Ana Sayfa / Yazarlar / Kur’an-ı Kerim’i anlamak için Arapça bilmek yeterli mi?

Kur’an-ı Kerim’i anlamak için Arapça bilmek yeterli mi?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.
Kur’an-ı Kerim’i okurken anlamını da bilmek için Arapça mı öğrenmemiz gerekiyor? Arapça öğrenirsek Kur’an’ı da anlayabilir miyiz?

Arapçayı bilen kişi Kur’an-ı Kerim’in manalarını anlayabilir. Arapça düzeyi ne kadar iyi olursa anlama derecesi de o kadar artar. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’in anlamını öğrenmek için meal ve tefsir de okunabilir.

Yusuf suresinin, “Biz Kur’an’ı Arapça olarak indirdik, umulur ki, siz onu anlarsınız.” mealindeki ikinci âyet-i kerimesi, tefsirlerde özet olarak şöyle açıklanıyor:

“Biz Kur’an-ı Kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık, en âhenktar olan Arap lügâtı üzere indirdik. Eğer akıllıca düşünürseniz, bu Kitab’ın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, hükümlerinin tesirli, sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini, Müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz.”

Lisanı Arabça olan herkes Kur’an’ı hakkıyla anlayamaz. Lisan ayrı, ilim ayrıdır. Türkçe bilen insan, tıp, hukuk, fen gibi bilgileri bilir mi? Kur’an-ı Kerim baştan başa bir ilim deryasıdır. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’i anlamak için sadece Arapça bilmek yetmez.(Sorularla İslamiyet)

***

Merhum Elmalılı Hamdi Yazır bu husus hakkında şöyle der. “Kuran herkesin bildiği harflerin, seslerin en güzellerinden, yerine göre en güzel nağmelerinden, bütün Arapların bildiği ve dolayısıyla bütün insanların anlayabileceği kelimelerin en güzellerinden seçilerek yazılan, her ayeti yazılış ve söyleniş kolay ama taklit edilemeyen mucizevi bir metindir. Hiç Arapça bilmeyen kimseye bile okuduğu zaman tatlı ve güzel bir söz olduğunu bildirir. 

Biraz Arabça bilen bir kimse bir âyeti işittiği zaman derhâl bir ma’nâ anlar ve anladım zanneder, ben de söyleyivereceğim, gibi tevehhüm eder, bir de bakar ki anlamamıştır. Çünkü, nazmının her noktasından birçok mânâlar fışkırmaya başlar. Taklidine özendikçe yükselir, derinleşir; ölçüsü, mikyası bulunamaz. Âyetten âyete, terkibine geçildikçe zevki tezâuf eder. Sırr-ı hayât gibi namütenahiye giden esrarının ihatası beşerî kudretin fevkinde kalır. Ma’nâsı pek derin olan kelimeler bulunduğu gibi bir kelime etrafında birçok ma’nâlann tezâhüm ettiği ve ba’zı ifâdelerin hepsi de sahîh olmak üzere müteaddid vecihlerin, ihtimâllerin içtima’ ettiği yerler de çoktur ki, bunlar tefsir ve te’vîle tevakkuf eder. Ve bazılarını doğrudan doğruya terceme mümkün olsa bile hepsini bütün vücûhiyle tercemeye sığdırmak mümkün olmaz. Bunları aynen almak veya ma’nây-ı edebîsi feda edilerek te’vîl ve tefsir tarzında ifâde etmek lâzım gelir. Ve bu cihetten Kur’ân’ı anlamakta yalnız dirâyet-i lisâniyye kâfî gelmez. Sahibinden rivayete veya hâdisâtin inkişâfına tevakkuf eder. (Hak Dini Kur’an Dili)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Tembellik Zindanına Neden Düşüyoruz? / Ahmet KATIN

Zindan karanlık yeraltı hapishanesi yani şimdiki tabirle hücre hapsi. Hapisteki insan koğuşta hareket eder, diğer …

Kapat