Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Kelimeler & Kavramlar / Kelimelerin İçini Doldurmak / Mustafa YANKIN

Kelimelerin İçini Doldurmak / Mustafa YANKIN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kelimelerin İçini Doldurmak

Kuzaa kabilesinin Bula boyundan Resûlullah (sav)’ın huzurunda Müslüman olan iki adam vardı. Bunlardan biri şehit oldu, diğeri bir sene geç öldü. Talha bin Ubeydullah şöyle dedi: Rüyamda bunlardan geç ölenin şehit ölenden önce cennete girdiğini gördüm ve bu tuhafıma gitti. Bunu Resûlullah (sav)’a anlattım.

Resûlullah (sav) da: “Birinci şehit olduktan sonra öteki kardeş ramazan ayında oruç tutmuş, bir sene zarfında altı bin rekât farz ve şu kadar nafile namaz kılmamış mıydı? Aralarında yer ile gök arasındaki mesafeden daha büyük fark vardır.” buyurdu.

Namaz büyük ve sevabı sonsuz bir hasenedir. Namazın sevabında bütün dünya bana ortak olsa umurumda değildir.” diyor, Abdullah ibn-i Ömer (ra). İmam-ı Rabbani (ra) de Mektubat isimli eserinde şu bilgiyi aktarıyor: “İmam-ı Azam Hazretleri abdestin bir adabını uzun yıllar sonra öğrendiği için kırk yıllık namazını yeniden kılmıştır.”

Namazın kıymetini ve ona verilmesi gereken ehemmiyeti ne kadar güzel özetliyor bu iki söz. Namaz bütün ibâdetlerin özeti. Onun sevabı ve kıymeti düşündüğümüzün ve hayalimizin de fevkinde. Namazın ehemmiyetini daha iyi idrak etmek ve namaz hususunda gerekli titizliği gösterebilmek gayesiyle teşehhütte okunan Tahiyyat duâsının birkaç kelimesini birlikte mütala edelim.

HER ŞEY ALLAH’I TESBİH EDER

İsra Sûresinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Yedi gök ile yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu (Allah’ı) tesbih eder. Ve O’na hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız.” (1) Görüldüğü gibi âyetin anlamı umumîdir. Atomlardan yıldızlara; bitki, hayvan ve insanlardan ruhanilere, cinlere ve meleklere varıncaya dek ne kadar varlık varsa her biri kendi lisanıyla Allah’ı zikir ve tesbih eder. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav)’in eline aldığı çakıl taşları, fasih bir lisanla, oradakilerin duyacağı bir tarzda zikir ve tesbih etmiştir. Keza taşların, ağaçların Peygamber Efendimiz (sav)’e selam vermeleri, mevcûdatın tesbihine birkaç müşahhas misaldir.Demek ki kâinat cansız, ruhsuz, boş ve ölü gibi görünmesine rağmen gerçekte onun her bir uzvu, kendi lisanıyla Cenâb-ı Hakk’ı zikir ve tesbih etmektedir. İnsan da kâinatın halifesi unvanıyla bütün mahlûkatın ibâdetlerini namazında Rabbine takdim eder. Şimdi bu ikinci kısmın üzerinde biraz daha durmaya çalışalım:

NAMAZ MÜ’MİNİN MİRACIDIR

Resûl-i Ekrem Efendimiz Miraç’ta Cenâb-ı Hakk’a selam yerine “ettehıyyâtü lillâhi” kelime-i tayyibelerini söylemiştir. Bu kelimeler, “(Ey Rabbim) bütün hayat sahibi mahlûkatın yapmış oldukları tesbihatları, tahmidatları ve fıtri ibâdetleri onlar namına sana takdim ediyorum.” mânâlarını taşır. Yaratılmış her şey mahlûktur. Atomlardan yıldızlara, gezegenlere varıncaya kadar canlı cansız her şey mahlûktur. (2) “Ettehıyyâtü” kelimesi bütün bunların tesbihatlarını içine alan bir kelimedir. Dolayısıyla insan, namazında “ettehıyyâtü” demekle bütün mahlûkatın kendilerine ait fıtri ibâdetlerini niyet edip Cenâb-ı Hakk’a takdim etmiş olur. Kul, namazında “elmübârekâtü” kelimesini söylemekle; mübarek (bereketli) olan, hayatın ve hayat sahibi varlıkların özetleri hükmünde bulunan mahlûkların, özellikle tohumların, çekirdeklerin, tanelerin, yumurtaların fıtri ibâdetlerini temsil ederek Rabbine arz eder. “Vessalavâtü” bütün ruh sahibi varlıkların ibâdetlerini içine alan bir kelimedir. Bunlar hayvanlar, cinler, ruhaniler, insanlar ve meleklerdir. Gözle görülemeyecek kadar küçücük böceklerden denizin dibindeki balıklara dek ne kadar hayvanat vardır? Sadece dünyada değil, kâinatın her tarafında canlılar mevcuttur.

Hazreti Üstad’ın ifadesiyle Güneşin içinde bile canlılar bulunmaktadır. Balıkların deniz şartlarına uygun yaratılmış olması gibi o canlılar da oraların şartlarına uygun yaratılmıştır. Diğer taraftan cinlerin, ruhanilerin sayısını Rabbimizden başka kim bilebilir? Ya melekler?

Her bir yağmur ve kar tanesini bir melek indirir ve o meleğe kıyamete kadar bir daha sıra gelmez, hadis-i şerifini düşünürsek melaikenin sayısı ile ilgili bir fikir verir sanırım. Kul, namazında vessalavâtü dediği zaman bu kadar ruh sahibi varlığın ibâdetlerini dergâh-ı ilahiye arz etmiş olur.Mü’min, “vettayyibâtü” kelimesiyle de ruh sahibi varlıkların hülasası olan kâmil insanların ve melaike-i mükarrabinin nurani ve yüksek ibâdetlerini irade ederek Cenâb-ı Hakk’a takdim etmiş olur ve ona göre sevap alır.Görüldüğü üzere; mahlûkatın durumuna ve onların ibâdetlerine göre namazda bir takdim ve dereceleme vardır. Kâmil insanlar ile mukarrabin meleklerin ibâdetleri ayrıca takdim edilmektedir. Cenabı Hak bizleri salihlerin zümresine ilhak eylesin. O sınıfta yer almakla bütün ümmetin namazı içinde bizim ibâdetlerimizin de ayrı bir takdimi, bütün ümmetin bizim üzerimize ayrı bir duâsı olur ki böylece çok külli ve umumi bir duâya mazhar olmuş oluruz.

Zira miraçta Cenâb-ı Hakk’ın “esselâmü aleyke ya eyyühennebiyyü” şeklindeki selamına mukabil Peygamber Efendimiz (sav), “esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhissâlihın” (3) demekle kendisine ve Allah’ın salih kullarına selam vermiştir. Her mü’min namazında aynı kelimeleri söylemekle Allah’ın salih kullarına ayrı bir selam (4) verir ve onlara ayrıca duâ eder. Miraçta Rabbimiz ile Peygamber Efendimizin sohbetinden hissedar olan Cebrail (as), emr-i ilahi ile “eşhedü ellâ-ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah” demekle; bütün ümmetin kıyamete kadar böyle şehâdet getireceğinin müjdesini vermiştir.Buraya kadar, namazda okuduğumuz ettehıyyâtü duâsında geçen kelimelerin muhteviyatını özetle sunmaya çalıştık. Namazda okuduğumuz, her bir kelime bunlara kıyas edilse namazın bitmez tükenmez bir hazine olduğu daha iyi anlaşılır.

NAMAZDA İHLAS VE TEFEKKÜR

Her mü’min bu duâ ve sureleri okur, bu kelimeleri namazında söyler. Acaba herkes aynı sevabı alabilir mi? Bizim açımızdan önemli noktalardan biri de budur. Zira bizler bu kelimelerin içini ihlâsla, tefekkürle doldurduğumuz oranda sevap alabiliriz. Mezkûr kelimeler ve namazın hemen her rüknünde söylenen ve namazın çekirdeği hükmünde olan “sübhanallah, elhamdülillah, Allâhüekber” gibi kelimeler koca kâinatı içine alacak kadar geniştir.

Nitekim Hadis-i şerifte, “Kelime-i tevhidi terazinin bir kefesine, bütün kâinatı diğer kefesine koysanız kelime-i tevhid ağır basar.” buyrulmuştur. Bir namaz ki bütün kâinatı içine almaktadır. Kâinatı içine alacak kadar büyük bir havuza kimi bir kova su koyar o kadar sevap alır, kimi bir ton, kimi bin ton. Kimi bir dünyayı, kimisi de bütün kâinatı bu kelimelerin içine sığıştırır. Bir kova suyun ağırlığı ile koca kâinatın ağırlığı ne kadar farklı ise o iki namaz da o kadar farklıdır.

İşte iki misal:Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Namaza duran iki kişi görürsünüz, rükûları ve secdeleri aynıdır; ama ikisinin namazı arasında yerle gök arası kadar fark vardır.” (5) Diğer bir rivâyet de şöyledir: Namazda kelimelerin hakkını vermek, namazın derinliğini artırır. Bu itibarladır ki bir namazında sübhanerabbiyel a’la kelimesine vâkıf olan Bediuzzaman Hazretleri, “Keşke bir tek namaza bu kelime gibi muvaffak olsa idim, bir sene ibâdetten daha iyi idi.” demiştir.

Âyet-i kerimedeki, “Namazı dosdoğru kılın!” (6) emrine uyarak namazı tadil-i erkân ile kılmak o güzelliklerin ruhen hissedilip yaşanmasına dolayısıyla sayısız hasenenin amel defterine yazılmasına vesile olur. Aynı zamanda namaz kılanın günahları sonbahar yaprakları gibi dökülür. Namaz kılan Müslüman, bütün kâinatın tesbihatını Allah’a takdim edip sevap aldığı gibi, namaz kılmayan da mahlûkatın ibâdetlerini Cenâb-ı Hakk’a sunmadığından bütün mahlûkatın hukukunu üzerine geçirmiş olur. Bunun mesuliyeti ve cezası elbette ağırdır.Cenâb-ı Hak, namazı hakkıyla kılmayı ve diğer ibâdetleri layıkıyla ifa etmeyi nasip etsin. Bizleri salihlerden eylesin, Said’ler zümresiyle haşretsin. Namazın içinde gaflet vermesin. Namazın içinde Rabbimizi unutturmasın.</

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Kur’ân ve Sünnet Perspektifinde Nur Talebelerinin Namaz Tesbihatı

KUR’AN VE SÜNNET PERSPEKTİFİNDE NUR TALEBELERİNİN NAMAZ TESBİHATI   Tesbihat, Allah ile kul arasındaki irtibatı …

Önceki yazıyı okuyun:
Ömer’in sürpriz gelişi mi? / Metin KARABAŞOĞLU

Metin KARABAŞOĞLU Ömer’in sürpriz gelişi mi? Asr-ı Saadet üzerine yazılan hemen her kitap, Hz. Ömer’in …

Kapat