Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Kovid-19 Sonrasında İslâm – Müslümanlar: Fırsatlar ve Meydan Okumalar
İstanbul Çamlıca Camii’nde, Covid-19 kısıtlamalarının yaşandığı Ramazan’da “Evde Kal Türkiyem” mahyası (AA)

Kovid-19 Sonrasında İslâm – Müslümanlar: Fırsatlar ve Meydan Okumalar

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Prof. Dr. Özcan HIDIR
Sabahattin Zaim Üniv. İslâmî İlimler Fak.

Kovid-19’a yönelik bütün dünya bir yandan tedbir-tedavi ile meşgulken diğer taraftan da bu salgın sonrasında tıbbî, siyasî, ekonomik, sosyolojik-psikolojik, sosyo-kültürel ve teolojik olarak nasıl gelişmeler olacağına dair, biraz da fütüristik tarzda, planlamalar, tahminler, öngörüler, komplo teorileri ortaya atılıyor. “Pandemi sonrası-post-pandemic” tabiri literatüre girdi. Bu anlamda pandemi sonrası dünya düzeninin nasıl şekilleneceği, mevcut/konvansiyonel düzenin küçük revizyonlarla devam mı edeceği yoksa radikal değişikliklerin mi bizi beklediği, pandemi sürecini adeta seyredip pek bir şey yapmayan BM, AB, WHO, İİT vb. kurumların durumunun ne olacağı, AB’nin bölünüp bölünmeyeceği, dünyanın otoriteryen Çin’in yörüngesi ve etkisine mi gireceği, küreselleşmecilerin mi yoksa ulusalcıların mı öne çıkacağı veyahut bu dikotomiden kurtulunup müslümanların da katkı sunacağı üçüncü bir dünya düzeni perspektifinin mümkün olup olmayacağı, şayet ulusalcılar öne çıkarsa, milliyetçilik, ırkçılık, içe kapanmacılık ve bencilliğin devletlere hâkim olup olmayacağı gibi sorular sorulup alabildiğine tartışılıyor.

Kovid-19 süreci ayrıca müslümanları da yakından ilgilendiren pek çok dinî-felsefî tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Korona sonrasında İslâm karşıtlığının nispeten azalıp yerini “Çinfobi-sinofobi”ye bırakacağı, din/İslâm-bilim ilişkisinin postmodern ve “post-truth (hakikat ötesi)” dönemde nasıl sağlıklı zeminde tartışılacağı, Korona süreci-sonrasında dine yönelişlerin mi, yoksa dinden uzaklaşmaların (deizm-agnostisizm-ateizm-nihilizm ve apateizm1) mı hızlanacağı gibi tartışmalar bunların bazılarıdır.
Diğer taraftan bu durum teolojide “teodise” problemini, Allah’ın kötülüğü yaratıp yaratmadığı, kötülüğe rızasının olup olmadığı ve nihayet bununla kullarına-insanlara azap edip etmediği gibi dikkatlice izahı gerektiren soruları da beraberinde getiriyor ki, bütün bunlar, ayrıca derin teolojik analizleri gerektirmektedir.

Biz bu yazımızda Kovid-19’a yönelik farklı din ve mezheplerin tutumlarını tespitin ötesinde pandemi süreci ve sonrasında genelde dinlere özelde de İslâm ve müslümanlara yönelik fırsatlar ile teolojik ve teo-politik meydan okumaların neler olabileceğini değerlendirmek istiyoruz. Zira “kriz” kelimesi Çince’de hem buhranı hem de potansiyel-
imkânı barındırmaktadır. Dolayısıyla bir kriz olan Kovid-19 aynı zamanda fırsatlar ve meydan okumalar içermektedir.

Müslümanların Kovid-19 Tepkileri

Kovid-19 açısından müslüman dünyanın dinî anlamda çok kötü sınav vermediğini öncelikle belirtmek gerekir. Ka’be’nin tavafa kapatıldığı, Mescid-i Nebevî’nin ve Mescid-i Aksâ’nın kapalı olduğu, belki de tarihte 39 kez yaşandığı gibi, 40. defa haccın da yapılamayacağı günlerdeyiz. Bu dönemde ana akım müslüman dünyanın tepkisi genelde alınan tedbirlere uymadan yana olmuştur.  Bunda, hastalığın müslüman için “keffaret” olduğu2, Kovid-19 vb. salgınların ibret alınması gereken imtihan, hatta hikmetini bilemediğimiz bir rahmet olacağı şeklindeki ana akım İslâm anlayışına mensup müslümanların tutumunun3 etkisi büyüktür. Ancak özellikle başlangıçta bazı müslüman gruplardan tedbirlere yer yer karşı çıkıp toplu ibadetlere devam etmek isteyenler olmuştur. Daha ziyade Hindistan, Pakistan, Endonezya, Bangladeş gibi ülkelerde bir kısım müslüman gruplar aykırı tutumlar sergilemiş; Bangladesh’te “toplu Kovid-19 duası”na çıkıldığına da şahit olunmuştur. İran’da bazı ayetullahlar, başlangıçta Korona vakalarının ilk görüldüğü “Kum” kentini, oraya virüsün giremeyeceği söylemiyle karantinaya almayı kabul etmemişlerdir. Hameney’e yakın din adamlarından bazılarının virüse yakalanması ve hatta vefatı ile tedbirler sıkılaştırılmıştır. Endonezya’da müslümanlar genelde Korona tedbirlerine uyarken bazı âlimler-kanaat önderleri de “Korona’dan değil; Allah’tan korkuyoruz.” diyerek Cuma namazını kılmak istemişlerdir. “Tebliğ Cemaati”ne mensup müslümanların Hindistan, Pakistan ve Malezya’da Mart ayının başlarında çok sayıda insanın katıldığı toplantılar yaptıkları da biliniyor.

Ne var ki, müslümanlar arasında İsrail ve ABD’deki radikal Ultra-Ortodoks Yahudiler ile Protestanlık içinde bir mezhep olan ve ABD’deki sayıları neredeyse 100 milyonu bulan Evanjelikler içindeki bazı haham ve rahiplerin Kovid-19’u Deccâl’e benzeten, “Bizim bölgemizde otorite devlet değil, hahamlardır.”, “Korona’dan değil Tanrı’dan korkuyoruz!”, “Korona Hz. Îsâ’nın yeryüzüne inişi ve dünyanın sonunun alametidir.”, “En emin yer kilisedir; şayet kilisede emniyette değilsen manevî problemin var demektir; sağlıkçılar-yetkililer istemiyor ama siz etrafınızdakilerin elini sıkın.”,
“Virüsten korkanlar varsa onlara Tanrı’nın kutsadığı havlu-mendil dağıtalım.” şeklinde tedbirleri, sağlığı ve tedaviyi önemsemeyen söylem ve tutumları,4 İngiltere’deki Kraliyet Kilisesi’ne mensup bazı rahiplerin yaptığı gibi, “Korona’dan koruyan bir yağ”ın 91 paunddan satılması gibi irrasyonel durumlar pek görülmemiştir.

Kovid-19’un Dünyada İslâm-Müslüman Tasavvuruna Etkisi

16 Mart 2020’den itibaren pandemi sebebiyle kılınamayan Cuma namazları 29 Mayıs 2020’de ilk kez kılındı. Açık havada ve ciddi tedbirler altında kılınan bu Cuma namazı için Bağcılar Mahmutbey Stadyumu’nda da cemaat bir araya geldi

Korona günlerinde 500 yıl sonra Endülüs’te ilk kez olduğu gibi, Batı’nın önemli şehirlerinde de ezanlar okundu, bilboardlara ayet-hadislerden pasajlar yazıldı. Diyanet başta olmak üzere müslüman kuruluşlar yaşlılara ev yardımları yaptılar. Ramazan dolayısıyla da olsa, Batılı liderler daha bir motive olarak camileri ziyaret edip sıcak mesajlar verdiler. Bazı sağlık-psikiyatri merkezleri müslüman doktor-psikologlarına, hastalarının moralini diri tutmaya yönelik (manevî) tavsiyelerde de bulunmalarını öğütlediler. Müslüman (başörtülü) doktor ve hemşireler ön saflarda hastaların yardımına koştular. Bütün bunlara, “Kovid-19 diplomasisi” diye de niteleyebileceğimiz şekilde, Türkiye’nin İtalya, İspanya, İngiltere ve ABD gibi ülkelere yaptığı tıbbî malzeme yardımlarını da ekleyebiliriz.

Şu hâlde müslümanlar adına bütün bu pozitif gelişmeler, Batı’da İslâm ve müslümanlara yönelik son senelerde alabildiğine tırmandırılan “kültürel ırkçılığı” azaltıp negatif olan müslüman tasavvuruna pozitif anlamda katkı yapıp yapmayacağı sorusu önemlidir.

Kısa zamanda İslâm karşıtlığı ve kültürel ırkçılığın azalıp imajın düzelmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Ancak Batı’da hıristiyanlarca dahi atıf yapılan 1400 sene öncesinde Hz. Peygamber’in sünnetinde uygulanmış olan “pandemi-karantina fıkhı” ve tedbirlerinin öğrenilmesinin müslümanlara bakışta pek çok zihinde pozitif soruların oluşmasına yol açacaktır. Hatta İslâm’da daha ziyade sünnet kaynaklı olarak uygulanan “yaşlılara verilen değer”, “el yıkama”, “temizlik-taharet ve muslukları”na dair bilincin yükseleceğini de düşünebiliriz. Zira pandeminin daha ilk günlerinde ünlü İngiliz dergisi Nevsweek’te5 “Bir salgın sırasında karantina, sosyal izolasyon ve kişisel temizliği ilk öneren kişinin kim olduğunu biliyor musunuz?” diye, dindar hıristiyan teolog Craig Considine’nin sorduğu ve cevapladığı soru bu anlamda önemliydi. “O Hz. Muhammed idi.” diye ilgili hadislerden de örnekler vererek şöyle devam etmişti: “O, salgın ve hastalıklar konusunda geleneksel bir hekim ve uzman değildi; ancak Kovid-19 gibi pandemiye dönüşen öldürücü salgınları önlemek için önemli tavsiyeleri olmuştu.”

Bütün bunların müslümanlar için dünyada önemli imaj restorasyonu fırsatı sunduğu söylenebilir. Şu hâlde müslümanlar, Hz. Peygamber’in 1400 yıl önce salgın-tâun-pandemi ile mücadele teknikleri üzerinden, “taharet-temizlik”, beslenme-gıda sağlığı, aile yapısı, yaşlılara sahip çıkma, merhamet, yardımlaşma üzerinden tebliğ-temsil fırsatları yakalamıştır. Pandemi döneminde Avusturya’nın şampiyon dövüşçüsü Willi Ott’un “Tanıdığım müslümanların ne kadar temiz ve güzel ahlâklı olduğunu gördüm; İslâm’daki adaleti de görünce çok hoşuma gitti. İslâm inancıyla çok daha güçleneceğimi hissediyorum…” sözleriyle müslüman olduğunu açıklaması, İslâm, Kur’an ve Hz. Peygamber’i ve sünnetini doğru tebliğ-temsilin ne tür fırsatlar sunduğunu gösterse gerektir.6

Bazı Saha Araştırmaları: Kovid-19 Dine-Maneviyata Yönelimi Artırdı mı?

“Belâ-musibet, afet, hastalık-salgın dönemlerinde dinî pratikler-duygularda artış yönünde ani değişimlerin yoğun görüldüğü genelde söylenir. Zira biraz da indirgemeci anlayışla, özünde dini, zor zamanlarda sığınılacak bir liman, tabir yerinde ise bir anti-depresan gibi görme olsa da bu dönemlerde metafizik arayışlar öne çıkar. Bu meyanda da bilimin yaptığı sebepler-sonuçları açıklamaktan ziyade
anlamlandıran din-İslâm’a yönelimde de artış olabilir. Hatta
Ramazan ikliminde evlerdeki karantina ve muhasara günlerinin bir çeşit muhasebe, inziva, infirad ve itikâf gibi görülerek evlerin “kıblegâh” olarak değerlendirilmesi çok daha mümkün olmuştur. Ancak bunun kalıcı bir dindarlık olup
olmadığını tespit için zamana ihtiyaç vardır.

Öte yandan Kovid-19 günlerinde internetteki dinî içerikli aramalarda yüzde 20 civarında artış olduğu belirtiliyor. Bu meyanda, dindarlık oranı Avrupa’nın aksine yaklaşık %70’lerde olan ABD’deki “The Joshua Fund” kurumunun hıristiyanlar ve inançsızlar üzerine yaptığı araştırmada hıristiyanların %44’ü Korona’yı inanca-Tanrı’ya dönüş için bir uyanış çağrısı olarak görmüştür. Hıristiyanların %50’ye yakını daha fazla İncil okuyup kiliselerdeki online vaazları dinlediğini söylemiştir ki, kiliselerin online ayinlerine ilginin de %50 oranında arttığı belirtilmektedir. İnanmayanlardan araştırmaya katılanların %22’si Korona döneminde dinî içerikli okumalar-dinlemeler yaptığını söylemiştir. Ankete katılan yahudilerin %42’si de Korona’nın kıyamet alâmeti olduğu şeklinde cevap vermiştir.7 Yine Konrad-Adenauer Vakfı ile Keevoon Global Research’ın 28 Nisan ile 9 Mayıs arasını kapsayan ve Almanya, Amerika, İngiltere, İtalya, Polonya, İsrail ve Filistinlileri kapsayan ve her ülkeden 500 kişi ile yaptığı bir araştırmada Yahudilerin %34’ü, Arap-Filistinlilerin %49’u,
Amerikalıların %39’u, Almanların %19’u, Polonyalıların %22’si, İtalyan ve İngilizlerin de yaklaşık %18’i Tanrı’ya inançlarında artış olduğunu söylemiştir.8

İslâm dünyasında benzer bir araştırma yapıldığını henüz bilmiyoruz; ancak yapılsa, Ramazan’ın da etkisiyle, benzer veya daha yüksek bir sonuç çıkabilir. Dolayısıyla Türkiye’de Kovid-19’un fizikî, psikolojik, sosyolojik etkilerinin yanı sıra dinî-manevî etkileri üzerinde de araştırmalara ihtiyaç vardır.

Diğer taraftan ise dine-maneviyata yönelişlerin esasen “yalnızlık pandemisi (pandemic of loneless)” nitelemesi yapılan yalnız yaşayanlar arasında artış gösterdiği de belirtiliyor.
Bilindiği üzere, yalnız yaşayanlar Batı’da önemli sayıda olup bazı devletler “yalnızlık bakanlığı” kuracaklarını bile açıkladı. Batı’da Kovid-19 ölüm vakalarının çoğunun yaşlılar ve huzurevlerindeki yaşlılar arasında olduğunu da belirtmek gerekir.

Kovid-19 ve Müslümanlara Yönelik Meydan Okumalar

Kovid-19, yerküre üzerindeki bütün insanların sağlığını tehdit edip kitlesel ölümlere yol açarken, aynı zamanda insanlığın pek çok alandaki kazanımları, değerleri ve bunların üzerinde inşa edilmiş olan birikimine dair de ciddi tehdit ortaya koyuyor. Tabiatıyla bu durum İslâm ve müslümanlar açısından da önemli meydan okumalardan biridir. Bu meyanda Kovid-19 sonrasında zaten içerisinde olduğumuz ve postmodernizm sonrası süreci de ifade eden “post-human/transhuman” ve “post-truth (hakikat sonrası)” döneminin getirdiği-getireceği dinlere, insana ve kâinata dair metafizik-ontolojik sorunlar olacaktır. Oxford Sözlük’te 2016 yılının kelimesi seçilmesiyle birlikte sıkça kullanılan post-truth kavramı, “hakikatin önemsizleşmesi, parçalanması, doğruların, hakikatin, olguların önemini yitirdiği” gibi anlamlara geliyor. Bunların yerini ise kurgu vakalar ve tasarlanmış gerçekler alıyor. Yitirilen ya da kendince yaratılan “yeni gerçek” vurgusuyla samimiyetin, içtenliğin ve dürüstlüğün heba edilmesi kavramın günümüzde geldiği anlamı karşılıyor ki, hakikat buharlaşıp gerçekliğinden kopuyor ve yalan bizzat gerçekmiş gibi sunuluyor. Bununla bağlantılı olarak Kovid-19’un getirdiği meydan okumalardan biri de “bilgi virüsü veya salgını” mânâsında aşırı-asılsız bilgi veya haber salgınının, toplumda korku ve paniğe yol açarak, esas salgının yönetimini zorlaştırması olarak ifade edilen “infodemi”dir. Pandemi sonrası dijitalleşmenin daha fazla öne çıkmasıyla infodemi konusu müslümanlar olarak bizleri çok daha ziyade meşgul edecek gibi duruyor.

Kovid-19’un dinler ve müslümanlar açısındanbelki de en önemli meydanokumalardan bir diğeri de din-bilim ilişkisini doğru kurmak olacaktır. Zira pandemi süreci ihtisasın ve bilimin önemini bir kez daha öne çıkarmıştır. Ancak bu durum, “bilimi dinin yerine ikame etme sonucuna yani “bilimcilik (scientisizm)” ideolojisine, bilimin profan-din dışı bir alan olduğu sonucuna götürmemelidir. Ancak pandemi döneminde “150 bin imam bir doktor etmiyor.” şeklinde, marjinal de olsa, bazı söylemlere şahit olduğumuz da bir gerecektir. Paradigması doğru kurulmuş bir bilimin, metodolojik zemini iyi kurulmuş dinî okumayla çelişmeyeceği aşikârdır. Zira bilim, basit ifadesiyle, neyin neden olduğuna dair açıklamalar sunar; anlamlandırma gibi bir amaca sahip olmaz. Bu anlamda bilim neden-niçini açıklar, felsefe-sosyal bilimler rölativiteye de sahip yorumlar getirir; “İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu.” (Rum, 30/41) ilahî ikazının da ifade ettiği üzere, din ise anlamlandırır. Bu yönüyle ele alındığında Kovid-19, müslüman için aslında bilimin din ile çatışması değil, buluşmasını hatırlatmaktadır. Ütopya gibi dursa da Kovid-19 için aşının ve ilacın müslümanlarca bulunmuş olması -ki Türkiye’de bu anlamda önemli adımlar vardır- dünyaya bu anlamda güzel bir temsil örneği olmaz mıydı?

Kovid-19 Sonrası “İslâm Karşıtlığı” Azalacak mı?

Kovid-19 sonrası ortaya çıkacak ekonomik daralma ve işsizlikle birlikte özellikle Batı’da, Çin, Hindistan gibi bazı ülkelerde yabancılara yönelen zenofobik ve ırkçı tutumların öne çıkabileceği konuşuluyor. Esasen Batı’da tarihî-ideolojik arka plana sahip olup son yıllarda alabildiğine öne çıkan, ancakKovid-19 sürecinde nispeten geri planda kalan, aşırı sağcı-popülist lider ve anlayışların bu durumu politik olarak kullanması olasıdır.9

Camiler pandemi sebebiyle dezenfekte edilirken

Bütün bunlara rağmen, her ne kadar son yıllarda iyice “ırkçılık kültürel ırkçılık”10 halini alsa da İslâm karşıtlığının nispeten azalıp yerini “Çinfobi-sinofobi”ye bırakacağı, İslâm’ın ve müslümanların doğrudan hedef olmayacağı şeklinde yorumlar da yapılıyor. Kaldı ki, İngiltere, Almanya ve Hindistan gibi bazı ülkelerde İslâmofobik söylem-eylemler olsa da Kovid-19 sürecinde İslâm karşıtlığının genelde nispeten azaldığı söylenebilir.

Bununla beraber, Korona günlerinde İslâm karşıtı söylem-eylemlerde Hindistan’da bir tırmanış olduğu da görülüyor. Hatta Hindistan yeni dönemde belki de İslâm karşıtlığının yeni merkezlerinden biri olma potansiyeli taşıyor. Gerekçe olarak da Tebliğ Cemaati’nin Mart ayı başlarında Yeni Delhi yakınlarındaki toplantısı gösterildi. Hükümetteki parti (BJP) yanlısı aşırı sağ Hindu gruplar müslümanları “Korona cihatçıları”, “bio cihatçılar”, “iğrenç görüşlere sahip bu insanlar” vb. söylemlerle niteleyip Kovid-19’un -Hindulara bulaştırmak için- müslümanların bir komplosu olduğunu iddia ettiler. Hükümet o dönemde Hindistan’daki onaylanmış Korona vakalarının beşte birinin Tebliğ Cemaati’nin toplantısı kaynaklı olduğunu söyledi. Bu durum, “Hükümet, Kovid-19 ile mücadeledeki başarısızlığının suçunu müslümanlara fatura etmeye çalışıyor.” şeklinde yorumlandı ki, esasen bu doğru bir değerlendirmedir. Tebliğ Cemaati’nin bu tutumunun, bir yandan Hindistan’daki 200 milyonluk müslümanlara (nüfusun %14’ü) hak etmedikleri nitelemeleri yöneltip Korona’ya yakalananların tedaviye erişmesine engel olduğu, diğer yandan da Hindistan’daki ırkçı-
İslâm karşıtı aşırı sağcılara malzeme verdiği aşikâr. Ancak Hindistan’daki vakaların suçlusu olarak onları görmenin de Hindulardaki müslüman nefretinin bir göstergesi olduğu belirtilmelidir.

Sonuç: Müslüman Dünya ve Âlim-Entelektüellerinden Beklenen Manifesto

Netice olarak, insanın dirisinden ve ölüsünden de kaçıldığı Kovid-19 günlerinde dünyada “İnsan insanın kurdudur.” anlayışından “İnsan insanın yurdudur.”, “İnsanı-insanlığı yaşat ki insan-dünya yaşasın.” anlayışına şiddetle ihtiyaç vardır. Bu insanlık imtihanını aşmak bizim elimizdedir ve dünya çapında büyük çapta ölümlere-acılara sebep olan Korona dünyaya bu fırsatı vermiştir. Neticede insanoğlunun ihtiyaç duyduğu dayanışma ruhuna İslâm’ın sevgiye ve sürekli vermeye dönük ahlâk anlayışı destek çıkıyor. Bu durum, ihtiyaç duyan pek çok ülkeye tıbbî malzeme yardımı gönderen Türkiye’nin, siyasî vizyonerlikle Korona
sonrasında insanı merkeze alan dünya düzenine yatırım yaptığı anlamına geliyor.

Kovid-19, sadece tıbbî bir sorun değil; aynı zamanda ahlâk, iman, varlık gibi metafizik konuların da yeniden düşünülmesini sağlayan bir salgındır. Dolayısıyla bu salgından çıkışa dair metafizik yönü güçlü çözümlere ihtiyaç vardır. Müslümanlar açısından bu kriz, bütün insanlığa yönelik bir İslâm medeniyet manifestosunun bir adımı olabilir, olmalıdır. Bunun için Korona’ya yönelik dinî-felsefî anlamda “tespit”, “teşhis” ve “tedavi” olarak söyleyeceklerimiz olmalıdır. İslâm’ın insanlığa sunduklarını, İslâm’ın insan modeline dair dünyaya söyleyecek sözümüzün olduğunu, insanlığa sunacak medeniyet perspektifini ifade için önemli bir fırsattır. Bu ise öncelikle işe, Hegel’in kültürel ilerlemeci tarih anlayışının gereği tarihin “lineer-doğrusal” değil, döngüsel ilerlediğini idrak edip, G. D. Yarnold’un “İnsanoğlu Tanrı’nın mülkünde emanete ihanet etmiştir; sahip olduğu bilimsel bilgiyi tabiatı istismar etmede kullanmıştır.” sözünde ifade ettiği minvalde bir manifestoyu sunmayı salık verir.

İnsan(lığ)ın kendi acziyeti ve çaresizliği ile en derinden yüzleştiği bu kriz sonrası müslümanlara büyük fırsatlar sunmaktadır. Tarih, Kovid-19’u pek çok yönüyle muhakkak yazacaktır; ancak unutmayalım ki, tarih müslümanların meydan okumaları ve potansiyeli barındıran bu fırsatı nasıl kullandığımızı da yazacaktır.

Dipnotlar

1 “Apateizm” diğer terimlere nispetle az bilinen bir felsefî kavram olup Tanrı’nın varlığı veya yokluğu beni ilgilendirmiyor diye tanımlanabilecek bir tutumdur.
2 Buhârî, Merdâ, 1; Müslim, Birr, 49.
3 İslâm’da tıp, tedavi, hastalık ve salgınlara dair Kur’an-Sünnet’teki tutuma dair bk. Hıdır, Özcan, Hadis Deryasından İnciler, s. 225-28; Karadavî, Yusuf, Bilgi ve Medeniyet Kaynağı Sünnet, çev. Özcan Hıdır, 3. baskı, İstanbul, 2018, s. 209-215.
4 Bu tutumlara dair bk. Hıdır, Özcan, “Kovid-19 Teo-politiği: Evanjelikler ve Ultra-Ortodoks Yahudiler”, AA Analiz Haber, 15.04.2020, https://www.
aa.com.tr/tr/analiz/kovid-19-teo-politigi-evanjelikler-ve-ultra-ortodoks-
yahudiler/1805863
5 Considine, Craig, “Can the Power of Prayer Alone Stop a Pandemic like the Coronavirus? Even the Prophet Muhammad Thought Otherwise”, Newsweek, https://www.newsweek.com/prophet-prayer-muhammad-
covid-19-coronavirus-1492798, 17.03.2020.
6 Hz. Peygamber’e dair Batı’da doğru anlatımın nasıllığına dair değerlendirmeler için bk. Hıdır, Özcan, Batı’da Hz. Muhammed İmajı, İstanbul, 2019, s. 404-417.
7 Rosenberg, Joel C., “Coronavirus Pandemic Is a Wake Up Call: Exclusive Joshua Fund Polly”, https://www.joshuafund.com/learn/newsarticle/
coronavirus_pandemic_is_a_wake_up_call_exclusive_joshua_fund_
poll. Bu konuyu da analiz eden bir makale için de ayrıca bk. Hıdır, Özcan, “Kovid-19 Sonrası Müslümanlar: Fırsatlar, meydan okumalar”, AA Analiz Haber, 07.05.20, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/kovid-19-sonrasi-
muslumanlar-firsatlar-meydan-okumalar/1832596.
8 Bu araştırmanın sonuçlarına dair haber için bk. Maayan-Jaffe-Hoffman, “Coronavirus crisis turned Israelis, Palestinians to faith in God”, The Jerusalem Post, https://www.jpost.com/israel-news/coronavirus-crisis-turned-
israelis-palestinians-to-faith-in-god-628578, son erişim: 19. 05.20.
9 Bu konuda bk. Hıdır, Özcan, “Avrupa’da “Aşırı Sağ”ın Dinî-İdeolojik Tarihî Temelleri-Kökenleri”, Muhafazakâr Düşünce, 2018, cilt: XIV, sayı: 53, 15-46.
10 Bu anlamda bk. Hıdır, Özcan, “İslamofobi-Irkçılık-“Kültürel Irkçılık” İlişkisi”, Ombudsman Akademik Dergisi, Temmuz-Aralık 2017, s. 23-49.

Din ve Hayat Dergisi, 41. Sayı 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bebeğin / Çocuğun Gelişim Sürecinde Yaşayacağı Korku Türleri

Meliha TİMUR Pedagog Kuşkusuz hiçbir ebeveyn; çocuklarının kötü şeyler tecrübe etmesini, olumsuz hallere bürünmesini, negatif …

Kapat