Ana Sayfa / GALERİ / FOTO GALERİ / Kişisel gelişim sektörünün “ürün”ü olarak insan..

Kişisel gelişim sektörünün “ürün”ü olarak insan..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bülent Akyürek, “İçinizdeki Öküze Oha Deyin” kitabında kişisel gelişim kitaplarına ciddi eleştiriler getirir. Kitabın “Kişisel gerileyiş manifestosu” başlığını taşıyan bölümden bazı eleştirileri alıntılıyoruz.

Enam Suresi: “Allah”ın adı anılmayarak, besmelesiz kesilen hayvanları yemeyin.” buyuruyor. Kişisel gelişimin açgözlü barbarları, insanlara ayakta kalmak için avlanmayı öğretirken, hiçbir kutsal değere önem vermiyorlar ve belki de bu yüzden öğretilen ilimle yapılan avlar murdar sayılacak.

Kişisel gelişim; insanı ürün haline getiriyor, onlara bir tüketim nesnesi olarak bakıyor, hepimize kendi kendimizi pazarlayan adamlar olmamızı öğretiyorlar. Sakın, bizi eşrefi mahlukat makamından alıp pazarlanacak mal konumuna getiren şey kişisel gelişim dinini kuran, şeytan olmasın? Müslümanlar olarak bu dili biliyoruz, bu isteklerin kimin istekleri olduğunu anımsıyoruz, öldürmeye çalıştığımız nefsimizi ayağa kaldırmaya çalışanın kim olabileceğini bulmak zor değildir sanırım?

Kişisel gelişim kitaplarının en büyük tehlikesi, insanın nefsi istek ve arzularına yenilerek onlara hizmet etmesi, onların dilediklerini yerine getirmek için çabalayarak başka insanların yaşam haklarına kibar barbarlar gibi saldırmasıdır.

Kişisel gelişimcilerin “Bir şeyi çok iste ki olsun, evrene titreşim gönder ki, dünya senin için organize olsun” ayetlerine inat, ben; ileriye atılan bir insanın, ebediyen kazandığını görmedim. İleriye dönük adımlar attığınız andan itibaren, bütün tabiat örgütlenip sizi durduracaktır, çünkü hayrını istemeden nefsani isteklerle ileriye atılmış her adım, başka birinin hareket alanını kısıtlar, dengeler değişir, birilerini silahlandırır. Besmelesiz her adım, tabiatın ve kişisel kazalarımızın dengelerini sarsar.

Durmak, beklemek; kabullenmektir. Kabullenmek muhabbet ve rıza ister. Durmak ve akıbetini beklemek rıza makamına ulaşabilmiş derviş ruhlu insanların işidir. Durmak, yaratanın işlerine burnunu sokmamaktır. Rekabet duygusu arttığında insan, karakterini serbest bırakır ve artık düşünmez, ayrım yapmaya çalışmaz, haya etmez, hayvanlaşır.

İleriye doğru bir adım atmak enerji kaybıdır, daha sonra kaybettiğimiz enerjiyi yerine koymak için çalışmamız gerekir ama kapitalist düzende hiçbir zaman çalışmamızın karşılığı bize kaybettiğimiz enerjiyi telafi ettirecek kadar geri dönmez, yani; çalıştıkça yoksullaşırız, etimiz, kemiğimiz erir.

İkinci sınıf ama helalinden bir hayatı kimse sürdürmek istemiyor. Bilmeliyiz ki, tatmin ve şükür için dünyevi başarı gerekmiyor. Asıl meziyet başarısızlığa düşüldüğünde “Sabır” gösterebilmektir.

Şeytan; performans, vücut dili, kişisel gelişim ilimlerini kullanarak damarlarımıza sızıyor. Saydığımız türler, “Şeytan’ın İlmihal Kitapları” olmaya başladı. Modern Ticaret Dinleri, görüşlerini bu tarz kitaplarla yayıp tanıtıyor. “8 Dakikada İkna Sanatı” oluşturulan paralel dinlerin hidayetini açıklayabilecek cinsten değil mi? Şeytan’ın Dervişleri; kişisel gelişimciler, performans koçları, iletişim-rehberlik uzmanları kendi tasavvuflarını da konferans salonlarında izah etmeye başladılar. Birkaç cesur adam bunların karşısında nasıl duracağız, inanın bilemiyorum?

Rızık adına, güçlüden ve güçten yana olmayı öğütleyen Kişisel Gelişim kitapları; kimsede şahsiyet bırakmadı. Kendinden başka kimseyi düşünmeyen insanlar yaratmayı planlayan bu papazlar, kapitalist dünyanın yeni peygamberleri gibi davranıyorlar.

Yarınlarımızı düşünüp hayatımızı garanti altına almak için son nefesimize kadar çalışmak modern dünyanın en büyük kusurudur. Eskiden çocuklarımızı Kuran-ı Kerim ahlâkıyla büyütürdük. Şimdi Kişisel Gelişim kitaplarıyla büyütüyoruz. Bunun tuzağına düşmüş Müslüman aileler de var! Bir çocuk, iki farklı kitapla büyütülür mü Allah aşkına?

Kişisel gelişim sektörü; vasıflı, namuslu, hakkaniyetli, işin ehli, fıkha uygun adamlar yetiştireceğine, kısa zamanda voleyi vurduracak şeytani teknikleri öğretip aradan çekiliyor.

Kafamızda “Başaracağım!” düşüncesinden başka bir şey olmadığında gözünüz kimseyi görmez, zalimleşirsiniz. Başarıyı isterken iç motivasyon şarttır ve hayal dünyanızın vizyonundan kadınların, pahalı arabaların, villaların, büyük ceviz masaların geçit töreni yapması ön koşuldur. Yoksa, insanoğlu niçin başarı istesin ve yorulsun ki? Kazanma isteğiyle dolu biri için tek gerçek kendisidir. Egosuna tutunur. İzzeti nefsine değil de egolarına tutunan insan hakkaniyet, acıma, empati duygularını kaybederek tüm enerjisini nefsinin isteklerine ayırır. “Kazanma Stratejileri”nde “Başkasından destek alarak başarmak, başarı değildir!” diye öğretilir.

Kişisel Gelişim; kaybetmeyi ayıplıyor, hedefler gösteriyor, yöntemler verip saldırtıyor, bizi nefsimizin köpeği yapıyor… Kazanma isteğimiz ve duygularımız olmasaydı, yenilginin ne olduğunu bilemeyecektik. Yenildiğimiz şey, kazanma düşüncelerimizdir. Kazanma düşüncesine yenilmeyin. İnanın kazanmak zorunda değiliz. Kulluğumuzun amacı bu dünyaya körleşip ahireti kazanmaktır.

Kişisel gelişim kitaplarında din veya ahlâk kuralları gözetilmiyor; hatta onların aşılması daha hoş karşılanıyor.

Şeytanın dervişleri kişisel gelişimcilere göre; semavi dinler insanları mutsuzlaştırıyor, tüketime engel olduğu için depresyona sürüklüyor. Oysa hep başarıya, kazanmaya kilitlenmiş tüketici modern insan “Rızık ve yarın korkusu”yla teker teker çıldırıp gidiyor.

Kapitalizm, performans yönetimi, başarı sanatları, kişisel gelişim koçları ucuz market kitapları ve küçük reçetelerle hepimizin “Başbakan ya da Kral” olmak için yeterliliğimizi fısıldayıp inandırıyorlar.

Kapitalizm Çağı’nda her şey pazarlama olduğu için satışları arttıran, çeken, büyüleyen, ürün ambalajlama sanatı, gövdesine tutunan, kendi vücudunu da fabrikasının, dükkânının bürosu gibi döşeyen tipler peydah oldu.

İnsan; düşerken, yoksullaşırken, kaybetmenin acısında çıkış yolu ararken tasavvufun öğrettiği gibi, zaman zaman varlığını inkâr ederek kurtuluş arar ama kişisel gelişim dininde birey ölümsüz ve hep kazanan olduğu için bu şansını kullanamaz, uçurumdan düşerken de bir dal arayacağına kendi gövdesine tutunup betona çakılır. Hatayı dışarıda aramak, kendi mükemmelliğine iman etmiş olmak gibi inançları da olduğundan “Kendim ettim, kendim buldum!” diyemez.

İçindeki Devi Uyandırmış Cüceler Devleti’nin zavallı bireyleriyiz. En tehlikeli yanımız budur.

dunyabizim.com

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Cuma Gününü Değerlendirmek için On Sünnet

Cuma Günü Yapılması Gereken 10 Sünnet 1- GUSÜL ABDESTİ ALMAK Semüre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hayr-ı kesîr için, şerr-i kalîl kabul edilir

Hayr-ı kesîr için, şerr-i kalil kabul edilir. Eğer şerr-i kalil olmamak için, hayr-ı kesîri intac …

Kapat