Kastamonu’muzda Bir Devir Daha Kapandı
Kastamonu’muzda bir devir daha kapandı; artık ezanlar merkezi sistemden okunmuyor.
Şimdi rahmeti Rahmana kavuşan emekli hocalarımızdan biri, mütebessim çehresiyle bana çok ilginç gelen bir hatırasını anlatmıştı. Görev yaptığı müftülerden biri, ezanların minare şerefelerinden okunması konusunda aşırı hassasiyet gösterir ve imamları sık sık denetlermiş. Hoca efendiler de değişik nedenlerden ötürü şerefeye çıkmadan, minarenin girişinden okumak yollarını zorlamaya devem ederlermiş. Bir defasında hocamız Ezan-ı Muhammedî’yi okurken müftü efendinin geldiğini fark eder; müftü efendi de hoca efendinin emre uymadığını.. elde mikrofon, dilde tekbir hocamız kaçar, müftü efendi kovalar minare yokuşuna yukarı. Bir başka hoca efendiyi Müftü efendi paçasından yakalanır, biri aşağı, diğeri yukarı asılırlarken ezan bitirilir.
Aradan çok yıllar geçmeden ezanların merkezi sistemden okunması talimatı gelir. Şerefeleri bırakın minarenin yanına uğramak suç olur adeta. Askeri disipline tam riayet esastır, kimse camisinden, minaresinden ezan okuyamaz olur. Kastamonu’muzda, ezanlar tâ sahabe devrinden beri camiden, minareden okunurken, 800 yıllık camilerimiz, minarelerimiz, imam ve müezzinlerimiz ezana hasret bırakılır.
Ülkenin pek çok şehrinde merkezi ezan uygulaması esnek bir şekilde uygulanırken bizim şehrimizde maalesef çok katı uygulandı, onca tarihi camimiz, onca bülbül sesli hocamız adeta susturuldu, ezana hasret bırakıldı.
Merkezinde, köyünde yüzlerce cami bulunan Kastamonu’muzda, bu sisteme geçiş için ne kadar para harcandı, Türkiye çapında ne kadar paralar harcandı kimse sormadı. Cemaatin cebindeki paradan harca babam harca. 15 yıl önce, uyduruk ezan cihazlarına her cami, duyduğum kadarıyla 250 milyon lira para ödedi. Ederini kimse sormadı, soramadı belki.
Şimdi her şey sil baştan. Cihazlar çöpe. Cemaatin parası çöpe, milletin serveti çöpe. Kimin eliyle, hangi gerekçeyle?…
Merkezi ezan sistemini hiç sevmedim, savunmadım. Çünki normal bulmadım, fıtrî bulmadım, İslamî bulmadım.
Ancak her şeye rağmen güzel bir tarafı vardı: camisi, imamı olmayan pek çok köy, mezra, yayla vs oradan buradan para toplayıp, ezan sesi duyalım diye sistem kurmuşlar, ezan sesine kavuşmuşlardı.
Köydeki imamın izinli olduğu, hasta- raporlu olduğu zaman köyün, kasabanın, dağın taşın ezan sesinden mahrum kalmayacağı bir imkan doğmuştu. Köylerindeki imamın tayininden sonra belki aylarca ezan sesine hasret kalmayacaktı, vakit geldi mi diye çoluk çocuğa sormayacaklardı ihtiyar ninem, dedem, teyzem, halam, dayım, amcam. Köyünde, mezrasında, yaylasında imam yoksa da ezan vardı.
Şimdi yok.
Bu işin bir orta yolu yok mudur? diye sormadan edemiyor insan.
Artık bu yolun dönüşü yok, olmasın da. Her imam-müezzin camisinden, minaresinden ezanını kendisi okusun, okutturulsun. Milletin çöpe giden trilyonlara varan parasının hesabı da sorulmasın, amenna. Lakin kendi emriyle oluşturduğu düzenden fayda sağlaması gereken insanları madur etmesin Diyanet, müftülük.
Hocasız köy camisi kalmayacaksa, şehirde olduğu gibi, köy camilerin de, imamları izin ve rapor kullanacakları zaman yerlerine bakacak görevli verilecekse merkezi sistemi tamamen kapatsın müftülük. Yapamayacaksa -ki yapma imkanı olduğunu sanmıyorum- köydeki, mezradaki, yayladaki ezanı susturmaya hakkı yok.
Pek çok kurumun milleti deneme tahtasına çevirmesine bu millet alışmıştı ama Diyanet bu yolu denememeli. Bu yol milleti de Diyaneti de yaralar..
Yusuf Salih
- Ömer’in İkramı - 13 Eylül 2024
- Sessiz Yakarış - 12 Eylül 2024
- Hayat Senin Anlamlandırdığın Kadardır! - 4 Eylül 2024
- Hüznüme Şahid Geceler - 28 Ağustos 2024
- Gökyüzüne Doğru Tefekkür - 26 Ağustos 2024
- Bir İmtihandır Dünya - 21 Haziran 2024
- Geçip Giden Zaman Değil Ömürdür - 9 Haziran 2024
- Din Nasihattır / Halit EŞKAN - 16 Haziran 2023
- Zikir / Halit EŞKAN - 8 Haziran 2023
- Ayrılığı Özgürlük mü Sandın? - 15 Kasım 2022