Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Bilgi-Belge / Kastamonu Turnalı Camii’nde Candaroğulları Ve Osmanlılar Zamanına Ait Yeni Bulunmuş Vakıf Hatim Cüzleri

Kastamonu Turnalı Camii’nde Candaroğulları Ve Osmanlılar Zamanına Ait Yeni Bulunmuş Vakıf Hatim Cüzleri

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kastamonu Turnalı Camii’nde Candaroğulları Ve Osmanlılar Zamanına Ait Yeni Bulunmuş Vakıf Hatim Cüzleri*

Cevdet Yakupoğlu**

Namiq Musalı***

(…)

Giriş

Anadolu’da XII. yüzyıldan itibaren İslâm Medeniyeti’nin ve kültür birikiminin en sağlam ve en kalıcı örneklerini oluşturan Türkler, XIV. yüzyıla gelindiğinde şehir merkezlerinde, köylerde ve konargöçer obalarında sürdürdükleri gündelik hayatlarında Hz. Peygamber merkezli bir din ve dünya görüşü ortaya koymuşlardı. Bu noktada hükümdarlar, devlet adamları, beyler, gaziler, mahalli diğer yöneticiler, ilim adamları, sofiler, dervişler, âşıklar başta olmak üzere neredeyse her kesimden halk kitleleri, Allah’ın buyruğunu yerine getirmek ve Hz. Peygamber’in rızasını almak uğruna çok çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Cami, mescid, zâviye inşası; tekke edebiyatının buna göre şekillenmesi; mevlid, naʻt, mersiye, hilye, miʻrâciye, şefâʻatnâme, kırk hadis vb. dinî-tasavvufi eserler kaleme alma; fakirlere, miskinlere, gariplere hayır ve hasenatta bulunma, vakıf kurma ve nihayet inşa kılınmış cami ve mescitlerde özellikle Cuma günleri Hz. Peygamber ruhuna hatim okuma icrası bunların başında gelmektedir. Anadolu’da Selçukluların ve onların mirasçısı Beyliklerin egemen olduğu önemli kültür merkezlerinden Konya, Aksaray, Kayseri, Sivas, Malatya, Divriği, Erzincan, Erzurum, Ahlat, Mardin, Hısnıkeyfâ, Meyyâfârikîn, Diyarbakır, Tokat, Niksar, Amasya, Ankara, Çankırı, Kastamonu, Sinop, Beyşehir, Eğirdir, Kütahya, Afyon, Denizli ve nihayet Bursa, İznik gibi şehirlerde bu şekilde hatim okuma etkinliklerine dair bolca örneklere rastlamak zor değildir. Nitekim Türkiye Selçukluları ve Beylikler çağı Anadolu camilerinde Kur’ân-ı Kerîm ve cüz tilaveti amaçlı vakıf tahsis etme geleneğinin varlığı tespit edilebilmektedir (Gökdemir, 2019: 24-47). Bu noktada Beylikler dönemi Kastamonu muhitinde (Turnalı yöresinde) hatim cüzü okumayla ilgili vakıf geleneği üzerine ortaya koyduğumuz bu çalışmamızın da alana katkı sağlayacağını umut ediyoruz.

1. Turnalı Camii Ve Yöresi İle İlgili Saha Çalışmaları

Turnalı, Kastamonu şehir merkezinin 50 km. kuzeybatısında kalan Ağlı Kalesi’nin (rakım 1370) ve bugünkü Ağlı ilçe merkezinin (rakım 1170) 7 km. kadar batısında bulunmakta olup, son asırda ve günümüzde daha çok Bereketli ismiyle tanınmaktadır. Bereketli yöresi, bölgenin dağlık ve engebeli şartları göz önünde bulundurulduğunda, genişçe bir çanağı içine almakta ve verimli tarım arazilerini bünyesinde barındırmaktadır. Bahsi geçen bu çanağın çevresinde rakımı 1200 metreyi aşan dağ ve tepelerin bulunması, 1000-1050 rakım aralığında kalan Turnalı mıntıkasının sert rüzgârlara bir nebze de olsa kapalı kalmasını sağlamıştır. İlaveten bu yöre, Kastamonu – Devrekâni – Seydiler – Ağlı hattından kuzeye (bugünkü Şenpazar ilçesi yönüne) ve batıya (bugünkü Azdavay, Pınarbaşı ilçeleri yönüne) giden ulaşım yollarının üzerinde bulunmaktadır.

Turnalı / Bereketli yöresi, Candaroğulları döneminden Osmanlı Devleti’nin son yıllarına kadar neredeyse yedi asır boyunca Daday kazasının Azdavay nahiyesine bağlı olarak varlığını sürdürmüştür. Bu yörede zamanla değişik isimlerle muhtarlık birimi altında köyler oluşmuştur. Diğer bir ifade ile Turnalı ya da Bereketli denildiğinde tek bir köy kastedilmez. Bu mıntıkada eskiden Bereketli Divanı bünyesinde yaklaşık 5-6 ayrı köy ve bunlara bağlı irili ufaklı birçok mahalle mevcuttu (Hocaköy, Sada, Çakıroğlu, Yeşilpınar, Söğütpınar, Şeyhoğlu, Çapal, Çaylı, Camiyanı, Kabalar, Kayabaşı, Kesim, Mazak, Dana, Delişaban vs.). Dolayısıyla Turnalı yöresi bütün bu köyleri içine alan genel bir adlandırmadır.

9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 Sayılı Kanun’a dayanarak Ağlı bucak merkezinin ilçe yapılmasıyla Daday, Azdavay ve Küre kazalarına bağlı bazı köyler (Akdivan, Bereketli, Çakıroğlu, Fırıncık, Gölcüğez, Sada, Turnacık vb.) bu yeni ilçe sınırlarına dâhil edilmiştir. Böylece Turnalı / Bereketli yöresinde bulunan köylerin bir kısmı Azdavay’a bağlı kalırken, Bereketli köyü ise Ağlı ilçesine bağlanmıştır. Böylece çizilen bu ilginç sınır yüzünden Bereketli yöresinin idari bütünlüğü bozulmuştur.

Turnalı yöresine asıl damgasını vuran tarihî eser, XIV. yüzyıl ilk çeyreğinde Candaroğlu I. Süleyman Paşa zamanında, bu hükümdarın oğlu Ali Bey (Ali Candar) tarafından yaptırılan ve vakıf gelirleriyle de desteklenen Turnalı Camii’dir.[1] Ali Bey’in öncülüğünde çevre Müslüman köy ve obalara dinî, kültürel ve sosyal merkezlik etmeye başlayan bu eserin diğer bir özelliği ise 1333 tarihli vakfiyesinde de belirtildiği üzere camide her Cuma günü Hz. Peygamber’in ve ilgili eserin bânisinin ruhu için hatim okuma geleneğinin başlatılması ve bunun 1920’li yıllara kadar aralıksız sürdürülmüş olmasıdır. Bu noktada Turnalı Camii, bu mahiyetteki bir dinî faaliyetin kesintisiz sürdürülmesi açısından Anadolu’daki önde gelen camiler arasında zikredilmelidir. Daha da heyecan verici olanı ise asırlar geçtikçe tamir görmesine ve hatta yıkılarak betonarme olarak yeniden inşa edilmiş olmasına rağmen bu camide kullanılan hatim cüzlerinin ihtimamla muhafaza edilerek günümüze ulaştırılmasıdır.

28.07.2016, 03.08.2016, 30.09.2016 ve 03.11.2017 tarihlerinde Ağlı ve Azdavay ilçeleri ile bağlı köylerinde gerçekleştirdiğimiz birkaç ayrı saha araştırması sırasında Bereketli köyü ve çevresinde de incelemelerde bulunduk. 28.07.2016 tarihli ilk gezimiz[2] esnasında Bereketli Camii’ni de ziyaret ettik. Burası Bereketli köyü hudutları dâhilinde Camiyanı denilen mevkidedir. Kaynaklarda Turnalı Camii veya Bereketli Camii olarak adı sıkça geçen tarihî bu eserin orijinalinin günümüze ulaşmadığını üzüntüyle müşahede ettik. Ancak Osmanlı idari döneminin son yıllarında (1876)  yıkılarak yeniden yapılması, Cumhuriyet döneminde zaman zaman onarım geçirerek ibadete açık bir şekilde günümüze ulaşması, daha da önemlisi yedi asır öncesinden bugünlere kültürel bir köprü rolünü devam ettirmesi ise bir ölçüde bizleri sevindirdi.

Ziyaretimiz esnasında caminin (Ağlı ilçesi Bereketli Köyü Divan Camii) Malik Kılınç isimli kadrolu din görevlisi ile tanıştık. Bu görevli, araştırma ekibimize camiyi tanıtırken, cami içinde bulunan el yazması Kur’ân-ı Kerîm cüzlerinin varlığından bizi haberdar etti. İşte söz konusu Kur’ân cüzleri bu makalemize konu oldu[3]. Bahsi geçen cüzlerin cami demirbaş listesinde de kayıtlı olduğunu gördük. Bu listede cüzler, biri 30 adet, diğeri ise 27 adet olmak üzere 1. ve 2. sıralarda yer almaktadır. Cüzleri incelediğimizde bunların sayısının 57 adet olduğunu ilk etapta gözlemlememize rağmen daha sonra, aşağıda anlatılacağı üzere bir cüzün içerisine kapaksız olarak diğer bir cüzün de sayfalarının konulduğunu fark ettik. Dolayısıyla bu cüzün de camide tasarruf edildiğinden yola çıkarak, 58 adet el yazması Kur’ân-ı Kerîm cüzünün varlığını tespit ettik. İlk baktıklarımızda ketebe kaydı olmadığı için bunların istinsah tarihini tespitte zorlanırken ve bazı yüzeysel tahminlerde bulunurken incelememizin ilerleyen sürecinde birkaç adet cüzde istinsah tarihine tesadüf ettik. Bunlardan bazıları 1800’lü yıllara aitti. Bir tanesi ise 1550’li yıllarda yazılmıştı. Ve nihayet üzerinde 789 (1387) yılının kaydedildiği en eski tarihli cüze de ulaştık. Böyle bir tarih, bizleri 1333 tarihli cami vakfiyesinde geçen hatim

[1] Candaroğulları Beyliği tarihi için bk.: Yakupoğlu (2016: 409-425).

[2] Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyast Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyeleri Cevdet Yakupoğlu ve Namiq Musalı, Kastamonu İl Müftülük personeli Fazıl Çifçi, Hz. Pir Şeyh Şa’bân-ı Veli Kültür Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Süleyman Yücel, öğretmen Mustafa Gezici, Ağlı Belediyesi personeli Kemal Sığmaz, Ağlı Müftülüğü din görevlisi Muharrem Köse bu inceleme gezisine katılmışlardır.

[3] Bize bu cüzler hakkında bilgi verdiği için Malik Kılınç Bey’e şükranlarımızı sunarız.

vakıflarının somut belgelerine eriştirmişti. Biz bunu yöre tarihi ve Anadolu’da Türk-İslam dönemi hatim okuma geleneğinin köklü mazisine dair önemli bir kazanım sayarak, cüzler üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapma kararı aldık. 2017 yılı Kasım ayında ikinci araştırma ziyaretimiz esnasında[4] bu cüzlerin tamamını numaralandırarak, ölçülerini alarak,

[4] Araştırma çalışmasına Kastamonu Üniversitesi FEF. Tarih Bölümü adına öğretim üyeleri Cevdet Yakupoğlu ve Namiq Musalı ile bölüm lisans öğrencisi Salih Kara iştirak etmişlerdir. Bu ziyaretimiz öncesinde Ağlı Belediye Başkanı Sayın Şahin Çolak’ı makamında ziyaret ederek konu hakkında bilgilendirdik. Kendileri bize yakın alaka göstererek teknik destek sağladılar. Çalışmamıza sunmuş oldukları bu katkıdan dolayı Sayın Şahin Çolak’a şükranlarımızı sunuyoruz. Kur’ân-ı Kerîm cüzlerinin fotoğraflanması ve kayıt numarası verilmesi işlemlerine yardımcı olan öğrencimiz Salih Kara’ya da çalışmamıza sunduğu katkıdan dolayı müteşekkiriz. C.Y; N.M.

tarihlendirme ile ilgili tespitler yaparak ve ilk sayfaları ile son sayfaları fotoğraflayarak kayıt altına aldık ve bu şekilde ön çalışmamızı bitirmiş olduk.

Tespit ettiğimiz Kur’ân-ı Kerîm cüzlerinin en azından bir kısmı Candaroğulları zamanında Turnalı Camii’ne vakfedilmiş görünüyor. Cüzlerden bir bölümü ise Osmanlı idari yıllarında eksilen cüzlerin yerine istinsah edilmiş olanlardır.

Bahsi geçen bu cüzler sayesinde, çalışmamız dâhilinde Candaroğulları ve Osmanlılar zamanında yörede hatim okuma geleneği üzerine yeni değerlendirmelerde bulunma imkânı elde edilmiştir.

2. Turnalı Camii’nde Cuma Günleri Kur’ân Tilâveti İle İlgili Vakfiye (733 / 1333)

Turnalı yöresinin önemli bir kültür mirasını barındıran bu yapıt, Turnalı Camii / Bereketli Camii ya da bânisinin adıyla zikredersek Ali Bey / Ali Candar Camii’dir. İlgili bu caminin yüzyıllarca ayakta kalmasını, vakıf müessesesine borçlu olduğunu ifade etmeliyiz. Nitekim Selçuklulardan itibaren Anadolu’daki hemen hemen bütün camiler, medreseler, tekkeler bu şekilde Türk vakıf sistemi desteğiyle varlığını sürdürmüştür. Vakıf kurumu, beşikten mezara kadar toplumun her kesimini, devletin vergi sistemini, ekonomik pek çok unsuru, dinî, tasavvufî hayatı ve eğitim-öğretim hizmetlerini kapsayan büyük öneme sahip bir hayır mekanizmasıdır. Vakıflarla ilgili Türkiye’de çok sayıda ilmî çalışmalar yürütülmüş olup, bunların mühim bir kısmı 1938 yılından itibaren çıkarılmaya başlanan Vakıflar Dergisi’nde yayınlanmıştır. Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü başta olmak üzere diğer resmî ve sivil kuruluşların da alanla ilgili yayınları mevcuttur (Kurtoğlu 2014; Günay, 2012: 475-479; Yediyıldız, 2012: 479-486).

Zikri geçen vakfiyede Ali Candar (Rahmetullahi Aleyh)’ın cami ve çiftlik vakıflarından bahsedilmektedir (Ali Candar Camii Vakfı 1333: 193; Mehmet Behçet 1998: 136-138). İlgili bu vakfiyede verilen bilgiler şu şekilde özetlenebilir: Hayır ve hasenat sahibi Ali Candar, Kastamonu vilâyetinin Azdavay kazasına tabi Turnalı karyesindeki 32 adet çiftliği şer’î vakıf ile vakfeyledi. Mezkûr çiftliklerden biri vâkıfın bina etmiş olduğu cami hatibine, diğeri de bahsi geçen camide beş vakit namaz kıldıran imama ve kalan 30 adedi de kız evlatlar hariç olmak üzere erkek evlatlarına vakıf ve tahsis eyledi. Vâkıf Ali Candar, bahsi geçen bu çiftlikleri oğullarına ve oğullarının oğullarına ve bunların soyu kesilirse erkek kardeşlerine ve bunlardan sonra 30 adet cüz okuyanlara (cüzhânlara) şart edip, haftanın yedi gününde cüz okuyan ve mübarek Cuma günü vâkıfın bina etmiş olduğu camide (Ali Candar Camii) hatim edildikten sonra sevabını Hz. Muhammed (s.a.v.)’e hediye edilmesini şart koştu. Vâkıf Ali Candar, vakfın tevliyetini kendisi sağ oldukça şahsına; kendisi öldükten sonra kız evlatları hariç olmak üzere oğullarına ve onların oğullarına; onların soyu kesilirse erkek kardeşlerine ve onlardan sonra ise cüz tilavet eden görevlilere şart eyledi. İşbu çiftlikler Kastamonu vilâyetinin Azdavay kazasına tabi Turnalı köyündedir. İşte bu, hayır ve hasenat sahibi vâkıf Ali Candar’ın vakfıdır. Zikredilen bu vakıfların tamamı tescil edildi. Her hafta Cuma günleri cüz tilavet edilecektir. Vâkıfın bina eylediği camide Cuma günü hatim yapılmak şartıyla vâkıf bunları evlâdına vakfeylemiştir. Bu vakfiye hükümleri bundan sonra değiştirilemez, bozulamaz. Vakıf gelirleri alınıp, satılamaz, hibe edilemez. Bu vakfiye 733 senesinin Şaban ayının sonlarında (15 Mayıs 1333) yazıldı.

Vakfiye hükümlerine şahitlik edenler:

  1. Ahmed Efendi, müderrisîn-i kirâmdan, Kastamonulu.
  2. Ali Bey, Tur Ali oğlu.
  3. Ali Bey, Turnalı neslinden.
  4. Hacı Mustafa, Azdavaylı.
  5. Himmet Çelebi, Turnalı neslinden.
  6. Muhammed b. Ali.
  7. Muhammed, Azdavaylı.
  8. Murtaza Çelebi, Turnalıbeyzâde.
  9. Mustafa Bey, Turnalı neslinden.
  10. Seyyid Muhammed Efendi b. Seyyid Ali Efendi
  11. Zâkiye Efendi, Kastamonu’da sakin.

Vakıflar Genel Müdürlüğü Kastamonu Vakfiye Defteri’nde kayıtlı bu vakfiyenin başında Mahkeme-i Evkaf’da 5 Cemâziyelâhir sene 1331 (12 Mayıs 1913) tarihli i’lâm üzerine gurre-i Şa’bân 1331 (06 Temmuz 1913) tarihinde irade-i aliyye mucibince Daday nâibi Abdülkadir tarafından kaydedildiği belirtilmiştir.

Görüldüğü üzere 733 Şaban / Mayıs 1333 tarihli vakfiyenin orijinali elde olmayıp, 1913 yılında zamanın Evkaf Mahkemesi tarafından vakfiye defterine yazılmıştır. Vakfiyede caminin bânisinin hayır hasenat sahibi Ali Candar olduğu açık olarak yazılıdır. Vakfiyesine bakılırsa, bu caminin 1333 yılı öncesinde inşa edildiği, o tarihlerde ibadete açık olduğu bellidir. Belgeden anlaşıldığı üzere Ali Bey, yaptırdığı bu caminin ayakta kalabilmesi ve sağlıklı hizmet sunabilmesi için yöreden çok sayıda arazi ve çiftlik vakfetmiştir. Hatta vakıf anlayışı gereği, cami ayakta kaldığı müddetçe orada Kur’ân-ı Kerîm tilavet edilmesi, cüz okunması için vakıf şartı getirmiştir. Vakıf hükümleri gereğince söz konusu camide görevliler tarafından her hafta cüzler kıraat olunmuş, hatimler tamamlanarak Cuma günleri hatim duası yapılmıştır. Kur’ân tilavetinin sevabının ise Hz. Peygamber’in ve vakfiyede zikredilmese de tüm İslâm büyüklerinin ruhuna, hassaten ise câmi bânisinin ruhuna ithaf edilmiş olduğu aşikârdır.

Netice olarak Ali Candar’ın yani Candaroğlu Ali Bey’in dinî duygularının ve din anlayışının en bariz delili bahsi geçen bu vakfiyedir. Diğer bir delil ise inceleme konumuz olan Turnalı Camii Kur’ân cüzleridir.

3. Turnalu Camii’nde Yeni Bulunan Kur’ân-I Kerîm Cüzleri

Selçukluların fetih faaliyetlerinden itibaren Kastamonu bölgesinde Türk iskânının en önemli hususiyetlerinden birisi, iskâna açılan eski veya yeni bir yerleşim biriminin merkezine caminin / mescidin yerleştirilmesidir. Cami, o iskân biriminin sadece dinî ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz; eğitim, sosyo-kültürel hizmetler ve o yöre halkının gündelik hayatında karşısına çıkmış olan cenaze, düğün, mevlit, toplantı, ilan vb. her türlü pratik uygulamaların koordinasyonunun merkezine otururdu. Bu çerçevede camilerde kandil gecelerinde, Cuma günlerinde, vefat törenlerinde ve özellikle de caminin banisi olan şahsın ruhuna hatim indirme merasimlerinde birden çok hafızın ve cüzhânın görev aldığı tespit olunabiliyor. Esasen bir camide bulunan Kur’ân-ı Kerîm nüshaları ve cüzler, öncelikli amaç olarak vakıf sistemi çerçevesinde o camiye vakfedilmekteydi. Bu vakfı yapan kişi (vâkıf) ise daha çok caminin ilk banisi veya cami vakıflarının mütevellisi olurdu. Bu cüzler eskidikçe, eksildikçe veya tahrip oldukça vakıf mütevellisi tarafından yenilenirdi. Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin yürürlükte olan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapmasında taşınır vakıf kültür varlığı olan bu cüzler devlet güvencesinde ve koruması altındadır.

İnceleme konumuz olan Turnalı / Bereketli Köyü Camii bünyesinde bulunan Kur’ân-ı Kerîm cüzlerinin de Candaroğulları Beyliği’nin ilk dönemlerinden itibaren işte bu şekilde vakfedildiğini ve zamanla eskiyenlerinin, kaybolanlarının yerine istinsah suretiyle yeni cüzlerin ilave edildiğini tespit etmiş bulunuyoruz. Zaten Bereketli dışında da Kastamonu’nun çeşitli camilerinde bu sistemin uygulanmış olduğu görülmektedir.

Saha araştırmamız sırasında Bereketli Köyü Camii’nde rastladığımız toplam 58 adet el yazması Kur’ân-ı Kerîm cüzü, aşağıda bir liste dâhilinde tanıtılmıştır. Şunu belirtmek gerekir ki daha önce bu cüzler üzerine hiçbir bilimsel çalışma yapılmadığı gibi resmî manada herhangi bir tanıtım yazısı da yayımlanmamıştır.5 Bu makalede asıl amacımız Bereketli yöresinde yüzyıllarca süregelmiş olan vakıf geleneği, bu gelenek kapsamında cami inşa edilmesi ve buraya vakıfların tahsisi, Hz. Peygamber ruhu için tilavet vakıfları gibi konularla ilgili yeni belge ve bulguları ilim âlemine tanıtmaktır. Bu nedenle konuyla ilgili çalışmamızda cüzlerin cilt malzeme özellikleri, cilt yapımında kullanılan teknikler, cüzlerin üzerindeki motifler, kâğıt ve mürekkep çeşitleri, bezeme üslubu gibi daha çok sanat tarihçileri, hat ve tezhip uzmanlarının sahasına giren konulara değinmekten kaçındık. Bunun yanında cüzlerin konservasyon uzmanlarınca gözden geçirilmesinin de faydalı olacağını fark ettik.

(…)

Vakıflar Dergisi, Aralık 2020 • Sayı: 54

Makalenin devamını / tamamını okumak için alttaki başlığı tıklayınız.

Kastamonu Turnalı Camii’nde Candaroğulları Ve Osmanlılar Zamanına Ait Yeni Bulunmuş Vakıf Hatim Cüzleri

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Kastamonu Yöresi Geleneksel Maşrapa Konuşturma ve Keloğlanın Evlenmesi Oyunu

Maşrapa Konuşturma Oyunu: Köy dışından yabancı misafir geldiğinde kadınlar arasında oynanan bir oyundur. Oyunbaşı, öncelikle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bahadıroğlu’nun Portresinden

Birisi Bahadıroğlu için demiş “Nurcuların gülen yüzü" gerçekten hep gülen bir insan olarak görülmüş insanlara, …

Kapat