Ana Sayfa / Yazarlar / Korona Sonrası Dönemde İşsiz Kalmanın Sonuçları

Korona Sonrası Dönemde İşsiz Kalmanın Sonuçları

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yapılan araştırmalarda insanların yüzde doksanına yakın bir bölümü başkasının yanında çalışmak yerine kendi işinde çalışmak istediğini belirtmişlerdir. Çünkü insanoğlu, doğası gereği köle veya esir olarak çalışmak istemediği gibi ücretli olarak da çalışmak istemez.

Bununla birlikte ücretli sistem iki binli yıllara girildiğinde özellikle Batı dünyasında çok fazla büyümüştür. Yapılan bir çalışmada Batı dünyasında kendi işinin sahibi olan çiftçiler, avukatlar, mühendis ve doktorlar dahi ücretli çalışmayı tercih eder olmuştur. Çünkü kapitalist sistem güçlü sermayeye sahip şirketleri koruyarak bağımsız çalışan insanları ezmeye devam etmiştir.

Elbette ilanihaye bu modern kölelik de adı verilen ücretli sistem devam edecek değildir. Zira insanın kendi emeği karşılığı risklere girerek kazandığı paranın tadı çok tatlıdır. Buna mukabil başkasının yanında çalışırken milyonlarca lira para kazandırsa dahi kapital sahibi olan patronun ağzından çıkan tek bir kelime ile işsiz kalabilmektedir.

Özellikle Korona virüs salgını esnasında milyonlarca ücretlinin işinden olması insan davranışlarında çok büyük değişmelere sebep olacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Bu süreçte yıllar boyu işverene karşı sorumluluklarını kusursuz bir şekilde yerine getirdikten sonra “kriz var” denilerek kapı dışına konulmak insan onuruna aykırı bir durumdur.

Sosyal güvenlik kurumları ve işsizlik sigortaları çok kısa ve yetersiz bir biçimde ücretlilerin kayıplarını karşılamaktadır. Bunun yanında üretim çarklarının yeniden harekete geçmesi sonrasında da işsizliğin ortadan kalkacağını düşünmek oldukça safiyane bir düşüncedir. Çünkü şirket sahipleri, harcamalarını kısıtlamak için tadını aldıkları evlerinden çalışma yapan bağımsız çalışanları tercih etmeye devam edeceği beklenmektedir. Yüksek maliyetle çalıştırdıkları ücretli insanlara geri dönmeyi iflas etmenin mazereti olarak gören işverenler, en azından bu yöntemi deneyecektir.

Ücretli sistem orta ve uzun vadede tamamen ortadan kalkmasa da büyük ölçüde yerini kendi işinin sahiplerine ve bağımsız çalışanlara bırakacaktır. Bir başka tehdit ise robotlar olup yavaş yavaş çalışma hayatında insanların yerini almaktadır. Ücretli çalışanların geriye dönmesine izin vermeyecek derecede avantajlı şartlar sunan otomasyon sistemleri bir başka nedendir.

Peki, Korona sonrasında çalışma hayatında olabilecek gelişmelerle ilgili olarak bir beyin jimnastiği yapacak olursak; nelerle karşılaşabiliriz? Bunu anlamaya çalışalım:

Bu konunun detaylarını “Korona Sonrası Dönem Özel Mülkiyet ve Hürriyet Devri” isimli kitabımdan öğrenebilirsiniz. Bununla birlikte özel mülkiyet ve bağımsız çalışanların ortaya koydukları kendi işinin sahibi olma istek ve arzusunun çok güçlü bir şekilde ortaya çıkacağını bekleyebiliriz.

Bu duruma geçmeden önce ücretli sisteminin ana parametrelerini ortaya koyalım:

Çalışma yaşamında insanlar genellikle “bağımsız çalışanlar” ve “bağımlı çalışanlar” olarak iki ana grupta yer alırlar. Bağımsız çalışanlar genellikle kendiişlerinin sahibi olan insanlardır. Bu sınıftaki çalışanlar bazen ortaklıklar şeklinde bir araya gelebilirler. Bağımlı çalışanlar ise ücretlilerdir.

Çalıştıran ile çalışan arasında sıkı bir bağımlılık ilişkisi vardır. Bağımlı olarak çalışanların tümü, iş hukuku açısından “işçi” olarak kabul edilir. İş mahkemeleri işçi ve işverenlerin hukuksal ihtiyaçlarını karşılamak içindir. Devlet ve kamu kuruluşunda çalışanlar ise “memur” olarak adlandırılır ve bunların hukuki işlemleri idare hukuku açısından ele alınır. Beyaz, mavi ve altın (bilişim sektöründe çalışanlara verilen ad) yakalıların hepsi ücretli çalışanlardır.

Bu anlamda işçi, işverenle yaptığı sözlü ya da yazılı sözleşmeye dayanarak, ister bedensel ister zihinsel nitelikte olsun, herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan kişi olup genel anlamda bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutara “ücret” adı verilmektedir.

Ücret kavramının anlaşılabilmesi için ücretin hesaplanması ve ödeme tarzı öne çıkmıştır. Muhtelif şekillerde ortaya çıkan ücret kavramı çeşitli sistemlerin doğmasına yol açmıştır. Ücret sistemleri umumiyetle iki ana gruba ayrılır; zaman esasına tabi olan ücret sistemleri ve emek hâsılasına göre hesaplanan, teşvik edici ücret sistemleridir.

Çalışma biçimlerinden bahsederken çalışmayı temelde: “ücret karşılığı olmaksızın çalışma” ve “bir ücret karşılığı çalışma” şeklinde iki farklı ayırıma tabi tutmak gereklidir. Çünkü bu ayırımda dikkat çekilmesi gereken başlıca unsurlardan biri, çalışmanın pratikteki anlam bakımından bir ücret karşılığı olup olmaması yönündeki ayırımıdır. Çünkü bağımlı olup olmamaya göre de yapılabilecek bu ayırım birbirlerinin yerine kullanılamamaktadır.

Çalışmanın günümüzde yaygın şekli bir ücret karşılığı çalışmadır. Ancak bu ayırım tarih boyunca ve günümüzde bu kadar kesin bir şekilde net bir şekilde ifade edilmemiştir. Çünkü bugün Batı toplumlarında bir çalışanın ücret alıp almadığı, bağımlı çalışan olup olmadığı belirlerken, Batı toplumları dışındaki toplumlarda, ücret bağımlılık ile olan ilişkisini yitirmekte, ücret konuşulmasa dahi belirgin bir bağımlılık unsurunun ücret dışındaki nedenlerle ortaya çıktığı görülmektedir.

Ücretli sistemin büyük ölçüde yapısal olarak sona ermesi, herkesin kendisinin sevdiği işi yapması, insan hak ve hürriyetlerinin kâmil manada kullanılmasına imkân tanıyan “özel mülkiyet ve hürriyet devrinde” mümkün olacaktır. İnsanların kendi istidatlarına yani kabiliyetlerine uygun bir şekilde çalışması sağlandığı takdirde zorunlu çalışma diye bir şey söz konusu olmayacaktır. Nasıl ki bir sanatkâr, maddi kaygılardan ziyade kendi sanatını icra etmekten zevk alabiliyor ve ücreti ikinci derecede bırakabiliyor ise benzer şekilde hoşlandığı işlerle meşgul olarak çalışmak; insanın doğasında da mevcuttur.

İnsanın tekâmül sürecinde ücretlilik yerine kendi işini yapmak isteyeceği anlaşılmakta ve bu konuda yapılan anket çalışmaları da bu sonucu teyit etmektedir. Özel mülkiyet ve hürriyet devrinin anlaşılabilmesi de ücretli sistemin sorgulanması ve mahzurlarının ortaya çıkması ile birlikte daha iyi anlaşılabilecektir. İşte korona sonrası dönemde en çok tartışılacak konulardan bir tanesinin işsizlik ve buna karşı geliştirilen yöntemler olacağı düşünülmektedir, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hodbinliğin Devası

Rivayet edilir ki Bayezid-i Bistâmî (k.s) hazretleri hacca gitmiş. Bakmış ki Kabe’ avlusunun dış duvarında …

Kapat