Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Bilgi-Belge / Kastamonu’da Ticarî Şirketlerin Kuruluşu (1908–1918) / Prof. Dr. M. Serhat YILMAZ

Kastamonu’da Ticarî Şirketlerin Kuruluşu (1908–1918) / Prof. Dr. M. Serhat YILMAZ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Biraz Tarih: Kastamonu’da Ticarî Şirketlerin Kuruluşu (1908–1918)

Prof.Dr. Serhat Yılmaz

“Kastamonu Rehber-i Terakkî Şirketi”
“Kastamonu Terakkî-i Zirâiye Şirket-i Osmaniyesi”
“Ziraat ve Ticaret Şirketi”
“Kastamonu İslâm Teavün Şirketi”
“Kastamonu Vesait-i Nakliye Şirketi”
“Türk Kazanç Yurdu Şirketi”
“Kastamonu Millî Ticaret Anonim Şirketi”
“Kastamonu Kendir Şirketi”
“İpekçilik-Arıcılık Şirketi”

Yukarıda adı geçen şirketler Osmanlı döneminde Kastamonu’da ilk birliktelik örnekleri ve ticarî dayanışmanın ilk numunelerindendir. Bir araya gelmek, ne kadar güzel bir teşebbüs.

Osmanlı toplum düzeninde özelikle sosyal ve siyasal açıdan II. Meşrutiyet döneminin ayrı bir yeri bulunmaktadır. Sosyal hayatta söz konusu dönem cemiyetleşme sürecinde bir hareketlilik ve örgütlülük anlayışını geliştirirken, özellikle hürriyet kavramı etrafında şekillenen siyasal hayatta ve daha pek çok alanda etkili olmuştur.

II. Meşrutiyet sonrasındaki gelişmelere paralel olarak toplumun gerek sosyal siyasi ve kültürel hayatında ve gerekse eğitimle ilgili konularda bir değişim süreci içerisinde olduğu görülür. Bu süreçte daha önce kurulmuş olan cemiyetlerin varlığına rağmen çok cemiyetli bir sosyal hayatın başladığı söylenebilir. Siyasî, edebî, meslekî sosyal gruplaşmalar gibi modern anlamda cemiyetleşme süreci Meşrutiyetin ilanına bağlı olarak kendisini hissettirmiş ve bu dönemde birçok dernek kurulmuş, Kastamonu`da da bu etkiler görülmüştür. Sosyal hayatta başlayan cemiyetleşme sürecinin kısa sürede ticarî hayatı da etkilediği söylenebilir. Bu çerçevede bir araya gelme fikri ticarî hayatta da öne çıkmaya başlamış ve ticarî ortaklıklar teşvik edilmiştir.

19. yy.da sanayi devriminin getirdiği üretim-tüketim ilişkisine bağlı olarak gelişen Avrupalı sanayi ülkeleri sömürgecilik hareketlerini hızlandırmış, bu durum bazı devletlerin hayatında ekonomik istikrarsızlıklara yol açmıştır. Bilhassa Avrupa merkezli dünya siyasetiyle ortaya çıkan emperyalizmin amacı; dünya ekonomisinden pay almak, özellikle dünya ticaretinde ve koloni hâkimiyetinde söz sahibi olarak bunları kuvvetli bir ordu ile korumak şeklindeydi. Osmanlı Devleti ise son yıllarında birbirini takip eden savaşlarla kaybedilen eyaletler, bozulan ekonomik ve sosyal düzen neticesinde ticarî hayatta büyük ölçüde gerilemiş, ticâri bilançosu pasifleşmiş, devlet borçlanmış ve yabacı ülkelerin adeta açık bir pazarı haline gelmişti. Kapitülasyonlar, ticari ve iktisâdi rekabet manevraları, borçlandırma politikası, Osmanlı ülkesini büyük devletlerin yarış alanı yapmıştır.

1908–1914 yılları arasında Osmanlı Devleti ekonomik yapı olarak tarıma yönelik olup sanayide geri kalmış, ticarette dışa bağımlı özelliklere sahipti. Buna rağmen 1908 sonrası belirli bir gelişme gözlenmektedir. Bu dönem içerisinde sanayi işletmelerinin sayısında belirli oranda bir artış olmuştur.

Bu dönemde Osmanlı iktisâdi hayatında yeni bir anlayış ortaya çıkmıştır. II. Meşrutiyet ile birlikte İttihatçı çevrelerde mâli devlet yerine iktisâdi devlet görüşü belirginleşmişti. Bu dönemde kapitülasyonlara karşı bir anlayış gelişmiştir. İlk milli banka (İtibar-ı Milli Bankası) kurulmuştur. Ekonomi politikası sonucu milli sermayeli özel teşebbüsler, şirketler ve fabrikalar kurulmuştur. Kooperatifçilik, yerli malı sevgisi, Türklerden alış veriş yapmak, serbest meslekleri seçmek suretiyle halk daima telkin edilmiştir. Bu gayretler sonucunda esnaf ve meslek teşekkülleri kurulmuştur.

1908 ve takip eden yıllarda millî bir ekonomi yaratma çabaları içerisinde piyasa için üretimin önem taşıdığı bölgelerde ve ürünlerde çiftçiye yönelik sistemli politikalar izlenmiş, üretici birlikleri ile kooperatiflerin kurulması desteklenmiştir.

1914 yılında İttihatçılar ekonomik egemenliğin gereğini anlamış, milli egemenliğin ekonomik güç ile sağlanabileceği görüşünü benimsemişlerdi. Bunun için devlet desteğiyle kurulup geliştirilen bir milli ekonomi gerekiyordu. Bu çalışmalar ile siyasi sistem savaş yıllarında oluşmuş, savaş sırasında millî bir ekonomi “Millî İktisat” anlayışı öne çıkmıştır.

Kastamonu’da daha Meşrutiyetin ilk yıllarında ekonomi konusu tartışılmaya başlandığı görülmektedir. Hüsnü imzalı bir yazıda Kastamonu`da 175`i geçen kahvehanenin bulunduğu gerçeği hatırlatılarak, yabancı tüccar ve esnafın ticari faaliyetleri örnek gösterilip Kastamonu halkının sanat ve ticarete karşı duyarsızlığı dile getirilmekte ve eleştirilmektedir. Kalkınmanın bir yolu olarak Kastamonu`da aynı meslek grubuna sahip olan esnafın bir araya gelerek şirketleşmesi ile birlikten kuvvetin doğacağı, servet sahiplerinin bir araya gelmesi gerektiğinden hareketle ihracata yönelinmesi ve kalkınmanın göstergesinin ihracat ile orantılı olduğunu belirtilmiştir. Yine bu dönemde şirket kavramı bir araya gelme düşüncesi işlenmiş ve ticarette “İttihat” kavramı ortaya atılmıştır.

Meşrutiyetin ilk yıllarında yapılan çalışmalar ile Kastamonu`da bir kaç şirketin kurulduğu görülmektedir. Münir Bey`in müdürlüğünü yaptığı başta “Kastamonu Terakki-i Ziraîye Şirketi” olmak üzere, “İpekçilik-Arıcılık Şirketi”, “Rehber-i Terakki Şirketi”, “Terakki-i Ziraîye Şirket-i Osmaniye” ve “Ziraat ve Ticaret Şirketi” gibi isimler altında ticarî birliği sağlamaya yönelik kurumlaşmanın ilk örnekleri görülmektedir. Bu dönemde Kastamonu’da ziraat ve ticaret konusunda halkı bilgilendirmek ve teşvik için “Osmanlı Ziraat ve Ticaret Gazetesi” adlı bir de gazete yayınlanmıştır. Bu şirketlerden 5000 lira sermayeli Rehber-i Terakki Şirketi`nin ticâri faaliyetini sürdüremeyip atıl kalması sonucunda bir yıl sonra dağılması üzerine Köroğlu`nda ticâri düşüncenin önemine ait çıkan bir yazıda “herkes parasını alıp savuştu… Saha-i iktisâdiyata atılın!” ifadeleri ile sebep olanlar eleştirilmiştir. Köroğlu gazetesinde 1915 ve 1917 yılları arasında yayınlanan iktisâdi yazılar, yabancı sermayeye karşı, milli sermayeye yönelik ve özel teşebbüsü destekleyen yazılar olup millî iktisat tezi işlenmektedir.
Millî iktisat ve yerli malı konusunda 1916’da H. Cemal, “…Türk acze karşı isyan etmelidir. Türk artık sükût etmemek isterse takdir ettiğini isyankâr bir ruhla bir azim ve metanetle, bir aşk-ı hakiki ile taklit etmelidir. Tiftiği yetiştiren bu vilayet (Kastamonu) artık Avrupa’nın kumaşlarını giymekten utanmalıdır. Bu hicabın doğduğu gün Türk’ün elinde bayrak kurtulmuş göreceksiniz…” diyerek yerli malı üretim ve kullanılması önermektedir.

Kastamonu basınında Osmanlı vatanı kavramı etrafında, vatana sahip çıkmanın tek yolunun çalışmak olduğu vurgulanarak “Millet zengin olur ise devlet zengin olur…” görüşü ile beraber yükselmenin yolunun ticarette ve sanatta ilerlemekle olacağı vurgulanmıştır.

Milli iktisat düşüncesinin Köroğlu’`nda Birinci Dünya Savaşı yıllarında ağırlıklı olarak işlendiğini görmekteyiz. “Millî İktisat” başlıklı makalede iktisâdi eğitimin verilmesi gerektiği üzerinde durularak ; “…ibtidâi, idâdi, âli, bütün talim ve terbiye müessesâtında, kışlalarda, milletin dinî, fikrî terbiyesi kadar iktisâdi terbiyesine de itina etmek bir vecibedir. Bu milletin talim ve terbiyesini deruhte etmiş olanların hemen büyük bir ihtimam-ı vicdaniyetle iştigal edecekleri ve bu ana kadar en çok ihmal olunmuş bir meseleyi (iktisâdi terbiye ve tedrisât) meselesini tevlid eder. Bu tedrisâtı idare edenlerin şimdiye kadar gidilen yanlış yolu bırakarak yeni yetişen nesilleri milli iktisat faaliyetine hazırlamak için aralarında anlaşarak el birliğiyle çalışmaları ve bu günkü garip şekl-i tedrisâta nihayet vermeleri milli vazifeleridir” denilmektedir.

Arif Efendizâde Ziyaeddin ise, ülkelerin geleceklerinin iktisâdi üstünlükleri ile orantılı olduğu görüşündeydi ve şunları söylüyordu: “… Bu gün en kuvvî ve metin bildiğimiz devletlerin siyasetten ziyade ellerinde kullandıkları vesâit-i mücebbere ve mahkemeleri iktisattır. Siyaseten mağlub ve mahkum edemediklerini iktisâden mağlup etmeye çalışırlar…”

Milli bir ekonominin oluşturulması çabaları içerisinde Kastamonu’`da daha önce belirtildiği üzere kurulmuş bulunan şirketlere ek olarak “İslâm Teavün Şirketi”, “Kastamonu Vesait-i Nakliye Şirketi”, Ayancık’`ta “Türk Kazanç Yurdu Şirketi”, “Milli Ticaret Anonim Şirketi” ve “Kastamonu Kendir Şirketi” gibi şirketlerin kurularak faaliyet yürüttükleri anlaşılmaktadır. 1915 tarihinde “Kastamonu-Bolu Orman Anonim Şirketi” adlı şirketin hazırlıkları tamamlanmış ancak savaşın bitmesinden sonra faaliyeti kararlaştırılmıştır. Bu şirketlerin bazıları çok fazla süre ayakta kalamamış olsalar da, rekabet ortamı yaratmakta çok etkili olamasalar da, birlikte hareket edebilme ve Kastamonu’da bir millî ekonomi örneği oluşturma konusunda hususundaki gayretleri dikkate değer.
Bu dönemde Kastamonu`da çeşitli meslek gruplarına ait olan esnaf da, sosyal ve ticari dayanışmayı sağlamak amacıyla cemiyetler kurmuşlardır. 1915 yılında faaliyet gösteren, günümüzde ise pek çoğu tarihe karışmış olan esnaf cemiyetlerinden bazıları:
İplikçi, Dokumacı Esnaf Cemiyeti
Ekmekçi, Simitçi Esnaf Cemiyeti
Fes Kalıpçısı Esnaf Cemiyeti
Urgancı Esnaf Cemiyeti
Hamamcılar Esnaf Cemiyeti
Bakırcı, Dökmeci, Kalaycı Esnaf Cemiyeti

Yeni Kastamonu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Kastamonu Yöresi Geleneksel Maşrapa Konuşturma ve Keloğlanın Evlenmesi Oyunu

Maşrapa Konuşturma Oyunu: Köy dışından yabancı misafir geldiğinde kadınlar arasında oynanan bir oyundur. Oyunbaşı, öncelikle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Yakın Tarihte Kastamonu’da Kurulan Şirketler / Dr. Mustafa ESKİ

Makaleyi, aşağıdaki dosya bağlantısını tıklayıp indirerek okuyabilirsiniz. Yakın Tarihte Kastamonu’da Kurulan Şirketler - Dr. Mustafa …

Kapat