Evet, böyle bir hadis vardır. Fıtrî bir sermâye olan kibir temâyülünü kullanmanın câiz, hattâ gerekli olduğu durumlar da vardır. Nitekim bunlardan biri olmak üzere şöyle buyrulmuştur:
“Kibirliye karşı kibir, sadakadır.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, IV, s. 366/5299)
Mümin kibirlenmez. Fakat izzetini yere de düşürmez. Mümin gerektiği yerde tevazu sahibi, gerektiği yerde izzet ve onur sahibidir. Kur’ân,
“Muhammed Allah’ın Resûlüdür. Beraberinde olanlar kâfirlere karşı çetin ve izzetli, birbirleri arasında merhametlidirler.”(Fetih, 48/29)
buyuruyor. Yine Kur’ân’da Allah’ın övdüğü müminler topluluğu, “müminlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve şiddetli”dirler.(Mâide, 5/54)
Bu âyetlerden anlıyoruz ki, mümin, kâfire karşı şiddetini, izzetini, onurunu ve vakarını korusa da, mümine karşı düşmanlık görsün görmesin, şefkat, merhamet, tevazû ve alçakgönüllülük meleği kesilmelidir. Müminden kibir görse de, kibirle karşılık vermez. Onun kibir göstermekle hata ettiğini bilir, ona bu hatadan ve vartadan kurtulması için duâ eder. Ama asla ona kibirle karşılık vermez. Çünkü, müminin mümine karşı kibir göstermesi haramdır.
Mümin davranışlarını muhtelif hallere göre şöyle geliştirir:
1) Kâfirden şiddet ve düşmanlık gördüğünde, aynı şiddet ve aynı sertlikle cevap verir. Kâfirin kibrine karşı, milleti ve dini adına kibirli olur.
2) Kâfirden düşmanlık görmediğinde, izzetini ve heybetini korumakla beraber, kâfirin hak ve hukukuna saygıyı esirgemez, ona iyilik eder.
3) Müminden iyilik gördüğünde ona iyilik eder, mütevazi olur.
4) Müminden kötülük gördüğünde, ona yine dostluk gösterir, yine iyilik eder, yine tevâzûunu eksik etmez.
Bugün sosyal hayatın neresinde olursak olalım; ölçümüz, özetlemeye çalıştığımız bu esaslar olmalıdır. Bedîüzzaman Hazretleri, müminin, kerim olduğundan, yani yaratılış itibariyle mükerrem olduğundan, ne kadar kötülük yaparsa yapsın kendisine yapılan iyilik ve ikramı çok iyi algılayacağını ve düşmanlıktan vazgeçip dostluk yüzünü göstereceğini kaydediyor.(bk. Mektubat, s. 256)
Demek müminin mümine aynı düşmanlıkla, aynı kötülükle, aynı kabalıkla, aynı kibirle cevap vermesine dinimizde izin yoktur. Bilâkis düşmanlık da görse, kötülük de görse, kabalık da görse, kibir de görse mümine karşı hep iyi yürekli, hep iyilik ve ikram sahibi olmalıdır. Yani mümin adavet etmek isterse, kalbindeki adavet dürtülerine ve düşmanlık duygularına adavet etmelidir ve mümine karşı tam bir muhabbet fedaisi kesilmelidir. Bediüzzaman bu hususu şu veciz ifadesiyle özetler:
“Biz muhabbet fedaileriyiz. Husûmete vaktimiz yok.”(Divan-ı Harb-i Örfi, Hakikat.)
Özetlersek, “Kibre karşı kibir sadakadır.” hadisi, müminin mümin karşısındaki duruşunu değil, kâfir karşısındaki duruşunu tanımlıyor. Yani mümin kâfirin kibrine kibirle, heybet ve azametle cevap verir. Fakat müminden kibir de görse, kibirle karşılık veremez; mümine karşı tevazudan ayrılmaz.
Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet
- Mevlid Kandili Hakkında - 14 Eylül 2024
- Mi’rac Gecesi Hakkında Yazılar, Bilgiler - 6 Şubat 2024
- Abdest İçin Uygun Bir Yer Bulamayan Kadın Teyemmüm Ederek Namazını Kılabilir mi? - 9 Ağustos 2023
- Kurban Kanını Başa/Alına, Arabaya, Eve Sürmek Doğru mudur? - 27 Haziran 2023
- Terviye ve Arefe Günü Yapılabilecek İbadetler Dualar; Sorularla Kurban İbadeti - 25 Haziran 2023
- Kurban ve Kurban Bayramı - 23 Haziran 2023
- Büyük Fırsat: Zilhicce’nin İlk On Günü; Leyali-i Aşere - 17 Haziran 2023
- Bi-iznillah (Allah’ın izniyle) Demek Şirk mi? - 1 Haziran 2023
- Rüşd ve Rüşd Yaşı - 6 Mayıs 2023
- Şevval Orucu Hakkında - 21 Nisan 2023