Ana Sayfa / Yazarlar / Köy Hocası Deyip Geçmeyin

Köy Hocası Deyip Geçmeyin

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Köy Hocası Deyip Geçmeyin

Geçtiğimiz gün sitemizde araştırmacı Tuncay Sakallıoğlu hocamızın, koleksiyoner Mahmut İslamğlu koleksiyonunda yer alan çok değerli bir eser ve eser üzerinden dilimiz, edebiyatımız, alfabemiz üzerine ufak ama kritik dokunuşlar içeren yazısı yayınlandı.

Bu yazıdan anladıklarımı başlıklandırmak gerekirse;
1. Siret bu gün unutulmuş bir edebi türdür. Nazım yani şiir türüdür.
2. Bu eserler özellikle Peygamberimizi tanıtan, peygamber sevgisini yerleştirmek maksadıyla kaleme alınan metinlerdir.
3. Bu eserler bize dilimiz hakkında çok önemli bilgiler verir, yüzyıllar öncesi atalarımızla dil ve gönül bağı kurmanızı sağlar.
4. Zaman içersinde dildeki değişim, dönüşüm ve bozulmaları bu eserler sayesinde tesbit etmek mümkündür.
5. Dil ve alfabe arasındaki bağın önemi de hocamızın özellikle dikkat çektiği bir husus. Bin yıldır kullandığımız Arap/İslam alfabesi gibi bu gün kullandığımız Latin alfabesi de Türk Dili’nin ses yapısına tam olarak uymamakta, ses zenginliğimizi karşılamamaktadır..

Fazla detaya girmeden yazıdan bir bölüm aktararak bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum.
“..Manzum Sîret, camilerde ve halk meclislerinde güzel sesli “Sîrethanlar” tarafından yüzyıllarca okundu.
İnsanlarımız kendi öz lisanları ile sevgili peygamberlerini anlatan bu manzumeleri coşkuyla ve gözyaşlarıyla dinlediler.
Zamanla daha kısa ve hatırda kalıcı olan Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i, Sîret’in ve benzeri diğer eserlerin yerini aldı..”

İlahiyatçı ve musikîşinas Dr. Fatih Koca yaptığı bir araştırmada özetle, seyyahların dilinden Candaroğulları döneminde bu günün mevlidhanları gibi, Sirethanlık yapan, özel günlerde ve değişik vesilelerle sarayda ve halka yönelik coşkun okumalar gerçekleştiren insanlar olduğu bilgisini yazmıştı..
Seyahatnameler dikkatle incelenip satır araları dikkatli okunduğunda pek çok detay ama çok önemli bilgiler, veriler elde edilebiliyor..

Beş yada altı yüz yıl önce Kastamonu’da Sirethanlık var..
Muhtemelen başka beyliklerde, başka şehirlerde de olabilir. Ama Kastamonu tescillenmiş oldu.

Peki Siretnamelerin o günkü icra formu nasıldı?
Topluca mı, teker teker mi icra ediliyordu.?
Benim en çok merak ettiğim, hangi makamlarla, nasıl bir tarz ve tavırla icralar yapılıyordu?
Bunları şu an için bilmek mümkün değil.
Ama bulmak mümkün..

Şöyle bir kanaatim var;
Kastamonu’nun köylerinde mevlid merasimlerinde aşır, ilahi, mevlid okuyan yaşlı köy hocaları ve onların makamları, tarzları o günlere ışık tutabilir..
Son elli yılda herşey çok hızlı değişti, değişmeye devam ediyor ama eskiden değişim son derece yavaştı.
Beş yüz yıl önceki sabanla, kağnı ile, demircilikle elli sene önceki ustaların yaptıkları belki birebir aynı olduğu gibi özellikle kırsalda, köylerde yetişmiş hocaların kuşaktan kuşağa aldıkları müzik kültürü beş yüz yıl öncesiyle aynıdır yahut çok yakındır..
Yetmiş, seksen yaşında köydeki hocasından eğitim almış biri kulaktan kulağa aktarılan tavrı, tarzı, usulü, makamı almıştır doğal olarak..
Artık bütün hocalar İstanbul tarzı, İstanbul tavrı, İstanbul makamları ile icralar yapıyorlar.
Hatta Arap tarzı makamlar, arabeskten, ezgilerden uyarlama makamlarla icralar sergiliyorlar..
Sayıları çok azalan eski köy hocaları artık dinlenmiyor, itibar edilmiyor.
Onlar da okumak istemiyorlar.. Ancak köklerimize dair izleri onlardan bulmak mümkün.
Tek çaremiz onlar.
O yüzden eski köy hocalarımıza Kur’an, ilahi, mevlid okutup kayıtlar almak için seferberlik ilan etmek gerekiyor.
Toplanan veriler biriktirip uzmanların ve gelecek kuşakların istifadelerine sunulmalı ve üzerlerinde ciddiyetle çok yönlü çalışmalar yapılmalı.

Köylerimiz, köylerde yaşamaya çalışılan kültürümüz, medeniyet genetigimizin kök hücrelerini barındıran hazineler olduğunu düşünüyor ve sık sık dole getiriyorum.

Örf, afet, dil, edebiyat, kültür, medeniyet, sanat, spor, oyun, eğlence vb pek çok alanda bizi yeniden biz yapacak, bizi ayağa kaldıracak değerler oralarda..
“Hadi gelin köyümüze geri dönelim” şarkısını bu açıdan okumak, anlamak ve sık söylemek gerek..

Orhan SALCI 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Filistin – GAZZE: Hastalık, Sürgün, Susuzluk…

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ . Filistin- GAZZE:  Hastalık Sürgün Susuzluk... Filistin ve Gazze' de ölü (şehid) sayısı …

Kapat