Ana Sayfa / Yazarlar / Kelerin Şehadeti ve Peygamberimizin Tebliğdeki Hassasiyeti

Kelerin Şehadeti ve Peygamberimizin Tebliğdeki Hassasiyeti

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

-Delâil’in nur’ da,
Bediüzzaman (r.a) ait Salavat-ı şerife’ de adı geçen, KELER’in şahadeti-

VE PEYGAMBERİMİZ'(ﷺ)İN, TEBLİĞDEKİ HASSASİYETİ…

Emîru’l-mü’minîn Hz. Ömer b. Hattab (r.a.) anlatıyor:

“Resûlüllah (ﷺ) ashâbıyla bir toplantı hâlindeydi. Benî Süleym kabîlesinden bir bedevî geldi. Bir keler (kertenkele) avlamıştı. Onu pişirip yemek için eşyalarının yanına gidiyordu. Topluluğu görünce,
— Bu kalabalık kimin başına toplanmış? diye sordu. Oradakiler:
— Peygamber olduğunu söyleyen Zât’ın etrafında, dediler…

O bedevî kalabalığı yardı,
Resûlüllah’ın (ﷺ) karşısına geçti ve şöyle dedi:
— Yâ Muhammed, Lât ve Uzzâ’ya yemin olsun ki, senden daha yalancısını ve senden daha çok kendisinden nefret ettiğim birisini anneler karınlarında taşımadı. Eğer kavmim beni aceleci olarak isimlendirecek olmasaydı, Seni öldürür ve bununla bütün insanları sevindirirdim…

Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.);
— Yâ Resûlüllah, bırak şunu öldüreyim, dedi.
— Resûlüllah (ﷺ),
— Bilmez misin; HALÎM, nerede ise peygamber olacaktı? [Yani yumuşak huyluluk kişiyi neredeyse peygamber yapacak bir haslettir] buyurdu.
Sonra adam Resûlüllah’a (ﷺ);
— Lât ve Uzzâ’ya yemin olsun ki sana îman etmeyeceğim, dedi.

Resûlüllah (ﷺ) adama,
— Ey a‘râbî! Bu sözleri söylemeye, hakikat olmayan şeyleri konuşmaya, meclisimde bana saygısızlık etmeye seni iten sebep nedir? buyurdu.
Bedevî, Resûlüllah’ı (ﷺ) küçümsemek için;
— Hâlâ benimle konuşuyor musun sen? Lât ve Uzzâ’ya yemin olsun ki, şu keler, sana îman etmedikçe ben de sana îman etmeyeceğim! dedi.
Sonra da koynundan keler’i çıkarıp Resûlüllah’ın (ﷺ) önüne bıraktı.

Resûlüllah(ﷺ);
— Ey keler! diye seslendi.
Keler, oradaki herkesin anlayacağı fasih bir Arapça ile,
— Buyur, emrine âmâdeyim, Ey Âlemlerin Rabb’inin Resûlü! dedi.

Resûlüllah(ﷺ);
— Sen kime ibâdet ediyorsun? diye sordu. Keler;
— Semâda Arş’ı, yerde saltanâtı, denizde yolu, cennette rahmeti, cehennemde azâbı olana ibâdet ediyorum, cevabını verdi.

Resûlüllah (ﷺ);
— Ey keler, ben kimim? diye sordu. Keler;
— Sen Âlemlerin Rabb’inin Resûlü ve peygamberlerin sonuncususun. Seni tasdik eden kurtuluşa erer, Seni yalanlayan da hüsrâna uğrar! dedi.

Bunu işiten bedevî şunları söyledi:
— Ben şehâdet ederim ki, Allah’(ﷻ)tan başka ilah yoktur. Sen de Allâh’ın Resûlü’sün. Allâh’(ﷻ) a yemin ederim ki; sana geldiğimde, yeryüzünde kendisine senden daha çok kızdığım bir kimse yoktu. Ve yine Allâh’(ﷻ)a yemin ederim ki, şu anda sen bana, canımdan ve babamdan daha sevimlisin. Ben sana cildimle, kılımla, içimle-dışımla, sırrımla-aleniyetimle velhâsıl bütün benliğimle îman ettim.

Bunun üzerine Resûlüllah (ﷺ),
— Seni, her şeyden daha ulvî (yüce) olan bu dîne hidâyet eden Allâh’(ﷻ)a hamdolsun. Allah(ﷻ) bu dîni ancak namazla kabul eder. Namazı da ancak Kur’an’la kabul eder, buyurdu ve sonra ona Fâtiha ve İhlâs sûrelerini öğretti. Bedevî;

— Yâ Resûlüllah, Allâh’a yemin ederim ki, nesir olarak da, şiir olarak da bundan daha güzel sözler işitmedim, dedi. Resûlüllah (ﷺ) şöyle buyurdu:
— Bu, âlemlerin Rabb’inin kelâmıdır, şiir değildir. İhlâs sûresini bir kez okursan, Kur’ân’ın üçte birini okumuş kadar; iki defa okursan, üçte ikisini okumuş kadar; üç kerre okursan, tamamını okumuş kadar sevap kazanırsın.

Bedevî;
— Bizim İlâhımız ne güzel İlâh! Az şeyi kabul ediyor, bol ecir veriyor, dedi. Bu esnada Resûlüllah (ﷺ), bedevîye, malı olup olmadığını sordu ve onun da;
— Kabîlem içerisinde benden daha fakir birisi yoktur, demesi üzerine Resûlüllah (ﷺ);
— Buna bir şeyler verin, diye emretti. Onlar da bedevîye çokça mal verip, onu nimete boğdular.

Abdurrahman bin Avf (r.a.) ayağa kalkıp şöyle dedi:
— Yâ Resûlallah (ﷺ), benim yanımda Horasan devesinden düşük, başıboş develerden daha yüksek kıymete sahip on aylık gebe bir devem var. Allâh’a kurbiyyet için bunu vermek istiyorum.
Resûlüllah (ﷺ) Abdurrahman bin Avf’a (r.a.);
— Sen ona vereceğin devenin vasfını açıkladın. Ben de Allâh’(ﷻ) ın cennette sana, karşılık olarak vereceği devenin vasfını açıklayayım mı? buyurdu.
Abdurrahman bin Avf (r.a.);
— Evet, açıkla(yın yâ Resûlellah), deyince, Resûlüllah (ﷺ) şöyle buyurdu:
— Kıyâmet gününde sana, içi oyulmuş inciden yapılmış bir deve verilecektir. Ayakları yeşil zebercetten, boynu sarı zebercettendir. Üzerinde bir mahfil vardır. Mahfilin üzerinde ipek ve ibrişimler vardır. Bu deve seni Sırat üzerinden şimşek gibi geçirecektir.

Biraz sonra bedevî, Resûlüllah’ın (ﷺ) yanından ayrıldı. Yolda Benî Süleym kabîlesinden eli kılıçlı ve kargılı 1000 (bin) kişilik bir süvâri birliği ile karşılaştı. Onlara,
— Nereye gidiyorsunuz? diye sordu. Onlar;
— Peygamber olduğu yalanını söyleyen adamı öldürmeye gidiyoruz, dediler.

Bedevî,
— Ben şehâdet ederim ki, Allah’(ﷻ) tan başka ilâh yoktur ve Muhammed Allâh’ın Resûlü’dür, dedi. Onlar;
— Sen Sâbiî mi oldun (din mi değiştirdin)? dediler. O;
— Hayır, Sâbiî olmadım, dedi. Sonra da onlara, Resûlüllah (ﷺ) ile aralarında geçen hâdiseyi anlattı.
Onlar;
— Biz hepimiz ‘Allah(ﷻ)’tan başka ilâh yoktur ve Muhammed Allâh’ın Resûlü’dür’ diyoruz, dediler. Ve hemen Resûlüllah’a (ﷺ) gittiler. Resûlüllah(ﷺ) onları karşıladı. Onlar hayvanlarından inerek Resûlüllah’ın (ﷺ) rast gelen yerini öpmeye başladılar. Bir yandan da; ‘Allah’(ﷻ) tan başka ilâh yoktur ve Muhammed Allâh’ın Resûlü’dür’ diye tekrar ediyorlar ve ‘Yâ Resûlellah, bize ne emredeceksen emret!’ diyorlardı.

Resûlüllah (ﷺ) onlara;
— Hâlit bin Velid’in (r.a.) sancağı altında olun, buyurdu.
Araplar’dan bunlar gibi topluca Müslüman olan başka bin kişilik bir grup görülmedi.” (Taberânî, Mu‘cemü’s-Sağîr, II, H. No: 653)

***
ÜSTAD’ımızın (r.a) DELÂİL’İN NUR’da geçen söz konusu salavatı;
“Kendisine! Arş-ı Azamdan ve Rahmân-ı Rahim’den hak ile bâtılı birbirinden ayıran
Furkan-ı Hakîm’in Kendisine indirildiği, Mi’rac sahibi, (O haşmetli makam da)
“göz ne şaştı ne kaydı!..” (Necm,17) Ayetinin sırrına mazhar olan Zât’a,
(Seyyidimiz,) Efendimiz Hz. Muhammed’e salât ve selâm eyle
Sana milyon sâlat ve milyon selâm olsun EY ALLAH’IN RESULÜ!..
Tevrat, İncil, Zebur ve Semâvi sahifelerin Risaletini müjdelediği…
Nübüvvetinden evvel zuhur eden harikulade hallerin, sesleri duyulan haberci cinnîlerin, insanlar arasında evliyanın, beşer içinde kâhinlerin peygamberliğini müjdeyle haber verdiği…
Güneş kendisi için durup beklediği… Ay bir işaretiyle ikiye ayrıldığı;
(Seyyidimiz,) Efendimiz Mevlâmız,
Hz. Muhammed’e salât ve selâm eyle!..
Sana milyon sâlat ve milyon selâm olsun, EY ALLAH’IN HABİBİ!..
Davetine uyarak ağaçların yanına geldiği, duâsıyla süratle yağmurun iniverdiği, sıcaktan korumak için bulutun ona gölge yaptığı,
bir ölçek yiyeceğinden yüzlerce adamın doyduğu, parmaklarının arasından üç defa kevser gibi suyun çağladığı, avucunda taş ve toprağın tesbih ettiği,
Allah’ın (ﷻ) onun için KELERİ (kertenkele), ceylanı, kurdu, ağaç kütüğünü, zehirli keçinin kolunu, deveyi, dağı, taşı ve ağacı konuşturduğu
(Seyyidimiz,) Efendimiz, Mevlâmız, Şefaatçimiz
Hz. Muhammed’e salât ve selâm eyle!..
Sana milyon sâlat ve milyon selâm olsun, Ey Allah’ın VAHYİNİN EMİNİ!..”
Kibâr-ı evliyaullahın mergubu Hz.Bediüzzaman (k.s) nin salâvatıdır. 21. Salavat: Bediüzzaman hazretlerinin (ks) yirmi bir adet mucizat-ı katiyye-i Ahmediyyeye (ﷺ) işaret eden gayet kıymettar ve şirin ve zevkli bir salavatıdır.. (ayrât)

windows 10 pro lisans satın al

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ahiretin görsel delilleri ve insan

Haşir Risalesi’nin bir kısmı on iki suret, on iki hakikatten oluşturulmuş. Haşir Bahsi Bediüzzaman’ın masterpiece …

Kapat