Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Kelimeler & Kavramlar / Kavl-i Leyyi̇n ve Risale-i Nur’da Kavl-i Leyyi̇n Metodu

Kavl-i Leyyi̇n ve Risale-i Nur’da Kavl-i Leyyi̇n Metodu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kavl-i Leyyin Nedir?

Kavl-i leyyin,  Arapça bir ibare olup, “yumuşak sözle anlatma. Kırıcı olmama, suçlamama, hakaret etmeme, bağırıp çağırmama, nazik ve kibar olma, gönül okşayıcı olma” demektir. Yani sert ve enaniyetli olmayan söz anlamındadır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere; sert olmayan, muhatabı kırmayacak ve muhatabın sözü söyleyen kişiye karşı sert ve kırıcı tavır almamasını sağlayacak sözdür.

Kavl-i leyyin’ in içeriğini biraz daha genişletecek olursak, bir ideal için başarılı olma yolunda kullanılan üslup, yol, yöntem olduğunu söylemek de mümkündür.

İletişimde Kavl-i Leyyin’in Rolü

Günlük hayatta birçok kişiyle iletişimde bulunuruz. İletişim, çevremizle konuşmamıza, anlaşmamıza ve bizi birtakım ortak idealler etrafında birleştirmeye vesile olur. Ancak muhtelif olaylara karşı iletişimi farklı yönlerde kullanırız. Mesela; anne ve babamızla farklı, arkadaşlarımızla farklı, öğretmenimizle, tanımadığımız biriyle konuşurken birbirinden farklı bir dil, farklı bir iletişim ve üslup kullanırız. Farklı kişilerle farklı şekillerde diyalog kurarız. Kuracağımız bu diyalogların tek bir ortak noktası vardır: O da; anlaşabilmektir.

Kavl-i leyyin dediğimiz kavram da işte burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü çevremizde iletişimde bulunduğumuz herhangi bir kişiye karşı kullanacağımız üslup, o kişinin söylediğimiz sözlere karşı alacağı tavrı belirler. Sert ve kaba bir konuşma o kişiyi bizden uzaklaştıracağı gibi, kalbinin de bizden soğumasına sebep olacaktır. Bu durumun gerçekleşmemesi için, daha kibar ve daha yumuşak bir üslup tercih edilmelidir. Bu tavrımız iletişimimizi kolaylaştıracağı gibi, kalplerin de bizlere ısınmasına vesile olacaktır.

Kavl-i leyyin ile söylenen sözler muhatap alınan kalplere tesir eder. Çünkü içeriğinde yumuşak ve latif sözler barındırır. Kavl-i leyyin ile konuşmak ayrı bir ilim gerektirir. Bu ilme sahip olmak ve kullanmak ayrı bir meziyettir. Misal, İslamiyet’i yayma sürecinde “kavl-i leyyin” kullanılmıştır. İnsanların İslamiyet’i kabul etmeleri için ilk önce onların kalpleri fethedilmeye çalışılmıştır. Hz. Peygamber (sav) kendisine kaba davranan insanlara dahi yumuşak ve güzel sözlerle mukabele etmiştir. Hatta peygamberimizin bu güzel üslubundan dolayı İslamiyet’i seçen kişiler olmuştur. Bu mevzu ile ilgili olarak Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “İşte Allah’tan bir rahmet iledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Hâlbuki kaba, katı kalpli olsaydın, elbette (onlar) etrafından dağılırlardı.”[1]

İslam âlimleri de kavl-i leyyini çok iyi kullanmışlardır. Talebelerine karşı İslam’ın uygulamalarını öğretmek için yumuşak bir dille ve latif bir üslupla hareket etmişlerdir.  Bu davranış medreselerde, tekke ve dergâhlarda vazgeçilmez bir düstur olmuştur.

Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa (as)’ın Kıssası ve Kavl-i Leyyin

Kur’an-ı Kerim’de geçen kavl-i leyyin ile ilgili bazı ayet-i kerimeler:

“Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Zira şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır.” (İsra, 53)

Nahl Suresinin 125. ayetinde de kavl-i leyyin en latif suretiyle tarif edilmektedir: “(Ey Resulüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.”

Kur’an-ı Kerim’de kavl-i leyyin örneğinin en açık olarak geçtiği bölüm Hz. Musa (asm) ile Firavun kıssanın olduğu bölümdür. Burada ibret alınması gereken nokta, tebliğ makamında kavl-i leyyinin kullanılmasıdır. Nitekim Yüce Allah Musa peygambere Firavun’a tebliğ ederken yumuşak sözlerle tebliğ etmesini öğütlemiştir. Çünkü Firavun’un kibri çok yüksektir ve Allah’a şirk koşmaktadır: “Sen ve kardeşin, ayetlerimi götürün, Bana imana çağırmakta gevşeklik etmeyin. Firavuna gidin, çünkü o azdı. Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır veya korkar. Dediler ki: ‘Ya Rabbenâ (Ey Rabbimiz), onun bize taşkınlık etmesinden yahut iyice azmasından korkuyoruz.’ ‘Korkmayın’ dedi, ‘Ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm.’” (Taha Suresi, 43-46)”

Görüldüğü üzere Yüce Allah ayet-i kerimelerde, peygamberlerin tebliğ ederken yumuşak ve latif sözlerle tebliğ etmesini, insanların da birbirleriyle yumuşak sözlerle konuşmasını emir buyurmuştur. Kur’an-ı Kerim’deki bu örneklerden hareketle Risale-i Nur’un tebliğ metodlarından olan kavl-i leyyin örnekleri üzerinde duracağız.

Risale-i Nur’da Kavl-i Leyyin

Üstad Bediüzzaman Hz.’nin yazmış olduğu Risale-i Nur külliyatında tebliğ usullerinin bir örneği olarak kavl-i leyyin ilmi ile tebliğ edilmesini buyurmuştur. Ayrıca bu düstur Risale-i Nur’un mesleğidir. Lemalar adlı eserinde Üstad: “Risale-i Nur’un mesleği, nezihâne ve nazikâne ve kavl-i leyyindir”[2] der.  Yani tebliğ ederken nezih (hoş), kibar ve yumuşak sözlerle tebliğ edilmesi gerektiğini söyler. Bu cihetle kavl-i leyyin, muhatabı incitmeden, tenkit etmeden İslamiyet’in aktarılmasıdır.

Risale-i Nur külliyatında bu örneğin dışında, Üstadın kalpleri fetheden üslubu dikkat çekmektedir. Bu üslup kavl-i leyyinin güzel bir misalidir.  Mesela Bediüzzaman Hazretleri bazı mektupların başında talebelerine seslenirken “Aziz Sıddık Kardeşlerim” diye hitap etmekte ve böylece talebelerini, kardeşi olarak muhatap aldığını göstermektedir.

Diğer taraftan en çetrefil meseleleri bile çözerken muhatapları incitmeden fakat yeri geldiğinde hakkını vererek muhatap olmayı bilmiştir. Risale-i Nuru okuyan birisinin bu güzel sözlü olma güzelliğinden uzak kalması mümkün değildir. Bunu Risale-i Nurun has talebelerinde rahatlıkla görebiliriz.

Netice

Kavl-i leyyin yumuşak, kibar ve enaniyetli olmayan bir sözdür. Bu ilim, bir tebliğ metodudur. Bu metod çevremizle iletişimde kalpleri fethetmede çok önemli bir metottur. Yüce Allah yukarıda geçen ayet-i kerimelerde örneğini verdiğimiz gibi, peygamberlerinden bu üslup ile yaklaşmalarını ve insanların da kendi aralarında bu üslup ile konuşmalarını emretmiştir.

Bu ilmi Bediüzzaman Hz. Risale-i Nur’un bir tebliğ metodu ve mesleği olarak görmüştür ve bu ilim ile talebeleriyle mukabelede bulunmuştur. Bizler bu hususta Üstad Bediüzzaman’ı örnek almalı ve kavl-i leyyin ilmini iyi bir şekilde öğrenmeli ve özellikle şu zamanki asırda muhatap alacağımız çevremize karşı bu üslup ile yaklaşmalıyız.

[1] Al-i İmran, 3/159

[2] Lemalar

İrfan Mektebi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Hisbe, İhtisab – Hisbe Teşkilâtı ve Muhtesib

Hisbe ( الحسبة ) Arapça’da “hesap etmek, saymak; yeterli olmak” anlamlarındaki hasb (hisâb) kökünden türeyen ihtisâb …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Prof. HIDIR: ‘Batı’da İslam karşıtlığı Hz. Peygamber imajı üzerinden yürütülüyor’

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcan Hıdır, "Sünnete yönelik algıyı bozmak için …

Kapat