Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Kur’an’da insanın “ahsen-i takvim”de yaratıldığı bildirildiği halde niçin herkes güzel değil?

Kur’an’da insanın “ahsen-i takvim”de yaratıldığı bildirildiği halde niçin herkes güzel değil?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Muhakkak biz insanı ahsen-i takvîmde yarattık.” (Tin, 95/4)

İnsanların en güzel şekilde yaratıldığını okudum. İnsanların hepsi yakışıklı mı?

Birisini çirkin görsek Allah’ı yalanlamış mı oluruz?

Cevap

Kuran’da “bütün insanları yakışıklı yarattım” diye bir ilahi beyan yoktur.

Kullanılan ifade “Ahsen-i takvim”dir. (Tin, 95/4)

Âlimler, bu kavramı farklı yorumlamışlar. Önemli bir kısmı şöyledir:

a) En güzel kıvamda yaratıldığı belirtilen insanın bu “ahsen-i takvim” vasfı, insanların fizikî bünyelerine aittir.

Diğer canlıların bir kısmı, dört ayaklı, bir kısmı sürüngen iken, insan iki ayağı üstünde, ayakta dik durabilen, yürüyebilen bir şekilde yaratılmıştır.

Diğer hayvanlara tabii post elbisesi giydirilmişken, insanın bedeni postsuz, parlak bir deri ile kaplanmıştır.

İnsan yeryüzü halifesi olarak yaratıldığı için, bu unvana yakışacak şekilde, özel  üniforma (elbise) giymesi öğretilmiştir. Siması, diğer hayvanlardan, ta uzaktan fark edilecek kadar güzeldir. (krş. Taberi, el-Bkaî, el-Meraği, ilgili ayetin tefsiri)

b) İbn Abbas’tan nakledildiğine göre, bunun anlamı şudur:

Allah bütün hayvanları “yüz üstü bükülmüş” bir şekilde yaratılmıştır. Yiyecek ve içeceklerini de başını eğip bükerek  gerçekleştirir. İnsan bunun tek istisnasıdır. İnsan yiyeceğini, içeceğini elleriyle alır. (Taberi, Razi, el-Bkaî, el-Meraği, ilgili yer)

c) Bazı alimlere göre, “Ahsen-i takvim” den maksat, insanın akıl, idrak, ilim, edep, beyan/konuşma kabiliyeti gibi manevi donanımlardır. (Razi, ilgili ayetin tefsiri)

Demek ki, bu güzellik (yakışıklılık manasına değil), fiziki olarak farklı bir bünyeye sahip, metafizik açısından da değerli donanımlara sahip olması anlamına gelir. (Razi, el-Bikaî, ilgili yer)

d) Bediüzzaman hazretleri de özellikle “ahsen-i takvim” kavramını manevi güzellikler olarak değerlendirmiş ve bir yerde şu ifadelere yer vermiştir:

“İNSAN ahsen-i takvimde yaratıldığı ve ona gayet câmi’ (geniş kapsamlı) bir istidat verildiği için, esfel-i sâfilînden tâ âlâ-yı illiyyîne, ferşten tâ Arşa, zerreden tâ şemse kadar dizilmiş olan makamâta, merâtibe, derecâta, derekâta girebilir ve düşebilir  bir meydan-ı imtihana atılmış, nihayetsiz sukut ve suûda giden iki yol onun önünde açılmış bir mu’cize-i kudret ve netice-i hilkat ve acube-i san’at olarak şu dünyaya gönderilmiştir.”  (Sözler, 23. Söz, s. 319)

“İnsan, şu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönderilmiş, çok ehemmiyetli istidad ona verilmiş. Ve o istidadata göre ehemmiyetli vazifeler tevdi edilmiş. Ve insanı, o gayeye ve o vazifelere çalıştırmak için, şiddetli teşvikler ve dehşetli tehdidler edilmiş. Başka yerde izah ettiğimiz vazife-i insaniyetin ve ubudiyetin esasatını şurada icmal edeceğiz. Tâ ki, “ahsen-i takvim” sırrı anlaşılsın” (Sözler, 23. Söz, s. 329)

(Bu bilgiler biraz  uzun olduğundan onları buraya değil, sizi oraya davet ediyoruz..)

Burada açıklayıcı olur diye bir ek bilgiyi paylaşmak isteriz:

Zamanının kralı olan adamın biri, bir gece karanlığında hanımıyla dışarıda dolaşırken -hanımını çok güzel bulmuş olmalı ki- “Eğer sen Aydan daha güzel değilsen boşsun.” demiş. Sonra da fetva peşine düşmüştür. Âlimler hanımının boş olduğuna hükmetmişler. Yalnız kadı Yahya b. Eksem “hanımının Aydan daha güzel olduğunu, dolayısıyla da boşanmanın söz konusu olmadığına” fetva vermiştir. Sonra, kendisine “Sen neye dayanarak kendi hocalarına da muhalif fetva verdin” diye sormuşlar. O da şöyle cevap vermiştir. “Fetva ilimle olur. Bu alimler böyle fetva vermişlerse de, onlardan daha alim olan biri dediğim gibi fetva vermiştir. O da Allah’tır ki: ‘Ben insanları ahsen-i takvimde yarattım’ diye buyurmuştur.” (Razi, a.g.y)

Bazı sâlih kimselerin yaptığı şu dua da güzeldir:

“Allah’ım! Bizi dünyada ahsen-i takvim suretinde/en güzel bir şekilde yarattın. Ne olur ahirette de bize en güzel muamelede bulun; günahlarımızı affet, kusurlarımızı görme!” (Razi, a.g.y) AMÎN! AMÎN!  AMÎN!

Konuyu tekrar ele alacak olursak:

Âlemlerin Rabbi,

“Muhakkak biz insanı ahsen-i takvîmde yarattık.” (Tin, 95/4)

buyuruyor. Ve insan, bu üstün yaratılışıyla, nice güzelliklerin tohumunu saklıyor. Anlamağa, inanmağa, amel etmeğe, sevmeğe, şefkat etmeğe, feyiz almağa aday. Peygamberlik bu ulvî mahiyetten çıkıyor. Evliya, asfiya bu mahiyetin meyveleri. Âlimler, ârifler, muttakiler, sâlihler, cömert simalar, âdil hükümdarlar hep bu ulvî mahiyetin değişik sahalardaki farklı meyveleri.

Ahsen-i takvim, Türkçe’mize “en güzel şekilde yaratılmış olma” şeklinde tercüme ediliyor ve bundan, çoğu kez, insanın sima ve beden güzelliği anlaşılıyor. Halbuki, insan denilince öncelikle insan ruhu anlaşılmalıdır. Beden o misafirin kaldığı bir hanedir. Misafirin şerefi haneye de aksetmiş, onun mükemmelliği sebebiyle hanede mükemmel olmuştur. O hâlde ahsen-i takvim, insan mahiyetinin diğer bütün mahiyetlerden üstünlüğünü ifade eder.

Nur Külliyatı’nda, “Küfür, mahiyet-i insaniyyeyi yıkar, elmastan kömüre kalbeder.” denilerek, büyük bir hakikat dersi verilir. Demek ki, insan ahsen-i takvim ile ifade edilen bir elmas mahiyetinde yaratılmış. Kendisini rıza çizgisinden, istikamet hattından dışarı çıkarırsa, ceza alarak aşağıların aşağısına atılıyor. Bu çöküş “kömür” olmakla sembolize edilmiş. Bilim adamlarımızın ifadelerine göre, elmasla kömürün temel taşları aynı, yani ikisi de karbondur. Sadece kristalleşme şekilleri farklı. İşte bu farklılıktan birbirine zıt iki mahiyet doğuyor. Aynı harflerle farklı kelimelerin yazılabilmesi gibi, aynı insan mahiyetinden de birbirine zıt meyveler çıkabiliyor:

Bu misâle göre:

• Ahsen-i takvim, “En güzeli yazabilecek kıvamda, kabiliyette yaratılmış olma.”
• Alâ-yı illiyyîn, “Bunu başarabilenlerin ulaştıkları yüksek makam.”
• Esfel-i safilîn, ise “Yanlış yazanların düştükleri aşağılık ve çöküş” demek oluyor.

Sorularla İslamiyet

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Mevlid’den Gelen İsimler

MEVLİT’TEN GELEN İSİMLER “ONOMASTİK BİR OKUMA” Prof. Dr. Şahin KÖKTÜRK Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi …

Kapat