Haftada bir kez almam gereken bir hap vardı.
Tam manasıyla haftada bir, yani haftanın hep aynı gününde aynı saatinde ve aynı dozda almam, dahası aldıktan sonra da bir saat kadar pek hareket etmemem gereken bir eklem ilacıydı bu. Ne var ki kendi sağlığımla ilgili faydalı bir şey olsa bile bunu sekiz hafta boyunca aynı düzende ve aynı şartlarda yapmak konusunda öyle zorlandım ki.. Belirli bir vakitte, belirli bir görevi, belirli şartlar içerisinde ve hep aynı döngüyle yerine getirme mecburiyeti, o görev ne kadar küçük olursa olsun insana yine de zor gelebiliyordu. (Ee, ne de olsa nefsin tembelliği ve kural tanımazlığıydı mesele, kolay bir şey midir bu?)
Sadece haftalık bir düzenle ilaç almak gibi basit bir iş bile, basitliğine bakmadan, insanoğluna düzen, disiplin, devamlılık, sorumluluk gibi şu meşhur ‘sıkıntılı meselelerini’ hatırlatma potansiyeli taşıyabiliyordu bünyesinde..
İşte bu küçük tecrübem, bana: “hiçbir sahte din, inananlarına her gün imsak vakti ibadet etmek gibi bir şart koşmayı göze alamaz” mealindeki sözü sık sık hatırlattı. Ve yanı sıra, bir ilacı bile haftada bir almakta zorlanabilen insana namazı her gün beş defa ve orucu her yıl bir ay gibi sürekli ibadetler şeklinde farz kılan bir davadaki yüce iradeyi ve sahihliği bir yüzüyle ders verdi..
Öyleydi çünkü; hak olmayan bir dava, inananlarına böylesi zorunlulukları emretmeyi göze alabilir miydi hiç?
* *
Mustafa H. Kurt, 08.2018.
- Mutluluk İçli Köftede midir? - 19 Haziran 2024
- Sen misin Haddi Çiğneyen? - 10 Mart 2024
- Varoluşu Fanilikte Aramak! - 11 Eylül 2023
- Eski(mez) Normal ve Yeni Anormal… - 10 Haziran 2023
- Goethe ve Mahzun Eseri “Batı-Doğu Divanı” - 2 Nisan 2023
- O “uymaz özellikler” - 2 Kasım 2022
- ‘Bilmediğiniz Durumlar Var’ Sapması - 17 Aralık 2021
- Sıradan, sırası gelmiş bir gün… - 16 Kasım 2021
- ‘Bu yolda da kaza olur mu hiç?’ - 9 Temmuz 2021
- “Hangisini seçmeli?” - 8 Haziran 2021