yemyeşil ağaç ve çayırlarla kaplı dağ, ormanlarında yaptığı tefekkür gezilerinin meyveleridir bu bahisler.

Nur Postacıları

Risâle-i Nur Külliyatı içinde 27. Mektub olarak sınıflandırılan Lâhika Mektupları ruhları, akılları, kalpleri cezbeden, fetheden hakikatlerle doludur. Kastamonu Mektupları da öyle… Tıpkı Emirdağ ve Barla Lâhikaları gibi.

Dinsizliğin “geçiçi saltanat”ının hâkim olduğu, ümitsizlik ve yeis içinde kıvranan çoğu kalpler için bu mektuplar inşirah, şevk, sabır, sevinç kaynağı olmuştur.

Kastamonu Lâhikasını okurken Bediüzzaman Hazretleri’nin Isparta’daki talebeleriyle mektup yoluyla daima irtibat hâlinde olduğunu müşahede ediyoruz. Talebelerinin ailelerinde vuku bulan doğum, ölüm, hastalık gibi halleriyle yakînen ilgilenmekte, onlara kıymettar duâlarının eşlik ettiği “geçmiş olsun” ya da “taziye” mahiyetinde mektuplar göndermektedir. Kendisine “Nur postacıları” vasıtasıyla ulaşan el yazması Nur Risâlelerini tashih etmekte, onları yazanları “tebrik” etmektedir.

Kedi Abdurrahim

Bediüzzaman Hazretlerinin Barla’da bıraktığı bir çok hakikatli dostları vardır. Onlarla mektuplaşmasını Kastamonu Lâhikası’nın satırlarında takip etmekteyiz. Barla’daki arkadaşlarından bir tanesi de “Ya Rahim, Ya Rahim” zikrini çekerek Abdurrahim nâmını kazanan mübarek bir kedidir. İşte bu kedinin kardeşi olan bir başka kedi, ezan-ı Muhammedî (asm) okunurken dikkatle dinlemektedir. Bediüzzaman Hazretleri olayı kendisine mektupla aktaran talebesine, bunun ezan-ı Muhammedî’nin (asm) tam zuhuruna bir “işaret müjdesi” olduğunu anlatır. (Kastamonu Lâhikası, 185)

Çocukların ciddî çalışmaları…

Bunların arasında çocukların küçücük elleriyle yazdığı eserler de vardır. Öylesine karanlık bir zamanda, ağır şartlar altında, masumane ve kahramanane çalışan çocukların yazdığı eserler karşısında Bediüzzaman hem o masumları, hem muallimlerini, hem anne ve babalarını, hem köylerini, hem memleketlerini, hem Anadolu’yu tebrikle duâlarına dahil eder.

Çocukların ciddî bir şekilde çalışmalarını Risâle-i Nur’un kökleşmesine, hiçbir şeyin onu koparamamasına ve gelecek nesillerde de devam edip gitmesine bir delil olarak görür. Kimi zaman sevinç gözyaşlarıyla bu tabloyu tefekkür eder.

Evet, çiftçilerin, çobanların, yörük efelerinin “acib şartlar içinde her şeye tercihen Risâle-i Nur’a çalışmaları”, Risâle-i Nur’un hakkaniyetine bir delildir.

(Kastamonu Lâhikası, s. 83-87)

Lâtif, güzel, zarif bir hadise…

Kastamonu’da Risâle-i Nur’a “erkeklerden ziyade fedakârâne yapışan” ihtiyar hanımlar ve ihtiyare hükmündeki genç hanımlar da vardır. Osmanlının yaldızlı ve sırmalı gelinlik cehizleri içindeki kıymetli kumaşları keserek Risâlelere cilt yapan bu hanımlar, Risâlelerin manevî güzelliğine maddî bir güzellik de ilâve ederler.

Bir önceki asrın müceddidine ait cübbeyi Bediüzzaman’a getiren Asiye Hanım, Saniye, Ulviye, Lütfiye, Aliye gibi hanımlar Kastamonu Lâhikası’nda adı geçen şefkat kahramanlarıdır.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Manevî Hayata Hizmetleri

Üstad Said Nursi’nin Manevi Hayata hizmetleri   Bedîüzzaman Hazretleri hayatını ‘eski Said’ ve ‘yeni Said’ …

Önceki yazıyı okuyun:
Kastamonulu Ulviye Hanım

Kastamonulu Ulviye Hanım Yasemin GÜLEÇYÜZ   Kastamonu ve Emirdağ Lâhikalarında adı sıklıkla geçen Risâle-i Nur’un …

Kapat