KIYÂSΠ(d.?/?-ö.?/?)

divan şairi

Asıl adı kimi kaynaklara göre İbrahim, kimilerine göre de Kıyâsî’dir. Kastamonuludur. Şuarâ tezkirelerinde mahlasının “kıyasa aykırı” olduğu vurgulanmaktadır.

Sultan II. Bayezıd, Yavuz Selîm ve Kanunî dönemlerinde yaşadı. Tahsil için Kastamonu’dan İstanbul’a geldi. Tezkirelerde medrese tahsilinden sonra

Kıyâsî

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

KIYÂSΠ(d.?/?-ö.?/?)

divan şairi

Asıl adı kimi kaynaklara göre İbrahim, kimilerine göre de Kıyâsî’dir. Kastamonuludur. Şuarâ tezkirelerinde mahlasının “kıyasa aykırı” olduğu vurgulanmaktadır.

Sultan II. Bayezıd, Yavuz Selîm ve Kanunî dönemlerinde yaşadı. Tahsil için Kastamonu’dan İstanbul’a geldi. Tezkirelerde medrese tahsilinden sonra

mülazım olmak için çok gayret ettiği, ancak nice gayretten sonra Emîr-i Gîsû veya Saçlı Emîr diye bilinen müderrisin “mevtâsından”, Âşık Çelebi’nin kaydına göre Sultan Bayezid’in tavsiyesiyle mülazım olduğu yazılmaktadır.

Mülazım olduktan sonra kadılık yolunu seçti. Kaynaklar sebatkâr ve istikrarlı biri olmadığını bu yüzden sık sık meslek değiştirdiğini, gâh zeamet alıp gâh sipahiliği seçtiğini, bölüğe geçtiğini kaydederler.

Uzun müddet naiplik peşinde koşan Kıyâsî, bunu başararak Eyüp ve Galata naipliğinde bulundu. Kaynaklarda kadılığı da hakkıyla almadığı ifade edilmektedir. Nitekim Latîfî de bu hemşehrisinin ilimde pek yol alamadığını, “ilminden zâid şi’ri vardır” diye latife yollu açıklar. Şuarâ tezkirelerinin hemen hepsinde Kanunî’ye bir kıt’a sunarak Şeref Medresesi’ni aldığı da kayıtlıdır.

Ölüm tarihi bilinmeyen Kıyâsî’nin Sicill-i Osmanî’de geçen III. Murad devrinde öldüğü bilgisinin yanlış olduğu açıktır.

Âşık Çelebi Kıyâsî’nin Divan sahibi şairlerden olduğunu ve ayrıca remel-i müsemmen bahrinde bir İstanbul Şehrengizi kaleme aldığını kaydetmektedir.Ancak her iki eserin de bugün için bilinen bir nüshası yoktur. Kıyâsî’nin Edirneli Nazmî’nin Mecma’u’n-Nezâ’ir’inde iki, Pervâne Bey Mecmuası’nda yedi adet şiiri yer almaktadır.

Eserlerinden Örnekler

 Bûy-ı miske n’ola ta’n itse [o] zülf-i anberîn

 Hem-seri âhû-yı nâfe meskeni gülzâr-ı Çîn

 

 Leblerinden sor senüñ göñlüñ ben almadum diyü

 Mushaf-ı hüsnine zülfi el urup eyler yemîn

 

 Zülfüñe irmek bugün tañ mı müyesser olmasa

 Bir uzak menzil dimişlerdür aña ehl-i yemîn

 

 Pâdşâhum zülfüñe taklîd idermiş bâgda

 İşidelden sünbüli yola asardı yâsemîn

 

 Bir kıla ıkd eyleyüp beş beyt bir şi’r eyledüm

 Ey Kıyâsî buña kim dirse nazîre âferîn

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ. Ankara: AKM Yay.

İsen, Mustafa (hzl.) (1994).  Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay. 

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

“Kıyâsî” (1982). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 5. 343.

Köksal, M. Fatih (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-292688/h/edirneli-nazmi-mecmaun-nezair.pdf. [erişim tarihi: 20.03.2013]

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Nail Tuman, Tuhfe-i Nâ’ilî. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1978). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: TTK Yay.

Pervâne Bey. Mecmû’a-i Nezâ’ir. Topkapı Sarayı Kütüphanesi Bağdat No.406, vr. 14a, 76a, 175a…

Riyâzî. Riyâzü’ş-Şu’arâ. Süleymaniye Kütüphanesi, Es’ad Ef. No. 3871, vr. 91a.

Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: Kültür Bakanlığı e-kitap: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani—-tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013]

Şemseddîn Sâmî (1314). Kâmûsu’l-A’lâm. İstanbul: Mihrân Matbaası.

Yaltkaya, Şerafettin ve Kilisli Rıfat Bilge (hzl.) (1971). Kâtip Çelebi, Keşf-el-Zunûn. İstanbul: MEB Yay. 

PROF. DR. MEHMET FATİH KÖKSAL; Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Kastamonulu Şeyh Said Efendi

Şeyh Said Efendi (1834-1889) Şeyh Said Efendi uzun süren şeyhliği döneminde kendisini çevre halkına sevdirmiştir. …

Önceki yazıyı okuyun:
Bizim Kamalistler Hindu’lardan İleride / Vehbi KARA

Bizim Kamalistler Hindu’lardan İleride 10 Kasım sabahı yine bir dini ayinine rast geldim. Saat 9’u …

Kapat