Nadir Baysal, 1939’da Bitlis’ten, Said Nursi’nin memleketinden sürgün yemiş bir ailenin çocuğudur. Mutki Buban Aşireti mensubu olan bu aile Kastamonu’ya geldiğinde Hz. Üstad üç senedir bu şehirdedir. Küçük Nadir de delikanlılığa geçiş dönemlerindedir, on dört yaşındadır. Bir musibetten bin hayır çıkmış; Allah bu şanslı delikanlıyı dört sene, on sekiz yaşına kadar asrın Bedi’sini tanıma, konuşma, hatta hizmet etme fırsatı yaratmıştır. Nadir Baysal, önce Çaycı Emin Ağabeyi tanımış ve onun çayhanesinde çırak olmuştur. Çaycı Emin’in sevk ve tedbiriyle de büyüklerin yapamadığı -veya yaptırılmadığı- büyük hizmetler, Küçük Nadir vasıtasıyla deruhte edilmiştir.
Ömer ÖZCAN
Nadir BAYSAL Ağabey anlatıyor:
Çocuk olduğumdan, polis Üstad’a olan hizmetime karışmazdı
Çaycı Emin ve Mehmet Feyzi ağabeyler Üstad’la devamlı görüştükleri için karakoldan onlara pek müdahale edilmiyordu. Fakat bunların haricinde olanların, Üstad’ın yanına gitmeleri pek müşküldü. Bir de benim gibi çocukların -yaşımız küçük olduğu için- Üstad’a gitmemize müdahale edilmezdi. Bundan istifade ile Üstad’ın yanına sık sık gider, mektup, lâhika getirip-götürme, postaya verme, çamaşır yıkama, ekmek alıverme gibi hizmetlerini görürdüm. Bir misafir geldiği zaman, Çaycı Emin Ağabey vasıtasıyla onları alır, mahalle içerinden dolaştırarak, -Karakolun karşısından değil- arkalardan, başka yollardan götürürdüm Üstad’ın kapısına kadar.
Su taşırken Üstad bana acırdı
Fahri Enis diye bir zat da bizim gibi Kastamonu’ya nefyedilmişti. Bu zata ücret karşılığında su taşırdım ben. Suyu getirdiğim çeşme Üstad’ın evinden 100-150 metre kadar mesafede idi. Bir ağacın iki ucuna takılmış iki tenekeyi su ile doldurup omuzumda götürürdüm. Üstad’ın evinin önünden geçerken gözüm daima penceresinde kalırdı. Bazen Üstad pencerenin önünden geçerken başını çıkarır, hal-hatır sorardı. Üstad bu halime çok acırdı. Benim de Üstad’ı görme şevkiyle yorgunluğum kaybolmuş olurdu.
Üstad ve talebeleri 1943’de Kastamonu’dan Denizli’ye sevk edildiler
1943 senesinin Ramazan ayı idi. Üstad’ın evine doğru gidiyordum. Kunduracılar Çarşısında onu bir fayton içerisinde -hep olduğu gibi- başında sarık, adliyeye doğru götürdüklerini gördüm. Başta Çaycı Emin, Mehmet Feyzi olmak üzere toplam yirmi iki kişi, on beş gün Kastamonu cezaevinde kaldılar. Üstad’ı içeri almadılar, polis nezaretinde eve döndü. On beş gün sonra hepsini Denizli Mahkemesine sevk ettiler. O sırada Kastamonu’ya öyle bir korku havası sardı ki, Üstad’la görüşenlere sanki bir suç işlemişler gibi bakılır olmuştu. Bazıları evinden çıkamaz hale gelmişti.
Denizli’ye Kastamonu ve civarından 23 kişi götürüldü. Sonradan Mehmed Feyzi Ağabeyden hatırladığıma göre, altı çuval da eser götürmüşler. Ha bugün, ha yarın idam edilecekler diye dokuz ay kadar kaldılar hapishanede. Fakat beraat ettiler. Üstad bir daha dönmedi Kastamonu’ya.
Üstad’ın Kastamonu’dan gidişinden bir müddet sonra zelzele olmaya başladı. Kaleden taş yuvarlanarak düşen bir evin içinde yedi kişi öldü. Tosya kazasında 600-700 kişi hayatını kaybetti.
Ağabeyler Anlatıyor’dan
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024