Ana Sayfa / Yazarlar / Kur’an Nedir Üzerine / Prof.Dr. Himmet UÇ

Kur’an Nedir Üzerine / Prof.Dr. Himmet UÇ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kur’an Nedir Üzerine

Mucizat-ı Kur’aniye risalesinin başında Kur’an ‘ın bütün ayet ve surelerini  tasnif edip onlardan tarifler ortaya koymuş Bediüzzaman. Her cümle  kategorize edilmiş ayetlerin bir nevi tasnifini ifade etmiş. Bir insanın kırk odalı bir malikanesi olsa, hepsinde ne olduğunu bilir ve onlar hakkında konuşur. Mesela Miraç Allah’ın kainatını dolaşmaktır ve gelip insanlara onlar hakkında bilgi vermektir. Bediüzzaman 6666 ayetlik birbiri ile bağlantılı bir şehirler kompleksini anlatıyor. Batı medeniyetinde  bir ifade unsuru olarak Roma  kabul edilir. Bütün yollar Roma’ya çıkar denir, doğu medeniyetinde ise Bağdat olarak.

Yanlış hesap  Bağdat’tan döner söylenmiş. Kur’an 114 ülke 6666 şehir ve şehirler birbiri ile bağlantılı. Bediüzzaman büyük bir ihata-i fikri ile o bütün ülkeleri göz önünde bulundurmuş, ayetleri şehirleri nazarı itibara almış ve aralarındaki ortak noktalara göre tarif yapmıştır. Bediüzzaman’ın muhayyilesi  ne kadar geniş, bütün Kur’an’ı göz önünde bulunduramayan bir insan bu  iki boyutlu Kur’an tarif cümlelerini kullanamaz.

Bir metnin ilk anlamı ile onun yanında ikincil anlamları veya üçüncül anlamları olur, böyle gider. Kur’an kainatın büyük kitabının ezeli tercümesi. Bu cümle onun özelliğinin birini ifade etmenin yanında bir de ikinci anlam olarak insanlara sorumluluk yükler. Madem bir büyük kitabın tercümesidir. O zaman o tercümeye kulak vermek  gerekir. Bu kâinat şehri muhteşemi hakkında insanlara bilgi veriyorsa bakın konuşuyor gidip ne dediğini anlayalım demek gerekir. İlk altı cümlede mana yoğunluğu tercüme, tercüman, müfessir, keşşaf, miftah, lisan. Tercümeye, tercüme, müfessire, keşşafa, lisana kulak vermeli, bu ifade etmez. Bediüzzaman Türkçede kullanılmayan bir terkip kullanır kemal-i hahiş. Bütün büyük adamların bir ortak özelliği bir şeye olağan üstü ilgi duymak, sadece şöyle bir kulağını vermek değil.

Ben Kırkıncı Hoca’nın yanında büyüdüm, onda kemali hahiş vardı. Birgün  Fransız romancısı Flaubert ile  yine meşhur bir Fransız kadın romancısının sanat üzerine mektuplarını kalın bir kitap okumuştum. Ne kadar yazmak konusunda hassas olduklarını gördüm, kendisine bahsettim. Bana yanına gittiğimde ne okuduğumu sorardı. O kadar her şeye meraklı bir insandı, “himmet efendi hele getir bana bir oku” dedi. Ben de kitabı aradım buldum yanına götürdüm hatta ona aldım. Bazı yerlerini okudum ne kadar büyük  bir kemal-i hahişle ilgi duydu. O bir şeyi beğendi mi “hele bir daha oku Himmet Efendi” derdi. Öyle bir  ilgi ortamı doğardı ki hayret ederdim, seni de istila ederdi onun ilgisi.

Freud daha çocuk yaşta bütün Shakespeare külliyatını okumuş ne olsun ki daha sonra Şekspir’i o kadar ayrıntılı okuyan. Yıllar geçti metin anlama hususunda bir muhatap bulamadım, anladım ki muhatap olmak için farklı okumaları olan insanları bulmak lazım. Sadece şu iki tarif cümlelerinin mukabil ayetlerini dercetmek için Kur’an üzerinde araştırma yapmak yani her cümleye ait ayetleri bulmak tasnif etmek yıllarını alır insanın. Dolan bardak boşaltılır dolmayan bardak rafta yerini bekler. İnsanlar kullanılmayan bardaklar gibi kendilerini başkaları veya kendileri doldurmaları gerekir. Kendini doldurmak isteyen bardak ideal bardaktır, ama insanlar illa da bir başkasının doldurmasını bekler, içinden bir hâhiş doğmaz çok zaman. Allah boş bardakları sorgulayacak, sen buna birşey koymamışsın. Capcanlı bir bardak kainatın büyük  kitab, o kitabı çok yönlü okumuş olan Kur’an, ve  bu ikisi karşısında insan. İki kitabı da okumak ve yorumlamak, ideal insan ne kadar yüksek bir boyutta düşünülmüş. Hem kainat kitabını okumak hem  de onun müfessiri, keşşafını  dinlemek neler keşfetmiş ve neleri tefsir etmiş.   Diye merak etmek. İnsan domates almak için dünyaya gelmemiş, kainat kitabının  büyüklüğü  ve o kitabı okuyan kitabın  büyüklüğü  ve her iki kitabı da okuyacak büyük niteliklerle donanmış insan. İnsan her iki kitabı da anlayacak  ruhsal ve bedensel kemal sıfatlarla teçhiz edilmiş. Bediüzzaman ona anahtar külçesi diyor, yani kainat kitabının  anlamlarını çözecek anahtarlara sahip olan insan. Kazanmak, zengin olmak, bakkala domates almaya gitmek, insanın ortaya çıkardığı tatmin unsurları nerede, o koca kitabı ki kaç sahifelik bir kitap ne bilelim, Gazali ye göre  nasıl bir kitap Bediüzzaman’a göre nasıl bir kitap, Newton’a göre nasıl bir kitap. Bir de hayatında ne kainat kitabına bakmış ne de onun okuması olan Kur’an ‘a bakmış insanlar. Bu asgari düzeyi Akif anlatır:

Ya açar bakarız nazmı celilin yaprağına,

Ya okur geçeriz  bir ölünün toprağına 

Anlaşılan çok az insan dersine çalışmış olarak öteye gidecektir.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bediüzzaman’ın kabrinin bulunuş hikâyesi

İşte Said Nursi’nin Isparta’daki mezarı Ömer Özcan, mezarın nasıl bulunduğunu araştırıp yazdı Bediüzzaman Said Nursi’nin …

Kapat