Ana Sayfa / Yazarlar / Kendine Avdet Eden Devlet / Prof. Dr. Himmet UÇ

Kendine Avdet Eden Devlet / Prof. Dr. Himmet UÇ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Büyük değişiklikler oluyor, ama bunları okumak için tarih ve din, Osmanlının ihatası gerekir.

Osmanlı padişahları halkası, Sultan Vahdettin  Hazretleri ile tarihsel ömürlerini sona erdirdiler veya birileri onları sürğün etmekle bitirdiğini zannetti. Sultan atlarını sattı; Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir’e Anadolu hareketini ve Milli Mücadeleyi başlatmalarını emretti. Sürgün edildikten sonra San Remo’da “vatan kurtuldu ya, boşver saltanat, padişahlık önemli değil” dedi. Mezarı bir hayranı tarafından Şam’a götürüldü.

Ne gariptir, sanki bu ülkede yüzlerce yıl devleti ebed müddeti idare etmiş insanları yurt dışına sürmrkle kurdukları rejimin ilelebet gideceğini zannettiler. Onları yurd dışına sürerken vilayet meyhanesinde içenler kim bilir ne kadehler tokuşturdu, büyük sultanın saltanat anlayışından habersiz, cehennem karıncaları gibi birbirlerine sarıldılar. Ama “sen sabret zaman sabretmez” demişler. Bu milletin  büyüklüğünü anlamayanlar böyle sıradan heyecanlarla mutlu oldular.

Akif karış karış dolaştığı Anadolu’da milli mücadele sonrası Lozan’ın soran bir arkadaşının öldürülmesi üzerine o da  Mısır’a gitti. Ne yapsaydı ya.. Sonra ölmek için geldi, gençlerin vefası ile ebedi istirahatgâhına konuldu.

Bediüzzaman, sultanların müşavere arkadaşı, onlara ülkesine ve memleketine üniversite açmak için koşan, Sultan Hamid’e münhasif Yıldız’ı darülfünun yap, diyen adam… Burdur, Isparta daha sonra başka başka vilayetlerde dolaştırıldı. Ama yeise kapılmadı. “Ben acele ettim kışta geldim, siz cennet-âsa bir baharda geleceksiniz” dedi.

Şimdi bu günler cennet-âsâ günler. Varlığın maverasında neler oluyor, ülkenin geldiği  noktaya maveradakiler nasıl bakıyor; keşte bir mavera sineması olsaydı, görseydik.

Osmanlı padişahları taç giyme merasimlerini Eyup Sultan Hazretlerinin mekanında yaparlardı. Ne günler değil mi, Yavuz  taç giyiyor değil mi Fatih de öyle. Mehter Sesleri arasında mihmandarın sâye-i himayesinde devleti ebed müddetin nöbet değişimleri… Âh sinema nerdeydin o günler. E y âlemi misal, ey levhi mahfuz, aç da sineni göster bize o günleri .

Bir referandum oldu, haçlı ruhu ile içerdeki haçlı kafalılar ve dışarıdaki huffaşlar büyük devleti hezimete uğratmak için çırpındılar,  ömrü zindanlarda bu milletin imanı için geçmiş ve sabahlara kadar Türk milletinin selameti için dua etmiş adamı göz ardı edenler, onun  ettiği duaların gerçekleştiğini görecek basirette değiller. Dindar gibi görünen kindarlar da yanlış yere kıble gibi yöneldiler; yazık, binlerce yazık adada kendi kafası atar kazık.

Sayın Erdoğan, seçim sonrası ilk defa Özal’ın kabrine gitti, çünkü Özal’ın kafasındaki model de bu idi, ama onu o düşündüklerini gerçekleştirmeye Amerikan  kafalılar, İngiliz iradeliler koymadılar, kim vurduya gitti. O kurban giderken kader oyununu erteledi.

Dün sayın cumhurbaşkanı daha sonra    Eyüp Sultan’ın mezar-ı muallâsına gitti, Fatih’in mezarı şerifine gitti, Yavuz Sultan Selim’in kabri mücellasına gitti, örtüsünü değiştirdi. Nereden nereye geldiğimiz  anlaşılmıyor mu, vakalar konuşuyor; ağızlar değil. En mantıklısı da bu değil mi? Yere düşen elmas yerine kondu, Namık Kemal “yere düşmekle elmas sâkıt olmaz kadr ü kıymetten” diyor.

Devlet adamları büyük velilerin, büyük tasarımcıların, büyük dua kurucuların tezlerini gerçekleştirir. Şeyh Edip Ali Osman Gazi’nin arkasındaydı. Gördüğü rüyayı ona anlatır, oğul sen büyük bir devlet kuracaksın, der, sınırları çok uzaklara gidecek, der. İşte Bediüzzaman, Şeyh Edip Ali’nin bugünkü prototipi, ya Erdoğan kim….

 Vatan Şarkısı

Âmâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır
Serhadimize kal´a bizim hâk-i bedendir
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda
Can korkusu geçmez ovamızda dağımızda
Her gûşede bir şir yatar toprağımızda
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Top patlasın ateşleri etrafa saçılsın
Cennet kapusu can veren ihvâna açılsın
Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Namık Kemal

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Yorumlar

  1. avatar

    bravo himet gardaş..ne demokratsın ama.. meleğin hafızandan kalemine damlıyor. sinema , levh-i mahfuz, alem-i misal senin kafanın kalbinin içinde…
    selamlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Sungur Ağabey: Üstad’ın son anları daha gelmedi(video)

https://youtu.be/1Ig_xYodYFU

Kapat