Ana Sayfa / Yazarlar / Kazan Dibinde Mum Gibi – 2

Kazan Dibinde Mum Gibi – 2

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Sorularım var.. 

Ayağı kırılan bir futbolcunun yeniden sahalara dönüp eski performansını gösterebilmesi için ne kadar zaman gerekir?
Eli kırılan bir ressam ya da piyanist sanatta eski performansını ne kadar zamanda yakalar?
Yarı vücudu felç olan birinin konuşma ve yürüme yetisini yeniden kazanması için ne kadar zaman ve emek gerekir?
Bazan aylar, bazan yıllar gerekir. Yazık ki bazan eskiye dönüş hiç mümkün olamaz.
ODTÜ bugün kapatılsa, kadrosu, ekipmanı, öğrencisi dağıtılıp üç-beş-on yıl eğitime ara vermeye zorlansa.. Ve sonra kısmi imkan, kısmi müfredat, kısmi öğrenci ve eğitim kadrosuyla eğitime yeniden başlasa. Emsalleri ile arasında oluşan açığı kapatması mümkün olabilir mi, olsa bile kaç yılda yetişip kapatabilir?

Bunları neden soruyorum..
Günlük hayatta hepimizin dilinden kendimize, milletimize, İslam alemine karşı sitem sözleri yükseliyor sık sık;
“Adımız müslüman, şu yaptığımız işlere bak..”
“Yüzde doksan dokuzu müslüman ülkemizde hırsızlık şu kadar, arsızlık bu kadar, yolsuzluk bu kadar..”
“Gavur kadar olamıyoruz..”
“Gavurlar bizden daha dürüst,
Gavurlar bizden daha çalışkan,
Gavurlar bizden daha müslüman”a varıncaya kadar ileri giden ifadeler.

Bu söylemlerin bir kısmının iyi niyetle, nefis muhasebesi, özeleştiri maksatlı dillendiriliyor olduğunu biliyor, eksiği ve fazlasıyla kabul ediyorum.

Bir kısmının ise, müslüman bireyleri, grupları, milletleri aşağılamak maksatlı, sistemli söylendiğini de sağduyulu herkes biliyor.

Kim, ne niyetle söylerse söylesin, doğruluk ve eğrilik payı var.
Ama nedenleri de var.
Nedenleri, niçinleri üzerinde durmadan, sorunun asıl kaynağına inip tamir etme gayretine girmeden kör dövüşüne girmenin kime ne faydası olabilir?
Marksist, Leninist, Maoist, Kapitalist, Liberal, Feminist, hatta son dönemlerde Budist ve Şamanist vb birileri İslama ve müslümana saldırmak için kendilerindeki sayısız kusuru, fikri, ahlaki, insani ayıbı, kokuşmuşluğu görmeden, kendi içini, çevresini düzeltme gayretine girmeden sürekli müslümanlara saldırarak kendi pisliklerini örtme çabasına girmelerinde insani, ahlaki bir şey aramak, bulmak mümkün değil elbette.
Bu, bilinçaltına işlenmiş dinler savaşının, Avrupa’da hiç bir zaman bitmeyen ama son yıllarda iyiden iyiye ayyuka çıkan İslamofobia denilen İslam düşmanlığının uzantılarıdır.
Batının tüketim çöplüğü haline gelmiş ülkelerde en çok batılının siyasi, ideolojik, ahlaki pislikleri tüketilir ve yayılır..

Osmanlının son yüz yılıyla birlikte değerlendirirsek bu ülkenin, bu milletin siyasetine, eğitim sistemine, hukuk sistemine, ticari-iktisadi hayatına, sosyal hayatına, medyadına, basın-yayınına, sokağına çarşısına hakim olan sistem nedir, güç nedir?
Elbette tüm kurumları, kanunları, sistemleriyle batı ruhudur, batı kafasıdır, batı ahlakıdır.
Batı, tüm sistemleriyle İslam coğrafyasını işgal etmiş, sömürge haline getirmiş, esir kampına, toplama kampına çevirmiş;
Hem siyasi, hem askeri, hem felsefi, hem iktisadi-ticari, hem medya, hem sosyal medya, hem sivil toplum örgütleri, hem resmi, yarı resmi, gayrı resmi kurumlar, kuruluşlar eliyle ablukaya almış..
Devlet kurumlarını, kanunlarını, eğitim sistemini, ekonomik sistemini kendisi belirlemiş, dikte etmiş.
İşgal ettiği, sömürgeleştirdiği ülkelerde insanlara ne karınlarını doyuracak ekmek, ne akıllarını, ruhlarını, gönüllerini doyuracak ilim, fen, felsefe, özgür düşünce, din, milliyet, kültür bırakmamış..
Tıpkı Nasreddin Hocayı köyün mezarlığına bırakıp, köyün öbür ucunda yanan mum ile ısınıp aydınlandığını iddia edip kazanması gereken mükafatı vermeyip bir de üstüne ceza kesen köylü kurnazlığına benzer bir mantıkla müslümanlara sataşanlara cevap olarak tükürmek gerek aslında.

Ülkemizde ve pek çok İslam coğrafyasında ilkokuldan üniversiteye kadar hangi din, hangi iman, hangi ahlak, hangi milli benliğe ait kültür, hangi vicdan eğitimi verdik te ne istiyoruz?
Din eğitimi veren kaç hocaya, kaç alime, kaç ilim irfan yuvasına hayat hakkı tanıdık da, millet yanlış yapınca faturayı onlara kesiyoruz?
Bu ülkede ikiyüz yıldır olan her iyiliği batılılaşmaya, her kötülüğü dine, dindara fatura etmek kadar hastalıklı, hayasız bir ruh ve kafa yapısı nasıl olabilir?
Bir şirket tamamen ya da yönetim olarak el değiştirmişse, o şirketin bütün faaliyetlerinden, üretiminden, kârından, zararından yeni sahibi, yeni yönetimi sorumlu değil midir?
Hindistan’da, Avustralya, Kanada’da, Mısır’da sorun varsa, hesabı İngilizden sorulur.
Afganistan, Irak, Suriye, Arabistan’da sorun varsa hesabı Abd, Rusya verir, vermelidir, onlara sorulur.
Afrika ve Güney Amerika’da sorun varsa hesabı sömürgeci, işgalci beş-on Avrupa ülkesinden sorulur.
Hedef çarpıtan ya ahmaktır, ya ajandır ya hain. Bu kadar açık ve net.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan vatandaşları arasında yaşanan olumsuzlukların hiç birinin nedeni İslam ve müslüman değildir.
Bu milletin milli ve manevi değerleri değildir.
Bütün olumsuzlukların nedeni, verilmeyen din, ahlak, milli kültür, milli benlik eğitimi yerine verilen sekülerizmdir, Marksizmdir, Leninizmdir, Ateizm’dir, Kapitalizmdir, Liberalizmdir, Feminizmdir..
Bunların zehirledikleri kurumları, toplumları, bireyleri, kuralları, sosyal, siyasal, ideolojik yapıyı, eğitim sistemini, medyayı İslam ile arındırmaya müsade etmeyenler, utanmadan dini ve dindarı günah keçisi ilan edemez.

İkiyüz yıldır devletin tüm güçlerini, imkanlarını ellerinde tutanlar;
eğitimde, siyasette, iktisatta, edepte, ahlakta, hukukta, emniyet ve asayişte kimde ve nerede bir sorun varsa hepsinde bizzat kendileri ve önerdikleri, uyguladıkları sistemleri suçludur.
Müslüman halk cahilse de, görgüsüzse de, geri kalmış fakirse de, suç yine onlarındır.
Din ve ahlak eğitimini bu millete çok gördünüz, lüzumsuz gördünüz, zehir gördünüz, vermediniz, millet el yordamıyla kıt kanaat din edindi. Onunla da dalga geçemezsiniz.

Bu küresel bir tezgah. Bu, son ve en büyük  savaş..

Nedenini bir sonraki yazıya bırakalım..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
15 Temmuz İhanetine Set, Elbet Bu Milet

15 Temmuz hain ve gaddar FETÖ (FETULLAHÇI DARBE ÖRGÜTÜ) tarafından tertiplenen, bugünkü BAŞKANIMIZ önderliğinde tersyüz …

Kapat