Ana Sayfa / KASTAMONU / İz Bırakanlarımız / Küreli Gazi Üsteğmen İsmail Berberoğlu

Küreli Gazi Üsteğmen İsmail Berberoğlu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Küre, yüzlerce belki de binlerce yıldır yer hem altında bulunan bakır madeniyle, hem de toprak üstünde yaşayan insanıyla yaşadığı coğrafyaya değer katan bir yer olmuş.

Kimler gelmiş kimler geçmiş, Gotlar, Etiler, Dorlar, Paflagonyalılar Kimmerler, Lidyalılar, İranlılar, Kapadokyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Danişmendliler, Çobanlılar, Pervaneliler, Candaroğulları geride bıraktıkları izler dolayısı ile bilinen uygarlıklardan bazıları.

Sonrasında Küre’`den çıkarılan bakırlarla İstanbul`’un fethi için toplar dökülmüş.
Akşemsettin Camisi yapılmış.

Ve Cumhuriyet Dönemi, İstiklal Savaşı sırasında İnebolu’`dan yola çıkan silah ve mühimmatın önemli bir durağı olmuş. Erkekleri askere gitmiş, kadınları, çocukları yaşlıları da kağnı kollarıyla er`lerine cephane taşımışlar. Köylerindeki tüm er`ler cephede olduğundan Ersizler adı verilmiş köylerine.

İşte o günlerde Küre Askerlik Şubesinin başında Gazi Üsteğmen İsmail Berberoğlu vardır.

Koca Gazi 1300 Rumi yılında Küre’nin Müderris Mahallesi’nde doğar. Zamanın askeri okulundan mezun olunca Osmanlı Ordusunda çeşitli görevlerde bulunur.
Savaştan savaşa koşar, gazi olur.

İstiklal savaşı başlar, Koca Gazi ne kadar istese de yollamazlar cepheye, “sen bize burada lazımsın” derler.

Küreli olması dolayısı ile Üsteğmen rütbesi ile Küre Askerlik Şube Başkan Vekilliğinde görevlendirilir.
Sonrasında Savaş biter, Cumhuriyet ilan edilir ve Koca Gazi emekli olur. 1963 yılında vefat eder ve Küre`de askeri törenle gömülür.

İstiklal Harbi’nde cephane ve silah taşıma sırasında Küre`de neler olduğunu Koca gazi`den bizzat dinlediği hatıraları kendi el yazısıyla kaleme alan Ayhan Yücel şöyle anlatıyor:

“Deniz yolu ile İnebolu`ya gelen topları Kazım Karabekir Paşa Bulgaristan`’dan aldırmıştır.
İnebolu`’ya gelen toplar, Dokuz Parmak lakabı ile anılan Seydilerli Mehmet Çavuş’a önce Kastamonu, ondan sonra da Ankara’`ya ulaştırmak üzere teslim edilmiştir.

Topları katırlara koşarak İstiklal yoluna çıkan Topçu Mehmet Çavuş, Küre İki Çay Köprüsü’ne geldiğinde ahşap köprü çatırtı sesi ile çökmeye başlar. (Şimdiki köprü sonradan İtalyanlar tarafından yapılmıştır)

Mehmet Çavuş mahirane müdahalelerle topların ve katırların çaya düşmesini engeller. Köprünün kırıldığı haberi Üsteğmen Berberoğluna ulaştırılır.

Bu haberi olan Berberoğlu, şifreli telgrafla durumu Ankara`’ya bildirir.
Ankara`’dan gelen emirde ‘her ne pahasına olursa olsun o topların sevkiyatının yapılmalıdır’ yazılıdır.
Bu emri alan Üsteğmen atına binerek İki Çay Köprüsüne gider.
Mehmet Çavuş’a; bu topları karşıya geçirmenin imkânı yok mudur, diye sorar.
Mehmet Çavuş` da ‘Çayda su çok, toplar ağır, bu şekilde karşıya geçmemiz
imkânsız, ancak topların namlularını sökerek katırların ağırlıklarını azaltıp karşıya geçirebilirim. O arada siz de köprüyü tahkim ederseniz, sonrasında kağnıları geçirip öte tarafta topları tekrar monte ederiz’ der.

Üsteğmen Berberoğlu bu öneriyi makul bulur. Atıyla civar evleri köyleri dolaşır, ancak köylerde erkek delikanlılardan kimse yoktur. Çünkü hepsi cephede savaştadır. Geride sadece yaşlılar kadınlar ve çocuklardan başka kimse yoktur.

Eski adı Dereköy şimdiki adı Ersizler olan köy ve civarından kim varsa koşar gelir elde testere, hızar, kazma ile uzun ağaçlar kesilip sabaha kadar çalışırlar.
Sabahleyin Mehmet çavuş katırları koşarak yola devam eder.
Üsteğmen atına atlayıp şubeye gider ve ‘Köprü onarılıp sahra topları yola çıkmıştır, arz olunur’ telgrafını çeker.”

Bunları yazan Ayhan yücel 75 yaşında, gençliği bu gazilerin arasında geçmiş. Şimdi yaşayan gazi kalmadığı gibi onlardan duyduklarını anlatacak kişi sayısı bile çok az.
Aileleri dâhil kimse hatırlamıyor bile bu kahramanların destanını.

Ayhan Yücel şanslı biri çünkü Küreli gazilerin Yemen`’de, Rusya`’da,
Çanakkale’`de, Kurtuluş Savaşı’nda yaşadıklarını, esarete düşenlerin
anılarını, on iki yıl askerlik yapan kişilerin hatıralarını bizzat dinlemiş biri.

Bir küçük anekdot:

Rus savaşında bir bölükten iki kişi kalıncaya kadar savaşırlar, iki er esir düşer, yıllarca maden ocaklarında çalıştırılırlar, Bir yolunu bulup kaçan ve yurduna gelen bu asker hiç gözünü kırpmadan Kurtuluş Savaşı’na katılır.

Bir başkası ise Yemen’de esir düşer İngiliz’e, Hindistan’`a esir kampına yollarlar.
Nil nehri kenarında Kutembara esir kampında yıllarca kalan vardır.
Bu gaziler, kahramanlar anılarını anlatmaktan sıkılırlarmış, soranlara
anlatmazlarmış, sadece kendi aralarında ya da çok sevdikleri birine dost sohbetinde birkaç şey anlatırlarmış. Madalya ya da maaş konusu açıldığında çok kızarlarmış;

“Biz bu savaşa madalya ya da maaş için gitmedik, Allah için millet için vatan için” odada bulunan çocukları göstererek “bunların geleceği için savaştık” derlermiş.

O Gaziler yok artık.

Bu toprakları vatan yapan o yiğit gönüllü insanlardan kimse kalmadı.
Geride sadece kırık dökük birkaç anı kaldı.
Onu da anlatacak kişi sayısı bilen sayısı o kadar az ki…
Ayhan Yücel’`e, bize geçmişimize dair bu hatıraları kayda alma fırsatı verdiği için ne kadar teşekkür etsek azdır.

Küre’`nin İstiklal Savaşı’ndaki yeri, tarihi yazılırken Koca Gazi Üsteğmen İsmail Berberoğlu`’nu Dokuz Parmak lakaplı Seydilerli Mehmet Çavuş’`u İki Çay Köprüsü’nde yağmur altında gece boyunca elde keser testere hızar çalışan Dereköy`lü (Ersizlerdere`li) kadınların, çocukların yazdıkları destan, muhakkak yer almalıdır.

Yazan: Cebrail KELEŞ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Kastamonulu Şeyh Said Efendi

Şeyh Said Efendi (1834-1889) Şeyh Said Efendi uzun süren şeyhliği döneminde kendisini çevre halkına sevdirmiştir. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Stratejik Olarak Ehli Sünnet Bilinci

Yazan: Prof. Dr. Selahattin Polat Bu çalışmamızın amacı, geleneksel Ehl-i Sünnet’in geleneğini ve kimliğini oluşturan …

Kapat