Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Yazıları / KEŞFETTİKÇE GÜZELLEŞEN KENT KASTAMONU

KEŞFETTİKÇE GÜZELLEŞEN KENT KASTAMONU

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

KEŞFETTİKÇE GÜZELLEŞEN KENT:

KASTAMONU

 

Kuzeyinde Küre ve güneyinde Ilgaz dağları arasında kalmış yalnız, içe dönük ama keşfettikçe güzelliklerini sunan bir Anadolu kenti Kastamonu.

 

1910’lardan kalma tarihi Belediye Konağı’nın merdivenlerinden iner inmez, arkamı dönüp binaya yeniden bakıyorum. Ne kadar oturaklı ve ağırbaşlı. Dört metre tavan, dengeli duruş, çarpıcı süslemeler… Demek ki bir zamanlar, bugün artık Anadolu’nun birçok kentinde nostalji olarak kalmış ahşap evler gibi devlet binaları da dikkat çekiciymiş. Şimdi butik bir otel olan Araba Pazarı Hamamı’nın karşısındaki eski Belediye Konağı, Cumhuriyet Meydanı’ndaki aynı dönem ve akımın eseri Hükümet Konağı gibi…

 

Kent merkezindeki 534 tescilli konağın birçoğunun ön cepheleri birbirinden farklı mimari özelliklere sahip. Büyük kısmı Osmanlı dönemine ait bu yapılar valilik tarafından satın alınarak restore edilmiş ve işlev kazandırılmış. Bazıları içlerine sivil toplum örgütleri, vakıflar ve müzelerin yerleşmesiyle hayat bulmuş.

ÇARŞAMBA PAZARI’NDA KEŞİF

Daha önce hiç görmediğiniz bir kentteki ilk dakikalarınızda başınıza gelebilecek en iyi şey, kendinizi o gün kurulan pazarın içinde bulmaktır. Biraz sersemleticidir ama daha hızlı hisseder, daha kolay ısınırsınız. Günlerden çarşamba; Kastamonu’da pazar var… Özellikle de büyük bir şehirden mesela İstanbul’dan gelip Kastamonu’da bir pazarın içine düşmek, adım başı “bu ne,” sorusunu sormayı gerektirebilir. Zamanında Roma’ya ceviz ve badem ihraç eden bu kentte yetiştirilenlerin birçoğunu tanımıyorum. Örneğin üryani eriği… Satıcı kadın düşüncelerimi okuyormuş gibi, “Kastamonu’dan başka hiçbir yerde göremezsin” diyor. Bir tane daha; insanoğlunun tarıma geçmesiyle ilk ektiği buğday türü, siyez bulguru. MÖ 10 bin yılında da vardı, şimdi de var. Alıp almamanız önemli değil, hikâyesini kadınlar zaten anlatıyor: “Hasattan sonra kazanda kaynatıyoruz, kurutuyoruz, en son su değirmeninde kabuğundan çıkarıyoruz…” Yan yana dizili tezgâhlarda kadınlar üryani eriği pestili satıyorlar. Ve daha pek çok şey; elma ekşisi, kepekli su değirmeni unu, Taşköprü sarımsağı, keten tohumu, torba yoğurdu, Tosya pirinci…

ETLİ EKMEK SONRASI DİBEK KAHVESİ

Eski ahşap evlerin sıralandığı sokakların ucundan er geç Kastamonu Kalesi görünür. Burası, kentteki Bizans döneminden kalan tek yapı. Kaleye çıkıp tepeden kenti seyrediyorum. Ünlü saat kulesinin sesi kentin hemen her yerinden duyuluyor. Kaleden inip Belediye Caddesi’ne doğru yürüyorum.

 

Cadde üzerinde ayakkabıcılar, kuyumcular, pastırmacılar sıralanıyor. Yanlarından geçip giderken bir dükkânın önünde duruyorum; içeride hummalı bir şekilde pastırma kesiliyor, soğan doğranıyor. Kastamonu’nun şanı etli ekmeğin pastırmalı olanı da çok tüketiliyor burada. Sedat Bey’in asırlık dükkânında pastırma ve soğan tepeler halinde yığılmış, bir köşede de çemen pürüzsüz tereyağ kıvamında hazırlanmış. “Bir ekmeklik pastırma” diye sipariş veriyor içeri giren kadın. Genç delikanlı soğanı doğramayı bırakıp bir kâğıdın içinde pastırma, soğan ve kırmızı biber karışımı hazırlıyor. Bunu şaşırarak izlediğimi görünce anlatıyorlar; o paket fırına gidecek, pastırmalı ekmek olarak çıkacakmış. Asıl seven ve bilen lokantada yemez, böyle yaparmış.

 

Kent ne kadar göç vermiş olursa olsun, terk etmeyen Kastamonulu için bazı tatlar kalıcı. Etli ekmek kadar vazgeçilmez bir şey daha var; dibek dövme kahve. Özellikle bayram günlerinde Ovalı Pazarı’ndaki kahve ve sahlep dükkânlarının önünde uzun kuyruklar oluyor. Bütün kahvelerde de zaten dibek kahve içiliyor.

İPEKYOLU ÜZERİNDE

Kahveciden Balkapanı Hanı’na, oradan da Nalburlar Çarşısı Sokağı’na doğru yürüyorum. Çocuk yaşta burada valilik yapan Cem Sultan’ın (1459-1495) adını taşıyan handan geçip, kentin kalbi Nasrullah Meydanı’na geliyorum. Hayat burada güvercinler, namaz vaktini bekleyen yaşlılar, banklarda sohbet edenler, gelip geçenler demek.

 

Buradan kentin en turistik noktalarından İsmail Bey Külliyesi’ne geliyorum. Şehinşah Kayası’nın üzerine temel kazısı yapılmadan, sert kayalık alana inşa edilen İsmail Bey Camii’nin mermer kitabesinden 1454 yılında yaptırıldığı anlaşılıyor. Kendisi ve minaresi kesme taştan olan caminin bahçesindeki altıgen, fıskiyeli ve havuzu demir kafesle örtülü şadırvanın etrafı zaman zaman gençlerin buluşma yeri.

 

İpek Yolu üzerinde bulunduğundan, ticaret amacıyla yollara düşenlerin konaklamaları için Kastamonu’da birçok han inşa edilmiş. Bugün bazılarını turizm amaçlı konaklama tesisi ya da çarşı haline getirmek için çalışmalar sürüyor. Kurşunlu Han, Tellâl Pazarı, Cem Sultan Hanı bunlardan birkaçı. Dualarla açılan bu hanlar 1460’lı yıllarda kentin ne denli zengin olduğunun da bir göstergesi. Hanların yanı sıra Kastamonu’da pek çok türbe de bulunuyor. Hatta o kadar çok ki şehirde dolaşırken neredeyse adım başı bir yatıra rastlıyorsunuz.

 

Bu nedenle Kastamonu kentine ‘evliyalar şehri’ de deniyor.

KASTAMONU’DAN NE İSTERSİNİZ?


Kastamonu yakın çevresindeki doğal ve kültürel güzellikleriyle de her mevsim farklı aktivitelere olanak tanıyor. Çankırı, Çorum, Kastamonu illeri arasında kalan Ilgaz Milli Parkı zengin bitki örtüsü sayesinde geyik, karaca, ayı, yaban domuzu, kurt, tilki, tavşan, keklik gibi yabani hayvanlara uygun yaşama ortamı sunuyor. Yılın altı ayı karla kaplı Ilgaz Dağı’nda kışın kayak sporu yapılabildiği gibi, bahar ve yaz aylarında da doğa yürüyüşleri düzenleniyor. Bütün bir yıl süregelen spor faaliyetleri nedeniyle bazı tesisler on iki ay açık. Özellikle kayak sporuna yeni başlayanların keyif alacakları koşullar sunan Ilgaz Milli Parkı, snowboarda yeni başlayanlar için de uygun, oldukça sakin pistlere sahip. Manzara etkileyici ve kar kalitesi oldukça iyi.

 

Yürümekten yılmayanlar, maceracılar ve mağara tutkunları için de şehre yakın Valla (Varla) Kanyonu, Ilgarini Mağarası, Ilıca Şelalesi gibi yerler bulunuyor. Cide’den Abana’ya uzanan 170 kilometrelik sahildeki koylar ve plajlar denizin tadını çıkarmak isteyenlere kucak açıyor…

 

Gezdikçe güzelleşen, karakterli bir Anadolu kenti Kastamonu. İstediğinde karlı dağlara, sahillere, derin kanyonlara açılır. İstediğinde bir yatırda huzur bulur ya da ahşap konakların cumbalarının altından kıvrılarak kaleye çıkar ve buradan kendini seyreder. Münire Medresesi’nde baharatların kokusu, dövülen bakırın sesi, dokuma yapan kadınların sabrı, ahşabın kokusu ruhunu okşar… Kastamonu, içine kapanıktır belki ama, onu gerçekten tanımak isteyene kapıları her zaman açıktır.

 

thycom/tr
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Seyyid Kurtşeyh Dede ve Devrekâni

SEYYİD KURTŞEYH DEDE VE DEVREKÂNİ Ülkemizin her köşesi tarih, kültür ve medeniyet barındırmakta. Tarihte önemli …

Önceki yazıyı okuyun:
SEVDALARA KÖPRÜ OLMUŞ ŞEHİR KASTAMONU

SEVDALARA KÖPRÜ OLMUŞ ŞEHİR KASTAMONU / Davut ZAT Bâkir bir doğanın kucağına kurulmuş, yüksek kayalar …

Kapat