Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Yazıları / Kastamonu’nun Osmanlı Karakteri / Murat Karasalihoğlu

Kastamonu’nun Osmanlı Karakteri / Murat Karasalihoğlu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kastamonu’nun Osmanlı Karakteri

Her kentin bir karakteri vardır değil mi? O karakter ki kentin imajı olup çıkar. Onunla tanınır, onunla bilinir.
Kastamonu’da özellikle dışarıdan gelenlerin ilk nefesi, kentin Osmanlı karakterini solumakla olur. İlk intibadır bu, ve dimağa yerleşecek asıl intiba da budur.
Her yanı sarmış bir dokudur çünkü bu. Tarih kitaplarında okudukları kelimelerin Kastamonu’da vücut bulduğunu fark ederler bu ziyaretçiler. Filmlerde, romanlarda, dizilerde geçmiş diye canlandırılan plato görürler ki aslında yaşayan bir kent olarak bu sahne Kastamonu’dadır.
***
Kalesi, kulesi, deresi deriz ama Kastamonu’nun ziyaretçileri için bu üçlemeden çok bu Osmanlı kenti havası, Kastamonu’nun tanımlayıcı olup çıkar. 
Kastamonu’nun ziyaretçileri arasında en çok duyduğum, “Kastamonu her şeyi ile bir tarih. Anadolu’da onca kent var ancak bu kadar Osmanlı kokan hiçbir yer görmedik” cümlesidir.
Ve farkında mıyız ki, Anadolu’da kendini ne kadar çok “Osmanlı Kenti” ilan eden il ve kent var. Sadece bir usta mimarın, ya da bir padişahın izini, nişanını taşıyan yerler bile bu unvanın ucundan tutmuş durumda. 
Kaç il var ki, geçmiş şaşasını şimdinin modern ve kimliksiz yapılaşması arasında çoktan yitirmiş olmasına karşın, Osmanlı Kenti etiketiyle var olmaya, turizm yapmaya, kültür taşımaya devam ediyor.
Oysa ki suskun Kastamonu, şu anda kendisine hiç rakip çıkamayacak kadar eseri, dokusu, görünümü, kent bütünlüğüyle başlı başına bir Anadolu Osmanlı Kentinden başka bir şey değil de nedir?
***
Başkalarının sinema filmleri için yarattığı platonun kendisidir Kastamonu. 
Artık yaşlılığa kavuşmuş insanların çocukluklarının yaşayan son anılarıdır Kastamonu.
Tarih kitaplarının sayfalarında kaybolanların zihinlerine yerleşmiş hayallerin gerçek yanıdır Kastamonu.
Bir Anadolu Türk kenti arayanların, bir Anadolu Osmanlı kenti arayanların, bir beylik kültürü arayanların, bir Osmanlı kültürü arayanların her şeyi bulacakları kenttir Kastamonu.
Vakıf kültürü arayanların, vakfı yaşayan-yaşatan kültür arayanların kentidir Kastamonu.
***
Karaçomak’ın hemen yanından yükselen tepelerin terasları yolunuz olsun. Tırmanın onlara, yollarını tutun, dar ara sokaklardan geniş aydınlıklara çıkın. Her iki yamacın yükseltileri size bir bütün Kastamonu sunacaktır. 
Bir göz ucu bakışımınızda yüzyıl yüzyıl Kastamonu’yu görebilecek, kentin dokusunun gelişimi ve değişimini her bir esere bakıp anlayabileceksiniz. 
Anlatacağınız Kastamonu’da orada. Anlayacağınız Kastamonu’da. Belki sesini duyacağınız Kastamonu’da. 
Belki ihanet ettiğimiz kenti de görebileceğiz oradan. 
Bu görkemli ve soylu geçmişin karakterine bürünmüş Kastamonu’ya, bu tarih dokusuna nasıl kimliksiz imarlaşmayla, nasıl müteahhit zihniyetiyle, nasıl kör hırslarla hançerler sapladığımızı görebiliriz o yamaçların yükseklerinden. 
Belki içimiz sızlar o zaman. Belki Kastamonu’ya bunca hançerden sonra nasıl hala soylu karakterini koruduğuna bakarak daha çok saygı duyarız. Belki bir şeyler yapmak isteriz o zaman. Bu kenti kuran, kent haline getiren, bu güzel yüzünü çizenleri daha iyi anlarız o zaman.
*** 
Gördük ve işittik. Ya solumak…
Adımlamak gerekiyor kenti. Her bir yüzyılını adımlamak gerekiyor birkaç kilometrede. 
Meydandan çıkıp Nasrullah’ın kapılarına dayanmak gerekiyor. Birkaç yudum suyu şadırvandan ödünç alıp, hanların, bedestenlerin arasına sarkmak gerekiyor. Küçük aralardan Belediye Caddesi’nin esnaf huzuruna çıkmak gerekiyor. Ağır ağır ilerlemek, adımlarının ritmini bakırcıların, demircilerin ahengine bırakmak gerekiyor. 
Arabapazarı Hamamından terleyip, Ağmaretin yokuşunda bu teri atmak gerekiyor ki sedef işlemeli kapısının gölgelerinden ilerleyip Yakupağa’da, Kastamonu’ya bakarak soluklanalım diye. İlerleyişi konakların serinliklerinden geçirip, bir Atabey’e bir Karanlık Evliya’ya selam vererek sürdürürken, kalenin yüksek duvarlarını konakların izin verdiği aralardan seyreylemeli. Sonrası Eligüzel’in güzel kapısından hayran olup Vakıf’ın delikanlı hikâyeleri arasında Şaban-ı Veli’nin yolunu tutmalı. 
Son nefes bura. Sonra güneş, son gölge. Huzur bulup dinlencesinde bu son nefesi dimağa yutkununca Osmanlı’yı gördüğünüz, işittiğiniz, yürüdüğünüz kadar soluklamış da olacaksınız…
Her kentin bir karakteri vardır değil mi?
Kastamonu’nun bin karakteri var. Birbirinden özel. En güzellerinden biri de işte bu kendisini sakınmış Osmanlı Kenti olması… 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Seyyid Kurtşeyh Dede ve Devrekâni

SEYYİD KURTŞEYH DEDE VE DEVREKÂNİ Ülkemizin her köşesi tarih, kültür ve medeniyet barındırmakta. Tarihte önemli …

Önceki yazıyı okuyun:
Diyanet’in Risale-i Nur basımında nüshalar nasıl belirleniyor? / Furkan Torun

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATIASIL NÜSHALARIN BELİRLENMESİBilindiği üzere 26/11/2014 tarihli ve 29187 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe …

Kapat